A Barbaric Proposal - 60. Bölüm (Türkçe Novel)
(Rienne) "Sorun nedir?
Rienne başını eğerek Phermos'a baktı.
(Phermos)"Bildiğiniz gibi, şu anda düğün
töreninize giden yolda büyük bir engel var, Risebury Antlaşması. Tapınağın bunu
aşma gücüne sahip olduğunu söylemiştiniz, ancak şu anda başrahip koltuğu boş ve
antlaşmanın kendisi de çürümüş durumda, bu yüzden yenisini o kadar kolay
atayamayız."
Bu doğruydu.
Plan, Linden Kleinfelder'ın Klimah'a başrahibi öldürme
emrini verdiğini ortaya çıkararak tapınak ile Kleinfelderlar arasındaki
bağlantıyı kesmekti.
Ancak Klimah gitmişse, bu plan artık mümkün değildi.
(Phermos) "Bu yüzden sizi tekrar düşünmeye
çağırıyorum Prenses. Eğer onun günahlarını silersek, düğününüzün daha ne kadar
ertelenmek zorunda kalacağı belirsiz."
(Rienne) "...Ama onu öldüremeyiz."
(Phermos) "O zaman en azından bana sebebini
söyleyin. Onu kurtarmakta ısrar etmenizin nedenini."
(Rienne) "..."
Rienne iç çekti.
Rienne için Klimah'ın hayatı, teslim olmak istemediği bir
konuydu. Ancak Phermos tamamen Black'in tarafındaydı, bu yüzden Black'in onu
dinlemesini istiyorsa ona karşı samimiyetini göstermesi gerekiyordu.
Rienne derin ve uzun bir nefes alıp yavaşça verdi.
(Rienne) "Benim hiç çocuğum olmadı."
(Phermos) "Ah, duydum. Lordumun biyolojik çocuğu
olmasa da kaybınız için çok üzgünüm... Bekleyin, hiç derken ne demek
istiyorsunuz?"
Phermos bu durumu gerçekten hiç umursamıyordu, bu yüzden
kendini bazı basit başsağlığı sözcükleri söylemeye zorlamaya çalıştı. Ancak
zihni berraklaşıp kadının sözlerine odaklandığı anda gözleri fal taşı gibi
açıldı.
(Phermos) "Yani başından beri hiç hamile
kalmadınız mı? Bu doğru mu?"
(Rienne) "Evet."
(Phermos) "Ve Lordum biliyor... Ah, tamam, bu
pek çok şeyi açıklıyor. Bu kadar mutlu görünmesine şaşmamalı, yüzü biraz aptal
görünüyordu. Ah, ama lütfen bunu söylediğimi ona söylemeyin. Bildiğiniz gibi, lordum
duygularını pek sık ifade etmez. Başka kimse fark etmezdi ama onu iyi tanıyan
bizler, yüzünün bu kadar tuhaf bir hal almasına çok şaşırdık."
Bu fikir pek de umurunda değildi.
Rienne, Black'i aptal bir surat yaparken hayal edemiyordu
ama onun böyle hoş görüneceğinden emindi. Muhtemelen çok yumuşak ve dostça
görünürdü. Hatta belki biraz mutlu bile görünebilirdi.
...Onu böyle düşünmek onu özlememe neden oluyor.
(Rienne) "Sonuna kadar yalan söylemeye devam edecektim.
Arsak ailesinin egemenliğini bu şekilde korumayı planlıyordum. Ama..."
(Phermos) "Fikrinizi değiştirdiğinizi mi
söylüyorsunuz?"
(Rienne) "Evet."
(Phermos) "Nedenini sorabilir miyim?"
(Rienne) "Çünkü liderinize karşı samimi olmaya
karar verdim."
(Phermos) "Ah..."
Phermos kıpırdamadan oturuyor, şaşkınlıkla gözlerini
kırpıştırıyordu. Ne zaman hareket etse, yüzündeki kaslar kıpırdıyor, buna gözlüğünü
yerine oturturken çıkardığı ses eşlik ediyordu.
