MEŞE AĞACININ ALTINDA 2. KİTAP - 109. Bölüm (UNDER THE OAK TREE)


Uyandığında pencereden giren güneş ışığı tüm odayı aydınlatmıştı. Ağır bir kalple etrafına baktı. Masa ve küvet temizdi, bu da hizmetçilerin geldiğini gösteriyordu. Ancak Riftan'ın odadan geçtiğini kanıtlayacak hiçbir şey bulamamıştı.

‘Olamaz... bütün gece dışarıda mıydı?’

Serin yatağı okşayan Max ayağa kalkıp terliklerini giydi ve saçını bile taramadan hemen paltosunu giyip aceleyle kapıdan çıktı.

Serin sabah havası tüm vücudunu kapladı, ama öfkesinin sıcaklığı başının tepesine kadar ulaştığı için soğuğu hissetmiyordu. Derin bir nefes aldı ve koridorda yürüdü. O sırada arkasından tanıdık bir ses geldi.

“Max!”

Kafasını sesin geldiği yöne çevirdiğinde, uzun saçlarını iki yana ayırmış olan Sidina'nın kendisine doğru koştuğunu gördü.

“Sağ salim döndüğüne çok sevindim!” Sidina aceleyle ona doğru yürüdü.

Max, beklenmedik yoğun kucaklama karşısında nefesini tuttu. Sidina koridordan geçip ona sıkıca sarıldı ve iri kahverengi gözleriyle ona baktı.

"Çok zorluklar yaşadın değil mi? Bir yerin yaralandı mı?”

"İyiyim. Biraz zorluklar yaşadığımız doğru ama… öyle olsa bile, tüm sefer boyunca tek bir ciddi yaralanma yaşamadım.”

"Si-Sidina... sen nasılsın?" 

“Bundan bahsetme bile! Bütün gün odamda kalıp, kilitli kadim kriptogramları deşifre etmekten bir avuç saçımı kaybettim! Sanırım gözlerim son birkaç ayda çok bozuldu, bu beni endişelendiriyor.”

Abartılı bir sesle hıçkıra hıçkıra ağlayan Sidina’nın yüzündeki ifade birden zaferi yansıtan bir ifadeye dönüştü.

“Yine de, sıkı çalışmalarım meyvesini verdi. Şimdiye kadar neler keşfettiğimizi bilmek istemez misiniz?”

Çalışmalarının sonuçlarını hemen paylaşmaya hevesli görünüyordu. Max tereddüt ederek ona baktı.

"Ö-özür dilerim ama hikayeni daha sonra dinleyebilir miyim? Hemen kocamı bulmalıyım...”

"Lord Calypse’i mi?" Sidina şaşırmış görünüyordu. “Lord Calypse burada değil. Sabahın erkenden saatlerinde kaleden çıkarken gördüm onu. Hala ne olduğunu merak ediyorum...”

Max şokun etkisiyle kaskatı kesildi. Sidina'nın yüzünde endişeli bir ifade vardı.

"Max, sana hiçbir şey söylemeden gittiğini söyleme sakın.”

"B-ben, derin bir uykuya daldım... o yüzden bana zaten söyleyemezdi."

Aceleyle cevap verdi ve hiçbir şey yokmuş gibi gülümsedi. Ancak içi o kadar şiddetli kaynıyordu ki tüm vücudu yanıyor gibiydi.

Bütün gece ondan ayrıl kaldığına ve ona tek kelime etmeden gittiğine inanmak zordu. ‘En azından bana neler olduğunu anlatman gerekmez mi? Gitmeden önce bana hiç olmasa bir kelime söyleyemez miydin?!’

Max, gözlerinin kenarlarında biriken yaşları saklamak için ellerini dağınık saçlarının arasından geçiriyormuş gibi yaptı. Ona bakan Sidina, ihtiyatla konuştu.

"Çok uzaklaşacak gibi görünmüyordu. Kıyafetleri nispeten hafifti ve yanında eşyalarını taşımıyordu. Yanında sadece iki şövalye olduğu için muhtemelen şehri terk etmemiştir. Şövalyelerin kışlasına gidip neler olduğunu öğrenmek ister misin?”

