MEŞE AĞACININ ALTINDA 2. KİTAP - 90. Bölüm (UNDER THE OAK TREE)


Titrek bir nefes boynunun arkasına çarptı. Max korkunun kemiklerine kadar işlediğini hissederek kaskatı kesildi.

Çaresizce, boğulacakmış gibi Riftan'ın ensesine yapıştı. Bunu her zamankinden daha çok istiyordu. Ondan ayrılmak istemiyordu. Yanaklarını saçlarına sürterken ağlayan Max, aceleyle dudaklarını aradı.

Riftan deri eldivenli eliyle yanaklarından birini okşadı ve dilini ağzının derinliklerine itti. Kendinden geçmiş nefesleri arasında ağlamayla karışık bir hıçkırığa boğuldu.

Yanağını öperken kısaca bir şeyler mırıldandı. Sesi çok zayıf ve pürüzlü olduğu için sözlerini anlamak zordu ama muhtemelen ona "artık ağlamamasını" söylüyordu.

Max başını salladı ve omzunun üzerinden güneşin doğuşunu izledi. Uzaktan şövalyelerin bağırışları duyulabiliyordu, yola çıkmaya hazırlanıyorlardı. Riftan ona sıkıca sarıldı ve mırıldandı.

“Şimdi gitmek zorundayım.”

Kafasını sallayıp gergin bir şekilde alnını omzuna yasladı. Beklendiği gibi, Riftan bir süre sonra gitmesine izin vermedi. Şövalyelerin seslerini tekrar tekrar duyduktan sonra, Max kolunu onun boynuna doladı. 

"Bunu yapmanın ne kadar zor olduğunu yalnızca Tanrı bilir."

Riftan onu yere indirdi ve yavaşça geri çekildi. Sonra dikkatle ona baktı, gözlerini sıkıca kapadı ve arkasını döndü.

Max, güneş ışığında parıldayan koyu mavi saçlarına baktı. Ne zaman uzaklaşsa, göğsüne bir delik açılmış gibi hissediyordu.

Max ıslak yanaklarını kollarıyla sildi. ‘Sana duygularımı doğru aktarabildim mi?’ Aniden, aptal gibi ağladığı için gerçekten önemli olan şeyleri söyleyemediğini düşündü.

Aceleyle peşinden koştu, ama askerlerin çadırların çoğunu çoktan söküp ekipmanları arabalara yüklediklerini görünce durdu. Riftan'ın Hebaron, Elliot ve Prenses Agnes ile birlikte yürüdüğünü gördü.
Yüksek sesle bir şeyler bağırdılar ve safların önüne geçtiler. 

Max, pelerini rüzgar tarafından kamçılanırken uzaklara baktı, tek yapabildiği onu uzaktan, çaresizce izlemekti. Arkasını döndü.


**********

Müttefik kuvvetler sarp kayalık bir dağın arkasında kamp kurdular. Dev kayalar ve buz parçaları önlerini bir duvar gibi kapatmıştı. Soldan sağa, bir ordunun girebileceği genişlikteki vadi, müttefiklerin beklemesi için uygun bir yerdi.

Orada dikkatlice konumlarını belirlediler. Yüksek rahipler, canavarlar tarafından fark edilmemek için sıradağların etrafına bariyer yerleştirdiler ve askerler hemen kuşatma silahlarını toplamaya başladılar. Marangoz olan askerlerin çekiç sesleri kampta yüksek sesle yankılanmasın diye Sigru'nun büyücüleri sesi uzakta yankılanmayacak şekilde kontrol ettiler.

Hava akışını kontrol etmek için kamp boyunca büyülü formüller oluşturdular ve ek olarak bir canavarın yaklaştığını anında tespit edebilmeleri için algılama büyüsü uyguladılar. Bu arada Max, kuşatma silahlarında yüklü olan büyülü formülü Gnome Hall büyücüleriyle birlikte kontrol etti.

İstila savaşı birkaç gün içinde başlayacaktı. Büyülü aletlerini saplantılı derecesinde tekrar tekrar kontrol etti. Bunların kritik anlarda düzgün çalışmayabileceği korkusunu üzerinden atamıyordu.

“Yeter artık. Zaten iki kez kontrol ettin.”

Aşırılığına dayanamayan Annette sonunda isyan etti.

"Bu büyülü araç gayet iyi çalışıyor. O yüzden lütfen sakin ol.”

Max, Annette'in sinirini görmezden geldi ve formülü incelemeye devam etti. Yorgunluktan uzuvları kurşun kadar ağırlaşmıştı ama bir an için yerinde duramadı. Kalkana monte edilmiş alete büyülü enerji akıttı ve devrelerde arıza olup olmadığını dikkatlice inceledi. Sonra yakınlardan tanıdık bir ses duydu.

