MEŞE AĞACININ ALTINDA 2. KİTAP - 126. Bölüm (UNDER THE OAK TREE)
“İyi uyudun mu?”
Küçük bir kuşun gagasını ovuşturması gibi sevimli sevgi gösterisinin tadını çıkaran Riftan, kaşlarını hafifçe kaldırdı. Şafak doğar doğmaz kollarından kayıp düşen karısına olan hoşnutsuzluğu henüz geçmemişti. Ona baktı ve söylendi.
"Yatakta olduğumuzda bana söylemen gereken bir şey bu."
"B-ben biraz daha uyumanı istedim."
Gülümsedi ve bahaneler uydurdu.
“Uyuyamadığını söylemiştin… Senden önce uyanmam çok nadir gerçekleşiyor... Sen öyle mışıl mışıl uyurken seni rahatsız etmek istemedim.”
Karısının kararmış yüzüne endişeyle bakarken gözlerini kıstı. Kendi boyunun yarısından daha küçük bir kadının ona çaresiz bir çocukmuş gibi davranması hâlâ ona tuhaf geliyordu.”
"O zaman ben uyanana kadar beklemeliydin." diye bağırdı.
“Yapacak önemli bir şeyin olduğunu söylemiştin.””
Küçük bir iç çekti.
“Bu sefer düzgün bir not bıraktım... Görmedin mi?”
Yatak odasının her tarafına yapıştırılmış olan parşömen parçalarını hatırlayınca biraz kızardı. Gülümsedi, boynundan çekiştirdi ve küçük bir çocuğa güven verircesine yanağına şakacı bir öpücük kondurdu.
“Ben de Riftan'ı yalnız bırakarak yataktan çıkmak istemiyordum. Ama bugün…”
Birden ağzını kapattı. Yanakları kızarıp sanki konuşmaya devam etmekte tereddüt ediyormuş gibi yere bakınca Riftan kaşlarını çattı. Utangaç ifadesi o kadar sevimliydi ki, onu bir lokmada yemek istedi, ancak ona her şeyi anlatmıyormuş gibi hissetmesinden hoşlanmamıştı.
Çenesini kaldırdı ve şeffaf bir şekilde parlayan güzel gri gözlerine baktı.
“Neler oluyor?”
“Şöyle ki…”
Görünür bir şekilde utandığı için gözlerini kaçırdı. Deniz kabuğu şeklindeki küçük kulaklarından boynunun solgun ensesine bir pembelik yayıldı. Baş döndürücü şekilde büyüleyici bir manzaraydı.
Onu hemen yatak odasına götürmek ve nasıl kıpkırmızı olduğunu görmek istiyordu. Ama bundan daha fazlası, bu kadar utanmasını sağlayan şeyin ne olduğunu bulma arzusu daha büyüktü. Sanki onu sorguluyormuş gibi, sakince sordu.
“Ne oldu?”
“Aslında... Dünya Kulesi'nden savaşa katıldığım için bugün bir ödül aldım.”
Beklenmedik sözler karşısında gözlerini kıstı. Neyin bu kadar utanç verici olduğu konusunda tereddüt eden kadın, biraz heyecanlı bir ses tonuyla ekledi.
“Başlangıçta… 8 dinarlık bir ödül almam gerekiyordu… ama arka desteği ben-ben yönettiğim için… 6 dinarlık daha bir ödül aldım ve başarılarımdan dolayı takdir edildim.”
Riftan nasıl tepki vereceğini bilemeyerek kaşlarını kaldırdı. Acemi bir büyücü için ödül olarak, oldukça büyük bir miktar sattım. Ancak statüsü ve serveti göz önüne alındığında, miktar hiçbir şey ifade etmiyordu. Bunca zaman boyunca onu destekleyebilmek için dağ gibi altın ve mücevherleri bir arada yığmıştı.
'Zaten ne kadar zengin olduğunun farkında değil.' Hafifçe kaşlarını çatan Maximilian aniden onun kolunu tuttu.
"Bekle... hadi sessiz bir yere gidelim."
Bir grup rahibin bahçeden geçişini izledi ve onu manastırın yanından geçirirken tek kelime etmeden takip etti. Toplantı binasının arkasında durdular.
Oldukça geniş olan arka bahçede sadece kuru ot, ince genç çalılar ve beyaz buzla kaplı küçük bir kaynak vardı.
