A Barbaric Proposal - 13. Bölüm (Türkçe Novel)

a barbaric proposal novel

(Rienne)
"Rafit!"

Şaşkınlığını zorlukla bastırabildi, Rafit amcasıyla aynı saçmalığı söylemeye başladığında tüm vücudu titriyordu.

(Rafit) "Bana, prenses gibi güzel bir eş bahşettiği için Tanrı'ya sonsuza dek minnettar olacağım. Sadece kocası olarak yeterli olduğumu kanıtlayabilmeyi umuyorum."

(Rienne) "Hayır, ilişkimiz çoktan sona erdi! Ne yaparsanız yapın bu değişmeyecek, bu yüzden lütfen bunu durdurun!"

(Rafit) "Yanılıyorsunuz."

Rafit bunu söylediğinde, kanlı gözlerini açıkça görebiliyordu.

(Rafit) "Bu değişecek. Ve siz Prenses, benim karım olacaksınız."

(Rienne) "…"

(Rafit) "Eğer size sahip olabilmemin tek yolu buysa, her şeyi kabul etmeye hazırım."

Sanki kör olmuş gibiydi, zihni sadece tek bir şeye odaklanmıştı. Rienne'in bildiği Rafit bu değildi.

Rienne'in nutkunun tutulmasına neden olan Rafit, amcasına döndü.

(Rafit) "Tören ne zaman?"

(Linden) "Özellikle hazırlamamız gereken hiçbir şey yok. Başrahip burada olduğuna göre, her an olabilir."

(Rafit) "O zaman hadi şimdi yapalım, tam burada."

(Linden) "Çok iyi bir fikir."

Bunu duyan Rienne bağırdı.

(Rienne) "Siz neyden bahsediyorsunuz! Asla… Asla yapmayacağım..."

Birdenbire Rafit eliyle ağzını kapattı.

(Rafit) "Prenses adına yemin edeceğim." (Oha ama yani pes JNDJFEWKEKW)

(Rienne) "Mmph!"

Rienne, Rafit'in kolunu tuttu ve onun ağzını kapatmasına karşı mücadele etti.

(Rafit) "Sakin olun. Sadece biraz dayanın!"

Başrahip, Rafit ona tutunurken Rienne'e yaklaştı. Rienne, uzun kollarından defne dalını çıkardığı anda nefesinin onu hemen terk ettiğini hissedebiliyordu.

(Rienne) "...!"

Ama ne kadar çok mücadele ederse, Rafit tutuşunu o kadar sıkılaştırıyordu. Kucağına sıkışmıştı, defne dalı ona yaklaştı ve Rienne gözlerini kapattı, hızla Rafit'in avucunu olabildiğince sert bir şekilde ısırdı.

(Rafit) "Tch...."

Rafit garip bir yüz ifadesi takındı, ama yine de eli kanamaya başladığında bile tutuşu gevşemedi.

‘....Lütfen, lütfen beni bırakın.’

O anda, Rienne'in omuzlarına ağır gelen, acı verici ve sinir bozucu bir farkındalık doğdu.

Kendi başına hiçbir şey yapamazdı.

‘Lütfen.’

Sahip olduğu tüm gücü kullansa bile, bu sadece anlamsız derecede küçük bir yaraya neden olacaktı.

Ağzı çoktan kanın demirimsi tadıyla dolmuştu. Rienne mide bulantısını görmezden gelmeye çalışırken, Başrahip Rienne'nin başının üstüne indirmeden önce defne dalını havaya kaldırdı. Bu ona bir mızrak tarafından şişlenmeye hazırlanan et parçasından başka bir şey olmadığını hissettirmişti.

(Milrod) "Bizi duyun, LaJore Benushi Attika, tek gerçek tanrı, denizin dalgaları ve yeryüzünün kökleri. Bugün, toprağınızdan doğan bir çift sevdikleriniz, kutsal sunağın önünde sizin adınıza bir antlaşmaya bağlanmayı diliyorlar..."

Başrahip evlilik törenlerine başladığı anda, aniden bir patlama sesi duyuldu.

Boom!

Aynı patlama sesi sıkıca kapalı kapıyı sarstı, o kadar belirgin bir gürültüydü ki herkesi yaptıkları şeyi durdurmaya zorladı.


*****


(Linden) "Devam et!"

Ortam sessizliğe büründüğü anda Linden’in aklı başına geldi ve Yüksek Rahibi ayini bitirmeye çağırdı.

Başrahip o kadar şaşırmıştı ki, defne dalını düşürdü ve onu almaya çalışmak için eğildi. Ama Rienne sadece biraz daha hızlıydı. Ayağıyla etrafa uzandı ve defneyi kendine yaklaştırdı, ama Rafit çoktan ne yaptığını anlamıştı.

