MEŞE AĞACININ ALTINDA 2. KİTAP - 158. Bölüm (UNDER THE OAK TREE)
Max’ın kafası karışmış görünüyordu.
“Banyo yapmak için bir yer değil mi?
“Öyle görünüyor, ama…"
Sözlerinin sonunda bir rahatsızlık ifadesi olan şövalye kararsız bir şekilde gülümsedi ve açıkladı.
"Burası leydimin ayak basması için bile uygun bir yer değil.”
Kaşlarını çatıp çitin içindeki uzun çadır sıralarına dikkatlice baktı. Biraz kötü durumdaydı, ama özellikle garip bir yer gibi görünmüyordu. Çadırlar arasında malzeme taşıyan işçiler ve yanlarında kirli çamaşır sepetleriyle dereye doğru yürüyen hizmetçiler gözüne ilişiyordu, civarda bir masanın etrafında oturup içkilerinin ve yemeklerinin tadını çıkaran askerleri görebiliyordu.
Max kaşlarını biraz kaldırdı. Elliott'un dediği gibi, sarhoş adamlarla dolu bir yer soylu kadınların ayak basacağı bir yer değildi. Ancak son birkaç ayda binlerce asker sayesinde her türlü sahneyi zaten görmüştü. Resmi bir tavır benimsemeye başlamak aptalca olurdu. Elliot'a umutsuz bir bakış attı.
“Her neyse… Orada banyo yapabilir miyim?”
“Pekala, bu…" Elliot başka tarafa baktı ve içini çekerek konuştu. "Hanımefendi, hamamlar... sadece erkeklere özeldir.”
Max ona şaşırmış bir şekilde baktı.
“Sen... kadın olduğum için banyoyu kullanamayacağımı mı söylüyorsun?”
“Hayır, onu kastetmiyorum…”
“Orası bir genelev.”
Max, ani ses karşısında başını çevirdi. İleri doğru giden Ruth, yanında ata biniyordu. Derin bir ifadeyle ona bakarak ekledi.
“Yaklaşmayı aklınızdan bile geçirmeyin. Eğer hamama gideceğinizi söylerseniz, Lord Calypse kriz geçirir.”
Max şaşkınlıkla gözlerini kırpıştırdı, kızardı ve bakışları Elliot ile Ruth arasında gidip geldi. Eğlence hayatına hiç ilgileri yokmuş gibi görünen bu ikisinin hamamın nasıl bir şey olduğunu bildiklerini keşfedince, içini tuhaf bir hayal kırıklığı kapladı. Max sözlerini soğuk bir şekilde fırlattı.
“D-dolayısıyla benim varlığım sizin zevkinize engel olur.”
“Nahoş şeyler söylemeyin.” Ruth öfkelendi ve sesini yükseltti. “Tanımadığım biriyle bunu yapmak için neden para ödemek zorunda olayım? Bir sandık altın para verilse bile kimsenin bana yanaşmasına izin vermem…”
Max ona ağzı açık bakakaldı. ‘Bu adamın narsistliği ve taşkın küstahlığı nereden geliyor?’ Buz gibi gözlerle büyücünün sıska yüzünü ve zayıf vücudunu tepeden tırnağa kadar inceledi ama bu kez Elliot üzerine alınmış gibi haykırdı.
“Böyle yerlerden hoşlanmıyorum. Savaş alanında gelip giderken bunu doğal olarak öğrendim.”
“Savaş alanında… bunun gibi çok yer var mı?”
“Ordunun konuşlandığı bölgelerde yaygındır.”
Bu sırada hamam hizmetçileri birer birer çitin dışına çıkarak şövalyelere asılmaya başladılar. Max askerleri baştan çıkaran genç kadınlara gözlerini dikip baktı. Soğuk havaya rağmen, o kadar ince giyinmişlerdi ki, seyrek kumaş üzerinden içleri görülebiliyordu, hatta bir kadın çıplaktı ve sadece bir sabahlık giymişti. Askerler her geçtiğinde iç kısımlarını teşhir etmek için sabahlıklarını açtılar.
