MEŞE AĞACININ ALTINDA 2. KİTAP - 105. Bölüm (UNDER THE OAK TREE)


Sanki az önce çılgınca bir şey söylemiş gibi utanmış bir ifadeyle yere bakınca, Riftan çenesini kaldırıp onu kendisine bakmaya zorladı. Bir süre gözlerinin içine baktıktan sonra yüzünde, hissettiği hoşnutsuzluğu açıkça gösteren acı bir gülümseme belirdi.

“Gerçekten böyle düşünüyorsun. Neden bu şekilde kınanmak zorundayım? Sana ne zaman kayıtsız kaldım?”

“S-savaş başladığından beri… bana çok düşmanca davranıyorsun.”

Bunu yapmak istemese de, farkında olmadan karamsar sözler ağzından çıkmıştı. Max kızardı ve kekelemelerinin arasına ekledi.

"S-savaş sonunda bitmiş olsa bile... düzgün bir konuşma yapacak vaktin yok... y-yüzünü bir an için bile… görmek zor..."

“Yani, yüzünü zor gördüğün kocan yerine başka bir adamla flört etmeye başladığını mı söylüyorsun?” dedi alayla.

 Max ona öfkeyle baktı.

“N-ne flörtünden bahsediyorsun? Bu kadar ahlaksız bir şey söyleme! Ayrıca, sen-sen de bütün gün Prenses A-Agnes ile birlikteydin!

“O kadın benim üstüm! Ona sadece teğmen olarak yardım ettim!”

“Sir Le-Leon da bana bir büyücü gibi eşlik etti!” Anlamıyormuş gibi kaşlarını çattı. “N-neden bu kadar vahşi bir şüphen var? O bir rahip!”

"Dünyada gayri meşru çocuğu olan şu ya da bu rahip yok mu sanıyorsun?" Riftan ona öfkeyle bağırdı.

Max’in yüz ifadesi sertleşti.

"Şu anda... benden ciddi olarak şüphe mi ediyorsun?"

Buz gibi bakışları karşısından, Riftan'ın dudaklarındaki acı gülümseme yavaşça silindi. Saçlarını sertçe karıştırarak tereddütle cevap verdi.

"Öyle demek istemedim. Ben sadece... seni başka erkeklerin yanında görmekten hoşlanmıyorum.”

"O bir erkek değil, bir rahip! Yanıma bile yaklaşmıyor." dedi soğuk bir sesle.

Normalde her zamanki gibi itirafı kalbini yumuşatırdı ama onu suçladığı saçma sözler ruh halini etkilemiş ve onu incitmişti. Max sitemli bir ifadeyle ona baktı, sonra ona birkaç kelime daha söyledi.

"N-nasıl böyle yersiz bir şüpheye sahip olabilirsin?"

“Sanırım uygunsuz bir şekilde doğduğum için.” Sesi tekrar keskinleşti. “Hassas duygularını incittiysem özür dilerim. İkinizin birbirinize çok yakın durduğunu ve fısıldaştığını görmem hafızama net bir şekilde kazınmış gibi görünüyor. Bütün gün birlikte olduğunuzu duymak bile kaotik müstehcen bir hayal gücünü ateşleyebiliyor.”

Max ne dediğini anlamadı ve kafası karıştı, sonra onu gözetlerken yakalandıklarını hatırlayınca kızardı. Dürüst olmak gerekirse, o zaman başka seçeneği yoktu. Oradaydı çünkü onu ve Agnes'i takip etmişti, kıskançlıktan köpürüyordu. Yutkundu ve beceriksizce mırıldandı.

"O-o zamanlar söylediğim gibi... biz... bir şeyi özel olarak tartışmak zorundaydık, sadece bu. Uygunsuz... hiçbir şey yapmadık.” Sesi kesildi.

Aslında casusluk da uygun bir şey olarak adlandırılamazdı. Riftan'ın gözleri tekrar kısıldı, sanki garip tavrı şüphe uyandırmıştı.

"O şerefsizle ne konuşacaktın?"

“B-bu… bu gizli… Söyleyemem.

Sahte bahanelerini ortaya çıkarırken kaşlarının arasında bir çizgi oluştu. Riftan ona baktı ve kaşlarını çattı.

“Yani kocana bile anlatamadığın, ikinizin aranızda olan bir sır… Edepsiz hayal gücüm yeniden ateşlenmek üzere.”

Max bir öfke nöbeti içinde ona saldırmaya başladı.

"Bu arada, Prenses Agnes ile baş başa ne konuşuyordunuz? Hatırladığım kadarıyla... sanırım ikiniz gizlice bir şey hakkında tartışıyordunuz.”

"Neden o kadından bahsediyorsun?"