(Rienne) "Hesaplayacak hiçbir şeyim kalmadı,
korkacak ya da hayal kırıklığına uğrayacak hiçbir şeyim kalmadı. Lord
Tiwakan'ın hiçbir eksiği olmayan bir adam olduğuna ve Nauk'un iyi bir kralı
olacağına inanıyorum."
(Phermos) "Bu çok açık ama yine de biraz kafam
karıştı. Samimi olmak istediğinizi duyduğuma sevindim ama... bunu söylemek için
çok erken gibi görünüyor."
(Rienne) "Sana yalan söylediğimi mi
düşünüyorsun?"
Rienne döndü ve Phermosla yüzleşti, ifadesi sakinlikten de
öteydi.
Söylediği hiçbir şey yalan değildi. Evet, saklamak istediği
şeyler vardı ama şu anda söylediği her şey tam ve dürüst gerçekti.
Ayrıca, Phermos'un kendisi bile Rienne'in korkunç bir
yalancı olduğunu söylemişti. Eğer şimdi ona doğru dürüst bakabilseydi, yüz
ifadesini görebilir ve dürüstlüğünü anlayabilirdi.
(Phermos) "Hayır, lütfen söylediklerimi unutun.
Sizinle bu şekilde konuşmam için hiçbir neden yok. Lorduma sadakat yemini etmiş
biri olarak, samimiyetinizden bahsettiğinizi duymak beni sadece mutlu
ediyor."
(Rienne) "Ben de onun için elimden gelen her
şeyi yapmak istiyorum. Lord Tiwakan ve onun kanından gelenlerin bu toprakların
hakiki hükümdarı olmasını istiyorum."
(Phermos) "Peki, eğer durum buysa, o zaman çok
iyi. Ancak bunun hizmetkârın günahlarını örtmekle ne ilgisi olduğunu anlayamıyorum."
(Rienne) "Bu önemli. Bilmeniz gereken tek şey
bu."
(Phermos) "Hm... Bu konuda konuşmak istemiyor
gibisiniz."
(Rienne) "Başkalarına yardım etme şeklimiz zaman
zaman değişebilir. Ama şunu bilin ki hizmetkârın günahlarından arınmasını Lord
Tiwakan'ın iyiliği için istiyorum. Şu anda aklımdaki tek kişi Lord
Tiwakan."
(Phermos) "Madem böyle söylüyorsunuz... o zaman
reddedemem."
Sanki bir pencereden bakıyormuş gibi gerçeği biraz daha net
görebildiğini hissetmişti.
Phermos bir an kekeledi, sanki bir yerinden bıçaklanmış gibi
garip hissediyordu.
Hem Lordu hem de Prenses olaylara farklı açılardan
yaklaşıyorlardı ama yaptıkları şey tamamen aynıydı. Duyguları gerçekti, bu
yüzden birbirleri için bir şeyler yapmak istiyorlardı. Ve bu şeylerden biri de
hizmetkâr Klimah'ı hayatta tutmaktı.
Yöntemleri farklı olsa da, nedense aynı şeyleri
istediklerini hissediyordu.
Ama birbirleriyle konuşmadıkları için hiçbir fikirleri
yoktu.
Biraz hayal kırıklığına uğradığını hisseden Phermos
amaçsızca başını kaşıdı.
Bir keresinde insanların genellikle kendilerine
benzediklerini düşündükleri kişilere sevgi gösterdiklerini duymuştu ve daha
önce şüpheleri olsa da, şimdi ikisini görünce bunun doğru olduğunu hissetmişti.
İkisi de dışarıdan tamamen farklı olsalar da içten içe ürkütücü
bir şekilde birbirlerine benziyorlardı.
(Phermos) "Eğer bunu kullanamayacaksak, o zaman
başka bir yol buluruz."
Rienne sanki rahatlamış gibi genişçe gülümsedi.
(Rienne) "Teşekkür ederim."
(Phermos) "Ah... Evet. Ben de teşekkür
ederim."
O anda Phermos o kadar şaşırmıştı ki kazara yanlış bir yanıt
verdi.
(Rienne) "Bana ne için teşekkür ediyorsunuz,
Lord Phermos?"
(Phermos) "Gülümsediğinizde, elbette böyle bir manzara şükran duymaya değer bir şeydir... Ah, durun hayır, ne diyorum ben… Ben artık gideyim."
