MEŞE AĞACININ ALTINDA 2. KİTAP - 112. Bölüm (UNDER THE OAK TREE)


“Ben... ben kendimi senden daha çok mu düşünüyorum?”

‘Bu kelimeleri söylemeye nasıl cüret edersin’ der gibi bir ifadeyle bakıyordu. Her an gözyaşlarına boğulacakmış gibi görünen Max, dökülmek üzere olan sıcak gözyaşlarını tuttu ve ona şiddetle bağırdı.

“Ö-öyle olmadığını söyleyebilir misin?! Sana söylediğim hiçbir şeyi dinlemiyorsun! Benim duygularımı umursamıyorsun! Neden senin istediğin gibi güvenli bir yerde uysalca bekleyeyim ki...?! Yanında olmak istiyorum, her şeyi birlikte paylaşalım istiyorum...! Varlığımın seni tekrar inciteceğinden korkuyorsun! B-bu yüzden beni itmeye ve uzaklaştırmaya devam ediyorsun. Beni uzaklaştırıyorsun!!”

Son sözleri neredeyse çığlık gibiydi. Riftan'ın bakışları uğursuz bir hal aldı. Kolunu tuttu ve onu yüzüne yaklaştırdı.Boynundaki damarlar belirgin şekilde gergindi. ‘Gerçekten tehditkar görünüyorsun, ama senden zerre kadar korkmuyorum.’

Patlamasını beklerken, ona düşmanlık duygusuyla dolu gözlerle baktı. Ancak yüzünde ortaya çıkan ilkel duygular kısa bir süre sonra 'soğuk şövalye’ maskesinin arkasına saklanarak ortadan kayboldular. Kollarını bıraktı ve yavaşça geri çekildi.

"Ne istediğini düşün."

Ardından hızla girişe doğru yürüdü. Max, kendisini tamamen ele geçiren fırtınalı öfkenin kum gibi eridiğini hissetti. Sonra Riftan odadan çıktı ve kapı sertçe kapandı. Max gözlerini sımsıkı kapattı.

**********

O gün yaptıkları korkunç tartışmadan sonra, Riftan onu tamamen görmezden geldi. Max onun tavrından incindi, bu yüzden hemen büyücülerin kullandığı daireye taşındı. Şu an istediği son şey onunla tekrar yüzleşmekti.

Sonunda yaklaştıklarını düşündüğü an, Riftan kapıyı tekrar yüzüne kapatmıştı ve Max'in şimdi bununla nasıl başa çıkacağına dair hiçbir fikri yoktu.

Max pencereden bulutlu gökyüzüne baktı ve zonklayan şakaklarını ovuşturdu. ‘Benden ne bekliyorsun, Riftan?’ Ondan uzak duramayacağını söylemişti, ama her yaklaşmaya çalıştığında o mesafeyi korumaya çalışmıştı.

‘Geriye dönüp baktığımda, Pamela Platosu'nu araştırmak ve savaş gibi riskli durumların, ikimiz arasındaki çatışmayı geçici olarak kapatmada önemli bir rol oynadığını düşünmüştüm.’ Bu sorunlar çözüldükten sonra, Riftan hemen onu uzak tutmak için başka bahaneler aramaya başlamıştı.

Yavaşça dudağını ısırdı. ‘İstediğin bu mu? Güvenli bir mesafeyi koru ki birbirimize asla zarar vermeyelim. Pek çok soylu ve asil gibi, birbirinin hayatına derinden karışmayan resmi bir evlilik ilişkisi yaşamak mı istiyorsun?’

Gittikçe aşırıya kaçan düşünceleri kafasından atmak için masanın üzerindeki parşömen parçalarını aldı. Ancak kafası patlamak üzereydi, eski bir dilin veya büyülü bir formülün şimdi kafasına girmesine imkan yoktu.

Alnını sertçe ovuşturan Max, çok geçmeden masanın üzerine yığıldı. Ona bakan Annette derin bir iç çekti.