Sabrı sınanmış biri gibi, tehditkar bir tavırla ona karşılık verdi.

“Prensesle benim aramda hiçbir şey olmadığını çok iyi biliyorsun. O gün olanları örtbas etmek için kıskanıyormuş gibi yapıyorsun ve şimdi gerçekten şüphelenmeye başladım.”

"B-ben kıskanıyormuş gibi yapmıyorum! Gerçekten kıskanıyorum! S-seni başka bir kadınla görmek beni de deli ediyor!”

Sesini acınası bir şekilde hüsrana uğramış bir kalple yükselten Max, garip bir şekilde ortamın sessizleştiğini hissedince kendine geldi. Aklı başına geldiğinde, sırtında soğuk bir ter oluştu.

Başını sertçe salladı ve çevresini inceledi. Çadırlar arasında gidip gelmekle meşgul olan şövalyeler ve askerler yaptıkları işi bırakıp boş gözlerle onlara bakıyorlardı.

Yüzü kızardı ve kapüşonunu daha sıkı çekti. Eğer bir fare deliği varsa, oraya girip saklanmak istedi.

‘Kocamı görmek için sevinçle buraya koştum, böyle aptal bir kavga nasıl başladı?’

“Ri-Riftan... aptal aptal." diye mırıldandı içinden.

Ve o bir şey diyemeden, çadırlara doğru kaçtı.


*****

Ertesi gün Max, onu gizlice yargılayan büyücülerin bakışlarından kaçınarak kalenin arkasına gitti. Yurixion'un endişeli bakışına ek olarak, kendisine söyleyecek çok şeyi varmış gibi görünen Kuahel Leon'un bakışını da görmezden geliyormuş gibi yaparak kendini kaledeki formülleri devre dışı bırakmaya adadı.

‘Dün geceki aptal kavga yüzünden biri benimle dalga geçerse, utançtan öleceğim.’

Yolun yarısında alnını buzlu duvara vurdu ve acı dolu bir inilti çıkardı.
Sadece ileride kötü bir ozanın, kendisiyle Riftan arasındaki çocukça kavgayı oyunlara veya şarkılara taşımayacağını umdu. Korkunç ihtimal karşısında ürperdi.

"Lütfen oyalanmayı bırakın.”

Huzursuzca sızlanırken onu izleyen Kuahel soğuk bir şekilde uyardı.

"Bugün tüm işleri bitirmemiz gerekiyor. Çalışma zamanı, lütfen emirlere uyun.”

"Kime emir vermeye cüret ediyorsunuz?" Yurixion şiddetle hırladı. “Leydim sizin kişisel hizmetçiniz değil. Kibar bir tavır benimsemezseniz, sonucuna katlanırsınız…”

"B-ben iyiyim, bunu yapma."

Yurixion onun onaylamaması üzerine isteksizce ağzını kapattı. Ancak, rahibe olan hoşnutsuz bakışları durmadı. Öte yandan, Kuahel Leon onun varlığını görmezden geliyor gibiydi ve Max'e işe başlamasını söylermiş gibi başını salladı.

Max içini çekip duvar boyunca yürüdü. Dün gecenin utanç verici anılarını zihninden atmaya çalıştı ve duvarlardaki büyüleri çözmeye odaklandı.

Çok çalıştıktan sonra, Ruth'u kuleye giden koridorda ayakta dururken buldu ve çalışmayı bıraktı. Sütunların desenlerini yakından analiz ediyor ve bir parşömen üzerine notlar alıyordu. Max meraklı gözlerle ona bakarken dikkatlice yanına yaklaştı ve onunla konuştu.

“Ne yapıyorsun?”

"Ah, sizsiniz hanımefendi." Ruth başını çevirdi, yüzünü inceledi ve omuzlarını gevşetti. Tekrar parşömene bakarak, asık bir suratla konuştu. “Dün gece böyle bir gösteri izlememe izin verdiğiniz için teşekkür ederim. Bu yüzden sıkıcı akşamımı çok gürültülü bir şekilde geçirebildim. İkiniz arasındaki ateşli aşk savaşından herkes memnun kaldı.”

Ona kafasından zar zor sildiği sahneleri hatırlatan sözler karşısında Max'in yanakları kıpkırmızı oldu.

"E-eğer o zaman izlediysen, neden müdahale etmedin!?"

"Bu utanç verici kavgaya neden müdahale edeyim? Sadece uzaktan bakmak bile acı vericiydi.” Kıkırdayarak bağırdı.

 Ateşli, erik rengi bir yüzle ona baktı, sonra çabucak konuyu değiştirdi.

