MEŞE AĞACININ ALTINDA 2. KİTAP - 103. Bölüm (UNDER THE OAK TREE)


Heyecanla ona baktı, hızla bir havlu alıp ellerini sildi. Sonra saçını biraz taradı ve kırışıklıkları açmak için kıyafetlerini çekiştirdi. Bunun görünüşünü iyileştireceğini düşünmüyordu ama en azından bir serseri gibi görünmekten kaçınmak istiyordu.

"Arama... daha bitmedi mi?"

Riftan revirin çevresini tarıyordu. Sorusunu duyunca başını ona doğru çevirdi. Onu gözleriyle dikkatle incelediğini görünce Max kızardı.

Belli ki düşündüğünden daha kötü görünüyordu, bu yüzden utanmış ve rahatsız olmuş hissetti. Hafifçe öksürerek kollarındaki kan lekelerini tek eliyle kapatmaya çalıştı.

"B-bir hafta içinde buradan ayrılacağımızı duydum... Kara büyücüler hakkında bir şey öğrendin mi?"

“Biraz yürüyelim.”

Riftan ona sertçe çıkıştı ve girişe yöneldi. Max şaşkın bir ifadeyle belki onunla yalnız kalmak istediğini düşündü, bu yüzden aceleyle pelerinini aldı.

Kalbi beklentiyle çarpıyordu. Riftan şehri ararken o yaralılarla ilgilendiği için konuşacak vakitleri olmamıştı. Max, mangalın önünde toplanan büyücülere bir süreliğine dışarı çıkacağını söyledikten sonra Riftan'la birlikte oradan ayrıldı.

Duvarları çökmüş bir binanın etrafından dolaşıp, irili ufaklı kamp çadırlarıyla çevrili meydana geldiklerinde gökyüzü çoktan kırmızıya boyanmıştı. Ekipmanları taşımakla meşgul olan askerlerin yanından aceleyle geçtiler.

Askerler vagonların üzerine tahta sandıkları yığıyorlar ve şövalyeler de sandıkların içini kontrol edip deftere kaydediyorlardı. Max içlerinde ganimetlerin olduğunu tahmin etti.

"Ganimetlerin paylaşımı konusundaki anlaşmazlık nedeniyle... bir süre Osiria'da kalmamız gerektiği söylendi. Çok fazla değerli eşya buldunuz mu?”

“Beklenenden çok daha fazlasını bulduk.”

Riftan kısa ve öz bir cevap verdi ve onu şehrin eteklerine götürdü. Depolara benzeyen binalar arasındaki dar sokakta dik bir merdiven vardı.

Max meraklı gözlerle merdivenlere baktı. ‘Beni nereye götürüyor?’ Riftan onu takip etmesi için başını salladı ve hoşnutsuz bir şekilde konuştu.

“Kale bodrumunun deposundaki yığınlarda mana taşları, wyvern derileri, kemikler ve basilisk pullarından yapılmış hazineler bulundu. Bunların arasında orichalcol da vardı.
Gözleri kocaman açıldı.

"Orichalcum mu?"

“Evet.” Riftan'ın dudaklarından alaycı bir gülümseme geçti. “Sıkıcı bir tartışmaya neden oldu. Bu buz cehenneminde bir yerlerde orichalcum madeni olabileceğini düşündükleri için herkes aklını kaybetmiş gibiydi.”

"Riftan... sen de orichalcuma göz dikmiyor musun? Aynı ağırlıktaki altın paralardan yüzlerce kat daha değerli bir mineral olduğunu duymuştum.”

"Metal eritilebilseydi, olurdu." dedi ilgisizce. "Roem İmparatorluğu'nun çöküşünden sonra orichalcum eritme yöntemi tamamen ortadan kalktı. Metale dönüştürülemeyecekse bu minerali elde etmenin ne anlamı var? Bir maden üretmenin maliyeti, kârından çok daha büyük olacaktır.”

"Öyleyse... diğerleri neden maden hakkında tartışıyorlar?"

“Dünyada çok az insan açgözlülük yapmayıp böylesine büyük bir hazineyi kolayca teslim edebilir. Ayrıca, daha sonra birinin tekrar eritme yönetimini bulma şansı var.”