Max ağzını kapalı tuttu ve pencereden dışarı baktı. Şimdi bile, Remdragon Şövalyeleri’ni ziyaret etme arzusu bir şöminenin sıcağı kadar yoğundu, ancak yaralı gururu bunu yapmasına izin vermiyordu. Kırgın ve kızgın kalbini gizledi ve neşeli bir sesle konuştu.

"İ-iyiyim. Sidina'nın dediği gibiyse, bugün kesinlikle dönecektir. Bu yüzden, sanırım araştırmalarının sonuçlarını dinleyebileceğim.”

Sidina'nın ifadesi, performansı yeterince inandırıcıymış gibi yeniden aydınlandı.

"O zaman benimle kaldığımız daireye gel. Bay Calto da seni görmek isteyecektir.

Max onu tutan eli takip etti ve bahar güneşinin soluk ışığında uzun koridorda koştular. Sidina yol boyunca hiç durmadan mırıldandı, ama kulaklarına tek bir kelimesi bile ulaşmadı.

Riftan'ı kafasından atmaya çalışırken ceketinin fırfırlı kenarını kavradı. Bacakları titriyordu çünkü pijama olarak giydiği ince keten elbisesinin üzerine sadece bir palto giymişti. Uyanır uyanmaz kocasını aramak için odadan aceleyle çıktığını fark etmesini istemediği için üstünü değiştirmeye odasına gideceğini söylemek istemedi. Dudağını ısırdı ve biraz daha hızlı yürüdü.

“Annette ve Armin muhtemelen henüz uyanmamışlardır. Büyük bir parti verdik ve herkesin sağ salim dönüşünü kutlamak için geç saatlere kadar içtik.” Sidina ek binaya girdi ve muzipçe gülümsedi. “Aslında seni de arayacaktım ama Annette birlikte biraz zaman geçirebilmeleri için çifti yalnız bırakmam konusunda ısrar etti, ben de vazgeçtim.”

"Bu çok... İlginiz için teşekkürler." diye mırıldandı belirsiz bir şekilde.

Uslin Rikaido'nun da aynı düşünceye sahip olması ne kadar iyi olurdu diye düşündükçe hüsrana uğradı.
Sarışın şövalyenin ısrarcı yüzünü hatırlayarak dişlerini sıkan Max, gecesinin ne kadar sefil, üzgün ve yalnız geçtiğini fark etmemesini umarak konuyu çabucak değiştirdi.

“Bu süre zarfında harika bir keşif yaptığını söyledin. Karanlık büyücülerin kayıtlarında başka bir şey keşfettin mi?”

"Bu soruyu sormanı bekliyordum!" Merdivenlerden zıpladı ve sevinçle haykırdı. “Karanlık büyücülerin ikiye bölünüp savaştığını hatırlıyor musun? Son zamanlarda nedenini öğrendim. Sanırım alt tür canavarlarına nasıl davranacaklarını tartışıyorlardı.”

"Canavarlara nasıl davranacaklarını mı?"

Max bu karmaşık cümle karşısında boş bir ifadeyle ağzını açtı. Etrafına bakınan Sidina sesini alçalttı ve açıklamaya devam etti.

"Karanlık büyücüler canavarların saldırganlığını azaltmayı başardılar. Düşük zekalı canavarları sadece hayvan olarak yetiştirdiler ve onları yiyecek için kullandılar. İnsan gücü eksikliğini gidermek için de bazı yüksek zekalı alt tür canavarları kullanıldı. İlk başta köleliğe daha yakın bir sistem gibi görünüyordu ama zaman geçtikçe, daha fazla insan canavarlara aşina oldu. Bunların arasında, alt tür canavarların farklı bir ırktan gelen bir parçamız olarak görülmesi gerektiğini savunanlar bile vardı sanırım.”

"B-bu çok saçma!" Max istemsizce sesini yükseltti.

Katolik köktenciler, elfler veya cüceler dışındaki diğer ırkları insanlarla eşit olarak kabul etmiyorlardı. Ancak onlar bile bu ırkların Tanrı'nın bir eseri olduğunu inkar etmemişlerdir.

Öte yandan, canavarlar şeytan tohumundan doğan pis yaratıklardı ve bu dünyaya sadece insanlara acı vermek için gelmiş lanetli varlıklar olarak kabul ediliyorlardı. Böyle iğrenç bir yaratığın Tanrı'nın eliyle yaratıldığını iddia etmek, sizi engizisyonun karşısına çıkarabilirdi.