"D-dahası... neden böyle bir yerde dolaşıyorsun? Duyduğuma göre Remdragon Şövalyeleri şehirde arama yapacakmış... B-beraber gitmeniz gerekmiyor mu?”

"Prenses zaten onlarla. Gitmesem de iyi olacaklar.” Derin bir nefes verdi ve yüzünü dikkatle inceledi. “Bunu kıskanmayın.”

"K-kıskanmıyorum!"

Ruth bir kez daha omuz silkti ve parşömene bir şeyler yazmaya başladı. Kuahel Leon ona öfke dolu bir bakışla bakarken yanına yaklaştı ve sordu.

"Neyi araştırıyorsun?"

"Sadece rastgele şeyler. Belki karanlık büyücülerin peşine düşmek için faydalı bir ipucu bulunur.” Ruth kaşlarını çattı, parşömeni katladı ve çantasına koydu.

Max onun gizemli tavrına iç geçirdi. ‘Açıkça bir şey saklamıyor olsaydı daha az şüpheli görünürdü.’ Acınası performansını gizlemeye çalışarak ilgisizce sordu.

"Peki bir şey buldun mu?"

“Henüz değil. Kale yıkılmadan önce bir şey bulabilecek miyim diye merak ettiğim için rastgele notlar alıyordum. Daha sonra iyice araştıracağım.”

"O zaman acele etmelisin. Yarın bu şehri yıkıp gitmeyi planlıyorum.”

Kuahel'in sözleri üzerine Max şaşırmış görünüyordu.

“Bu kadar çabuk mu?... İki gün içinde ayrılabileceğimizi düşünmüştüm...”

"Takviye büyüsünü devre dışı bıraktığımızda kaleyi yok etmemiz uzun sürmeyecek. Sabah kontrol ettim ve duvarların çoktan çatlamaya başladığını gördüm. Şimdi, en ufak bir darbeyle çökecektir." dedi rahip elini dış duvara koyarak.

Max endişeli gözlerle gökyüzüne ulaşan karanlık duvara baktı. Kuahel'in talebiyle büyülü formülleri tekrar devre dışı bırakmaya başlayınca Ruth aniden ortadan kayboldu. Daha sonra yalnız kaldıklarında ne keşfettiğini sormaya karar verdi.

Ancak gün batımına kadar onu bir daha görmedi. Yorgun bir şekilde çadırına gitti. Riftan ile görüşmeyi düşünmüştü ama sebepsiz yere tekrar kavga etmekten endişeliydi ve başkalarıyla yüzleşmekten utandığı için fikrini değiştirdi. İçinde Riftan'ın onu ziyarete geleceği beklentisi de vardı. 

Ama hava karardıktan sonra bile onu göremedi. Hayal kırıklığını geride bırakıp kendini bir uyku tulumuna gömdü.

Ertesi gün askerler hemen çadırları söküp arabalara yüklediler ve Balto'nun askerleri birbiri ardına kapılardan çıkmaya başladı. Nemli bir havluyla göz kapaklarındaki kiri kabaca sildi ve çantasını Rem'in eyerine koydu. Sonra Whedon Ordusu’nun alayına katıldı ve kapılardan geçti.

Sonra, şafağın zayıf ışığının karada bembeyaz parladığı bir sahne gördü. Kanla dolu tepelerin ve cesetlerin hiçbir şey olmamış gibi soluk griye döndüğünü görünce şaşırdı. Görünüşe göre askerler cesetleri temizlemişti.

Max bir an için şehir kapılarının önünde durdu, asker alayının tepeyi geçmesini izledi, sonra atın dizginlerini aldı ve yavaşça ilerledi. Bütün askerler şehri terk ettikten sonra garip bir ses duyuldu ve dağın bir tarafını kaplayan devasa kale hafifçe yana eğilmeye başladı.

Gözünü kırpmadan sahneyi izledi. İlk yıkılan kale kulesi oldu ve binanın kalıntıları dış duvara çarptığında kale basit bir kumdan kale gibi çöktü.

Yorumlar

  1. Maçının kıskandığıni öğrenen irftan nasıl buna bir şey demez nasıl tepki vermez. Aklım almadı!

    YanıtlaSil
  2. Riftan seni severim ama bi suratına çarpmak istemedim değil

    YanıtlaSil
  3. Nolut 1 bölüm daha

    YanıtlaSil
  4. Büyücüler neden Maxi ye yargılayıcı bakış atıyor, o kısmı anlamadım. Kocasıyla kavga etti diye mi? Size ne lan?