Max, merdivenlerden çıkarken nefesi kesildi ve daha fazla soru soramadı. Şimdi kemerli bir tünelin önünde duruyorlardı. Karanlık koridora endişeyle baktı.

"N-nereye gidiyoruz?"

"Sana göstermek istediğim bir şey var." Kollarını onun omuzlarına doladı ve dar koridora çıktılar.

Birbirlerine sıkıca yaslanırken birlikte yürüdüler. Karanlıkta uzun bir süre yürüdükten sonra tünelden çıktılar ve gün batımının göz kamaştırıcı ışığı retinasını deldi. Max kaşlarını çatıp derin bir nefes verdi.

"Aman Tanrım... çok güzel." diye mırıldandı sanki büyülenmiş gibi ve aceleyle ışığa doğru yürüdü.
Canavarlar şehrinde böyle güzel bir yerin var olduğunu asla hayal etmemişti. Şaşkınlıkla yavaşça arkasını döndü.

Görünüşe göre onu görkemli büyük salona getirmişti. Hayır, katedral demek daha doğru olurdu. Daha önce hiç böyle bir yer görmemişti, bu yüzden tam olarak ne diyeceğini bilmiyordu.

Max duvarları dolduran vitray parçalara baktı. İçlerinden geçen ışık geniş salonu güzelce renklendiriyor, mermer zeminde dans ediyordu.

Başını kaldırdı. Tavanda, güneş yansıdığında etrafı yanan ateşle çevrilmiş gibi görsteren vitray bir pencere vardı.

Hava nefesini kesecek kadar soğuk olmasına rağmen, yerden kemiklerine işleyen bir sıcaklık yayılıyordu ve sanki güneş ışığı vücudunda yavaşça süzülüyordu. Bu tatlı hissin tadını çıkararak gözlerini kapadı.

"Böyle bir yer olduğunu duymamıştım...”

"Çünkü kimseye söylemedim.”

Neredeyse ağzından kaçırmış gibi cevap verince Max şakınlığından kurtuldu ve başını çevirdi. Riftan da ışıktaydı. Max onun morlar, maviler ve koyu kahvelerin ince bir karışımına boyanan abanoz saçlarına baktı,

Gün batımının parıltısında teni ateşten ve altından yapılmış gibiydi. Gözleri, yıldızların çırpındığı bir gece denizi gibiydi. Aniden, vücudunda şiddetli bir duygu alevlendi. Onu okşama arzusu parmaklarının uyuşmasına neden oldu.

O güzel adamla bir olmak istiyordu. Bu arzu o kadar yoğundu ki bir an korktu. Tüm vücudu gerildi ve ona özlem dolu gözlerle baktı.

Onun da ağır bir iç çektiğini duyunca, Riftan'ın da onun gibi hissettiğini fark etti. Ama kendini zorladı ve arkasını döndü, sakinleşmek için pencerenin önünden uzaklaştı.

"Diğerleri araya girmeden önce sana burayı göstermek istedim. Son birkaç ayda sadece canavarlar ve korkunç cesetler gördün. O anılarla savaşmak için bir şeye ihtiyacın var.”

Max arkasını döndüğünde yüzündeki hiçbir duyguyu okuyamadı. İçini garip bir umutsuzluk duygusu kapladı. Riftan, onun bakışlarından kaçınarak yerde dans eden ışık yansımalarına baktı ve biraz boğuk bir sesle konuştu.

"Umarım bu manzara seni korur. Kabuslardan muzdarip olduğunda, güzel bir şeyi hatırlamak rahatlamanı sağlar.”

"Riftan için de böyle mi?"

Onun sorusu üzerine Riftan başını tekrar kaldırdı. Max, hislerini öğrenmek için güçlü bir istek duyarak huzursuzca sordu.

“H-hiç kabus gördün mü? Ve onları gördüğünde... aklına güzel bir şey geldi mi?”

Riftan’ın yüzünde acı verici duygular belirip kayboldu ve sakin bir sesle cevap verdi.

“Evet, ben de kabuslar gördüm. Ve sadece bir hatıra yardımcı oldu.”