(Rafit) "Onu bana ver."

Rafit dalı ondan almaya çalışırken, ellerini gevşetmişti.

Boom!

Aniden, öncekinden bile daha yüksek başka bir ses duyuldu.

O kadar gürültülüydü ki, hemen onlara bunun küçük bir mesele olmadığını söyler gibiydi.

(Linden) "Neler oluyor? Sen, git ve ne oluyor öğren!"

Linden, yanında duran çaylak askere bağırdı, ama bunun bir anlamı yoktu. Dışarıya bakmadan bile, bu sesi çıkaran şeyin ana girişin hemen dışında olduğu belliydi.

Boom!

Boom!

O patlayan ses tekrar tekrar çınladı, ta ki sonunda kaynağı ortaya çıkana kadar.

Ağır ahşap kapının bir parçası düşmüştü. Kocaman bir savaş baltasıyla kapıya vurulmuştu.

(Linden) "N... ne..."

Sert hareketlerle balta çekildi ve ardında geniş bir boşluk bıraktı.

(Black) "Kapıyı aç."

Rienne'in gözleri içgüdüsel olarak kocaman açıldı. Bu kadar alçak, derin bir sese sahip olduğunu bildiği tek bir kişi vardı.

‘Bu o... ama nasıl?

Black ahşap kapıya yumruk atınca kapı iyice hasar almıştı.

 Onu görememişti ama ona çok yakındı.

(Rienne) "Lord Tiwakan!"

Rafit, Rienne seslenirken ağzını hızla kapattı, ama artık çok geçti.

(Black) "İyi misin?"

(Rienne) "Mmph..."

Rienne cevap veremedi. Ama en azından eskisi kadar sinir bozucu değildi. Kleinfelder'ler ve Başrahip açıkça ne yapacaklarını bilemez haldeydiler, belki de tüm bunlardan utanıyorlardı.

(Phermos) "Kapıyı açmaya pek hevesli görünmüyorlar. Belki de kendimizi içeri davet etmeliyiz."

Tam Phermos'un iyimser sesini duyduğu anda, baltanın tekrar saplandığını gördü.

Bir zamanlar süslü ve sağlam olan ahşap kapı şimdi ikiye bölünecek gibi görünüyordu, ama en büyük sorun bundan sonra ne olacağıydı.

Kapı tamamen kırıldığında, yaklaşmakta olan Tiwakan'ı durdurabilecek tek şey kendi bedenleriydi.

(Linden) "Lanet olsun!"

Linden sesli bir şekilde bağırdı.

(Linden) "Kapıyı açmak zorundayım."

Ancak Rafit bunu reddetti.

(Rafit) "Hayır, amca!"

(Linden) "Başka seçeneğimiz yok. Şu anda onlara düşman gibi davranamayız."

Düğün töreni asla istedikleri gibi gitmemişti. Tüm tanıklar onların tarafındayken Prenses'in iradesine karşı bir evlilik yapmak kolaydı, ancak Tiwakan kapılarını baltayla kırarken işler farklıydı.

(Linden) "Buradan çık, Rafit. Yüzünü görmelerine izin veremeyiz."

(Rafit) "Ciddi olamazsın! Ben.."

(Linden) "Tartışacak zamanımız yok. Emrediyorum, götürün!"

Linden'in askerleri Rafit'i zorla sürükleyip götürürken, Linden hızla Rienne'e doğru döndü.

(Linden) "Siz gördüğüm en aciz, en ucuz kadınsınız ama aptal olmadığınızı biliyorum. Bu yüzden ne yapmanız gerektiğini zaten biliyorsunuz. Nauk'un savaş alanına dönüşüp dönüşmemesi tamamen sizin onlara söyleyeceklerinize bağlı."

Bu bariz bir tehditti, Linden kendinden emin bir şekilde konuşmuştu.

Linden, Rienne'in Kleinfelder Malikanesi'ne sadece Weroz ile geldiğini zaten biliyordu çünkü Tiwakan'ın meraklı gözlerinden kaçınmak istiyordu.

(Linden) "Bu yüzden dikkatli konuşun."

Linden daha sonra parmağını şıklattı ve yanındaki askere işaret verdi. Asker başını salladı, baltadan kaçınırken tahta cıvatayı kaldırdı.

(Phermos) "Ah, sanırım savaşmak istemiyorlar."

Phermos, cıvatanın çıkarıldığını duyduğu anda sesinde bir gülümsemeyle konuştu.

(Linden) "Baltayı yere koyabilirsiniz. Artık içeri girmeye çalışmanıza gerek yok."

Boom!

Birdenbire, Kleinfelder Malikanesi'nin ön kapısından şiddetli bir tekme geldi.