Phermos doğru dürüst bir veda bile etmeden oturduğu yerden
doğruldu ve hızla odadan çıktı.
(Rienne) "...?"
Rienne bile bunun ne kadar tuhaf bir davranış olduğu
konusunda duraksamak zorunda kalmıştı. Tanıdığı Phermos'a hiç benzemeyen bir
davranıştı. Phermos'un kendisine karşı her zaman nazik olduğunu düşünse de, yine
de çok tuhaftı.
(Rienne) "Her neyse, Klimah'ın... uygun bir
saklanma yeri bulması gerekiyor. Eğer Tapınak'ta kalırsa Kleinfelderlar onu bulabilir."
Ama Rienne'in endişelenmesi gereken o kadar çok başka iş
vardı ki…
Kleinfelder malikânesinde çalışma kisvesi altında rehin
tutulan Klimah'ın annesinin de bir şekilde kurtarılması gerektiğinden
bahsetmeye gerek bile yoktu.
(Phermos) "Bu konuda ne yapmalıyım...?"
Ancak Rienne, Bayan Henton'ın durumunun düşünmesine gerek
olmayan bir mesele olduğunu bilmiyordu. Ne de olsa o evden çoktan uzaklaşmıştı.
Güvenli ve sağlam bir yerdeydi.
*****
Kleinfelder malikânesinin alt üst olması, geriye kalan beş
ailenin öfkeyle titremesine neden olmuştu.
Yoksa onları bu kadar titreten korku muydu?
Linden Kleinfelder uzakta olsa bile, mülkün kapısı bu kadar
kolay kırılmamalıydı. Ama öyle olması, güçlerini birleştirseler bile Tiwakan'ın
hepsinden ne kadar güçlü olduğunu kanıtlıyordu.
Onları durduramazlardı.
(Ellaroiden) "Lanet olsun."
Ellaroiden nefesinin altında söylendi.
Ziyaretinin duyurulmuş olmasına rağmen, Rosadel malikânesi
hâlâ onu kabul etmeye hazır değildi. Ağır küfürlerinin bile yavaş, piç işçiler
için fazla kibar olduğunu düşünerek küfretti.
(Ellaroiden) "Neden hâlâ açmadılar?"
Bu, altı aile için de bir krizdi.
Bu sadece siyasi bir tartışma ya da genel bir anlaşmazlık
değildi. Bu, potansiyel olarak hepsinin hayatını doğrudan alabilecek kanlı bir
tehditti.
Durumun bu şekilde kalmasına izin verirlerse, sahip
oldukları her şeyi o barbar Tiwakan'a kaybedeceklerdi.
Bu yüzden altı aile sahip oldukları güçlerle bir araya
gelmek zorundaydı. Savaşla veya vatana ihanet suçuyla sonuçlansalar bile,
Tiwakan'ı kovmak için ellerinden gelen her şeyi yapmalıydılar.
Bu görüşmelere Linden Kleinfelder liderlik etmeliydi ama
kendisi hâlâ hapiste olduğu için Ellaroiden'ın öne çıkıp risk almaktan ve kendi
hamlesini yapmaktan başka çaresi yoktu.
Ancak Nauk Kalesi'nin yeni savunulduğu ve Tiwakan'ın
sokaklarda kol gezdiği bu günlerde evden çıkmak bile korkutucuydu.
Ellaroiden'ın kendi günahını taşıması gerektiğinden
bahsetmeye bile gerek yoktu. Bu sadece bir habercinin günahı olsa dahi.
Tıpkı Linden'in istediği gibi, onun bahsettiği hizmetkâra
mesajı göndermişti. Adamın yakalandığına dair henüz bir haber yoktu ama Tiwakan
çoktan delegasyon başkanının evini yerle bir etmişti.
Bu da kendi evinin de güvende olmayacağı anlamına geliyordu.
Prenses Rienne dönse de dönmese de kalan beş ailenin rahat
bırakılacağını düşünüyordu ama artık bu garanti edilemezdi.
Bang, bang-!
Kendini gergin hisseden Ellaroiden yumruğuna güç vererek
Rosadel malikânesinin kapısına vurdu.