"Biraz konuşabilir miyiz?"

Max başını çevirince Ruth Serbel’in biraz ileride tek başına durduğunu gördü. Aleti bıraktı ve şaşkın bir yüzle onun yanına yürüdü.

"Bir problem mi var?"

"Hayır, seninle konuşmak istediğimde neden hep bir problem olduğunu düşünüyorsun?"

Ruth, asık suratla homurdandı. Max gözlerini kıstı.

“Çünkü... şimdiye kadar pek iyi haberler getirmedin.”

Ruth tiksinmiş bir yüzle ağzını açtı ve sanki enerjisini kaybetmiş gibi hemen omuzlarını düşürdü.

“Belki şimdi iyi bir haberdir. Al bunu.”

Kalın paltosundan bir şey çıkarıp ona uzandı. Max ona şüpheyle baktı. Elinde iyi işlenmiş mor bir mana taşı vardı.

"B-bu nedir?"

“Deniz yılanından çıkartılmış değerli bir mana taşı. Sana yüce bir kalple veriyorum, o yüzden çabuk kabul et.”

Max kocaman açılmış gözlerle ona baktı ve elini uzattı. Ruth gerçekten gönülsüzce onu eline bıraktı.

“Büyülü gücü emmeyi kolaylaştırır. Gücünüzün tükendiğini hissederseniz, hemen kullanın. Eskiden olduğu gibi pervasızca davranmayacağınızı düşünüyorum ama... o kadar dürtüsel hareket ediyorsunuz ki, umarım artık daha dikkatli olursunuz.”

Ona bakıp iç geçirdi ve taşı cebine koydu. 

“İlgin için teşekkür ederim. İyi kullanacağım.”

“Lütfen kendinize iyi bakın. Leydime bir şey olursa Lord Calypse buna dayanamaz. Lütfen bunu aklınızda bulundurun.”

“Bu kulağa... veda gibi geliyor.”

Max'in yüzünde şaşkın bir ifade vardı. Bu adamın kaçmayı düşünüp düşünmediğini merak ederek kocaman açılmış gözlerle ona baktı. Ruth kaşlarını çattı ve sanki onun ne düşündüğünü biliyormuş gibi gülümsedi.

"Doğru, bu bir veda. Yakında Lord Calypse ile birlikte müttefik kuvvetlerden ayrılacağım. Alben adlı büyücünün yerine Canavarlar Şehri’ne sızmaya karar verdim.”

Max'in gözleri beklenmedik kelimelerle daha da büyüdü.

"N-nasıl oldu bu?"

"Gönüllü oldum. Hiç istemedim ama... büyülü formülleri deşifre etme ve yeniden yapılandırma konusunda yetenekli bir büyücünün, Lord Calypse'in pervasız planını başarıya ulaştırmada daha çok yardımcı olacağını düşündüm. Ben olursam, canavarları kontrolden çıkarmak yerine o büyülü formülü kullanarak wyvernların davranışlarını bir dereceye kadar kontrol edebilirim.”

"B-bu çok saçma. Gerçekten... bunu yapabilir misin?”

İnanamayarak ona baktı. Ruth'un yeteneklerini gayet iyi biliyordu, ancak büyülü formül o kadar karmaşıktı ki Calto Serbel'in bile yapıyı anlaması uzun zaman almıştı. Ama Ruth önemsiz bir şeymiş gibi omuz silkti.

“Serbel klanından olanlara göre büyü gücüm çok yetersiz. Bu zayıflığın üstesinden gelmek için, az miktarda büyü ile maksimum etki elde edilebilmek adına büyülü formüllerin etkinliğini sınıra kadar artıracak araştırmalar yapıyorum. Karanlık büyücülerin büyülü formülü de benzer bir ilkeye sahip. Belki de Pamela Platosu'ndaki büyü gücünün konsantrasyonu düşük olduğu için bu şekilde gelişmişlerdir.”

Bir an düşünceli bir bakışla başını göğe kaldırdı, sonra tekrar ona döndü ve ekledi.

"Kontrolü tamamen sağlamayı garanti edemem ama en azından insanlara şehirden çıkmaları için zaman tanıyabilirim.”

Max ona farklı bir gözle baktı. Son zamanlarda onun içler acısı davranışlarına tanık olmuştu ancak o, Dünya Kulesi'nde dahi olarak tanınan bir büyücüydü. Biraz rahatlamış hissederek başını salladı.

“Eğer durum buysa… ben de biraz olsun rahatlayabilirim. Ama sen gerçekten iyi misin?”

