How to Get My Husband on My Side - 44. Bölüm (Türkçe Novel)

how to get to my husband novel - chapter 44

Romagna'nın altın güneşi San Midre Katedrali'ne giden arnavut kaldırımlı yolu ısıtıyordu.

Kutsal Ana heykelinin yapıldığı çeşmenin etrafında, her öğleden sonra güneşlenmek isteyen  tombul beyaz güvercinler toplanırdı. O kadar uysal ve cesur yaratıklardı ki yakınlarına oturan insalara dahi bakmıyorlardı.

Kibirli bir asilzadeyi bile titreten bir kardinal olsa bile.

Açıkçası o da güvercin sürüsüne fazla ilgi göstermedi.

Genç kardinalin geniş omuzları sadece güvercinler için bir tüneme yeri değil, aynı zamanda zarif altın kuyruklu haberci kuşlar içindi.

Kuşlardan biri hızlakuzey başkentinden denizi geçerek Papalık Devleti Romagna'ya uçtu ve görevini gururla tamamladı.

Bir ödülü hak etse de mektubu okumayı bitiren adam bir süre sessiz kaldı.

Güneşte mavi parıldayan siyah saçları, bronzlaşmış bakır teni, koyu lacivert gözleri ve heykel gibi yüz hatları, şeytani güzelliğiyle övünüyordu.

Gözlerini zar zor kırparak otururken, onda hiçbir insanilik belirtisi yoktu.

(Hizmetli) "Gerçekten endişelenmiş olmalısınız."

Sonunda, yakınlarda durup güvercinleri besliyormuş gibi yapan bir hizmetçi sessizliği bozdu.

Üstün, zarif ve yakışıklı adamın aksine, koyu kızıl saçları ve bir gözünün üzerinde bir yara izi vardı.

Güvercinlerin onun verdiklerini kaçmadan yemesi inanılmazdı.

(Cesare) "Endişeliyim."

(Hizmetli) "Prensesin evine sağ salim dönmesine sevindim. Kayınbiraderiniz dört gündür Elendale'in altını üstüne getirmiş. Şimdi kendini daha iyi hissediyordur."

(Cesare) “…….”

“Denizin karşısındakilerin ne yazdıklarını bilmiyorum. Bana güveniniz hala tam değil, değil mi?"

Pietro'nun amirinin mektubuna bakma ve sonra bunu bilmiyormuş gibi yapma cesareti olduğu açıktı. Ancak Cesare, güvercin beslemekle meşgul olan Pietro'yu azarlamadı.

Ona daha fazla akıl vermeye çalışsaydı bunu daha önce yapardı. Güney'in herhangi bir yerinde Pietro gibi sadık bir hizmetkar bulmak zor olurdu.

Bütün canavarların gücüne sahip, şeytanı bile ağlatacak zalimliğe, gölgelerin içine sızma yeteneğine ve amirine körü körüne bağlılığa sahip bir adamı başka nerede bulabilirdi?

(Cesare) "Bu beklenmedik bir sürprizdi."

(Pietro) “Ne kadar tedirgin olduğunuzu görünce, denizin ötesindeki uluslar da oldukça şaşırmış olmalı. Kız kardeşinizin ihmali mi, yoksa kayınbiraderinizin tavrı mı beklenmedikti?”

(Cesare) "Ne zamandır bu kadar alaycısın?"

Pietro uyarıya rağmen kımıldamadı. Utanmadan omuz silkse bile konuşmaya devam etti.

(Pietro) "İtaatkar Prensesimizin bu kadar yaygara koparacağını kim bilebilirdi? Kız kardeşinizin yaşındaki birinin ne yapacağını asla bilemeyiz. Sizce de harika değil mi? Taş kalpli olduğu bilinen enişteniz bile ondan etkilenmiş.”

Enişte???!!!

Cesare mektubu elinde buruştururken dudağını büzdü.

Onun için kayınbiraderi, buruşturulup atılacak bir kağıt havludan başka bir şey değildi.

Dimdik ayağa kalkıp, kız kardeşini mutlu etmek için ısrar eden ve sonunda aşağılayıcı gülümsemelerle geri çekilen kibirli orospuları izlemek biraz bile hoş değildi.

Ama bu sefer durum biraz farklıydı. Rudbeckia'yı Britania'ya göndermek onun seçimi değildi.

Babasının, Papa'nın iradesi çok önemliydi. Tek başına bu gerçek bile rahatsız ediciyken, kayınbiraderini hiç görememiş olması sinirini daha da artırdı.

Papa'nın kızıyla evlenecek olan kuzeyli bir şövalye. Cesare de şövalye olduğu için ondan hoşlanmıyordu ama nasıl bir adam olduğunu araştırmayı bitirince oldukça rahatlamıştı.

Bu evliliğin bir yalandan ibaret olduğu gerçeğine itirazı olamazdı.

Ama bu rahatsız edici duygu da neyin nesiydi?

