"Önce şunu giy.”
Sidina giydiği paltoyu çıkardığında, Max onu alıp elbisesinin üzerine giymekte tereddüt etmedi. Koridor boştu ama pijamalarıyla dışarıda olmaktan çok utanıyordu.
Dizlerinin altına kadar uzanan uzun pelerini dikkatle ilikleyerek, şafağın soluk mavimsi ışığının düştüğü karanlık koridorda yürümeye başladı. Merdivenlerden inerken yolda kimseyle karşılaşmadıkları için biraz şaşırdı.
“Bütün hizmetçiler nerede? Riftan uyandığında paniğe kapılmasın diye iyi bir açıklama yapmak istiyorum... O yüzden bence bir not bırakmalıyım.”
“Buraya gizlice girmeme yardım eden hizmetçi arka kapıda bekliyor olacak. Senin için bu iyiliği yapması için onunla konuş.”
"G-gizlice mi girdin?" Max şaşkın bir ifadeyle ona baktı. "Neden? Saklanmak zorunda mıydın?”
"Burası, dünyanın her yerinden yüksek rütbeli kraliyet aileleri ve soyluların, gizli toplantıların keyfini çıkarmaları için ayrılmış bir yer. Dedikoduların yayılmasını önlemek için sadece az sayıda hizmetçinin girip çıktığı sıkı bir şekilde kontrol edilen bir bina.” Sidina Max'e baktı ve muzipçe gülümsedi. “Bir çiftin bu yerde bu kadar uzun süre kalmasının alışılmadık olduğunu duydum.”
Max kızardı. Hizmetçilerin arkasından söylediklerini hayal etmek bile onu utandırmıştı. Kızgın bir bakışla şikayet etti.
"Dedikodudan hiçbir şekilde kaçış yok."
“Siz resmi olarak evli bir çiftsiniz. Calypse çiftinin geçmişi dedikodu ya da gizli bir hikaye değil, hizmetçiler arasında konuşulacağı da aşikar.”
Gülmekte olan Sidina aniden ihtiyatla ekledi.
"Şey... son zamanlarda bazı kötü yorumlar var."
“Kötü yorumlardan kastın ne?”
"Lord Calypse'in karısını gözetim altına aldığına dair bir söylenti var gibiydi. Hizmet eden hizmetçiler bırakın yüzünü görmeyi, seninle konuşamadıklarını bile söylediler...”
Beceriksizce mırıldanan Sidina, Max'in şaşırmış ifadesini gördü ve hemen ekledi.
“Tabii ki, çok az insan söylentileri ciddiye alır. Yine de... her ihtimale karşı sana bir mesaj iletmek için birkaç hizmetçi gönderdim, ama gönderdiklerimin hepsi reddedildi. Bu yüzden buraya gizlice geldim.”
“Üzgünüm. Bu kadar endişeleneceğini bilmiyordum. A-ama durum böyle değildi. Biz... biz sadece…"
Hemen söylediklerine karşı çıkmak istedi, ama Riftan'ın ona onu bırakmayacağını söylerkenki görüntüsünü hatırlayınca, tekrar sustu. ‘Beni kilit altında tutmak konusunda ciddi olduğu hiçbir zaman aklımdan geçmedi. O anın dizginsiz tutkusu yüzünden mantıksız davranıyordu.’ Kendinden emin görünmeyi umarak sakince ekledi.
"Bizim sadece... biraz yalnız kalmaya ihtiyacımız vardı.”
"Böyle bir şey olacağını düşünmüştüm. Ama Annette gerçekten endişeli görünüyordu. Sanırım kalbinin Lord Calypse tarafından sık sık kırıldığını gördüğü için bunu düşündü."
Sidina hafifçe kaşlarını çattı, Max'in kararmış yüzüne baktı ve tekrar gülümsedi.
"Ama Max'in şimdi nasıl göründüğünü gördükten sonra, huzur içinde gidebiliriz."
“Ben de Annette ile düzgün bir şekilde vedalaşmadan yollarımızı ayırsaydım kendimi kötü hissederdim. Benim için geldiğin için teşekkür ederim.” Max biraz iç geçirdi.
Sidina gülümsedi ve onun kolunu tuttu.
