A Barbaric Proposal - 12. Bölüm (Türkçe Novel)
(Rafit) "Tiwakan'ın efendisi hakkında fazlasıyla söylenti var. Erkekleri kadınlara tercih ettiğini biliyor muydunuz?"
Rienne, Rafit'i dinlerken duyduklarına bir an inanamamıştı.
‘Erkekleri mi tercih ediyor? Ne kadar saçma.’
Rienne, Black’in onu nasıl öptüğünü hala hatırlayabiliyordu.
Onu hiç arzu etmeseydi, böyle tutkulu öpmezdi. Rafit ile asla böyle
hissetmediğine çok emindi.
Bu sadece asılsız bir söylentiydi. Öyle olmalıydı.
(Rienne) "Size bunu düşündüren nedir?"
Rafit ciddiyetle ona baktı. Gözlerinde endişe duygusu
hakimdi.
(Rafit) "Rienne... onunla birlikte oldun
mu?"
(Rienne) "Sör Kleinfelder."
Rienne yumruklarını sıktı.
Amca ya da yeğen olsun, bu ailedeki herkesin ağızlarını
uygunsuz bir şekilde çalıştırma becerisi vardı.
(Rienne) "Eğer bir daha bu uygunsuz konuşmalarına
devam edersen, sakin kalabileceğimi hiç sanmıyorum. Nişanlımla neler yaşayıp
yaşamadığım sizi ilgilendiren bir durum değil."
(Rafit) "O barbara benim yanımdayken nasıl
nişanlım diyebiliyorsun, Rienne!”
(Rienne) "Nauk'tan ayrılın. Ailenize olan
saygımdan dolayı, size olan öfkemi görmezden gelmeye çalışacağım ve sizi Lord
Weroz'un bakımına bırakacağım. Nauk'tan güvenli bir şekilde çıkana kadar sizi
koruyacak. Bunu bir ayrılık hediyesi olarak düşünün."
(Rafit) "Rienne!"
Rafit sadece inatçı değil, aynı zamanda geç anlayan biriydi.
Rienne'in ne söylemeye çalıştığını hala anlamıyordu.
(Rafit) "Seni öylece bırakıp başka biriyle
evlenmene izin veremem!"
(Rienne) "Başka seçeneğin yok."
Kızmak yerine, ona ılımlı bir şekilde yaklaşmaya çalıştı.
Rienne, Rafit'in nereden geldiğini ve bunun neden olması
gerektiğini anlamasını istedi, ancak sinirlenirse, bu sadece bir kavgaya yol
açacaktı.
Şu anda, sadece işleri temiz bir şekilde bitirmesi
gerekiyordu.
Konuşurken, sözleri soğuk bir şekilde Rafit’in kulaklarında
çınladı. İkisi arasında duygusal bir çatışma vardı.
(Rienne) "Başka ne yapabilirsin? Yoksa yine bir
ok saldırısı mı gerçekleştirirsiniz?... Eylemlerinizin Nauk’a ne kadar zarar
verdiği hakkında bir fikriniz var mı? Tiwakan, saldırganı bulmak için düğünden
önce muhafızların görevlerini tamamen devraldı ve bu arada Nauk hakkında her
şeyi yavaş yavaş öğreniyorlar. Şimdi Tiwakan askerlerini sokaklarda görmemiz,
tamamen sizin saçma güç göstergeniz yüzünden."
(Rafit) "Bana böyle ithamlarda bulunamazsın! Ok,
o barbara ve şimdi de Tiwakan'a kalıcı hasar vermiş olmalı..."
(Rienne) "Kalıcı hasar mı? O, çok güçlü. Böyle
konuşarak komik duruma düşüyorsun."
(Rafit) "O zaman tekrar deneyeceğim Rienne. Emin
ol başarana kadar da durmayacağım!"
(Rienne) "Tiwakan ordusu aptal değil. İlk
suikast girişimi onları sadece daha ihtiyatlı hale getirdi. Liderlerine
saldırmayı hayal bile etmeden önce hepsiyle mücadele etmek zorunda kalacaksın."
(Rafit) "…"
Sonunda, Rafit diyecek bir şey bulamamıştı. O bir
şövalyeydi, itiraf etmek istemese de Rienne'in haklı olduğunu biliyordu.