“Neler oluyor?”
Riftan neden buraya sürüklendiğini öğrenmek için ciddi bir şekilde ona çıkıştı.
Etrafta kimsenin olmadığından emin olmak istercesine bakan Maximilian endişeyle ona döndü.
"Bunu... Riftan’a vermek istiyorum."
Bir elini tutup avucuna bir şey koydu. Gözlerini kıstı. Deri eldivenli avucuna parlak bir altın sikke yerleştirilmişti.
Ona baktı ve madalyonun ucuna bağlı olan ince altın ipi tuttu. Kız kızardı ve mahcup bir şekilde konuştu.
"S-sen, kazandığın ilk kazandığın bir jeton alırsan... uğurlu geleceğini söylemiştin."
Hemen ona baktı. Geçmişte ona verdiği bakır parayı ceketinin içinden çıkardı, havaya kaldırdı ve hafifçe salladı.
“Riftan'ın şansının… hepsini aldım, bu yüzden sana tüm şansımı vereceğim.”
Karısının yüzüne bakarken nutku tutulmuştu. Cevap vermeyince biraz kızardı ve garip bir sesle ekledi.
"Paramı alır almaz madalyona çevirmek için demirciye koştum. Bu şekilde... onu başka bir madeni parayla karıştırmazsın...”
Sessizlik uzadıkça, gümüş gözleri biraz dengesizce kırpıştı.
“Saklayacak mısın?”
Riftan parayı sıkıca tutarken göğsünde bir şeyin çarptığını hissetti. Boğazı sanki buz yutmuş gibi yanıyordu. Kelimeleri ağzından güçlükle çıkarabildi.
“Ölene kadar saklayacağım.”
Max’in dudaklarını bir gülümseme süsledi. Mutlulukla parlayan yüzü o kadar güzeldi ki bir an nefes alamadı. ‘Ona karşı koymayı düşünmeye nasıl cesaret edebildim?’ Yakıcı tutkusunu bastırdı ve kolyeyi uzattı.
“Sen tak.”
Küçük bir kıkırdama ile parayı aldı.
"Öyleyse buraya gel.”
Sadık bir tazı gibi ona doğru eğildi. Yumuşak, ince bir kol boynuna dolandı ve ona sarıldı. Riftan, kolyeyi boynuna asarken onun dar omuzlarına sızlanarak alnını ovuşturdu. Onun tatlı, sıcak kokusu burnunu gıdıkladı.
"Pekala, şimdi oldu."
Sonunda kolyeyi bağlamayı başaran Maximilian ona döndü ve gururlu bakışları göğsünden sarkan altın sikkeye dikildi.
Riftan eldivenlerini çıkarıp madeni parayı kavradı ve bulanık deseni hissetmeye çalıştı. Ön yüzünde bir taç, arkasında on üç kılıç vardı ve hatta Roem'in antik dili kenarını dolduruyordu. Madeni paradaki en ufak çizik ve eziği bile dikkatle inceleyen Riftan başını zar zor kaldırdı ve bir kelime söyledi.
“ Teşekkürler.”
Sanki bir hediye almış gibi mutlu bir şekilde gülümsedi. Ona daha fazla dokunmamaya dayanamıyordu.
İnce belinden çekiştirdi ve bir gülümsemeyle kıvrılan uçuk pembe dudakları öptü. Gülüşü dilini gıdıkladı. Sanki iç organları nefesiyle eriyordu.
Parmaklarını onun koyu kızıl saçlarına gömdü, kızarmış yanaklarını avuçladı ve yüzüne baktı. Hafifçe kıvrılan beyaz alnına, pembe yanaklarına, küçük burun köprüsüne ve narin göz kapaklarına öpücükler serpti.
İyi bir ruh halindeymiş gibi gülümsedi. Kalbi çaresizce güçlü bir şekilde atmaya başladı. Ona güveniyordu. O kadar acı çektikten sonra bile kendini tamamen veriyordu.
Birden merak etti, Riftan Calypse’in varoluş sebebinin Maximillian olduğunu biliyor muydu?
“Bir dahaki sefere... sana çok daha iyi bir şey vereceğim.” dedi parlayan gözlerle. Kalbini ona açmaya kararlıydı.