Bir işçinin kıyafetlerini giyiyordu ve Tiwakan'ın gözünden
kaçınmak adına eskortunu geride bırakmıştı. Bunu kendisi yapmak zorundaydı.
(Ellaroiden) "Kapıyı açın! Acele edin!"
Click. Gıcırtı…
Sonunda kapı açılmıştı ama sadece bir santim kadardı.
(Kahya) "Susun... Sessiz olmalısınız."
Kapıyı açan Rosadel malikânesinin kâhyasıydı. Ama Ellaroiden
o kadar uzun süre bekletilmişti ki çok öfkeliydi.
(Ellaroiden) "Madem eninde sonunda kapıyı açacaktın,
neden beni bu kadar beklettin? Beni burada nasıl bekletirsiniz?"
(Kahya) "Efendim sizi görmek istemiyor Sör.
Lütfen hemen geri dönün..."
(Ellaroiden) "Ne?"
Ellaroiden'ın yüzü allak bullak olmuştu.
(Ellaroiden) "Bu ne cüret! Çekil yolumdan!"
Öfkeyle bağıran Ellaroiden kahyayı iterek kapıya doğru
ilerledi.
(Kahya) "Hayır, yapamazsınız! Sör!"
(Ellaroiden) "Kapa çeneni ve Lord Rosadel'i çağır. Bana
ne yapamayacağımı söylemeye nasıl cüret edersin!"
Ellaroiden ağır adımlarla pervasızca konağın içinde tepindi.
Uşak onu durdurmaya çalıştı ama ona dokunamadı, bu yüzden tek yaptığı bağırarak
peşinden gitmek oldu.
(Ellaroiden) "Rosadel! Çık dışarı! Saklanırsan
gerçekten güvende olacağını mı sanıyorsun! Böyle saklanırsan o barbarların seni
rahat bırakacağını mı sanıyorsun?"
(Kahya) "S-Sör! Lütfen sesinizi alçaltın.
Efendim sizi gücendirmek istemedi..."
(Ellaroiden) "O zaman bu nedir?"
Uşak ne yapacağını bilemedi, bu yüzden beceriksizce çenesini
kapattı. Ama tam büzülüp gitmek üzereyken Rosadel nihayet kendini gösterdi.
(Rosadel) "Sessiz olun, Sör."
(Ellaroiden) "...? Lord Rosadel?"
Ellaroiden'ın ağzı açık kalmıştı.
Rosadel'in enerji eksikliği zaten şüphe çekiciydi ama yüzüne
bakınca ölümcül derecede bitkin ve yenilmiş görünüyordu.
Tek bir karşılaşmada on altı askerini kaybeden Rosadel,
haberi duyduktan sonra acı içinde yere yığılmıştı. Bu on altı adamdan sadece
biri canını zor kurtarmayı başarmıştı. Ama o da bir kolunu kaybetmişti ve artık
şövalye bile sayılamazdı.
Bazıları iki yüz askerden on altısını kaybetmenin endişe
edilecek bir şey olmadığını düşünebilirdi ama Rosadel için öyle değildi.
Çünkü bir saatten kısa bir süre içinde, bu on altı adam
çürümüş tahıl ezilir gibi tamamen yok edilmişti.
Ve görünüşe göre, bu gerçek bir savaş bile değildi. Tüm bu
katliam tek bir adam tarafından gerçekleştirilmişti.
Tiwakanlar tam bir felaketti. Toprağa musallat olmuş bir
sürü gibiydiler. İnsan gücü kullanılarak durdurulabilecek bir şey değillerdi.
Bunu fark eden Rosadel savaşma isteğini çoktan kaybetmişti.
(Rosadel) "Ne için burada olduğunuzu zaten biliyorum ve
buna katılmıyorum. Kendimi bu dövüşten çekiyorum. O yüzden... ona dışarıya kadar
eşlik edin."
(Ellaroiden) "Sen neden bahsediyorsun!?"
Tüm bu konuşma boyunca Rosadel Ellaroiden'i salona davet
etme zahmetine bile katlanmamış, bunun yerine onu ana salonda bekletmişti.
Ve şimdi de dışarıya geri gönderiliyordu.
(Ellaroiden) "Öylece pes mi edeceksin?"