(Rienne) "Eğer o oku atan kişinin sen olduğu
ortaya çıkarsa, Tiwakan, Kleinfelder ailesini yeryüzünden silecek. Bu yüzden
mümkün olduğunca hızlıca ortadan kaybolun. Nauk'un barışı sağlamasının tek yolu
bu."
(Rafit) "…"
(Rienne) "Konuşulacak başka bir konu
göremiyorum. Yolunuz açık olsun."
Rienne arkasını dönüp ayrılmak için kapıyı açmaya
yeltendiğinde, Rafit arkasından uzandı ve donuk bir sesle kapıyı kapattı.
Rafit daha önce hiç böyle bir şey yapmamıştı. Rienne
kaşlarını çattı ve ona sert bakışlarla baktı.
(Rienne) "Ne yapıyorsun?"
(Rafit) "Sadece... önce bir soruya cevap
ver."
Rienne'nin yüzü, çaresizlik dolu bakışını görünce yumuşadı.
Rafit'in onu tüm kalbiyle sevdiğini zaten biliyordu. Onun için taşıdığını
bildiği duyguların onuruna karşılık buna dayanabilirdi.
(Rienne) "Sorun nedir?"
(Rafit) "Onu seviyor musun?"
(Rienne) "Ne?"
Rienne'e aptalca bir soru gibi gelmişti ama Rafit inanılmaz
derecede ciddi görünüyordu.
(Rafit) "Bana cevap ver. Onu sevdiğin için
onunla evlenmekten mutlu musun? Bu yüzden mi beni terk ediyorsun?"
(Rienne) "Hah..."
Rienne öfkeli bir şekilde iç çekti.
(Rienne) "Bunun cevaplanmaya değer bir soru
olduğunu düşünmüyorum."
(Rafit) "Sadece bana cevap ver!"
Rafit gözlerinde yaşlarla bağırdı.
Rienne ona cevap
verene kadar kenara çekilmeyecekmiş gibi görünüyordu.
(Rienne) "...Bunların hiçbirinin olmasını
beklemiyordum, ama Tiwakan'ın kuşatması sırasında kaç kişinin öldüğünü
unutmadım. Asla unutmayacağım."
(Rafit) "Doğruyu söyle Rienne. Onu sevmediğinden
emin misin? Sadece onun gücü yüzünden mi teslim oluyorsun?"
Ne zaman Tiwakan'ın liderini düşünse, Rienne ondan nefret
etmediğine emin oluyordu. Onu arzulamak için elinden geleni yapacağına dair bir
söz bile vermişti. Ama hepsi bu kadardı.
Bu, onun için özel bir duygusu olduğu ya da onu sevdiği
anlamına gelmiyordu.
Verdiği küçük tavizler bile olan her şeyin ardından yanlış
hissettiriyordu.
İlişkilerinin nasıl başladığına bakılırsa, bu tür duyguların
çiçek açması mümkün değildi.
Rienne acı bir şekilde gülümsedi.
(Rienne) "Benim için Nauk'tan daha önemli bir
şey yok. İster sizinle bir şeyleri bitirmek olsun, ister kanla lekelenmiş bir
teklifi kabul etmek olsun, onu korumak için ne gerekiyorsa onu yapacağım."
‘Eğer buna katlanmak zorundaysam, o zaman dayanacağım.’
(Rienne) "Nauk'tan ayrıl. Bu bir emirdir."
(Rafit) "…"
Rafit'in yüzü soluklaştığında, Rienne onu itti ve oturma
odasının kapısını kendisi açtı.
Rienne odadan kolayca ayrılmış olsa bile kaleden ayrılması o
kadar kolay gözükmüyordu.
(Rienne) "Lord Weroz nerede?"
Salondan çıktıktan sonra Rienne, Weroz'la buluşmak için
Kleinfelder Malikanesi'nin ana girişine doğru gitti, ancak onu hiçbir yerde
bulamamıştı.
İçinde kötü bir his uyanan Rienne, Kleinfelder'in kapı
muhafızına nerede olduğunu sormaya gitti.
(Muhafız) "Bilmiyorum, Prenses."
(Rienne) "Bilmiyor musun? Ama Lord Weroz biraz
önce buradaydı."
(Muhafız) "Onu görmedim."
