When the Phone Rings - 46. Bölüm (Türkçe Novel)


Saat gece 11.

Dırırırı, dırırırı...

Soğukkanlı bir ifadeyle telefonunu kulağına dayadı.

'Almanya'da uzun süren bir ameliyat geçirdiğini duydum.'

'Artık daha iyi duyabildiğini söylüyorlar.'

'Sanırım artık işin bitti.'

Baek Saeon'dan birdenbire kopmuş gibi hissetmek böyle bir şey miydi?

'Ablam gelince...'

Benim gibi bir gölge, tek bir hamlede yok olur, değil mi?

Alışkın olduğu teslimiyet duygusu, korku gibi üzerini kaplamaya başladı.

Belki de bu yüzden, tehdit telefonu da vazgeçilmez olarak inandığı boşanma da bir aldatmaca gibi görünüyordu.

İstek ve inancın kaybolduğu, hüzünlü bir gece.

Dırırırı, dırırırı...

Sürüklenip gidecekmiş gibi hissettiği korkunun içinde, bir şeylere tutunmak istedi.

Madem öyle, neden kötü bir şey yapmasındı ki?

İyiymiş gibi davranmanın gerek olmayan, istediği kadar bozulabilecek bir benlik.

Şanslı bir şekilde, o buna sahipti.

"Alo."

Heejoo, alışkanlıkla dudaklarını büzdü.

"Cumhurbaşkanı Sözcüsü'nün aslında dedikodularla iş yaptığı söyleniyor."

Acaba bütün bunlar aptalca bir rüya mıydı?

Telefonu tutan eli donup kaldı.

Ah, ama sabırsızlanmaya başlıyordu.

Buna gerçekten değer mi?

"Her şeyi açığa çıkaracağım..."

"Aa aferin sana."

Sesi soğuktu, ama altında bir gülümseme tonu yatıyordu.

"Şimdi tek yapmam gereken senin kirli işlerini toplayıp patlatmak!"

"Korkup kaçtığını sanmıştım, ama yine aradın."

"!..."

"Dünyanın korkutucu olduğunu düşündüğüm için durmanı istedim ama senden haber alamayınca endişelendim. 406 ile ileride de seks yapmak istiyorum. O yüzden şantaj zamanlarına dikkat edelim... Ne dersin?"

Alay mı ediyor?

Heejoo anlam veremeyip gözlerini şaşkın bir şekilde sağa sola çevirdi.

"Benden başka bir kurban mı seçtin yoksa?"

Düşünceleri bir anlığına ablasından uzaklaştı.

"Ben sadece korkunç şantajcının bir şeyler yapmasını bekliyorum."

"!..."

"Eğer başka biriyle flörtleşirken, sinirlenirim."

Şaşkına dönmüştü.

Ben şantajcıyım, ne flörtünden bahsediyor bu?

"Sadece beni avlarken bile yeterince eğlenemiyor musun? Başkalarına bulaşma. Tek bir kişiyle uğraşmak daha eğlenceli değil mi?"

Heejoo afalladı ve ağzı açık kaldı.

"Madem bu kadar sadakatsiz olacaksın, patlat gitsin. Yemek bile yemeden burada bekliyorum ve sen benden başka biriyle mi eğleniyorsun?"

"Ne... Hayır..."

"Bunu nasıl telafi edeceksin? Geç kalan insanları sevmem, şantajcılar da buna dahil."

Sigarasından çıkan çıtırtıları duyuyordu.

"Elbette bir cezası olmalı."

"Efendim?"

Farkında olmadan saygı ifadesiyle konuşmuştu.

"Şu an üstünde ne var?"

Aşırı ısınan telefonu avucuna yapıştı.

Endişe göğsünde ateş gibi yanıyordu.

"Onu çıkartarak başlayalım derim."

Ve bu garip bir istekti.

'Hong Heejoo'nun sesini merak ediyorum.'

'Acaba hayatınızda başka bir kadın mı var?'

'Ah, geliyorum.'

Heejoo, onu içten dışa doğru ağırlaştıran, kanını kurutan bu durumdan bunalmıştı.

