MEŞE AĞACININ ALTINDA 2. KİTAP - 128. Bölüm (UNDER THE OAK TREE)


Ruth'un son sözleri, şiddetli rüzgar tarafından boğuldu. Soğuk Max’in kemiklerine sızarken ensesinde bir ürperti hissetti ve omuzları titredi. Bu hissin yüzüne düşen kardan mı yoksa az önce duyduğu şok edici haberden mi kaynaklandığını bilmiyordu.

“Ayrıca Lord Calypse'e durum hakkında bilgi vermem gerekiyor, o yüzden odasına gidelim ve hikayenin geri kalanını onunla paylaşalım.”

Ruth kapüşonunu yarı donmuş başının üzerine çekti ve çenesini avlunun karşısındaki binaya doğru çekti.

Max sessizce onu izlerken, karmaşık zihnini düzenlemeye çalıştı. En başından beri karanlık büyücüler dedikleri şeyin intikamcı ruhu gitmişti ve geriye sadece yarattıkları korkunç canavarlar kalmıştı.

‘Bu bilgi büyücüler için bir avantaj mı yoksa dezavantaj mı? Bence soğukkanlılıkla düşünürsek, savaşı yönetenlerin karanlık büyücüler değil de canavarlar olması iyi bir haber. Yedi Krallığın düşmanları, yozlaşmış büyücüler değil, canavarlar oldu. Ayrıca canavarların kalesi zaten yok edildi, bu yüzden artık pek bir tehdit olmayacaklar.’

Bu açıdan düşününce, bilinmeyene olan korkusu biraz azaldı. Zihnini sessizce sakinleştirerek, aceleyle kar beyazı tesisten geçti. Şövalyelerin konaklamak için kullandıkları binaya yaklaştıklarında, girişten ellerinde meşalelerle koşan adamlar gördüler.

Max şaşkınca onlara baktı. ‘Bu havada herkes nereye gidiyor?’ Sanki acil bir şey olmuş gibi, karlı tarlada koşarlarken Max onlara baktı, sonra da çok uzağa giden Ruth'u takip etti.

Binanın içinde daha fazla düzensizlik vardı. Onlarca şövalye salonun ortasındaki bir masanın etrafına oturmuş ciddi bir yüzle tartışırken, hizmetçilerin güvercinliklerle bir yerden başka bir yere nasıl koşturdukları da görülebiliyordu.

Max şaşkınlıkla onlara baktı. ‘Bu havada güvercin göndermeyi mi planlıyorlar?’

"Bir şey olmuş gibi görünüyor.”

Ruth, ilerlerken sessizce inledi. Max midesinin endişeyle sıkıştığını hissetti. Atmosfere bakılırsa, gerçekten ciddi bir şeyler olmuş olmalıydı.

Kalabalık koridordan hızla geçtiler. Merdivenleri tırmanmaya çalıştıklarında Elliot Karon'un aşağı indiğini gördüler. Ruth ona seslendi.

"Sör Karon, bu yaygara ne için?"

“Büyücü…”

Elliot bir an için şaşkın gözlerle Ruth'a baktı, sonra arkasındaki varlığı fark etti ve kibarca başını eğdi.

“Merhaba Leydim.”

“E-eğilmene gerek yok! Herkes neden bu kadar telaşlı? Bir problem mi var?”

Elliot'ın yüzü aceleyle sorduğu soru karşısında kırmızıya döndü. Max, olan kötü haberi ona söyleyip söyleyememekte tereddüt ettiğini fark edince gözlerini keskin bir şekilde kaldırdı. Onu azarlamak üzereyken, Ruth sabırsızca araya girdi.

"Lord Calypse nerede? Ona bildirmem gereken acil bir şey olduğu için geldim.”

“Komutan, Majesteleri Kral ile görüşmeye gitti.”

Elliot onlara karşı dürüst olmaya karar vererek derin bir nefes verdi.

“Doğu bölgesinde çok sayıda hortlağın ortaya çıktığı haberi geldi. Bazı kalelerin ve kasabaların harap olduğu söyleniyor. Bence bir an önce bir ordu göndermemiz gerekiyor.”

Max içinden bir ürperti geçerken nefesini tuttu. Bütün sırtı buz gibi suyla ıslatılmış gibiydi. Şövalye yüzünde karanlık bir ifadeyle konuştu.

“Üzgünüm ama şimdi Anatol ile iletişime geçmem ve orduyu organize etmem gerekiyor. Önce ayrıldığım için beni bağışlayın.”

Sonra bir kez daha başını salladı ve koridordan kar fırtınasına doğru yöneldi. Max, Ruth'a solgun bir yüzle baktı. 

"Canavarların işi mi?"

Ruth başını salladı.

“Öyle olmalı.”

“A-ama bu nasıl mümkün olabilir? Büyü gücüne sahip bir canavar ne kadar güçlü olursa olsun, birkaç kaleyi harap edecek kadar çok sayıda ölümsüz yaratması...”

“Böyle bir yerde konuşulacak bir şey değil.”