Nasıl bir hatıra olduğunu soracakken, soruyu reddeder gibi ışığın ulaşmadığı yere yürüdü ve sütunlara oyulmuş heykellere baktı.

Max, onun hâlâ duygusal olarak ondan uzak durmaya çalıştığını fark edince şok oldu. ‘Sonunda kalbini açtığını düşünmüştün, ama savaşın stresi yüzünden duygularını bir anlığına mı dışa vurdu?’

Riftan'ın yanına gidip koluna dokundu. Biraz gergindi ama sonra kolunu omzuna doladı. Büzülen kalbi, rahatlatıcı sıcaklıkta yeniden eridi.

Sadece tehlike nedeniyle ihtiyatlı davranıyor. Savaş alanından ayrılıp güvenli bir yere gidersek beni tekrar kabul edecektir." Kendi kendine mırıldandı ve kollarını onun gergin beline doladı.

"Teşekkür ederim... beni buraya getirdiğin için." Yüzünü göğsüne gömdü ve ellerinin gücünü hissederek mırıldandı. 

Max sönen ışığa bakıp titrek bir şekilde içini çekti. ‘Kabus gördüğümde, parlak ve renkli ışığın ortasında duran onu düşüneceğim...’

**********

Rahipler hastalara aktif olarak bakmaya başladıkça, çalışmaları gözle görülür şekilde azaldı. Max kısa süre sonra Dünya Kulesi büyücüleriyle birlikte şehri araştırmaya başladı ve Anton'un ona Kutsal Şövalyelerin büyücüleri izlediğini söylediğinde hiç de abartmadığını anladı.

Rahipler koruma adı altında, nereye giderlerse gitsinler onları takip ettiler, büyücülerin şehirde buldukları her nesneye el koydular.

Max, tavırları karşısında dehşete düştü. Artık onları birleştiren ortak düşman ortadan kaldırıldığına göre, Dünya Kulesi dikkatli olmaları gereken düşmanlar mı olmuştu?

Osirialı askerlere endişeli gözlerle bakan Max, büyücülerin toplandığı yere doğru yürüdü. Müttefik kuvvetler, kalede bir yere tuzak kurulduğundan endişelenerek binaların dışında kamp kuruyorlardı.

Meydanı dolduran çadırları geçti ve büyücülerin kullandığı yerin önünde durdu. Tahta sandıkların üst üste dizildiği kışlanın girişinde Nevin, Alben, Miriam ve Jeffrey'in bir kamp ateşinin etrafında çember halinde oturduğunu görebiliyordu. Yanındaki deri parşömeni onlara uzattı.

“Doğu bölümü tamamen araştırıldı. Kalenin içindeki arama bitti mi?”

Onun sorusu üzerine büyücüler tuhaf ifadeler takındılar. Max şaşkınlıkla onlara baktı. "Ne oldu? Bir sorun mu var?”

"Arama iptal edildi.”

Ateşi maşayla karıştıran Miriam ona sertçe çıkıştı.

"Şu andan itibaren şehri yok etmeye başlayacaklar. İçerideki herkes dışarı çıkar çıkmaz operasyon başlayacak.”

Max'in gözleri kocaman açıldı.

"B-ama hala karanlık büyücüler hakkında hiçbir ipucu bulamadık. Hala... araştırmadığımız çok yer var...”

“Fazla zamanımız yok.”

Max aniden duyduğu soğuk sesle başını kaldırdı. Kuahel Leon ve yardımcısı bir kışlanın içinden çıktı. Max onlardan yayılan baskı karşısında farkında olmadan geri adım attı. Kuahel ona keskin bir bakışla baktı ve yavaşça konuştu.

"Yiyeceklerimiz bitmeden geri dönemezsek, burada aç kalacağız. Hemen operasyona başlamalıyız.”

“B-bu şehrin mimarisi… her şey taştan yapılmış. Kolayca yok edilebilecek bir yer değil.

"En azından surları ve kaleyi yıkmalıyız. Bu yer gözetimsiz bırakılırsa, bazı canavar alt türleri buraya geri dönebilir.”