Max yürümeye başladı ve birdenbire bir kadının çıplak vücudunu gördü, kayıtsız bir ifadeyle anında başını çevirdi. Sonra alayın en ön sırasındaki Riftan'ı keskin gözlerle izledi. Eğer başka kadınlara herhangi bir ilgi ya da özen gösterirse, onu affetmeye hiç niyeti yoktu.
Karısının onu yakından gözetlediğinin farkında olsa da olmasa da, Riftan sessizce ileriye doğru bakıyordu. Bu kadar yürüyüşün ardından lojistik üssü gibi görünen bir bina ortaya çıktı ve Riftan alayı durdurdu.
Max atından inip etrafına bakındı. Yüksek çitlere yakın dört katlı bir gözetleme kulesi duruyordu, yanında bir depo ile cephaneliğe benzeyen bir nöbetçi kulübesi vardı ve bölgedeki tek taş bina gibi görünüyordu. Bir adam fırlayıp Riftan’ı selamladı.
“Uzun zaman oldu Lord Calypse.”
“Uzun zamandır görüşemedik.”
Riftan kayıtsızca başını salladı ve Talon'un tepesinden atladı. Adam doğal olarak dizginleri onun elinden aldı.
“Benimle önceden temasa geçtiler ve konaklama yeri boştaydı. Fakat gördüğünüz gibi herkesin barınabileceği yeterli büyüklükte bir bina değil. Kasabada iki han olduğunu söylüyorlar, burada ancak yüzden az kişiye kalacak yer temin edebilirler.”
“Senin yatağını almaya niyetim yok. Derenin yanında kışla için boş yer var. Orada kamp kuracağız, bu yüzden atlara iyi bakın.”
Konuşmasını bitirir bitirmez şövalyeler vagonları hemen boş arsaya taşıyıp kamp kurmaya başladılar. Geceyi şömineli sıcak bir yatak odasında geçirmeyi bekleyen Max hayal kırıklığına uğradı. Ama en azından çitle çevrilmiş bir kasabada kamp kurabilmek ona güven verdi.
Rem'i ahır bekçisine teslim ettikten sonra derenin dibine kadar şövalyeleri takip etti. Birkaç saniye sonra kampın geneleve çok da uzak olmadığını fark edince yüzü sertleşti. Bazı askerler daha şimdiden etrafı kolaçan ediyorlardı. Sahneye soğuk bir ifadeyle baktıktan sonra Riftan’ı gözlemlemek için başını çevirdi.
Bölgenin yöneticisi gibi görünen bir adamla konuşurken yüzü ciddiydi, onunla erzak alımı konusunda pazarlık yapıyor gibiydi. Max kafası karışmış bir ifade takındı. Görünüşe göre bu tür sahnelere zaten alışmıştı, kampın yakınında bir genelev olup olmaması umurunda değil gibiydi.
‘Şövalyeleri takip etmek için böyle bir gösteriye alışmam mı gerekiyor?’ Geneleve dikkat etmemeye çalışarak, yemek hazırlamaya yardımcı olmak için aşçıların toplandığı yere yürüdü.
Ardından Riftan ona seslendi.
“Max, buraya gel.”
Yüzünde kafası karışmış bir ifadeyle yanına yaklaştı. Riftan kolunu onun omuzlarına dolayıp lojistik makamının arkasındaki iki katlı binanın önüne doğru yürüdü.
“Burada kalacaksın.”
“Yalnızca ben mi?”
Onun şaşkın ifadesini gören Riftan, onu rahatlatmak istercesine hafifçe gülümsedi.
“Kahyanın karısı sana hizmet etmeyi kabul etti. Konaklamanın rahat geçmesini sağlayacağını söyledi.”
Max gözlerini kırpıştırdı ve bakışlarını samimi ahşap eve çevirdi. Yarı açık pencerenin arasından rosto et kokusu süzüldü ve bacadan bir duman bulutu yükseldi. Riftan onu nazikçe kapıya doğru itti.
“Malzemeler gelene kadar daha birkaç gün var, sadece rahat bir yerde olmanı istiyorum.”
“Ben.. seninle olmak istiyorum.” Hoşnutsuz bir ifadeyle ona baktı.
Riftan'ın yanakları gözle görülür derecede gerildi. Sanki bir şeyden emin değilmiş gibi ağzını kapalı tuttu, sonra derin bir nefes verdi.