"O zaman hadi gidelim. Doğuya gelen grupla birlikte gitmeye karar verdiğim için uzun sürmeyecek. Hemen odama dönüp kıyafetlerimi değiştirmeliyim."
Max, geçtikleri yola baktı ve ardından Sidina ile birlikte koşmaya başladı.
**********
Sanki suya batmış gibiydi. Şaşkın bir halde yatağı el yordamıyla arayan Riftan, soğuk çarşafın hissiyle uyandı. Bir an çok uzun bir rüya görüp görmediğini merak etti.
Boş bakışlarla gözlerini kırpan Riftan, uzanıp pencereden sarkan perdeyi geri çekti ve soluk güneş ışığı hemen retinasını deldi.
Sersemlemiş hissetti. Son yıllarda, günde üç saatten fazla uyuduğu hiç olmamıştı. Her zaman bir iki saat gözlerini kapattıktan sonra uyanırdı, bu yüzden şafağa kadar bayılmış gibi uyuduğuna inanmakta biraz zorlandı.
Gözlerini kısıp gökyüzüne baktı, sonra boş odaya bakmak için başını çevirdi. Kısa bir süre sonra üzerine güçlü bir şok dalgası yayıldı. O mışıl mışıl uyurken Max’in sessizce ortadan kaybolduğu gerçeğini kabul edemiyordu.
Riftan yüzünde boş bir ifadeyle yatağa bakıp yerinden sıçradı. Giydiği pantolonunu pelvisinin ortasına kadar çekip yerden kırışmış bir cüppe aldı ve hızla giydi, çizmelerini köşede buldu ve giydi. Sonra dışarıdan küçük ayak sesleri duydu.
Bir şeye ihtiyacı varmış gibi koşarak kapıyı açtı. Sonra genç hizmetçinin iri iri açılmış gözleriyle karşılaştı ve şiddetle sordu.
“Karım nerede?”
“Bayan...”
Ani davranışından ürken bakire, sersemlemiş halde bir adım geri çekildi.
"Bayan, Sidina adında bir büyücüyle birlikte çıktı.”
“Bir yabancıyı odamıza almaya cüret mi ettin?”
Hizmetçinin yüzü anında soldu. Kadın dudakları titreyerek konuştu.
"Önemli bir konu için bana yalvardı, bu yüzden başka seçeneğim yoktu..."
“Önemli bir konu mu?”
Sanki onun tiz sesiyle kırbaçlanmış gibi omuzları titreyen hizmetçi nefesini dışarı verdi.
“Bü-büyücüler bugün Dünya Kulesi’ne gitmek için ayrılıyor. Bu yüzden kaleyi terk ettiler... B-benden size söylememi istediler.”
Saçmalamalarıyla kaskatı kesildi. Hizmetçi bir şeyler anlatmaya devam etti ama tek kelimesini bile anlayamadı. Bir bulutun üzerinde yüzüyormuş da aniden yere düşmüş gibi hissediyordu. Riftan şaşkın gözlerle kadının yüzüne baktıktan sonra yanından geçip koridorda yürüdü.
Aniden, kafasının içi boşmuş gibi hiçbir şey düşünemez oldu. Roem sarayından mekanik adımlarla ayrıldı ve bir anda geniş bahçeyi geçti. Kısa bir süre sonra, Büyük Tapınak Akademisi binası karşısına çıktı.
Sabah namazına giden genç rahiplerin yanından, öğrencilerin kaldığı yerin girişine doğru koştu. Dinlenme odasından geçen öğrenciler ona meraklı bakışlar attılar ama çevresinde olup bitenlere dikkat edemedi.
Riftan merdivenleri tırmanıp, doğruca büyücülerin kullandığı binaya yöneldi. Hangi odada kalacaklarına dair önceden bir rapor aldığı için yönünü kaybetmedi. Koridorun ortasına gelip tereddüt etmeden kapıyı açtı. Düzgün düzenlenmiş odanın görüntüsü onu karşıladı.
Riftan korku dolu gözlerle boş odaya baktı, sonra döndü ve tekrar yürümeye başladı. Hayır, neredeyse koşuyordu. Yanından geçen yüzler arasında tanıdık birisini bulduğunda yürümeyi bıraktı. İnce yüzlü genç büyücüyü yakaladı ve duvara yasladı. Aniden başı belaya giren büyücü ona korku dolu bir yüzle baktı.