Max ona baktı. Söyledikleri mantıklıydı, ama nedense hepsinin bu kadar olmadığını düşündü. Şüphelerini gizleyerek kelimelerini dikkatle seçti.

"Bildiğiniz gibi duvarlarda güçlendirici bir büyü var ve ayrıca dışarıdan gelen büyüleri engelleyen bir formül var. Eğer duvarları yıkmak istiyorsanız, önce onları devre dışı bırakmalısınız.”

“Buraya, bu sorunu çözmek için geldiniz. Lütfen büyülü formülleri mümkün olan en kısa sürede devre dışı bırakın.” Sesi bir ricadan çok bir emir gibiydi. 

Keskin yeşil gözleriyle yüzlerine bakan rahip, kuru bir sesle ekledi.

“İçeri girip detaylı planı dinleyebilirsiniz.”

Sonra cevaplarını dinlemeye hiç niyeti yokmuş gibi yardımcısını alıp çadırların arasında dolaştı. Jeffrey ona baktı ve başını salladı.

"Bu adam, bize emir verirse, ona kayıtsız şartsız itaat etmemiz gerektiğini düşünüyor gibi görünüyor.”

“O kişi, müttefik kuvvetlerin başkomutanı. Bu sefer bitene kadar sessizce onları takip etmeliyiz." Nevin acı acı mırıldandı ve oturduğu yerden kalktı. “Yapacak başka bir şeyimiz yok, o yüzden içeri girip Sellic'ten ayrıntılı bir açıklama isteyelim. Araştırıyor muyuz, yok mu ediyoruz, bunu bir an önce yapıp buradan hemen çıkmak istiyorum.”

Yorumlar

  1. Riftana romantik değil deyip birkaç bölüm önce sallayanlar utanır mı sanmam

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Hala Riftanın romantik değil toksik olduğunu düşünüyorum. Birçok psikopat da iyi nedenlerden yola çıkarak kötü şeyler yapıyor. Riftan psikopat demek el istemiyorum, evet Max e duyguları var fakat bu yeterli değil. İkisi de toksik bir ilişki içinde

      Sil
    2. Toksik bi ilişkileri var zaten sence güvenli bağlanma mi var bunlarda? Riftan annesiz babasız büyümüş neredeyse Maxi de şiddet görerek büyümüş. Riftanda kaçınan bağlanma var maxide de kaygılı bağlanma var ikisi de sağlıklı bireyler değiller psikolojik açıdan zaten. Zamanla düzelecek inşallah ilişkileri. Ne Riftanı suclayabilirsiniz ne Maxi'yi. Sanki maxi çok sağlıklı da riftanı eleştiriyorsunuz. Birinci kitapta riftan işi için birkaç gün sarayı terk edince bile kendi kendine içten anksiyete geçiriyordu kız artık beni sevmeyecek mi ya da prensesi mi seviyor beni sevmiyor mu diye. Çünkü kaygılı bağlanma stiline o da. İkisinde de sorunlar var keske sadece birisine bu kadar yüklenmeseniz

      Sil
    3. işte aradığım yorum

      Sil
    4. Budur. Güzel psikolojik analiz 👍🏻

      Sil
    5. Riftan’ın sorunları olduğu kadar Maxi’nin de var. Yani tüm suçu Riftan’ın üzerine atmak saçma ama oturup adam akıllı konuşsalar birbirlerinin yaralarını zamanla saracaklar.

      Sil
    6. Wesqa dediklerine çok katılarak Riftan’ın tamamen kaçıngan bağlanma stiline sahip olduğunu düşünmüyorum Maxi’ye deli sevgi gösterdiği zamanlar da oldu uzaklaştığı zamanları kafasında hep bir sebebe bağlamıştı çünkü duygularla nasıl başa çıkabileceğini tam bildiğini sanmıyorum kötü çocukluk tecrübesinden sonra kendini duygulara tamamen kapatmış çünkü sadece ona acı vermiş bence bu yüzden Maxi onun için bu kadar değerli çünkü duygularına yabancılaşmamışken ona tutuldu o yüzden tek güzel anısı Maxi, etrafındakilerin onu insan olarak görmemesinin de sebebinin bu olduğunu düşünüyorum duygularından bağımsız olduğu için daha iradeli mantıklı davranıyor. Ama pov kısmında hayatının amaçsız geldiğini düşündüğünü de görüyoruz çünkü hayatı şekillendiren kendi duygularımız bakalım Maxi gelişimiyle gözlerimizi doldurdu darısı Riftanımın başına

      Sil
  2. En sonunda ikisininde yalnız kalabilmesine çok sevindim...
    Bölüm için çok teşekkürler

    YanıtlaSil
  3. Riftanın anısının ne olduğunu hepimiz biliyoruz. Ah Riftan üzümlü kekim benim.