“Bir süreliğine yalnız uyumak istiyorum.”
Max ürperdi. Riftan onun ifadesini gördü ve alçak sesle inledi.
“Geçen sefer yaptığım hatayı unuttun mu? Dürüst olmak gerekirse… sen yanımda olduğunda dayanmak zor.”
Max'in yanakları bu kadar içten bir itiraf karşısında kırmızıya boyandı. Yine de teklifini kabul etmeye niyeti yoktu. Ayağını yere vurup kararlı bir sesle cevap verdi.
“Sana a-atlayan ben değildim… sendin Riftan.”
“Her neyse.” Kaküllerini hayal kırıklığıyla karıştırdı ve ona sinirli bir bakış attı. “Burada kalacaksın.”
“Cidden... böyle olması gerekli mi? Sadece başka bir kışlada uyumama ne dersin…?”
“Savaş alanında kaçınılmazdı, bu yüzden bunca zaman katlandım…” Riftan ona soğuk gözlerle bakıp yavaşça konuştu. “Ama diğer piçlerle aynı odada uyuyor olman çok ama çok sinir bozucu.”
Max ona boş gözlerle bakıp hafifçe kaşlarını çattı. Keşif gezisi sırasında, erkekler ve kadınlar ortak kışlalarda genellikle birlikte uyurlardı, ancak hepsi zorlu keşif gezisinden dolayı yorgun düşmüş ve uyumakla meşguldüler. Yanında bir kadının, bir erkeğin ya da bir cesetin yatması kimsenin umurunda değildi.
Bunu çürütmeye çalışırken, Riftan’ın kadınlarla aynı kışlayı kullanması durumunda kendisinin de kıskançlıktan çılgına döneceği düşüncesiyle durdu. Onu o şekilde görmüş olsaydı, onu uzak tutmak için her şeyi yapardı.
Ancak bu gerçeği kabul etmiş olursa, Riftan'ı genelevin yanında yalnız bırakıp bütün gece ayakta kalması gerekecekti. Max umutsuzca konuştu.
“O z-zaman aynı kışlayı kullanabiliriz ama ayrı uyuyabiliriz! Riftan'ın kışlası geniş... eğer kenarlara iki yatak koyarsan…”
“Mızırdanmayı bırak ve içeri gir.” Her kelimeye fazlaca vurgu yaparak konuştu.
Max dudağını ısırdı. Riftan'ın onu aldatmayacağını biliyordu. Biliyordu, ama tedirgindi. İnatçı gözlerle yere bakan Max, başını kaldırıp konuştu.
“İstemiyorum.”
“Ne?”
“İstemiyorum dedim!”
Riftan'ın alnında derin bir kırışık belirdi. Anlamamış gibi sırayla ona ve eve baktı, sonra ikna edici bir ses tonuyla konuştu.
“Burayı beğenmedin mi? Elbette kale ile karşılaştırırsak basit ama yine de kışladan daha fazla…”
“Ö-öyle değil. Aptal!" Cesurca, parmak uçuyla genelevi işaret etti. “B-bunun gibi bir yerin yanında… Riftan'ı nasıl kendi haline bırakabilirim?”
Riftan onun parmak ucunu takip edip bakışlarını çevirdi. İşte o zaman genelevin varlığını tam anlamıyla fark etmiş gibi gözleri iri iri açıldı. Ama neden bu kadar telaşlandığını hala anlamış görünmüyordu. Kaşlarını çattı ve ona baktı.
“Bu da ne?”
“N-nasıl yani ‘Bu da ne…?’?
Riftan acı acı gülümsedi, şaşkındı.
“Gidip bir kadın arayabileceğimden mi endişeleniyorsun?”
Max, Riftan'ın sesindeki yoğun tiksintiyi fark edince omuz silkti.
“Riftan'a güvenmiyor değilim. Ama…”
“Ama ne?”
Kollarını otoriter bir tavırla göğsüne doladı. Max gözlerini bir yerden bir yere kaydırdı ve elinden geldiğince reddetmeye başladı.