“A-ama... neler oluyor?”
‘Adı neydi, Roid mi yoksa Royal mi?’ Bu adam ona belli belirsiz Ruth'u hatırlatan tembel bir büyücüydü. Adamın zayıf yüzüne sert gözlerle baktı.
“Karım nereye gitti?”
“Bayan çamur...”
Ona irileşmiş gözlerle bakan adam çabucak sözlerini düzeltti.
"K-karınız yaklaşık otuz dakika önce Gillian Kanalı’na gitti...”
Adam daha sözünü bitirmeden boynunu bıraktı ve merdivenlerden aşağı koştu. Dikkati o kadar dağılmıştı ki ahıra gidip ata binmeyi düşünemiyordu bile. Silahlı olmayı bırakın, paltosunu bile giymeden büyük malikanede koşmaya başladı. Kalbi hızla çarpıyordu ve sırtı soğuk terden sırılsıklam olmuştu.
Ne kadar süredir koşup durudğunu bilmiyordu. Nefesinin kesildiğini fark edince, tüm gücüyle hareket ettini fark etti. Etrafındaki manzara hızla değişmişti ve aniden kalabalık bir meydanın ortasından geçiyordu.
Onu çaresizce rahatsız eden geçmişin anıları zihninde canlandı. Acı ve kayıp hissi, sanki vücudunun yarısı kopmuş gibi hala canlıydı. Bacaklarını deli gibi hareket ettiren Riftan, ciğerleri patlayacakmış gibi bir acı hissetti ve aniden durdu.
Nefes verirken alnından aşağı akan ter damlacıkları çenesinin ucunda yoğunlaştı ve ardından yere düştü. Bulanık bakışlarını kaldırıp meşgul insanlara baktı. Uzakta, sıraya dizilmiş yük dolu vagonları görünce, kalabalığın arasından geçti.
Dar kanal boyunca demirlemiş küçük tekneleri gözlemledi. Tanıdık bir yüz bulmak için yanındaki uzun insan sırasını tararken kalbi korkuyla sıkışmıştı. Vapurdaki insanların yüzlerini hüzünlü bir ifadeyle kontrol eden Riftan, aceleyle bagaj deposuna doğru yürüdü. Daha sonra kaptan gibi görünen adamın omzunu tuttu ve aceleyle sordu.
"Hey, büyücüler bugün bu tarafa gelmediler mi? Hepsi gri cüppeler giymiş olmalı.”
“Büyücüler mi?” Adam şaşkın bir ifadeyle ona baktı ve nefes verdi. “Sanırım Gilford'a giden bir grup insanlardan bahsediyorsunuz. Bir süre önce ayrıldılar.”
Adamın bronzlaşmış yüzüne şaşkın gözlerle baktı, sonra nehre bakmak için başını tekrar çevirdi.
‘Şimdi gidersem onlara ulaşabilirim. Hemen bir at bulmalıyım...’
Dönüp işlek caddeye doğru yürüdü ve uzakta bir ahır gördü. Oraya bir adım atmak üzereydi ama ayakları sanki yere yapıştırılmış gibi hareket etmedi. Boş boş yere baktı. Birden karmaşık düşünceler kafasına hücum etti.
‘Onu tüm tehlikelerden korumak niyetinde değildim.’
Maximilian Calypse için endişelenmekten bıktığından değildi. Savaş boyunca çok zorlanmıştı, ıstırap neredeyse onu öldürüyordu. Ve savaş bittiğinde, ondan uzak durmak isteyecek kadar zihinsel olarak tükenmişti.
Bu yüzden, Uslin aracılığıyla ondan tekrar uzaklaşmak zorunda kalabileceğini öğrendiğinde, gitmesine izin vermeye karar vermişti. ‘Peki neden onu bu kadar umutsuzca kovalıyorum? Eğer kendi başına gitme kararını verirse, buna minnettar olmam gerekir. Ama neden ben…?’
“Ri-Riftan?...”
Arkasından gelen ani sesle yavaşça başını çevirdi. Maximilian Calypse şaşkın bir ifadeyle ona bakıyordu. Ağzı boş bir şekilde açıldı ve ona yaklaşmak için kalabalığı itti.