“Hayır, iyi değilim.” dedi Ruth üzgün bir şekilde.

"Üzgünüm, bu konuda yapabileceğim pek bir şey yok. Amcanın senden yapmanı istediği bir şeyler var mı?”

Birden ifadesi temkinli bir hal aldı. Kafası karışmış görünen Max, Canavarlar Şehri’ni araştırmak için yola çıkmadan önce söylediklerini hatırlayınca kaskatı kesildi.

Callo Serbel'in ona gizlice verdiği talimat... kara büyücülerin arınma büyüsü hakkında inceledikleri malzemeleri, rahipler onları bulmadan önce derhal yok etmesiydi. Ruth, Kutsal Şövalyeler’in bayrağının dalgalandığı kışlaya bakarken sesini alçalttı.

“Şehir başarılı bir şekilde ele geçirilirse, Büyük Sığınak, Dünya Kulesi’nin karanlık büyücülerin büyüleriyle temasa geçmesini engellemeye çalışacaktır. Mümkünse daha büyük bir sorun haline gelmeden önce şehri turlamak ve tehlikeli maddelerden kurtulmak istiyorum. 

Max yutkundu.

“Peki… bunun için vaktin olacak mı?”

“Zor olacak. Yine de denemek zorundayım.”

İkisi de derin bir iç çekti. Yeni bir endişesi daha olduğunu hissetti. ‘Ruth Serbel bir kez bile iyi haberler getirmedi’. İçinde bu sözleri mırıldanırken, uzaktan Riftan'ın soğuk sesini duydu.

“Ruth Serbel! Hazırlanmak yerine ne yapıyorsun?”

“Tamam tamam. Geliyorum.”

Ruth ilgisizce cevap verdi ve ona yalvaran bir bakış attı.

"Her neyse, sizden içtenlikle rica ediyorum, lütfen pervasızca davranmayın. Gerçekten bunu tüm samimiyetimle istiyorum.”

“Git hadi.”

Max sinirlendi ve onu sırtından itti. İnleyen Ruth, Riftan'ın olduğu yere doğru yalpaladı. Riftan bir an ona baktı, sonra bir şövalye Talon'u getirince arkasını döndü.

Ekipmanlarını eyere yerleştirmesini izledi. Jeffrey, Elliot ve Luke adında bir şövalye onlara katılmıştı. Ruth'a da eyerli bir at getirildikten sonra hep birlikte atlarının üzerine oturdular.

O anda Riftan’a koşma ve bir çocuk gibi sarılma dürtüsünü bastırdı. Bu sefer, Riftan endişelerini en azından bir nebze olsun hafifletebilsin diye kararlı bir görüntü sergilemek istedi.

Kendini toparladı ve şövalyelerin arkasından yavaşça yürüdü. Hebaron'a bazı talimatlar veren Riftan ona dönünce gülümsemeye çalıştı.

“Lütfen dikkatli ol.”

Neyse ki sesi sakindi. Riftan sessizce onu izledi. Savaş atının üzerinde oturan figürü çok büyük ve korkutucu görünüyordu ama her zamankinden daha sakin ve dingindi. Bir süre sonra konuşabildi.

"Lütfen, şans seninle olsun."

Max gözyaşlarını sakladı ve aynı sözleri tekrarladı.

"Lütfen, şans seninle olsun.”

Atın başını çevirince Ruth, Elliot ve Jeffrey de onu takip etti. Ancak Max’in tüm dikkati Riftan'a çevrilmişti. Kısa bir süre sonra Talon'un mahmuzladı ve beş at hızla vadiden geçti. O uzaklaşırken Max uzun bir süre arkasından baktı.

Ertesi gün kar yağmaya başladı. Max çadırdan dışarı bakınca kuşatma kulelerinin yükseldiğini gördü. Toplam sekiz kuşatma kulesi inşa edilmişti ve kamp boyunca yüzlerce dev tatar yayı ve toplam kırk mancınık konuşlandırılmıştı. Gerçekten çok etkileyici bir sahneydi.

Her ülkenin komutanları ana kampta toplanarak izcilerin geri dönmesini beklerken, geniş boş arazinin bir tarafında alay eğitimi yapılıyordu.

Tüm kampı saran yoğun gerilimi hissedebiliyordu. Atmosfer, geçmişte Etilen Kalesi'nde şifacı olarak çalışırken hissettiğinden bile daha büyük bir gerilimle doluydu.