“Bu gerçek ortaya çıktığında… ç-çok fazla tartışma olacak. Büyük Sığınak, geçmişte büyücülere yapılan pervasızca zulmü haklı çıkarmak için bunu kullanmaya çalışabilir.” diye sızlandı.

"Neyse ki, tüm karanlık büyücüler bu argümanla aynı fikirde değildi. Karanlık büyücülerin içinde bile bu düşünceye büyük tepkiler verenler vardı ve sonunda savaşmak için iki gruba bölündüler.”

Sidina çalışma odasının önünde durdu ve bir an için kapı koluna düşünceli gözlerle baktı.

“Kayıt, nasıl yanılgılara düştüklerini ayrıntılı olarak anlatıyor. Kara büyücüler yüzlerce yıldır saldırganlığı sıfır olan canavarlarla yaşadılar ve doğal olarak onlara karşı tutumları değişti. Ancak böyle ahlaksız fikirlerle sonuna kadar direnenlerin olması, onların sanıldığı kadar tehlikeli olmadıklarını gösteriyor.”

Max şüpheyle kaşlarını çattı. Diğerlerine karanlık büyücülerin nasıl yozlaştığını söylemeye istekli olup olmadıklarını merak etti. Karanlık büyücüleri açıkça savunduklarını düşünüp, bu teoriyi yanlış yorumlamadan onları dinleyebilselerdi, bu çok hoş olurdu. Max etrafına baktı ve endişeyle konuştu.

"Ö-önce içeri girelim. Koridorda böyle konuşabileceğimiz bir şey olduğunu sanmıyorum.”
Sidina bir kez omuz silkip kapı kolunu çekiştirdi ve Max derin bir iç çekip çalışma odasına girdi. Yeni endişe duygusu şimdiden tüm sinirleri titretmişti.

‘Kocamla yaşadığım bitmek bilmeyen soğuk savaşı düşünmek bile midemi ağrıtıyor. Ama şimdi üzerine karanlık büyücülerin sıkıntılı geçmişi hakkında da endişelenmeliyim!’

Hoşnutsuzca odayı geçip şömineye doğru ilerledi. Sonra battaniyeye sarılı halde uzun bir sandalyede uyuyan adam başını kaldırdı ve uykulu gözlerle ona baktı.

"Uzun zaman oldu Maximilian Calypse.”

Max şaşkınlıkla titredi. Serseri gibi yatan kişi Calto Serbel'den başkası değildi. Uyuşukluğunu üzerinden attı ve keçeleşmiş saçlarını kaşırken titreyen vücudunu yavaşça kaldırdı.

"Çok şey yaşadığını duydum. Sağ salim döndüğüne sevindim.”

"B-Bay Calto... sağlıklı görünüyorsunuz..." Max onun zayıf yüzüne baktı ve mırıldandı.

Geçen seferkinden daha zayıftı. Onun rahatsız ifadesini gören Calto acı acı gülümsedi.

"Görünüşe göre pek iyi görünmüyorum."

"Bu yüzden bir süre odasında uyuması için ısrar ettim." diye azarladı Sidina etrafındaki parşömenleri toplarken. “Tam olarak ne zamana kadar uyanıktınız? İyi bir dayanıklılığı yok ve böyle çalışmaya devam ettikçe bir cesede benziyor. Korkarım ona ciddi bir şeyler olacak.”

"Merak etme, cenazeme işlemlerimle ilgilenmene izin vermeyeceğim."

Calto sert bir şekilde nefes verip rafa doğru yürüdü. Sonra su ısıtıcısını aldı, leğene su döktü ve gürültülü bir şekilde yüzünü yıkadı. Dikkat çekici bir şekilde Ruth'a benziyordu, bu yüzden Max farkında olmadan ona hafifçe gülümsedi.

"Orada dalgın dalgın durma, otur. Benim de seninle konuşmak istediğim bir şey vardı.”

“Neler oluyor?” Daha Max cevap veremeden Sidina araya girdi.

"Bana biraz yiyecek getirirsen memnun olurum. Eğer mutfağa gidip bana bir bardak bira ve bir somun buğday ekmeği getirirsen, hayatımın geri kalanında bu zarafetini asla unutmayacağım” dedi Calto, sanki canı sıkılmış gibi.