Bir saniye için bile olsa, acınası düşüncelerinden kurtulmak istiyordu.

Hiçbir şey hissetmek istemiyordu.

Ama Saeon çıra benzeri kelimelerle onu kışkırtmaya devam ediyordu.

"Çıkarırsam ne olacak?"

"!.."

Patlamak üzere olan pantolonunu çıkarırken inledi.

"Dokunamazken ne yapabilirsin ki?"

"Şimdiye kadar yaşadığın en iyi seks ne zamandı?"

Hee-Joo alaycı olsun ya da olmasın, diğer kişi hala çok kontrollü ve sakindi.

O kısık sesi duymak kulaklarını yaktı.

Her zamanki gibi, bu konuşmalar fare zehri gibiydi.

"Şey, bu..."

Bu konuda pervasız olmak istemiyorum...

Heejoo ona bunu sorduğu için sinirlenmişti ve gerçekten meraklı göründüğü için daha da sinirlenmişti.

Bir cevap bulmaya çalışırken kaşları çattı.

"Sadece... sinirlendiğimde."

"!.."

"Çok kızgın olduğumda."

"!.."

Hattın diğer ucunda bir an sessizlik oldu. Hızlı bir nefes alma sesi duyuldu ama net değildi.

"Sert seksten hoşlanıyor gibisin, doğru mu?"

"Ah, belki."

"..."

"Birbirimizle dertleşmek güzel. Hayatımda cinsel isteğim olmadığını düşünüyordum ama sinirlendiğimde sadece eğlenmek istiyorum. Kötü şeyler yapmak istiyorum ve küfür etmek istiyorum."

"..."

"Çünkü unutmak istiyorum."

"406'yı bu kadar kızdıran kim?"

"Kocam."

"..."

"Benim de senin gibi bir eşim var. Ne lanet olası bir pislik."

Birden telefonu uzağa kaldırarak öksürdü.

Ses çok uzaklardan geliyordu.

"Kocan, sana pislik mi yapıyor?"

"Hı hı."

Heejoo açıkça kabul etti.

"Zaten başından beri yanlış bir evlilikti."

"..."

"Bunun yürümesi mümkün değildi."

Bunu kendini küçümseyen bir tavırla söylerken, sebepsiz yere gözleri yandı.

Öfkeliydi. Kalbinin aslında boş olduğunu ilan ediyormuş gibi hissediyordu.

Ayrıca, ablası için her zaman endişelendiği halde, onun dönüşüne bir türlü tam anlamıyla sevinemeyen zavallı yüreği için utanıyor ve üzülüyordu. Bu tamamen berbat bir durumdu.

"Bu yüzden şu anda hiçbir şey düşünmek istemiyorum."

"..."

"Şimdi çıplağım. Sırada ne var?"

"!.."

Bastırılmış bir iç çekiş dudaklarından kaçtı.

Nasıl bir surat ifadesi takınmıştı bilmiyordu ama yüzünü yeni temizlemiş gibi görünüyordu.

Artık bu kadarını fark etmek zor değildi.

"...Parmaklarını em."

"Ne?"

"İşaret ve orta parmaklarını ıslatıp aşağı doğru hareket ettir."

Bu alışılmadık ve utanç verici bir istekti.

Ama Heejoo gözlerini sıkıca kapadı ve kolunu yorganın altına indirdi.

Sanki bu kadar ufak bir hareketten haberi varmış gibi, daha da alçak sesle talimatlar verdi.

"Ellerin şimdi nerede?"

"Gö-göbeğimde."

Bacaklarının kendiliğinden açılmasıyla soğuk terler döktü. Sonra adamın talepleri bir fırtına gibi devam etti.

"Daha aşağıya."

"!.."

"Daha fazla."

"..."

"Daha aşağı."

Derin bir nefes aldı.

"Hissedebiliyor musun?"

Eli yumuşak ete dokunduğunda garip bir hisse kapıldı.

"Mmm..."

Dudakları şaşkınlıkla aralandı. Rahatsız edici mi yoksa iyi mi bilmiyordu ama ilk kez cinsel bir şey hissediyordu.