Korkunç bir şekilde tahrip olmuş kapının parçaları Black’in içeri girebilmesi için yana doğru savruldu.


*****


‘... Neden?

Nedenini bilmiyordu ama Rienne gözlerinin kenarlarında yaşların oluştuğunu hissedebiliyordu.

Black’i görmek onu mutlu ettiği için miydi?

Öyle olmadığını söylese yalan olurdu. Yüzünü gördüğü an, kendini güvende hissetmek onu kuş gibi hafifletmişti.

(Linden) "Sizi evime getiren nedir?"

Linden karşısındaki adama fazla cesaretli davranıyordu.

(Linden) "Bir barbar gibi pervasızca havlamak yerine giriş talebinde bulunmanın daha iyi yolları var. Gerçekten bir erkekten çok bir köpeğe benziyorsunuz."

Hakaretleri en ufak bir zeka parıltısı barındırmıyordu.

(Black) "Lord Kleinfelder."

Rienne, Linden'i edepsizliğinden dolayı azarlamadan önce, Black ondan hızlı davranmıştı.

(Black) "Aynı şeyi sizin için de söyleyebilirim."

(Linden)"...Ne?"

Bu sözlerin ona atılması Linden'in yüzünün soluklaşmasına neden oldu.

(Black) "İninde saklanan bir sıçan bile her şeyi sır olarak saklayamaz."

(Linden) "Ne... Evimde ne yaptığımın... sizin vahşiliğinizle hiçbir ilgisi yok. Siz barbarların haddine değil..."

(Black) "Eviniz, ininiz; hepsi aynı."

Black bir adım daha yaklaştı.

O anda, Linden'in yüzü daha da soluklaştı. Black o kadar heybetli bir insandı ki, Linden'i sadece yürüyerek korkutmayı başarıyordu.

(Black) "Her iki durumda da, nişanlımı içeri kilitlemeye çalışmamalıydınız."

(Linden)"Ne... n-ne hakla...?"

Black bir adım daha attı. Linden o an bir adım geri kaçmaya çalışmıştı ancak sadece üst vücudu geriye yaslanmıştı.

Garip bir pozisyondaydı. Biri ayak bileğine dokunduğunda tamamen parçalanacak gibi görünüyordu.

(Black) "İncindin mi?"

Black aniden Rienne'e doğru döndü.

(Rienne) "Hayır... Sadece ölüm ilanını tamamlamak için gelmiştim. İyiyim."

(Black) "Kendim görmek gerekecek."

Black, Linden'e son bir adım daha yaklaştı.

(Linden) "Ah!"

Dengesini tamamen kaybeden Linden, geri adım atmaya çalıştığı anda yere düştü.

(Muhafız) "Efendim!"

Askerleri hemen ona yardım etmek için ona yaklaşmaya çalıştılar ama başarısız oldular.

Black ona çok yakın duruyordu. Yere düşen Linden'e, tökezleyen bir karıncayı ezmeye değip değmeyeceğini düşünüyormuş gibi bakıyordu.

(Black) "Asla unutma."

‘Asla direnme ve kapılarını bana asla kapalı tutma.’

Unutulmaz bir uyarı yaptıktan sonra, Black bir kez daha Rienne'e döndü.

(Black) "Seni almaya geldim."

(Rienne) "...Tamam."

Black'in Kleinfelder Malikanesi'ni ziyaret etmesinin tek nedeni buydu.

(Black) "Öyleyse gidelim mi?"

(Rienne) "Evet… Gidelim"

Black, hiçbir şey söylemeden hemen önünde kendi başına duran Rienne’in elini tuttu.

(Rienne) "Hadi geri dönelim."

İşler sarpa sarmadan mümkün olduğunca çabuk ayrılmak istiyordu.

Kleinfelder'lerin yapmaya çalıştıkları şey kesinlikle dehşet vericiydi, ama Rienne'in yapabileceği tek şey sessizce örtbas etmekti.

Sürekli olarak başlarının üzerinde duran bir savaş vardı ve Rafit'in eylemleri, oluşabilecek bu savaşı körüklemekten başka bir şey değildi.

Ne olursa olsun, Tiwakan, Rafit'in suikast girişiminin sebebini asla öğrenmemliydi. Eğer bu olursa, Nauk dökülen kanla ikiye bölünecekti. Rienne bunun olmasına izin veremezdi.

(Rienne) "Buradaki işim zaten bitti. Oyalanmaya gerek yok."

Ancak, her zamanki gibi, Tiwakan, Rienne'nin düşündüğünden daha bilgiliydi.

(Phermos) "Şimdiden mi?"

Phermos garip gözlüklerinin arkasından sırıttı.