"Çıkmamı istiyorsun, değil mi?" Sidina homurdandı ve arkasını döndü. “Sorun değil, seni rahatsız etmeyeceğim, o yüzden çekinmeden konuşabilirsiniz.” Sonra Max'e döndü ve ona göz kırptı. “Henüz bir şey yemedin, değil mi Max? Yiyecek getireceğim, o yüzden biraz bekleyin. Ve sonrasında Bay Calto'nun sana söylediği her şeyi bana anlatmak zorunda kalacaksın.”

O gidince Calto sandalyesine çöktü ve başını salladı.

Yorumlar

  1. Koşa koşa geldim ellerine sağlık 💜

    YanıtlaSil
  2. harbiden uslin ne andaval insan be😑

    eline sağlık bebiş

    bebişimm 1 bölüm daha atmaya ne dersin 👉🏻👈🏻 lütfeeen bugün çok zor bir sınavım vardı ve hala daha kafam karışık aklımı dağıtmaya anca hikayeler yardımcı oluyor 🥺

    YanıtlaSil
  3. Yrni bölüm mmmm lütfenn

    YanıtlaSil
  4. keşke bir kişi daha çevirse 2 3 bölüm gelse günde... Gidip tekrar ispanyolca okumak istemiyorum ağlcm

    YanıtlaSil
  5. Allah cezanı riftan kadınlık gururunu geçtim insanın bir gururu var yani bu kadar aşagılayabilirsin karını bosanma nedeni bu yaptıgın

    YanıtlaSil
  6. Şüphesiz ki rabbim, insanlara sonrasında örnek olsun diye, bu bölümleri vakti zamanında güncelden takip edenlere sonsuz sabırlar bahşetmiştir.

    YanıtlaSil
  7. Öküz yaw. İnsan bi haber verir aq. Böyle de odunluk olmaz ki. Çeviri için teşekkürler 💕

    YanıtlaSil
  8. Ailesi diye kocasının yanına gidiyor ortada koca yok. Büyücülere gitmiş olsa ne güzel parti var. Saçma sapan bir sürü gecelerden bir tanesi. Maxi ye çok üzülüyorum artık. Hayır ne planından ne aklımdakinden bahseden bir koca da yok sonra neden bu kadın şüpheleniyor diye kızabiliyor. Ya insan hayat arkadaşıyla tırnak ucu kadar bilgi paylaşmaz mı bu kız seferden beri her şeyi yarım yamalak milletten öğreniyor üstelik leydi olmasına rağmen. Bu şekilde maxinin prestijini de yerle bir ediyorsun aferin sana Riftan. Aynen o senin 5 yaşında denk geldiğin kız çocuğu olduğu için sürekli çocuk gibi davranılsın herkes tarafından. Bu kız da geldi 24-25 yaşına el insaf ya

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Valla sert de olsa haklı bir yorum. "Çok sevdiği için" bahanesi yetmiyor artık. Riftan koruyorum derken hatunu dediğin gibi zayıf önemsiz prestiji düşük bir duruma getiriyor. Bugünlerde ilk kitaba bakınıyordum tekrar ve Riftan'ın Agnes'la muhabbetlerinde beni geren bir şey olduğunu fark ettim. Şimdi anladım neden olduğunu. Riftan Agnes'ı sevmese de ona dengi gibi davranıyor. Maxi'yi kendisinin çok üstünde görüyor ama koruyacağım derken saymıyor. Hiç bir şey anlatmıyor. Kötü.

      Sil
    2. Ne olursa olsun içeriğini söyleyemezen bile "Brn gitmek zorundayım, bu durumda olduğum için üzgünüm" vs der. Riftan bazen çok tatlı ama hıyarın da önde gideni, ay boşar bu kız seni şu durumda hak da veririm.
      Ki ben her zaman Riftancıydım

      Allahım çok uyuz oldum

      Sil
  9. Artık riftana diyecek sözüm yok ya anatol komple yandı ya maxiyle ilgili bir şey ya da bilmiyorum göktaşı falan mı çarptı ben artık remdragon şövalyelerine ikisi birlikteyken 100 metreden sonra yaklaşmama yasağı istiyorum. Cimere yazıcam