"Neden odana gidip biraz kestirmiyorsun?"

“Uykum yok.”

"Demek istediğim, beni de çıldırtacaksın, o yüzden odana git ve orada acının içinde boğul." Annette kağıda bir şeyler karalarken acımasızca ona baktı.

Max ona somurtkan bir bakış attı ve masadan kalktı. Pek yardımı olmayacağını bilse de, çok fazla boş zamanı olduğu için karanlık büyücülerin kayıtlarının tercümesine yardım ediyordu. Çaresiz hissederek kapıya doğru yürüdü. Şöminenin önünde oturan ve eski belgelere bakan Sellic, bitkinliğini görerek kibar bir ses tonuyla onunla konuştu.

“Görünüşe göre başına çok kötü bir şey gelmiş, yalnız başına çok daha depresif olursun. Bunu yapmayı bırak, hep birlikte yemek yiyelim. Ne de olsa, malzemelerin çoğuna paladinler tarafından el konuldu ve üzerinde çalışmamız gereken çok fazla belge kalmadı.”

Son sözleri ıstırap doluydu. Birkaç gün önce rahiplerin kara büyücülerin kayıtlarını tek taraflı olarak ele geçirmeleri konusunda oldukça üzgün görünüyordu.

Elbette, Kutsal Şövalyeler’in bunun için bir gerekçesi vardı. Kesin konuşmak gerekirse, harabelerin tüm kayıtları kiliseye aitti, çünkü Pamela Platosu'nun soruşturmasını finanse eden ve yöneten Osiria'nın Büyük Kutsal Alanıydı ve Dünya Kulesi sadece onların isteği üzerine iş birliği yapmıştı.

Neyse ki, tek tek büyücülerin yaptığı tüm araştırma kayıtlarına el koymadılar, ancak belgelerin geri kalanı Osiria vagonlarına taşındı ve böylece kara büyücüler üzerindeki araştırmalar neredeyse durmuş oldu. Sellic, masanın üzerine yığılmış belgelere bakarken acı bir şekilde ekledi.

"Kalan belgeleri, birkaç gün içinde bitirebileceğimizi düşünüyorum. Osiria'ya gidene kadar sessizce çalışabiliriz.”

Konuşmasını bitirir bitirmez masanın etrafında oturan büyücüler birer birer koltuklarından kalktılar ve Max, bir düzineden fazla büyücüyle birlikte binadan aceleyle çıktı.

Mutfağa doğru yürürken hararetli bir şekilde sohbet ettiler. Konuşmanın çoğu Balbon'da yapılacak Yedi Krallık Konferansı hakkındaydı. Müzakerelerin nasıl gelişeceği konusunda çeşitli spekülasyonlar yaptılar ve kulenin yedi krallığın hükümdarlarından ne kadar ganimet alabileceği üzerine bahse girdiler.

Max, tüm bu şamatadan yavaşça uzaklaştı. O anda, Remdragon Şövalyeleri zırhı giymiş bir şövalyenin, Prenses Agnes ile birlikte binanın arkasına doğru yürüdüğünü gördü.

Olduğu yerde durup şövalyenin sırtına baktı. Başında bir kukuleta vardı, bu yüzden yüzünü yakından göremiyordu, ancak gözle görülür şekilde uzun bir adam olduğu açıktı. Aniden kalbi sıkıştı.

İkisinin daha az kalabalık bir yere doğru ilerlemesini izlerken, büyücülere yemeğe onsuz gitmeleri için seslendi ve sonra aceleyle ikisinin peşinden gitti.

Bir süre yürüdükten sonra duvarların yakınında boş bir yerde durdular. Onları gizlice uzaktan izleyen Max, şövalye arkasını döndüğünde aceleyle bir ağacın arkasına saklandı.