    YanıtlaSil
  5. Smksmsksks o savaş alanında olmak için neler vermezdim ben de kıskançlık kavgalarınızı izlemek istiyorum ve büyücülerin bazı davranışları bana mantıksız geliyor. Savaş bittiğine göre Maxi bence buyuculerle kendi ülkesi arasında kalacak. Ve bir tahminim de o şerefsiz kuzeyli maxiyi kaçıracak ve riftanı bununla tehtid edecek

    YanıtlaSil
  6. İkisi de kıskanmakta çok haklı çünkü birbirlerini hiç anlamıyorlar bu konuda. İkisi de ben başkasıyla olmayı asla düşünmem, ihanet etmem deyip kendine güveniyor ama iş karşı tarafa geldiğinde aynısını yapamıyorlar ki çocukluklarından gelen bilgilerle bunu yapamamaları çok normal. Neyse ki bunu da beraber öğreneceklerdir elbet.
    Çeviri için teşekkürler.

    YanıtlaSil
  7. Ya Allah için birbirinize bi net konusun söyleyin derdinizi tasanizi biz çatladık burda bitsin gitsin bu kavga.. sinir olmaya başladım yazara 😠😤

    YanıtlaSil
  8. Nolurrrr 1 bölüm daha sevgili çevirmenciğim

    YanıtlaSil
  9. Allahım su novelde ruthda olmasa kim yüzümüzü güldürecek ahh ahh..

    YanıtlaSil
  10. Riftanın kıskançlıktan kudurmasını istiyorum ama bu bölüm güven ilişkilerinin neredeyse sıfır olduğunu kanıtladı .

    YanıtlaSil
  11. Maxi ahhh kınalı kuzum nasılllda utandı yaaa kıyamam

    YanıtlaSil
  12. Ya bu Kuahel kavganın ertesi günü Maxi'ye extra gıcık davrandı ya, acaba maxi bağır çağır "aramızda bişey olamaz, o rahip" diye tutturduğu için olabilir mi? Ay muhtemelen değil ama Kuahel in maxi den hoşlanıyor olması fikri bana acayip eğlenceli geliyor. Keşke öyle Bi şey olsa.
    Hoşlanmasa da onu takdir ettiğini anlıyoruz artık gerçi. Maximiz titrek bir tavşan gibi göründüğü halde hakkaten çok cesur bir hatun, ben de takdir ediyor ve kendisini seviyorum. Canım Maxim herkes sana aşık olsun bence. 😂

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bence o bir erkek değil rahip demesi yüzünden adama erkek değil dedi ya adam ünlü şövalye 🤣🤣

      Sil
    2. Orda tam tersi değil mi ya başta Max dalga geçerler diye gerildiği için herkesi görmezden geldi, “kendisine söyleyecek çok şeyi varmış gibi görünen Kuahel Leon'un bakışını da görmezden geliyormuş gibi yaparak..” bu şekilde başlıyor :) Belki Kuahel konuşmak istedi Maxi görmezden gelince gıcık oldu. Her iki durumda aynı yere çıkıyor o da hoşlanıyor. Riftan bile farkında asgdg en çok ondan kıskanıyor

      Sil
  13. Bence Kuahel Maxi’den hoşlanıyor. Dibinden ayrılmaması, muhteşem bir varlıkmış gibi bakması falan❤️❤️❤️
    İkisi de birbirini kıskanıyor ama bir araya bir türlü gelemiyorlar. Her konuşma kavga ve kırgınlık. Bu daha ne kadar devam edecek acaba? Yazar sabrımızı sınıyor😞

    YanıtlaSil
  14. "O bir erkek değil, bir rahip! Ahahaha 😂😂 leona erkek değil dedi çok gurur kırıcı be

    YanıtlaSil
  15. Vay be güzelim şehir nasıl da yıkıldı

    YanıtlaSil
  16. Ay bugunde maxi yerine utandik

    YanıtlaSil
  17. hmm... riftanın sezgilerini tamamen reddedemem, ne kadar kıskanç olursa olsun erkekler hemcinslerini iyi anlarlar sonuçta. yine de maxi'ye söylediği sözler çok sinir bozucuydu, maxinin bağırdığı yerde ben de acayip rezil olmus hissettim bwicnwjcj YA BUNLAR NEDEN HEP ULU ORTA YERLERDE BÖYLE YAPIYOLAR YA? Allahım. Ayrıca Agnes konusu artık beni triggerlandırıyor, Maxi'yi kıskanmasinda haklı buluyorum heleki uzun zamandır içinde tuttuğu için daha da güçlendi ama Riftan'ın onu anlamaması ve o benim üssüm diyerek çıkışması, odun musun dedirtti. Biraz daha mesafeli olabilirdin geri zekalı. O kadınla evlilik muhabbetleriniz döndü sizin, Maxi'yi anlaman gerekiyor.

    YanıtlaSil

Yorum Gönder