Yorumlar

  1. ya ben maxi ve ruth'un dostluğuna bayılıyorum... savaş başlamak üzere umarım heyecanlı bölümler okuruz

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. İkisinin paylaşımları çok tatlı cidden 🥺

      Sil
    2. Ama onlar bile Ruth'a destek olmuyor sanki. Ruth hep yalnız

      Sil
  2. SONUNDA birbirleriyle duzgun bir iletisim kurabildiler hasret kalmistik su sahnelere... Umarim Ruth'a da bir sey olmaz yoksa yazarin kapisina dayanir su hikayeyi duzgun yaz diye isyan cikaririm

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ruth'a bir şey olursa bırakıtım bu kitabı 🤯

      Sil
  3. Daha yeni kavusmuslarken tekrar bir veda yaşadılar ..

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Kardeş bir şeyden de memnun ol ya

      Sil
  4. Ellerine sağlık 🥰🥰

    YanıtlaSil
  5. Bu yorum yazar tarafından silindi.

    YanıtlaSil
  6. Her vedalaşan pervasızca davranmayın diyerek gidiyor

    YanıtlaSil
  7. Ayyy nasıl bir his ki sarılırsak ayrılamayacağız diye ikisi de gözleriyle sözleriyle sarıldı bu kez ve ikisi de birbirinin hislerini anladı

    YanıtlaSil
  8. “Ruth Serbel! Hazırlanmak yerine ne yapıyorsun?”
    Ruth’u Max ile görmeye dayanamıyor yine Riftan ashfjj

    YanıtlaSil
  9. ruth ölmeyecek de yine kayıplara karışacak gibi geliyor bana. sanki eskiden riftan'ın himayesine sığındığı gibi yine sığınabileceği biri bulursa gider diye düşünüyorum çünkü çok yoruldu. ama bu tabii kolay değil sancılı bir süreç olur. çünkü riftanı da maxiyi de çok seviyor özünde. aynı zamanda da çok sadık bi insan. ama artık bıktığını düşünüyorum. ruth karakteri artık mutlu olsun ve şövalyeler ve büyücüler onu aşağılamasın çok istiyorum ama imkansız gibi :( belki savaşta çok büyük bi fedakarlık gösterirse olabilir

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. ha bir de anatolun artık bir büyücüsü var maxi... ruthun gözü arkada asla kalmaz ama belki kule maxinin anatol büyücüsü olmasına izin vermez bilemiyorum. tahmin hepsi

      Sil
    2. İşleri rahatlayacak ama neden gitsin sevdiği insanlardan uzaklara, hayır Ruth gitme sana daha güzel gelecek günler yazacaktır bu yazar

      Sil
  10. Kimse ölmicek ölürse hikaye biter kim bilit riftansız kaç bölüm okuyacağız

    YanıtlaSil
  11. Ruth umursamaz gibi gözükse dahi, Maxi'nin zarar görmemesini isteyen bir dost. Taşı gönülsüzce vermesi, benim en sevdiğim krakeri sırf en yakın dostum diye arkadaşıma paketi uzatmama benziyor ahakdkdkd

    YanıtlaSil
  12. Ruth ölebilir bence sonuçta bu kadar savaş oluyor ve ne tesadüftür ki henüz sevdiğimiz biri ölmedi ki sevdiklerimizin ölmesi hikayeyi bizim için daha anlamlı yapar bu yüzden bence hikayenin gidişatı açısından birileri beyaz ışïğa gidecek

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Hayır hayır öyle bir şey yok, sus çağırma öyle kmtü düşünceleri. Ruth'a dayanamam. Sessiz düşünceli adamım o benim

      Sil
  13. Forumlarda yazar mutlu son sözü vermiş diyorlar ama yazar milletine güven olmaz :) Şöyle Max, Riftan, RDK hep bir araya gelsinler de mutlu mesut yeseler içseler de biraz sarhoş Maxi muhabbeti okusak ya

    YanıtlaSil
  14. Ya niye hepiniz ruthu öldürdünüz ölmüyo kimse sakin olun

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Allah razı olsun senden, şüphe tohumları ektiler içime. Dünden beri huzursuzca okumak dahi istemedim yeni bölümü. Gönül rahatlığıyla gideyim okuyayım

      Sil
  15. Kitap kaçıncı bölümde son verecek biliyor musunuz?

    YanıtlaSil
  16. Ruth birtanecik büyücüm seni çok seviyorum

    YanıtlaSil
  17. Umarım mutlu sonla biter zaten çoğunlukla acılı ve karnimiza ağrı giren bir suru bölüm okuduk, lütfen mese agaci bir yerimize girmesin amin

    YanıtlaSil
  18. Abi kimse ruth'u destekledigini, onu sevdigini rutha hissettirmiyor

    YanıtlaSil

Yorum Gönder