Uzaklardan bir uğultu sesi yankılandı. Mesafeden dolayı ne dediklerini tam olarak duyamıyordu ama tiz sesin Riftan'a ait olmadığı açıktı. Omuzları gevşeyip titredi ve ne yazık ki, gözlerinde yaşlar birikmeye başladı.

‘Ne düşünüyordum ki?’ Yere çömeldi ve yüzünü dizlerine gömdü. 

Ağlarken Agnes'in heyecanlı sesi kulaklarına ulaştı. Dalların arasından başını uzattınca, Elliot Karon'un prensese sakince bir şeyler açıklayan odaklanmış yüzü dikkatini çekti. Cebinden bir kağıt parçası çıkardı ve Agnes'e verdi, o da kağıdı alıp bir süre inceledi.

Olağandışı atmosfere gözlerini kıstı. ‘Bu ikisi tam olarak ne hakkında konuşuyor?’ Onları şüpheli bir bakışla izleyen Max, aniden ciddileşti ve neredeyse tüm keşif gezisi boyunca birbirine yapışmış olan Riftan ve Agnes'in bir şeyler mırıldandığını hatırladı.

O zamanlar, bunun savaşla ilgili şeyleri tartışmaları gerektiği için olduğunu düşünmüştü, ama bilmediği bir şey varmış gibi görünüyordu.

‘Rifan'ın bana Dünya Kulesi'ne gitmemi söylemesinin başka bir nedeni olabilir mi? Belki ciddi bir şey oldu, bu yüzden beni güvenli bir yere göndermek için bana anlamsızca davranması gerekiyordu.’
Derin düşüncelere dalmışken, biri aniden kolunu tuttu.

Max keskin bir çığlık atıp başını kaldırınca Eliot Karon'un soğuk, sert yüzüyle karşılaştı. Elliot ona şaşkın bir bakış attı, sonra aceleyle tuttuğu kolu serbest bıraktı.

"Özür dilerim Leydim. Birinin casusluk yaptığını fark ettim, yani...”

Max'in yüzü kızardı. Casusluk yapan kişinin kendisi olduğunu herkes anlayabilirdi. Elliot da bunu fark etmiş gibiydi ve ağzını rahatsız bir ifadeyle kapattı.

"Uzaktan iki kişi gördüm... B-ben onlarla konuşmak için doğru zamanı bulamadım..." Saçma bir bahane mırıldandı ve omzunun üzerinden baktı.

Neyse ki Prenses Agnes ortalarda yoktu. ‘Ben düşüncelere dalmışken konuşmalarını bitirip uzaklaşmışlar gibi görünüyor.’

En azından prenses onu böyle utanç verici bir durumda görmediği için rahatlamıştı. Max tekrar Elliot'un yüzüne baktı. Şövalyenin yüzünde ne yapacağını bilmiyormuş gibi gözle görülür bir şekilde katı bir ifade vardı.

Özellikle kızgın görünmediği için Max yüzsüzce uzaklaşmayı düşündü, ama sırtını dikleştirdi ve utancını yuttu. Sakin bir tonda yorum yaptı.

“Çok ciddi bir konuşma yapıyorlardı. Bu nedenle araya girmek istemedim.”

“Ne kadar dinlediniz?” Elliot dikkatle ona baktı.

Max bir şeyler biliyormuş gibi davranmaya çalıştı, ancak onu sorgularsa kolayca yakalanacağını tahmin ettiğinden, sonunda dürüstçe itiraf etmeye karar verdi.

“A-ayrıntıları duymadım. Ama ona bir şey verdiğini gördüm...”

Şövalye ağzını kapalı tuttu. Sessizce onun bir şey açıklamasını bekledikten sonra Max, öfkeli bir yüzle onu sorgulamaya başladı.

“Etilen Kalesi'ne vardığımız gün... Sör Rikaido aceleyle Riftan'ı bulmaya geldi. Riftan bunun bir iş anlaşmazlığından kaynaklandığını söyledi ama başka bir sebep daha var, değil mi? Ciddi bir şey oldu...”