“Ama… Riftan'a ilk görüşte
aşık olan kadınlar kışlana sinsice sızabilir, biliyor musun? Ve… u-uykudayken…
benim olduğumu sanarak hata yapabilirsin…”
Çevirmen: Sabahat <3
Ağağağğağa nolur drvamı gelsin
YanıtlaSilHa gayret maxi kıskançlıkta riftanı geçeceksin gerçi sende haklısın adam uykuda bile neler yapabiliyor 😅😂
YanıtlaSilHwqjzbqksnwksk çok tatlı salak yicem yw
YanıtlaSilMaxi bitanem yaaa ayy çok tatlı kıskanması yerinde olsam bende öyle davranırdım
YanıtlaSilAyy sılık şeyy tamam maxi riftanı beraber kullanırız üzülme ama şimdi riftanı bana ver
YanıtlaSilMaxi haklı adam uykuda bile durmuyor
YanıtlaSilMaxiciğim valla haklısın ortalık hiç tekin değilken böyle adam yalnız bırakılmaz 😆
YanıtlaSilÇeviri için teşekkürler.
Son cümleyi okurken resmen haykırdım. 🤣🤣🤣
YanıtlaSilSon cümlede gümledim İiqiwşwlwk1k1k2keekrkrkrjf
YanıtlaSilLan sjsjsjjsjsjsjsjsj
YanıtlaSilŞu aralar hayatımda beni gülümseten tek şey bu roman olmalı. Bitmesi beni üzüyor
YanıtlaSilÇok kaptırdığım hikayelerin bitmesi bende de acayip bir boşluk hissine yol açıyor.
SilBitince napıcam bilyorum.
SilBu roman bittiğinde kendi sonumu yazıcam
YanıtlaSilşu maxiye aşırı uyuz oluyorum bu ne ya mıymıy evet biliyoruz tramvan var ilk başta seviyordum ama çok gıcık olmaya başladı ne bileyim bu tür mıymıntı karakterlerin sevemiyorum.Prenses Agens kesinlikle daha iyidir net
YanıtlaSilKizz ne mıymıyı ne istiyorsun kızdan, ne yapsın. Etraf ac kurtlarla dolu 😂
SilYolda köpek görsen kotkarak kaçacaksın bilmem kaç tonluk kaç.metrelik canavarlatın olduğu korkunç bi savaşta hayatı boyunca tramvalarla büyüyrn birine mıymıy mı diyosun . Komik
SilKurgu bir karaktere gelen eleştireye bile kaldıramıyorsan senin kafan gitmiş kardeş, ayrıca beni gerçek hayatta tanımadan ne hakla analiz kasıyorsun lol.Onun dışında evet mıymıntı hunun canavar kesmekle ne alakası var önce mıymıntı kelimesinin anlamını öğren derim!!!
SilEllerine sağlık 🥰🥰
YanıtlaSilTesekkurler
YanıtlaSil“Ama… Riftan'a ilk görüşte aşık olan kadınlar kışlana sinsice sızabilir, biliyor musun? Ve… u-uykudayken… benim olduğumu sanarak hata yapabilirsin…”
YanıtlaSilHadi riftan bunu da açıklasın
Hadi ateistler bunu da açıklasın xoxoşşycşlpclğmms
Ruth'a nikah basılır çok net helal lan sana Ruth
YanıtlaSilHer bölüm yazarın zekasını sorguluyorum gerçekten. Kötü anlamda dedim bunu. Ulan ruthun ya da eliotun özel hayatından maksiye ne. Neyin hayal kırıklığına uğruyor masumiyetlerinden mi. Bölümün sonunda riftanla tartışmasını anlıyorum ama ruth ve eliot ile olan konuşmasının bi mantığı yok. Genelev olduğunu öğrendi ve bitti yani niye şövalyelerin ve ruthun cinsel yaşamları üzerine maksiyle konuşmaları gibi bir metin yazılıyor ki. Gerizekalı yazar böyle gereksiz şeylere metin yazacağına yarım bıraktığın nihayete erdirmediğin konuları çözdüğün metinler yazarak final verseydin bu seri daha tatmin edici olurdu. Ruthun ya da eliotun sks hayatı üzerine maksiyle konuşmalarını okuyoruz yani gerçekten mi bu nasıl bi saçmalıktır
YanıtlaSil