"Ben... sana sahip olduğum her şeyi vereceğim. Aslında pek bir şeyim yok ama... benim olan her şey senin.”
Yükselen duygularla baş edemedim ve gözlerini yavaşça kapattı. Burnunun ucunu onunkine yaklaştırdı ve onu şefkatle okşadı. Sanki bir rüyadaymış gibi büyülenmişti. Kontrolünü kaybetmekten ve onu ezmekten korkarak kollarını gevşetti. Ve rahat bir şekilde konuştu.
“Bir gün, Roem İmparatoru kadar zengin olacağım.”
“Riftan zaten öyle.”
Sözlerini ciddiye almadığını düşünerek, ona biraz memnuniyetsizce baktı. Ona verdiği tek parayı, İmparator Darian'ın hazinesinin tamamını takas etmeyeceğini söylemek yerine, hoşnutsuz yüzünü öptü.
Bir an önce ona sarılmak istiyordu. Tüm vücudu, kendini onun derinliklerine gömme arzusuyla titriyordu. Ama bu mükemmel anın biraz daha uzun sürmesini istedi. İçini çekti ve ıslak, şişmiş dudaklarını nazikçe öptü.
Avuçlarına soğuk bir şey indiğinde başını kaldırdı. İnce bulutlarla kaplı solgun gökyüzü beyaz kar taneleri saçıyordu. O da şaşırmış görünüyordu.
“A-ama yağmur mevsimine girmiştik...”
Riftan, hiç bitmeyecekmiş gibi görünen uzun kışın gri gökyüzüne baktı ve pelerinini karısının omuzlarına doladı. Sonra binanın girişine doğru döndü ve saçlarındaki kar tanelerini nazikçe uzaklaştırdı.
“Odaya geri dön. Yakın zamanda duracağını sanmıyorum.”
Dağınık kar tanelerine boş boş bakan Maximilian, yavaşça başını salladı. Onu kollarının arasına alıp yatak odasına doğru yürüdü.
**********
Kar gittikçe yoğunlaştı ve kısa sürede tüm ülke beyaza büründü. Aniden yağan kar yağışı birçok kişiyi şaşırtmıştı. Rahipler bunun kötü bir alâmet olabileceğini mırıldandılar ve soylular bunun çiftçiliğe veya hayvancılığa engel olacağından korktular. Bazıları bunun sadece birkaç on yılda bir meydana gelen bir anormallik olduğunu düşündü ve ilginç buldular. Ancak, çoğu bunu garip bulmuş gibiydi.
Pencereden şiddetli bir kar fırtınasının yaşandığı bahçeye bakan Max, başını şöminenin önünde toplanmış olan büyücülere çevirdi ve,
“Bu mevsimde… daha önce hiç kar yağdı mı?” dedi.
“Zaman zaman kar yağışı oldu. Ama ilk defa bu kadar yoğun bir kar yağışı görüyorum.”
Bir parşömene bir şeyler yazmakla meşgul olan Anton, derin, donuk bir sesle cevap verdi.
“Dünya Kulesi'ne gidenler için endişeleniyorum.”
“Şimdilik, bir handa kar fırtınasından korunuyorlar. Doğu bölgesinden geçeceklerini, bu yüzden kamp yapmak zorunda kalmayacaklarını söylediler.”
Şöminenin yanındaki minderlere oturmuş sessizce zar oynayan Royald, sert bir şekilde cevap verdi. Ganimet görüşmeleri sona ererken, Osiria'da kalan büyücüler daha rahat ve sakin bir zaman geçirdiler.
Anton ve Calto, elde ettikleri ganimeti idare etme sorunuyla meşgul görünüyorlardı, ancak sıradan büyücülerin, ödül olarak aldıkları parayla ne yapacaklarını planlamaktan veya bir ziyafete katılıp eğlenmekten başka yapacak pek bir şeyleri yoktu. Günleri de sorunsuz geçiyordu.