"Bayan Calypse." Elliot dağınık kelime dizisini kesti ve kararlı bir sesle devam etti. “Size hiçbir şey söyleyemem. Detayları öğrenmek istiyorsanız komutandan duymalısınız.”

Max şövalyenin yüzünü izledi. Geri adım atmaya en ufak bir niyeti yok gibiydi. Acı bir kahkaha attı.

"Öyleyse... benden bir şey sakladıkları konusunda haklı olmalıyım. Ve bahse girerim Riftan böyle bir şeyin kulağıma gelmemesini şiddetle istemiştir.”

Şövalye ağzını kapalı tuttu, ne onayladı ne de inkar etti. Ama bu tek başına yeterli bir cevaptı. Yorgun bir iç çekti ve zonklayan göz kapaklarını sertçe ovuşturdu. Kalbi hayal kırıklığından patlamak üzereymiş gibi hissetti.

Ona sırtını dönmesinden bıkmıştı, onu korumak bahanesiyle ondan bir şeyler saklayıp duruyordu. ‘Sürekli hayatının sınırlarında daireler çizmekten, beni de içeri alması için yalvarmaktan yoruldum.’ Titreyen elleriyle alnını ovuşturdu.

"Anladım. Daha fazla soru sormayacağım. "

"Bu durumda, doğrudan komutana gidin..."

“Hayır. O da... bana hiçbir şey söylemeyecek.”

Elliot, kadının sesindeki teslimiyet işaretini okuyabiliyormuş gibi yüzünde hafif bir gerginlik belirdi. Ancak Max'in iyiymiş gibi davranacak enerjisi yoktu.

“Eğer bana bir şey söylemezse... daha fazlasını öğrenmeye çalışmayacağım.”


*****

Birkaç gün sonra, müttefik kuvvetler Osiria'ya hareket etmeye başladılar. Etilen'de geçirdikleri süre boyunca, işe alınan paralı askerlere tazminat ödenmesi ve her birliğin dağılma emri sayesinde ordunun büyüklüğü kabaca yarı yarıya inmişti. Ve hatta harekete geçince onlar da birer birer azaldılar. Osiria sınırını geçtiklerinde, yalnızca yaklaşık 6.000 kişi kalmıştı.

Yorumlar

  1. Kooştuum resmen. Ellerine sağlık

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Koştum ama bu neydi şimdi, ne zaman birbirleriyle konuşacaklar 😣

      Sil
  2. Çevirmenim çok şey istediğimizin farkındayım ama bugün bir bölüm daha gelemez mi resmen hayatımı ikisinin ilişkisine adadım sabah uyanır uyanmaz bölüm bekliyorum

    YanıtlaSil
  3. Ya bu kadar büyük ne oldu nolur söyleyin be hem riftan hem prenses hem de remdragon şövalyeleri bir seyler saklıyorlar ve kesinlikle önemli bir şey

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Meraklı okuyucu15 Kasım 2022 13:39

      Spoiler bölümüne gidin, yazayım bildiğimi

      Sil
    2. Diğer tarafta yorumu bir türlü yayınlayamadım. SPOİLER BURADA: Bildiğim kadarıyla canavarlar Riftan'ın öldürdüğü ejderha Secto'yu diriltmeye çalışıyormuş. Riftan bunun haberini almış, Maxi yi de bundan kuleye göndermeye çalışıyormuş
      .