Ruth onu soğuk bir şekilde kesti. Max içini çekti ve etrafına baktı. Neyse ki kimse onlara dikkat etmiyordu. Ruth hafifçe içini çekti ve girişe doğru döndü.

"Önce Roem Sarayı'na gidelim. Krallar orada olacak. Lord Calypse de oraya gitmiş olmalı.”
Sonra geldikleri yoldan geri dönmek için yola çıktılar. Max kafası karışmış bir ifadeyle onu takip etti. Ruth'un neden bu kadar acele ettiğini anlayamıyordu. ‘Sözde kara büyücülerin aslında canavar olduklarını ortaya çıkarmak çok mu acil?’

Büyücüler için anlamlı bir bilgi olurdu, ancak krallar ve feodal lordlar için topraklarını harap edenlerin insanlar ya da insan olmayanlar olması pek fark etmezdi.

‘Papa, Ruth'un bulgularından memnun olabilir. Ama eski mezhebin rahiplerinin, onları kara büyücülerin varlığını saklamakla suçlamalarından kaçmak mümkün müydü? Ruth neden bu kadar endişeleniyor? Belki daha büyük bir sır saklıyordur.’

Max sertçe yutkundu. Gerçeği gerçekten bilmek isteyip istemediğinden emin değildi. Zaten 10 yıllık zorluklardan geçmişti. Artık savaştan ve canavarlardan bıkmıştı. Sadece Riftan'la birlikte tüm sıkıntılardan kaçmak istiyordu.

Ruth, bir iç çatışma içinde olduğunu hissetmiş gibi aniden ağzını açtı.

“Benimle bu işe girerseniz, oldukça çetin sorunlarla karşılaşacaksınız. İçinizin kaynamasını istemiyorsanız (*Bir şeye hakkında endişeli ve kaygılı olmaktan bahsediyor.) odanıza dönebilirsiniz.”

Max dudağını ısırdı. Riftan göreve sırtını dönmeyecekti. Ondan onuruna ihanet etmesini ve utanç içinde yaşamasını isteyemezdim. ‘Onun yanında gururla durmak için çok çabalamadım mı?’  Artık zorluklarla yüzleşecek güce, cesarete ve bilgeliğe sahip olduğunu biliyordu. Max başını kaldırdı ve kararlı bir şekilde konuştu.

"Saçmalamayı kes de devam edelim."

Ruth gülümsedi ve kemerli kapıya doğru yürürken başını salladı. Mermer basamaklarla her gece ziyafetlerin düzenlendiği büyük salona çıktılar.

Kral Ruben'in odasının önünde birçok soylu toplanmıştı. O sahneyi görünce, belki de hasarın hayal ettiğinden daha büyük olduğunu düşündü.

"Lord Calypse, Majesteleri ile görüşüyor gibi görünüyor.”

Ruth bekleme odasının etrafına bakındı ve içini çekti.

"O çıkana kadar burada bekleyelim."

Boş mermer sandalyelere oturdular. Bazı soyluların gözlerini kısarak onlara baktığını hissedebiliyordu ama Max onları duymazdan gelerek kapıya baktı. Hiç sosyalleşecek havasında değildi.

Dakikalar sonra Riftan kapıyı açtı ve dışarı çıktı. Max ayağa fırladı. Remdragon Şövalyeleri'nin kalkanıyla işlenmiş gümüş grisi zırhın üzerine mavi bir cüppe giydiğini görünce, vücudunu dolduran gerilim kum gibi kayboldu. Hızla ona doğru koştu.

“Riftan!”

Yüzünde düşünceli bir ifadeyle koridorda yürüyen Riftan, onu görünce biraz şaşırmış gibiydi.

"Böyle bir yerde ne yapıyorsun?"

“Doğu illerindeki çatışmaları duydum. Majesteleri sana gitme emri mi verdi?” dedi gergin bir şekilde.

Riftan'ın gözleri hafifçe kısıldı. Bir anda, ona tekrar veda etmek zorunda kalacağı korkusu tüm bedenine hücum etti.

Ama Riftan ona baktı, sonra bakışlarını arkasında duran Ruth'a çevirdi ve çenesiyle karanlık koridordan aşağısını gösterdi. "Önce buradan gidelim."

Sonra kollarını omuzlarına atarak aşağı indi. Max yoğun bir sevinçle sarılmıştı. Karşılaşacakları korkunç deneyimler ne olursa olsun onunla birlikte olma yemini gerçekti. Max kendine güveninin arttığını hissetti ve onunla birlikte ilerledi.

Sonunda boş bir odaya girdiklerinde, ağzını kapalı tutan Ruth aniden bir soru sordu.

"Majesteleri ne dedi?"

Riftan pencerenin önünde yürürken sakince cevap verdi.

"Croix Dükalığı da dahil olmak üzere ülkenin kuzeydoğusunun tamamının harap olduğunu duydum. Dük'ün habercisi, kraliyet ailesinden takviye istemeye geldi.”