(Rosadel) "Tiwakan'la savaşmak istemiyorum. Bu
imkânsız..."
(Ellaroiden) "Uyan artık! Gerçekten Tiwakan'ın seni
rahat bırakacağını mı sanıyorsun? Kleinfelderlar'ın hizmetkârına o mesajı
ileten sendin!"
(Rosadel) "Sen!"
Rosadel parmağıyla Ellaroiden'ı göstererek bağırdı.
(Rosadel) "Sen neden bahsediyorsun!? Bunu tek başına
yaptın! O köleyle konuşan tek kişi sendin!"
(Ellaroiden) "Bunu umursayacaklarını mı sanıyorsun!? O
gün ikimiz de Lord Kleinfelder ile konuştuk! Tek bildikleri bu!"
(Rosadel) "Ah… hayır..."
Rosadel yerde dizlerinin üzerine çöktü.
(Kahya) "Ah, efendim. Bu kadar soğuk bir yerde
oturamazsınız."
Kendisi gibi sadık olan kahya Rosadel'e tutunarak onu tekrar
ayağa kaldırmaya çalıştı. Bu sırada Rosadel başını sallarken vücudu sendeliyordu.
(Rosadel) "Hayır... ben hiçbir şey yapmadım. Her şey
Kleinfelder ailesi ve Ellaroiden ailesi tarafından yapıldı..."
Rosadel dizlerinin üzerine otururken Ellaroiden ona baktı ve
neredeyse şok olmuş bir halde dilini şaklattı.
(Ellaroiden) "Bir lord olarak ne kadar utanç verici bir
gösteri. Rosadel isminin geldiği noktadan utanmıyor musun?"
(Rosadel) "Ben bir şey yapmadım... ben yapmadım..."
(Ellaroiden) "Ha, bu-!"
Ellaroiden dilini şaklatarak sert bir şekilde nefes verdi.
Rosadel'in neden bu kadar korktuğunu anlamıyordu ama artık
işe yaramadığı da açıktı.
(Ellaroiden) "Tamam, bugünlük geri döneceğim ama
gerçekten aklını başına toplamalısın. Ailenin adını böyle acınası bir bakışla
korumayı gerçekten bekliyor musun? Altı ailenin birlikte çalışmasının tam
zamanı."
(Rosadel) "…"
Rosadel sessiz kaldı.
(Ellaroiden) "Geri geleceğim. Ne olduğunu bilmiyorum
ama kendini toparla."
Ellaroiden topuklarının üzerinde döndü.
Şu anda bir hamle yapmalı mıydı yoksa olan bitenden haberi
yokmuş gibi davranıp durumu şimdilik izlemeli miydi karar vermesi gerekiyordu.
(Ellaroiden) "Prenses Rienne'e ne olduğuna dair hâlâ
bir haber yok. Kaleye bir adam yerleştireyim mi...?"
Ama kendi kendine mırıldanıp gitmek için kapıyı açtığı anda-
(Ellaroiden) "...? ...A, ah!"
İlk başta gözlerinin ona yalan söylediğini düşünmüştü ama
artık yanılmıyordu. Kapılar açılır açılmaz gördüğü ilk şey o korkunç siyah zırh
olmuştu.
(Ellaroiden) "T, Tiwakan...!"
« Önceki Bölüm Sonraki Bölüm »
İyi ki doğdun çevirmenimiz 🩵 kendi doğum gününde 3 bölüm atmak nasıl bir güzelliktir ya 😘
YanıtlaSilKız yerim seni çok çok teşekkür ediyorumm🥺❤️😚
SilAa doğum günün mü 🥰 iyiki doğmuşsun ☺☺☺
YanıtlaSil3 bölüm görünce çok mutlu oldum, okumadan yorum yapayım dedim
Ay çok teşekkür ediyorumm❤️😚 mutlu olmana çook sevindim 🥰🥰🥰
Sil🎁
YanıtlaSil🥰🥰
SilDoğum gününüz kutlu olsun sağlıklı mutlu huzurlu nice yıllar dilerim, kova kadını 🎂😊♒️
YanıtlaSilyaa<33 çok ama çok teşekkür ederim🥺❤️
Silkebap olmaya hazırlan canım
YanıtlaSil