      Sil
    3. Spoiler sayfasina Cok abanmisiz galiba pert olmus advdgg hata veriyor yorum yayinlanmiyor :(

      Sil
  4. Çevirmenim bende aynı düşüncedeyim çıldırmak üzereyim bir bölüm daha gelemez mi acaba? Keşke sana yardım edebilseydik 😔😔😔

    YanıtlaSil
  5. Lütfen bir bölüm daha..😭😭 seriyi 2 kişi çeviremezmi lütfen daha fazla bölüm gelsin hep yarıda kalıyor

    YanıtlaSil
  6. ‘Sürekli hayatının sınırlarında daireler çizmekten, beni de içeri alması için yalvarmaktan yoruldum.’ yaşamayan kolay kolay anlayamaz bu cümlenin çaresizliğini:( İlişkilerde niyet açıkça ifade etmeden yapılan herhangi bir eylemin "iyiliği için" bile olsa ne kadar kötü sonuçlanacağını görebiliyoruz. Sözde onun mutluluğu için alınan bir aksiyon... Ama her iki tarafa da mutluluktan başka her türlü kötü hissi yaşatıyor.

    YanıtlaSil
  7. Ellerine sağlıııkk 😊

    YanıtlaSil
  8. Ellerine sağlık 🥰🥰

    YanıtlaSil
  9. Riftan öküz herif. Onu korumaya çalışıyorsun anlıyorum. Ama onun ne hissettiğini anlamaya bile çalışmıyorsun.

    YanıtlaSil
  10. Teşekkürler 💕💕

    YanıtlaSil
  11. Riftan maxi koruyorum adina hayatina dahil etmemeyi seçmiş max giyinsin süslensin onu beklesin klasik erkek mantigini yansitmislar

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. kızı doğal olarak korumaya çalışıyor ama yontulmamış erkek gibi davranıyor. klasik erkek mantığıyla gitmiyor ama insanı kanser ediyor

      Sil
  12. Yeni bölümmm lütfennn

    YanıtlaSil
  13. Bı umut girip bakıyorum bı bölüm daha gelmiş mi diye. Umut işte fakirin ekmeği. . 🥖🥖

    YanıtlaSil
  14. Ya Riftan cım anladık korumacısın seviyorsun ama böyle düşüncelerini kendine saklayıp maxi itip gizlemekle sorun çözülmez yazık kıza sürekli asagilanmis dışlanmış hissediyor biz okuyucularında ici daraldı sıkıldı yeter artık şiştik😤

    YanıtlaSil
  15. riftan deli edersin insanı kızdan bir şeyler gizleyerek nereye varacaksın bu novelde niye kimse açık açık bir şeyler konuşamıyor cidden sinirliyim artık

    YanıtlaSil
  16. Güzel adminimiz şöyle 3 5 bölüm toplu gelse keşke cidden bütün gün okuyorum heyecanla bekliyorum yeni bölümleri

    YanıtlaSil
  17. şuan riftanın düşüncelerine o kadar ihtiyacım var ki kim bilir içinde ne fırtınalar kopuyor hak veriyorum ancak maxi senin sakladığın şeyi eninde sonunda öğrenecek yavrucum niye karını üzüyorsun ben maxinin yerinde olsam kocam beni artık sevmiyor diye düşünürdüm. zaten özgüvenini yavaş yavaş toparlıyor kız, bu yaptığın iyilik değil be riftancım ayı riftancım

    YanıtlaSil
  18. Ay malum bölümler gelmiş. 😭Riftan'ı pataklamak istediğim 🤦‍♀️ Bu arada şarkı önermek istiyorum bu bölümler hissettiklerimize tercüman olacağını düşündüğüm. => A Great Big World & Christina Aguilera - Say Something

    Bu arada ellerinize sağlık çeviri icin🥺🌸

    YanıtlaSil
  19. Hiç huzur bulmayalım zaten, nerden başladım bu seriye

    YanıtlaSil
  20. Evet anormal bir şey olduğunu anlamıştım ama yine de Riftanla Maxinin ilişkisinde Maxi'nin duyguları bana da tesir ediyor ve gerçekten o yorgunluğunu kalbimde yeşeren kırıklıkla hissediyorum artık. O kadar huzursuzum ki anlatamam, bir an evvel bitsin şu işkence diyorum. 100 bölüm oldu ama bir türlü doğru dürüst anlaşamadılar, delircem.

    YanıtlaSil

Yorum Gönder