(Rienne) "Ne...? Lord Weroz!"
Rienne onun adını söylerken etrafına baktı.
(Rienne) "Lord Weroz!"
Ama ona kaç kez seslenirse seslensin, cevap gelmedi.
İçindeki kötü his, ağır bir endişeye dönüştü.
Bu tehlikeli yerde tek başına kaldığını anlamıştı.
(Rienne) "Kapıyı aç."
Normalde muhafızlardan Weroz'un izini sürmelerini isterdi,
ama şu anda yapabileceği çok az şey vardı.
(Muhafız) "Bu kapıyı korumam emredildi."
Muhafız inatla yolunu kestiğinden Rienne'nin hissettiği
endişe aniden daha da arttı.
(Rienne) "Yani gitmeme izin vermiyorsunuz, öyle
mi?"
(Muhafız) "Bunu bilmiyorum. Tek bildiğim, çıkışı
açmam değil, korumamın emredildiği."
(Rienne) "Benim kim olduğumu bilmiyor musun? Ben
Nauk Prensesi Rienne'im ve sana bu kapıyı açmanı emrediyorum."
(Muhafız) "Daha önce aldığım bir emir var."
Prensesin kendisi ona aksini emretmesine rağmen, cevabı
aynıydı.
(Rienne) "O zaman yoldan çekil. Kendim
açacağım."
(Muhafız) "Hm...."
Muhtemelen çok fazla bir şey ifade etmeyecekti, ama Rienne
zayıf iradeli kapı muhafızına bir uyarı verdi.
(Rienne) "Eğer kenara çekilmezsen, taca
itaatsizlik etmenin bedelini ödeyeceksin. Kleinfelder'lerin seni her şeyden
koruyamayacağını unutma."
(Muhafız)"…"
Muhafız bir an tereddüt etmişti ama sonunda yana doğru adım
attı.
Rienne onun yanından geçerek, kapıyı açmak için ellerini uzattı.
Ama artık çok geçti.
Arkasında salonlarda yankılanan ağır ayak sesleri duydu.
Rienne başını çevirdiğinde, Linden Kleinfelder'in yanında
askerleri ile ona doğru yürüdüğünü görebiliyordu.
(Linden) "Geri çekilin, Prenses. Başkasının mülkünün
kapılarını açmaya kalkışmanız ne kadar aptalca."
(Rienne)"Ne yaptığınızı sanıyorsunuz?"
Linden, Rienne'e doğru adım attı, dip dibe gireceklermiş
gibi yakınlardı.
(Linden) "Şimdi düşündüm de, gitmenize izin
vermek korkunç bir karar olurdu."
(Rienne) "Ne?"
(Linden) "Prenses, Nauk'un egemenliğini soylu
bir Kleinfelder'den ziyade beceriksiz bir barbara devretmeye tenezzül
ediyor."
Linden'in sözleri karşısında şaşkına dönen Rienne, derin bir
nefes aldı.
(Rienne) "Hah... Kendimi tekrar etmeli miyim? Zihniniz
yoksa pas mı tutmuş?"
(Linden)"Buna gerek kalmayacak. Bunun
yerine..."
Linden, askerler ayrılırken omzunun üzerinden birine göz
kırptı ve biri dışarı çıktı. Ayak bileklerine kadar uzanan ağır, erik renkli kıyafetlerle
kaplı kişiyi gördüğünde Rienne'in gözleri genişledi.
(Rienne) "...Başrahip Milrod."
(Milrod) "Hmph..."
Başrahip Milrod, Rienne'e bir bakış atmaktan kaçınırken
sözleri canlılığını yitirdi. Din, Nauk'un kültürünün önemli bir parçası olmasa
da, bahar festivali, cenaze töreni ve hatta yağmur için iyi şanslar getirmek
için bir düğün gibi dini bir temsilciye ihtiyaç duyulduğu zamanlar vardı.
(Rienne) "Sizi Kleinfelder malikanesine getiren nedir?"
Fakat Başrahip ve Rienne'in yakın bir ilişkisi yoktu. Rieene harcamaları azaltmak için dini elçiliğe yapılan bağışları kesmek için hızlı davranmıştı ve bu da açıkça etkinlikler için fon gerekmesine yol açmıştı. Ne de olsa etkinlikler, mevcut kraliyet bütçesiyle karşılanamayan pahalı bir lükstü.