"...Biraz daha."

Alçalmış olan ses sabırsızca devam etti.

"Neye dokunuyorsun?"

"Mmmmm..."

"Şimdi kendin dene."

Heejoo alt tarafına dokundukça sırtı daha da ısınıyordu.

"Hmph..."

İstemsizce nefesi kesildi ve utanç verici bir inilti çıkardı.

Kendi bedeninde böyle bir zevk hissetmek onu şaşırtmıştı ve adamın sürekli verdiği zorlayıcı talimatlar, heyecanını daha da artırıyordu.

"Elini daha çok indir."

"Hmmm..."

"Kıpırdatmaya devam et ve daha da derine in."

Yavaş yavaş vücudu ısınıyordu. Hiç utanmadan bacaklarını daha da açtı. Tam olarak neye ihtiyacı olduğunu bile bilmeden, sadece safça arzuluyordu.

"Mmmm... Daha... biraz daha..."

"Tek başınasın, bunu gelip senin için yapamam."

Ses sertti.

"Hah..."

"...S*ktir."

İç çekmeye benzer bir küfür duyunca Heejoo afalladı.

Omuzları titredi ama bu garip bir şekilde onu daha da çılgın hissettirdi. Kalbi dört nala koşuyordu.

"Tekrar yap."

"Hah...Artık...yapamam."

"Korktun mu?"

"Hmmm... Hayır, bunu başkasının yapmasını tercih ederim."

"..."

"Ben..."

Heejoo gördüğüm tek müstehcen şarkı sözünü hatırladı.

"Büyük... severim."

"..."

"Ve o... hoşuma gidiyor."

"..."

İç çekme mi yoksa gülme mi olduğunu anlayamadığı bir ses duydu. Ama çok da umurunda değildi, çünkü bedeni ve kafası ayrı ayrı çalıyordu, tamamen sersemlemişti.

"Derinlere inen erkeklerden hoşlanırım. Bu yüzden bana dokunacak başka birine ihtiyacım var..."

"Böyle bir şey için sızlanamazsın."

Ama sohbet yoğunlaştıkça başka duygular da devreye girmeye başladı. Vücudu ısındıkça hayal kırıklığı da artıyordu.

Hiç tanımadığı bir kadına karşı çizgiyi aşan şeyler söylüyordu.

Yumrukları gururu kadar sertleşti.

"O zaman ara onu. Kocan olacak adamı."

"!.."

"Ondan yapmasını iste. Koşarak gelecektir."

"...Ne? Ah... Hayır."

"Güzel karısı böyle istekliyken kayıtsız kalamaz."

"Benim kocam... öyle değil."

Heejoo nefesini tutarak konuştu.

"Erkeklerin azgınlaştıklarında ne kadar kendilerinden geçtiklerini bilemezsin. Tek düşünebildikleri bir kadının üstüne çıkmaktır."

"..."

"...Hele ki uzun süredir buna katlanan bir erkekse."

"Ama kocamla... Bunu yapamam."

Hejoo'nun inatla reddetmesi üzerine, aniden sesi sertleşti.

"Tamam o zaman benimle yap. Her gün benim sesimi dinleyerek yap.

"Ugh!"

Bilekleri ağrıyordu ama hareket etmeyi bırakmadı ve içine bir zevk dalgası yayıldı.

Havaya baktı, gözleri arzuyla kocaman olmuştu.

"Tam karşımdaymışsın gibi hissediyorum."

"..."

"Ah... Bana dokunuyormuşsun gibi hissediyorum."

Gözlerini kapattığında daha yoğun hissetti.

"Ah, aahh, ahhh..!"

Ama görüşü netleştikçe, yüreğine soğuk bir rüzgar esti.

Bu sahte serap, bu boş tatmin, sanki tam da onun hayatı gibiydi.

Kesik kesik aldığı nefesi sığ bir soluk haline geldi.

O sersemlemiş halde, her şeyin boşluğu altında ezilirken, kapı aniden açıldı.


Ç.N: Obaaaa bu nasıl bir bölüm sonu!!!

Yorumlar

Yorum Gönder