Tweet'i 51.saniyede gördüm ve hemen koştum
YanıtlaSilTesekkurler bal gibi olduk bu ne tatlilik ☺️☺️☺️☺️☺️☺️
YanıtlaSilAyy nasıl güzeller ya😍
YanıtlaSilÇeviri için çok çok teşekkürler🌼
Ya tatlılığa bakar mısınız poncik poncik davranıyorlar birbirlerine
YanıtlaSilİçim eridi 🥰
YanıtlaSilBenim deeee ☺️
Silbenim kafam çok karıştı şu an maxi ve riftan anatolda mı yoksa en son kaldıkları yerdeler mi... çeviri için çok teşekkürler <3
YanıtlaSilen son kaldıkları yerdeler hala
SilEn son kaldıkları yerdeler
SilYaaaa çoook tatlılar 🍭
YanıtlaSilEllerine sağlık 🥰🥰
YanıtlaSilEeenn sevdiğim şey olayları Riftan ın bakış açısından okumak yaaa 🥰❤️❤️
YanıtlaSilEline sağlık 🥰çok sevgiii....
YanıtlaSilRiftan tazi gibi demesi beni bitirdi maxinin küçüklüğünde tazısına sarilmasini kıskanmişti 🥰🥰
YanıtlaSilMüthiş yakalamışsın😍
Siloff evet, hala siyah bir tazı almalarını bekliyorum bu arada
SilAbiiii ben bunları isiririm
YanıtlaSilOf çok tatlılar yaa
YanıtlaSil"Riftan zaten öyle" çok tatlılar çok. Teşekkürler Özge çeviri icin
YanıtlaSilSonunda aradığımız sahneler çok şükür onların aşkıyla eriyip aktık ya 🥰🤩
YanıtlaSilAğlamam normal mi? Böyle bir aşk gerçek hayatta var mı?
YanıtlaSilBöyle derin, mükemmel aşk hikayesi önerebilir misiniz? Novel, roman, dizi farketmez
SilBenimde böyle bi öneriye ihtiyacım var, bilen yazarsa çok çok seviniriz
Silböyle bir aska en yakın baska novel, lucia noveli bence... hugo ve lucia'nın hikayesine bayılmistim. zaten benim okuduğum ilk ve tek noveldi, yarim birakmistim utotla beraber ama simdi kaldığim yerden devam ediyorum. tavsiye ederim lucia'yı da net okuyun çok iyi
SilOff beeee 3 gündür tutuyorum bölüm biriksin diye pamuk gibi oldum Riftanın korkuluklardan atlayıp Max e koşması ❤️ ellerine sağlık canımcım😘
YanıtlaSil🥺
YanıtlaSilRiftanın bakış açısından okumak da ilginçmiş, bizim dev azgın ve yakışıklı adamımız 😆
YanıtlaSilBi şeyi merak ettim, her şey iyi güzel şu anda da anatola dönecek miyiz acaba?
YanıtlaSilBildiğim kadarıyla güncel bölümde bile hala Anatol’a dönülmedi.
SilBi şey sorucam her şey iyi güzel de, Anatola ne zaman döneriz acaba?
YanıtlaSil'Onu hemen yatak odasına götürmek ve nasıl kıpkırmızı olduğunu görmek istiyordu' sdfghjkl Riftan...
YanıtlaSilYumoş Yumoş Oldum bölümü okuyunca
YanıtlaSilaşşırı soft oldum ühü 🥹
YanıtlaSilAra sıra böyle Riftancığımın bakış açısından okumak çok güzel olurdu😍 azgın ve deli aşık Riftan🥲
YanıtlaSilçok güzel yaaa işte aradığım sahne bu ya bu
YanıtlaSilyazar lütfen devam edelim bir süre ne olur hemen savaşa girmee allah için sjsjkjskimjmmh
-tuana
arkadaşlar bu bölümler için ne kadar bekledik farkında mısınız 🥹
YanıtlaSilSimdi yapilmasi gerkenler listesinde tek bir sey kaldı geriye
YanıtlaSilRIFTANIN GECMISINI MAXIYE ANLATMASI
PAMUCUK OLDUM VALLAHİİİ GÖZYAŞLARIMI TUTAMADIM… sükür Allah’ım ya bu bölümleri de mi görecektikkkk….
YanıtlaSilBu arada arkada Secret Garden şarkıları çokk iyi gidiyor ve hikaye ile çok bütünleşiyor
Mesela bu bölüme Nocturne-Secret Garden açabilirsiniz arkaya mükemmel olur…
-phoebe
Yaa benim narin maxim nasıl pamuk kalpli yaaa riftan değerini bil şu kızın, kahinmide aklını okusun dök işte içini ya
YanıtlaSil