“B-buraya nasıl geldin? Hizmetçiye sana düzgünce açıklamasını söylemiştim...”
Riftan gözünü kırpmadan onun yüzüne baktı. Aniden, etrafındaki her şey parçalanmaya başlamıştı. Sanki boğazına bir şey takılmış gibi konuştu.
“Haklıydın.”
Adımları durdu. Riftan boğuk bir sesle sert bir şekilde bağırdı.
"Bunca zaman kendimi senden korumaya çalıştım.”
Ona şaşkın şaşkın baktı. Dağınık ve düzensiz görüntüsü açık gri gözlerine yansıyordu. Riftan'ın yüzü, kılık değiştirip iyiymiş gibi davranacak enerjisi olmayan çaresiz bir adamın yüzüne benziyordu. Gözlerini sıkıca kapattı.
“Ne kadar incinirsem incineyim seni tanımaya kararlı olduğum bir zaman vardı. Ama bu kadar acıtacağını bilmiyordum.”
Tekrar yürümeye başladı ve ağır bir şekilde nefes aldı. Her adımda, içindeki her şeyin paramparça olduğunu hissedebiliyordu. Kendisini bu kadar çaresizce ifade ettiğini ilk kez görüyordu.
“Bir daha asla böyle hissetmek istemedim. Böylece...”
Aniden ona doğru koştu ve yanaklarından tuttu. O zaman Riftan onun ağladığını fark etti. Onun da gözlerinde yaşlar birikmişti. Riftan'ın yüzü acıyla buğulandı ve çaresizce başını indirdi. “Ama artık yapamam.”
"Ri... Riftan..."
Sıcak parmakları yanağını okşadı. Elini tuttu ve yüzünü daha da derine gömdü.
"Artık... artık senden ayrı kalmak istemiyorum."
Bir şey söyleyecekmiş gibi dudaklarını yalayan Maximilian, onu omzundan sıkıca kucakladı. Yürek burkan hıçkırıklar boynunun arkasından aşağı döküldü. Gerginleşen Riftan, tüm gücüyle ona sarıldı. Sonra ellerini hafifçe dalgalı saçlarına gömdü ve çöküyormuş gibi içini çekti.
"Vücudumun her yerinde yaralar olsa da fark etmez. Öyle olsa bile, senin yanında kalacağım."
Ellerine sağlık koşa koşa geldim vallahi sayfayı kaç defa yeniledim bugün bı bilsenn💞
YanıtlaSilAyy bende bende, bütün gün sayfayı yenileyip durdum. Simdi de uykundan uyanmıştım ve yeni bölümle karşılaştım,çok çok mutluyum özgeeee💕teşekkürler
SilAglicam galiba riftan gibisi gelir mi bide bölümler için cok teşekkürler normalde novel okumam hatta okuduğum tek novel bu ama yüreğimi dağlıyor yemin ederim ilk okuduğumda ( sanirim 3 gün içinde bitirmiştim) yani size anlatamam nasıl ağlıyorum öyle uuani bi icimi dökmek istedim devam gelmeyince ne üzülmüştüm simdi görsem sizi alnınızdan öpücem yeminle öyle bi sevindim cevirildigini gördüğümde. Neyse çoook cok teşekkürler bu mukemmel seriyi çevirdiğiniz için. ♡
SilÇevirmenimiz mükemmel emegine sağlık
YanıtlaSilAyy Riftan koştukça onunla birlikte bende parçalandım resmen nasıl bölümü okuyup bitirdim bilmiyorum kalbimi burda bırakıp devam ediyorum 😭😭😭
YanıtlaSilEline emeğine sağlık 🙏💓
YanıtlaSilYaaa ama bu bu çoook iyi ya 😥 bu çok duygusal çok romantik aşk sevgi umutsuzluk korku heyecan bekleyiş ahhh içim bi tuhaf oldu. teşekkür ederiz çeviri için 😔❤️
YanıtlaSil😍😍😍
YanıtlaSilBen anlayamadım
YanıtlaSilBölümü okurken Riftana o kadar üzüldüm ki🤧
YanıtlaSilMuhteşem cevirmenimiz bugün bizi unutmadigin için teşekkür ederiz. Belli ki sen de meşgul bir insansın bu kadar günlük mücadelenin içinde fırsat bulup gene de çeviri yaptığın için teşekkürü bir borç bilirim
YanıtlaSilCanım cevirmenim çok teşekkürler
YanıtlaSilKıyamammm
YanıtlaSilÇevirmenciğim çok teşekkürler emeklerine sağlık
YanıtlaSilİşte Riftan'dan beklediğim sözler... Artık adam gibi adamlığın zekatını vermeye tam olarak hak kazandın Riftan dgsfsghdfhs Bu arada ellerin dert görmesin Özge💕
YanıtlaSilSonunda duygularını kabullenebildi.