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Hahahahaah cimer kısmında koptum

      Sil
  10. Heves kırilmakla kalmadi yerle bir oldu artik yeter bir hevesle bekledik sonuc ne sidina calto ve canavarlar 1 bölüm daha yolla cok sıkıldık kac haftadir ilerlemiyor hikaye

    YanıtlaSil
  11. Ya Riftan hiçbir şey demedi diye bir şey yok. Adam söyledi. Yemeği de beraber yiyemeyeceğini haber verdi. Zaten Riftan'ı biraz tanıyorsa yemeğe yanına gelmediyse o gece yanına gitmez ki...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ya mesele şu, kadına hiç bir şey anlatmıyor. Aman üzülmesin, aman tehlikeye girmesin derken alemin safı oldu maxi. Allah tan cesur ve yüreğini dinleyen bir karakter de iyice silik Bi karakter olmadı.

      Sil
  12. Bugün sad var12 Kasım 2022 22:26

    Ama gerçekten çok sıkıldım bu bölüme kadar çok seviyordum riftanin sürekli duygularını saklanmasına rağmen Maxi sürekli içinde düşünmesine ikisi de duygularını belli edemiyorlar gerçekten engelli gibi ikiside birbirlerini kiskaniyorlar sadece yazar lütfen artık bizi duyabilir mi kanser olduk burda herkes sıkıldı ki 160 tan sonrası yine savas biz burya ilk geldiğimizde aşk ile ilgili bı manhwa okumak için geldik tamam işin tuzu biberi olarak ayrılık sahneleri koydu da üç yıl Maxi gitti birbirlerini nerdeyse hayvan gibi özlemelerini rağmen niye bu kadar ice kapanık ikisi de böyle devam etmez ki bu birinin bı adım atmadı gerek herkes Maxi destekliyo duygularını belli ediyor diye hayır etmiyor kendi içinde seviyor konuşmayı bilmiyor nr biliyim bı özledim diyemez misin niye bu kadar ne biliyim savaş konusunda iş cana gelince bu kadar fedakarlar ama neden söze gelince bu kadar benciller seni seviyorum veya çok özledim ya iki hece ne eksilcek okurken aglicam gerçekten ve riftan niye acısını bu kadar içinde yaşıyor ki Maxi artık onun eşi değil mi neden bisileri anlatmakta hala bu kadar zorluk çekiyor hayatta gerçekten tek derdim bu manhwa ve güncel bolumler gelmiyo şuan ispanyolcada 200. Bölümlere gelindi yanlış değilsem biz hala burda 110. Bölümü okuyoruz sağolsun çevirmeniz var ondan olmasa hicbi sekilde zaten bulunmuyor en sonunda bu ikisi yüzünden Allah'ıma kavusacam

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Kız değer mi iki hayali karakter için bu kadar canını sıkmaya. Allahınızdan bulun nemrut katırlar de geç ne yapacaksın başka. Zaten Türkiyem bizi sallayıp sallayıp yere çarpıyor boşver bi de bunu dert edinme. Hem birkaç bölüm daha sabret kız geliyor okuyucuyu tatmin edecek bölümler ehhheheh🔥

      Sil
  13. Herkes çok gergin ben de gerginim türkiyede manhwa okumak hiç zor bir şey değil dhksbdnd

    YanıtlaSil
  14. Ellerine sağlık🥰🥰

    YanıtlaSil
  15. Yazar artık bokunu çıkardı bu kavuşamamanın.. Yeter yahu, yeter☹️

    YanıtlaSil
  16. Ufff bu ne yaa😂😂😂s.çacam bunların canavarlarına da karanlık büyücülerine de. Günlerdir bu bölüm gelsin diye bekliyorduk,bu ne şimdi

    YanıtlaSil
  17. Ilk kitap bu olsa bir cok kisi birakmisti okumayi bence sanki yazar degismis gibi hissediyorum 2. kitapta ilk kitaptaki

    YanıtlaSil
  18. Arkadaşlar 115'e kadar sabredin

    YanıtlaSil
  19. Lan Riftan bari acil gitmek zorundayım de öküz

    YanıtlaSil
  20. Calto ölmesin

    YanıtlaSil

Yorum Gönder