Max titredi. Son üç yıldır hayatında böyle biri yokmuş gibi davranıyordu, bu yüzden doğudaki ayaklanmayı duyduktan sonra bile babasını hiç düşünmemişti.

Gergin gözlerle Riftan'ın ifadesine baktı. Sakin ve soğuk gibi görünüyordu ama gözlerinde eski bir kin parlamıştı. Soğuk bir sesle konuşmaya devam etti.

“Sadece Croix Dükalığı değil. Lexos Sıradağları çevresinde binlerce hortlak belirip evlere saldırdı. Drystan ve Arex'in güney bölgesi ağır hasar gördü ve diğer bölgelerde de çok sayıda gulyabani ortaya çıktı.

Yoğun gözleri Ruth'a uçtu.

"Bunun nasıl mümkün olduğunu bana açıklayabilir misin?" 

"Yapabilirim ama birkaç gün sürer.”

Ruth kibirle cevap verdi.

“Bu büyük ölçekli büyücülüğün nasıl mümkün olduğunu muhtemelen anlayamayacağım. Ama bu noktada size söyleyebileceğim şey, uzun zamandır buna hazırlandıkları. Müttefik Kuvvetler Pamela Platosu'nda savaşırken... Hayır, belki ondan çok önce, kıtanın her yerine büyüler yerleştirdiler.

“Çok uzun zaman olduysa...”

Max sertçe yutkundu. Ruth başını ona çevirdi ve sakince konuşmaya devam etti.

“Bu, üç yıl önceki savaşın muhtemelen bugün yaşadıklarımızın temeli olduğu anlamına geliyor.”

Max elbisesinin eteklerini tuttu. Canavarların uzak geleceğe bakıp her şeyi planladıklarına inanmak zordu. Belki Ruth çok fazla düşünüyordu. Bunu çürütmek üzereydi ama önce Riftan konuştu.

"Sence amaçları ne?"

Ruth dudaklarını büzdü ve yere baktı. Onu sessizce izleyen Riftan, onu sorgularcasına konuştu.

“Sürgün edilmenin intikamını almak için böylesine karmaşık bir planın yapıldığına inanmak zor. Ancak, bölgeyi ele geçirmeye çalışıyorlar gibi görünmüyorlar... Nihai amaçlarının ne olduğunu tahmin edebilirsin.”

“Sanırım… benim bir fikrim var.” dedi Ruth kararlı bir sesle.

“Ama size ne bulduğumu söylemeden önce, bana Papa ile özel bir görüşme ayarlamanızı istiyorum.”

Yorumlar

  1. Sonunda max planlara dahil olfu

    YanıtlaSil
  2. Ay bu canavarlar yetooooo

    YanıtlaSil
  3. Çeviri için icin tesekkurler

    YanıtlaSil
  4. Bu canavar işleri bana Star kötü güçlere karşı diye bir çizgi film vardı onu hatırlatıyor 😂😂

    YanıtlaSil
  5. sizce neden ruth ilk önce papayla konuşmak istedi

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Canavarların kendine bir din yaratmış olması tanrının canavarları yarattığı kanısına vardırır ve kara büyücülerle büyücüler baş edebilir eğer kara büyücü yoksa her şey canavarlarla ilgiliyse bu büyücülerin suçu gibi düsünerek eski papa yandaşları büyücülerle birlikte canavarları da ortadan kaldırmak isteyebilir

      Sil
  6. Ya gerçekten yeter ya ama yeter ya! Ben bu canavar kısımlarını okumuyorum bile geçiyorum bu hikayeye Riftan ve Maxinin aşkı için başladım canavarlar ilgimi çekmiyor! Ben anatola dönmek istiyordum 🤦🏻‍♀️🤦🏻‍♀️🤦🏻‍♀️

    YanıtlaSil
  7. savaş vs okey ama lütfen maxi ile riftan artık ayrılmasınlar bu arada bu kız kekelemeyi 0 a indirmişti nerdeyde şimdi neden bu kadar çok kekelemeye başladı 🤔

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Heyecanlanıp gerildiği zamanlar sakinliğini koruyamayınca ortaya çıkıyor

      Sil
  8. Ellerine sağlık 🥰🥰

    YanıtlaSil
  9. Anatol a döneceklerine dair umutlarım tükeniyor ya yeter bitsin şu canavarlar büyücü ve savaş mevzu bıktık biraz normal seyretsin hikayemiz 😔

    YanıtlaSil
  10. Tesekkurler ❤️

    YanıtlaSil
  11. Çeviri için teşekkürler Özgecimm 💚🌺

    YanıtlaSil
  12. Yeni bölüm yok midur?

    YanıtlaSil
  13. Canavar olayi bitsin artik Ask ask ask istiyoruz

    YanıtlaSil
  14. Oook himaye daha da hızlandı amA onlarca bölüm tek bir savaş sahnesini okumak istemiyorum, biraz daha seri olur umarım

    YanıtlaSil
  15. hikaye daha da ilginçleşiyor..

    YanıtlaSil

Yorum Gönder