YanıtlaSilTekrar okudum ve tekrar kalbimi bıraktım. Acayip derecede riftan ve maxiye sarılmak istiyorum,hemde sımsıkı 🥰
YanıtlaSilcanlarım benimmm birbirinizin değerini bilin sevin sevilin benim yerime de :’)
YanıtlaSilHaha saat 4 de uyanıp acaba deyip sayfayı yeniledim yeni bölüm ben şok. Çevirmencim yine bizi yeni bölümsuz bırakmadı. ❤️❤️❤️❤️🤩😍😍😍😍😍😍🥰🥰🥰🥰
YanıtlaSilEllerine sağlık 🥰🥰
YanıtlaSilAy şu bölümü okuyunca bir rahatladım ki, elinize sağlık
YanıtlaSilTamam hadi boşanmayın. Kıyamadım bu bölüm size.
YanıtlaSil-(her bölüm boşanın yazan şahıs)
Hahahahhah bu ben 😂
SilCok cok tesekkur ederiz bizi unutmayip bölüm koyman cok guzel bir supriz oldu 😍
YanıtlaSilSonunda be oh
YanıtlaSilUlan riftan romantik öküzüm benim
YanıtlaSilBeklediğim bölüm gelmiş :) şuna ulaşabilmek için amma pornografik saçmalığa maruz kalmıştım yahu.. iki kere okunacak bölümlerden..
YanıtlaSilEllerine sağlık çevirmenim..
-Sahra..
Bölümü daha bitirmedim ama "sabah namazına giden genç rahipler" cümlesine haykırdım ÇOK İYİ JDLAFBSKFBSKDBSKDNSKSJ
YanıtlaSilDgksjggddh ne namazıı dedim bende fjdjdjdjd
Siloff sonunda GOOLL ALLAHIM GOOOOOOLLL
YanıtlaSilİşte aşk, bu bölümü kaydediyorum aşka Riftan Maxi gerçekliği burada
YanıtlaSilYaa kıza o kadar git git dedin Riffy, noldu gittin diye ödün b'kuna karıştı demi 😀 Şükür iyi bi şeyler oluyor yaw...
YanıtlaSilWCGISCKHWFOHZVOHGWOVDOUOGWGHDOGE Çok doğru bir yorum hwkxnwkxne
SilSonundaaa, sonunda ve sonunda 😢😢😢😢😭
YanıtlaSilAtlayarak okuduğum için kaçırdım sanırım niye kıza git demiş başta anlayamadım?? Psikolojik olarak yıprandım fln demiş ne alaka?
YanıtlaSilAllahım çok şükür BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM. O değil de Riftan hep sabahın köründe kalkıp gidiyodu, Max yalnız uyanıyodu. Riftan bu sabah tek kalkarak onu daha iyi anlamıştır artık.
YanıtlaSilÇok duygusal bir bölümdü :'(
YanıtlaSilAglicam ya .. mahvoldum..
YanıtlaSilPeki ya hizmetçinin aptallığı… en başta söyleyeceğin şeyi en sonda söylersen adam seni duymaz tabi mal. Büyücüler gitti değince adamın kafa gitti tabi. Hizmetçi de maxi gibi konuşma özürlüymüş. Özür burada kekemelik değil, söylemesi gerekenleri susma manasında
YanıtlaSilTekrar okumaya geldim... Efsane bölümüm. Riftan'ın burada gözleri doluyordu. Çok ayrıntı vermemiş ama Maxi'ye sarılırken bence gözlerinden yaş döküldü. Ah be. Bir yılı geçmiş bile iki yıl olacak neredeyse. Neyse ara ara gelirim ben yine.
YanıtlaSil