Buna karşılık, başrahip kraliyet ailesi için dua etmek yerine, Kleinfelder'lerle iş birliği yapmıştı. Görünüşe göre, Linden ayda bir kez Başrahip'e kişisel olarak para gönderiyordu.
(Rienne) "Buraya cenaze merasimi için mi
geldin?"
Başrahip bile Rafit'in hala hayatta olduğunu bilmiyordu. Öyle olmasını umarak bu soruyu sormuştu. Başrahip adına, Linden cevap verdi.
(Linden) "Hayır, o bir nikah memuru olarak
burada."
(Rienne) "Nikah memuru mu...?"
(Linden) "Bu doğru."
Linden, Rienne'e midesini döndüren bir sırıtışla
baktı. Uğursuz ve bilmiş bir gülümsemeydi.
(Rienne) "Kim... Kim evleniyor...?"
(Linden) "Belli değil mi? Başka kim olabilir
ki?"
Linden parmağıyla Rienne'i işaret etti. Onun gözünde bu, ona doğru
uçan bir oktan farklı değildi.
(Linden) "Arsak'ın kızı, Kleinfelder'in oğluna
sonsuz sevgi ve itaat sözü verecek... karısı olarak."
(Rienne) "....!"
‘Bu benim hatam.’
Farkında olmadan Rienne dişlerini sıkıyordu.
‘İstediklerini elde etmek için böyle kirli numaralara
başvurmaya istekli olacaklarını bilmeliydim.’
Kleinfelder'ler uzun zamandan beri Nauk üzerinde kontrol
sahibi olmak istiyorlardı. Başkasına teslim etmek yerine, elbette almak için
ellerinden gelen her şeyi yapmaya istekli olmaları normaldi.
(Rienne) "Bu kabul edilemez. Lord Rafit,
ikimizin de bilmediği bir düğünü kabul etti mi?"
(Linden) "Ah Prenses, çoktan unutmuş
olmalısınız. Rafit öldü."
Linden, dramatik bir şekilde omuzlarını silkti.
(Linden) "Bu utanç verici, ama şimdi onun yerine
kuzeni Lopez ile evlenmekten başka seçeneğiniz olmayacak."
‘Ne?’
Rienne'in bildiği kadarıyla, Kleinfelder ailesinde bu isimde
kimse yoktu.
(Rienne) "Kleinfelder ailesinin bilmediğim bir
oğlu mu var? Kraliyet ailesi tarafından tanınan, evinizin kayıtlı bir üyesi mi
var?"
(Linden) "Ah, tabii ki hayır. O gayri meşru bir
çocuk, ama bu konuda ne yapabiliriz ki? Şimdi en büyük oğul vefat ettiğine göre,
onu aileye dahil etmekten başka seçeneğimiz yok."
Yalan söylerken o kadar yüzsüzdü ki, dayanılması güç
biriydi.
(Rienne) "Bu kadar yalan yeter, Lord Kleinfelder.
İşler kontrolden çıkmadan önce geçmeme izin verin."
(Linden) "Yalan değil. Gayrimeşru bir oğul
olmasına rağmen, damarlarından akan kan, ölen Rafit'ten farklı değildir. Bu
doğru değil mi, Başrahip Milrod?"
Başrahip gözünü bile kırpmadan yalan ortak oldu.
(Milrod) "Gerçekten de kontrol ettim ve tamamen
aynıydı. Kan bağı inkar edilemez. Bu bize Tanrı'dan gönderilen bir lütuftur,
Prenses."
Rienne, elbisesinin kumaşını sıktı. Yeşil gözleriyle onlara
bakarak, yolunu kesen adamlara sanki bir duvarmış gibi bakıyordu.
‘Önce buradan çıkmam gerekiyor... Bir yolu olmalı.’
(Rienne) "...Bu harika. Ona benzeyip
benzemediğini çok merak ediyorum. Onu buraya getirin lütfen."
(Linden) "Bu zor olmayacak. Git ve Rafit'i getir
– ah, Lopez'i kastediyorum. Lopez'i buraya getir."