Sadece sessiz kalmasını istediği Rudbeckia'nın talimatlarını çiğnemesi ve böyle bir kargaşa çıkarması yüzünden değildi.

Hiç tanımadığı kayınbiraderi zaten sinir bozucuydu. O kadar sinirliydi ki midesine ağrı girdi.

Cesare, kuzeyin en asil şövalyesini yakalayıp elini kesmek istedi.

Rudcbekia'nın küçük elini eve geri götürecek olan eli.

(Pietro) "Ben olsaydım, uzuvlarını iki kez kırardım ama onun gibi bir şövalye için ne kadar iyi olurdu bilmiyorum. Düşündüğünüz şey bu, değil mi?”

Cesare mektubu tutan elini indirdi ve yüzünde bir sırıtış belirdi. Pietro ne zamandan beri onun düşüncelerini okuyabiliyordu?

Rudbeckia her zaman onun elindeydi. Çocukluğundan bugüne kadar. Çok uzağa gitmiş olsa da bu hiç değişmemişti. Böyle olduğuna inanıyordu. Ancak  içindeki bu ani huzursuzluğun nedenini bilmenin bir yolu yoktu. Bu tatsız duyguyu hissetmeyeli uzun zaman olmuştu. Üç yıl önceki o günden beri ilk kez.

(Cesare) "Doğru söyledin. Hemen peşine düşmek ve güvenilir bir abi olarak görevimi yerine getirmek istiyorum ama yapamıyorum. O yüzden benim yerime senin gitmeni istiyorum.”

Sanki bu beklenmedik bir şeymiş gibi, çuvaldan bir avuç pirinç çıkaran Pietro durup ona baktı.

Kocaman siyah gözlerinin büyüyüş şekli komikti.

(Pietro) "Bu münvezi adamı mı kastediyorsunuz? Aman Tanrım! Ne olursa olsun, kuzeydeki en iyi paladinle yüzleşmek benim için çok zor olacak. Ayrıca, orası çok soğuk. Uzun yıllar sonra uykusundan uyanan Buz Ejderi üzerime gelirse bu küçük sivilin hali ne olacak?”

(Cesare) "Benim adıma yaramaz kız kardeşime senden başka kim öğüt verebilir? Bu konuda oldukça endişeliyim. Kayınbiraderimin, kız kardeşim uyurken neler yapabileceğini nasıl bilebilirim? Ona zarar verip vermeyeceğini nereden bilebilirim?"

Pietro artık patavatsız gibi davranmıyordu. Çünkü amirinin gözleri durumu anlamasını sağlıyordu.

Git ve göz kulak ol. Ona göz kulak ol. Saçma sapan şeyler yapmaması, bir daha ilgisini çekecek hiçbir şey yapmaması konusunda onu uyar.

(Pietro) "İstediğimi yapabilir miyim?"

(Cesare) "Ne zaman istediğini yapmadın ki?"

(Pietro) "Bazen tahmin edilemez birisiniz. İnsanlara karşı hiçbir zaman kayıtsız olan tiplerden olmadınız.”

(Cesare) “Tahmin edilemeyen biri söz konusu olduğunda, bu kişi sensin. Her neyse, eğer tapınakta kalırsanız saldırıya uğramaktan ve Buz Ejderhası için gece atıştırmalığı olmaktan kurtulabilirsin. Sorun çıkarma!"

(Pietro) "Hoo, bir keşiş gibi davranarak iyi görüneme sahip olacağım."

(Cesare) "Rol yapmaktan hoşlanmıyorsan bunun yerine daha gerçekçi ol."

(Pietro) "Bunu zorlamanın yasa dışı olduğunun farkında mısınız?"

(Cesare) “Yüce Tanrı bizi bağışlayacaktır. Saçma sapan konuşmayı bırak ve git hazırlan. Küçücük bir detayı dahi kaçırma. Gözünü ondan ayırma."

Son olarak, sanki dua okuyormuş gibi sakin bir ses tonuyla emir veren Cesare ekledi.

Derin mavi gözleri mavi bir alev gibi yanıyordu.

"Bizzat ben oraya gidene kadar."

Yorumlar

  1. Ellerine sağlık🥰🥰

    YanıtlaSil
  2. Emeğine sağlık

    YanıtlaSil
  3. Lorenzo,Freya,Dük ve bilumum kızımızı rahat bırakmayan tipin yanına bide Cesare'nın suikastçısı eklendi bi salamadınız kızı pislikler

    YanıtlaSil
  4. Eline emeğine sağlık admincim

    YanıtlaSil
  5. Novel tarihinin en boktan abisini tanımış olduk bu daha başlangıç sinirden koltuk yiyeceğimiz bölümler gelecek. Allah belanı versin cesare senin.

    YanıtlaSil
  6. Eline sağlık

    YanıtlaSil
  7. Ellerine sağlık 💖❤️

    YanıtlaSil

Yorum Gönder