(Phermos) "Aceleniz nedir? Kleinfelder Malikanesi'ne neden bir göz atmıyoruz? Nauk'taki en büyük yerlerden biri… neden buradayken bir fincan çay içmiyoruz? Lordum yakında Nauk'u sizinle birlikte yönetecek, bu yüzden Lord Kleinfelder ona karşı nazik olmalı. Değilse, bu onda bir sorun olduğu anlamına gelmez mi?"

Linden hakarete hemen kızdı, ama tartışmak için ağzını açmaya çalıştığı anda, Phermos onu kesti.

(Phermos) "Ve bakın, ne kadar harika, Başrahip zaten buradaymış. Neden kraliyet düğünü sürecini tartışmıyoruz? Ne düşünüyorsunuz lordum?"

Başrahip tapınağı sebepsiz yere boşaltmazdı. Onu tanıdığı vakit Phermos, Kleinfelder Malikanesi'nde ne yaptığını merak etmişti.

(Rienne) "Bunu daha sonra yapamaz mıyız?"

Bunu söyleyen Rienne, Black'in elini daha sıkı tuttu. Black’in gözleri ona döndü.

Rienne başını ona doğru eğdi, yüzünü olabildiğince acınası göstermek için elinden gelenin en iyisini yaptı.

(Rienne) "Şimdi geri dönmek istiyorum. Yorgunum."

Rienne, yüzünde umutsuz bir bakışla vücudunu Black'in göğsüne yasladı. Sert göğsünün sertleştiğini hissetti. Sıkıca sarılmıştı.

(Rienne) "Geri dönelim. Birlikte."

Nauk'un parçalanmasına göz yumamazdı. Rienne gerekirse ona sarılmaktan daha fazlasını yapmaya hazırdı.

(Black) "…"

Black'in yumuşak nefesinin alnını gıdıkladığını hissedebiliyordu. Bunu düşündüğüne inanamadı ama ona yaslandığında, Rienne inanılmaz derecede güvende hissetmişti. Kendini ona ne kadar sert bastırırsa bastırsın, göğsü bir duvar gibiydi. Kollarında, rahat ve korunmuş hissediyordu.

(Black) "Bu garip."

(Rienne) "Ne garip...?"

Black, Rienne'e baktı, sesi bir fısıltı kadar alçaktı.

(Black) "Benden bir şeyler sakladığını biliyorum, ama seninle tartışmak istemiyorum."

(Rienne) "…"

‘... Tabii ki biliyordu.’

Durum çok şüpheliydi ve Rienne'in sadece başsağlığı dileklerini ifade etmek için orada bulunma konusundaki zayıf açıklaması, bu duyguyu ortadan kaldırmak için hiç işe yaramamıştı. Bu yüzden Rienne de bunun garip olduğunu düşünmüştü. Ona güvenmeyen bir adamın varlığında bu denli güvende hissetmesi garipti.

(Black) "Eğer geri dönmek istiyorsan, o zaman hadi gidelim."

Black kolunu Rienne'in beline sardı, ama sanki onu kucaklamak yerine desteklemeye çalışıyormuş gibi hissettirmişti. Ama Rienne'in fark etmediği şey, Black'in Phermos'la konuşmak için başını çevirmiş olmasıydı.

(Black) "Burada kalıyorsun ve durumla ilgileniyorsun. Başrahiple ilgili işi bitir."

Phermos sanki bunu bekliyormuş gibi başını salladı.

(Phermos) "Emredersiniz, lordum. Sizi hayal kırıklığına uğratmayacağım."

Kısa bir süre sonra, Black ile kaleye geri dönecek olanlar ve Phermos ile Kleinfelder'in yanında kalacaklar arasında ordu bölündü.

Black ile Rienne oradan hızla uzaklaşmışlardı...


Yorumlar

  1. Aaaa 3 bölüm mü

    YanıtlaSil
  2. Harika, eline sağlık

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Yaa teşekkür ediyorum 🥰❤️

      Sil
  3. 14 ve 15 de herhangi bir bölüm gözükmüyor. Hata mi var acaba

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. O kısma eklenmemiş olabilir anasayfadan girip oku bence yani ben öyle okudum

      Sil
    2. Şimdi baktım görünüyor

      Sil
    3. Merhaba yorumunuzu geç gördüm.. umarım sorun kalmamıştır 🥺❤️

      Sil
  4. Olm çok merak ediyorum mereden tanıyor diye. Çeviri için teşekkürler ❤️

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Rica ediyorum 😚❤️ vallahi bende merak ediyorum 🤭🤭

      Sil
  5. Ellerine sağlık🥰🥰

    YanıtlaSil
  6. Çeviri için teşekkürlerrrr😍

    YanıtlaSil
  7. Linden denen şerefsizi elime verseler çok temiz döverim

    YanıtlaSil

Yorum Gönder