Bir asker oturma odasına doğru koştu ve çok geçmeden başka
bir adamla geri döndü. Tam da düşündüğü gibi, yanında getirdiği kişi Rafit
Kleinfelder'di.
.* * *
Rafit'in gözleri kırmızıydı, sanki Rienne gittikten sonra
ağlamış gibiydi.
Sağ elinin yaralı olduğunu fark etti. Bir şeyi kırmış
olmalıydı.
(Rienne) "Lütfen bunu yapma."
Gözleri buluştuğu anda, Rienne ona yaklaştı.
Bu çılgınlığı sona erdirebilecek tek kişi kırık kalpli
Rafit'ti.
Ailesi açgözlü ve berbat olmasına rağmen, o diğerlerinden farklıydı. Her zaman ona karşı hislerinin gerçek olduğunu söylemişti ve Rienne de her
zaman ona inanmıştı.
Ve kendi duyguları hiçbir zaman ateş kadar tutkulu bir
şekilde yanmamış olsa da, onu hala sevgilisi olarak görüyordu ve ona da onun
gibi davranmak için elinden gelen her şeyi yapmak istiyordu.
‘Duygularında her zaman içtendin. Biliyorum,
derinlerde, beni bu şekilde incitebilecek hiçbir şey yapmak istemiyorsun.’
(Rienne) "Lütfen, bana söz verdiğin tek şey
senin aşkın değildi. Arsak Şövalyeleri Komutanı olarak, hem beni hem de Nauk'u
korumak için yemin ettin. Lütfen... bunu yaparak Nauk'u riske atmayın."
Rafit yüzünde çarpık bir bakışla ağzını açtı.
(Rafit) "Ben... neyden bahsettiğini bilmiyorum."
(Rienne) "Rafit."
Rafit başını çevirdi ve amcasına doğru baktı. Linden başını
salladı ve Rafit o an dudağını ısırdı.
(Rafit) "Bana bu isimle hitap etme. Benim adım Lopez Kleinfelder."
Koş gel yiğidim sevdiceğini çalıyorlar
YanıtlaSilBir sonraki bölüm geliyor🤭🤭
SilPaylaşım için teşekkürler
YanıtlaSilRica ederimm🥰
SilNoluyo aq. Çeviri için teşekkürler ❤️
YanıtlaSilRica ederimm❤️❤️😚
SilAy çok güzel Novelmiş bu ne güzel novelmiş ellerine emeklerine sağlık prenses Elif valla çok sevdim.. Black cim canım benim koş gel hadi kır kapıyı pencereyi kurtar kızını hadi canım.. Olur bu hikayeden güzel olur valla sevdim ben :))
YanıtlaSil-Sahra..
Yaaa bu ne tatlı bir yorum böyle 🥺❤️ çok teşekkür ederim beğenmene çok sevindim🥰 ve bir sonraki bölüm tam dediğiniz gibi🤣🤣
SilEllerine sağlık 🥰🥰
YanıtlaSilRica ederimm🥰🥰
SilBugun yeni bölüm gelmemiş,çok çok üzgünüm,bu gün kac kere girip kontrol ettim bi bilsen elif cevirmenim 😭😭😭 hemde çok heyecanlı bi bölüm gelecek gibi hissediyorum
YanıtlaSilYaa benim tatlış okuyucum yorumunu geç gördüm 🥺🥺 umarım yüklenen bölümlerden hoşnut olmuşsundur❤️😚
SilYeni bölüm lütfennnn
YanıtlaSilUmarım gelen bölümler hoşunuza gider🥰
SilYeni bölüm neden yok 2 gündür
YanıtlaSil...
Bir bölüm litven
Yeni bölümler geldi🥺❤️
Silblack nerdesin abii
YanıtlaSiliç sesim🤣
SilAksiyon başladi tesekkurler 😁
YanıtlaSilRica ederimm<333
SilYa ben niye bu hikayeye geç kalmışım niyeeee
YanıtlaSilCümleler çok kaliteli çevrilmiş eline sağlık çevirmenim 🤩🤩🤩
SilYa sokarım öyle işe güpegündüz adam kaçırma alıkoyma üstüne zorla evlendirme yapıyorlar hatta t**avüze kadar yoku var gibi duruyor bence bir an önce barbar komutan gelsin bunlardan daha insan çünkü
YanıtlaSil