    YanıtlaSil
  4. Allahım lütfen riftan gerçek olsun benimle evlensin amin

    YanıtlaSil
  5. Bunlara yol yordam öğretecek büyükleri de yok anne baba figüründe karakter girmesi lazım hikayeye. Ne Maxi anlıyor erkekten ne de Riftan kadından. Bir de üstüne evli olunca. Evlilik, sevgi nasıl yürütülür (fanfinfon haricinde) birileri öğretse keşke. Böyle ne karı koca olunur ne anne baba ne sevgili. Riftan ile şöyle bir konuşma yapsam kahrımdan bir gece kesin ölmüştüm Maxi iyi dayanıyor kocasının onunla konuşmamasına ona dokunmamasına insanların içinde sert davranmasına

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Kesinlikle haklısın

      Sil
    2. Ama bence artık Maxi anlamaya başladı. Eskisi gibi kaygı duymuyor. Geçecek bunlar diyebiliyor.

      Sil
    3. Riftan’ın bu kadar soğuk davranmasını da anlayabiliyorum aslında ikisini de anlamak mümkün. Maxi’yi 3 yıl sonra görmüş ağzı kulaklarında gidip kıza sarılmasını beklemiyordunuz herhalde. 3 yıl onun için cehennem gibi geçmiştir. Ve evet anne baba figüründe birileri olması gerek çünkü asla birbirlerini anlamaya çalışmıyorlar kafalarının dikine gidiyor ikisi de. Ortak karar alma gibi bir şey yok

      Sil
  6. Kabuslardan kaçınmak için Maxi’nin Riftanı düşünmesi ve Riftan’ın da aynı şekilde Maxi’yi düşünmesi ♥️

    YanıtlaSil
  7. Yine gerçek olmayan bir karaktere aşık olduk

    YanıtlaSil
  8. Riftan... Eşi benzeri olmayan tatlı hödüğüm... Maxi'ye güzel bir şeyler göstermek isteyen bakır tenli güzel yürekli çukulatam...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Haftaya pazara kadar bölüm biriktirmeye düşünüyorum dayanabilirsem 😭🤧😢

      Sil
  9. Sonunda kısa da olsa tatlı bi sahne gördük🥰 devami gelir umarım 🤗

    YanıtlaSil
  10. Riftan çaldin gene kalbimizi etmedigin kalmadi kac bölümdür 🥰🥰

    YanıtlaSil
  11. Ellerine sağlık🥰🥰

    YanıtlaSil
  12. Ulan riftan sütlü çikolatam benim nolur riftan gerçek hayatta beni bul

    YanıtlaSil
  13. Çeviri için teşekkürler 💕

    YanıtlaSil
  14. Riftağağğağannnn

    YanıtlaSil
  15. "Diğerleri araya girmeden önce sana burayı göstermek istedim. Son birkaç ayda sadece canavarlar ve korkunç cesetler gördün. O anılarla savaşmak için bir şeye ihtiyacın var.”

    Ulan Riftan öküz falan diyoruz ama bi o kadar da incesin.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Romantik öküz o, insanları umursamadan sevdiğini söyleyebilir ama içgüdülerini bastırmak için salaklaşabilir

      Sil
  16. Rengarenk bir tabloda, bir sütuna yaslanmış iki aşık olarak kaydettim sizi

    YanıtlaSil
  17. Bu adam benim nefesimi kesiyor

    YanıtlaSil
  18. Maxi gel askım ben anlatiyim o hatırayı Riftan’ı beklersen ölüm döşeğinde dinlersin o hatırayı

    YanıtlaSil

Yorum Gönder