MEŞE AĞACININ ALTINDA 2. KİTAP - 89. Bölüm (UNDER THE OAK TREE)


Max göz kapaklarını sertçe ovuşturdu. Onun için harika bir şey yapmak istiyordu ama zamanı yoktu ve şartlar da pek iyi değildi.

Dünya Kulesi'nde yazdığı devasa mektup yığınını hatırladı. Hatta ona bir hatıra hediyesi yapmayı ve biraz zamanı olduğunda ona göndermeyi bile düşünmüştü. Yazmak için aylarca uyanık kaldığı ve gönderemediği mektuplarından birini hatırlayınca kendini kötü hissetti.

Ayağa fırladı ve endişeyle kışlanın içinde volta atmaya başladı. Eğer işler şimdi olduğu gibi devam ederse, onunla yeniden bir ilişki kuramaması ve sonsuza kadar yabancı gibi kalmaları mümkündü. Savaş bitip Anatol’a döndüklerinde ikisi arasındaki ilişkinin eskisi gibi olacağı şüpheliydi. ‘Hayır, Anatol'a sağ salim dönebilecek miyiz ki?’

Aniden boğucu bir korkunun içinde arttığını hissetti. Bu halde böyle tehlikeli bir yere gitmesine izin veremezdi. Riftan'ı görmeli ve ona bir şeyler söylemeliydi. Düşüncelerini düzene sokmaya vakit bulamadan, paltosunu etrafına sıkıca sardı ve çadırdan çıktı.

Girişten geçerken, yüzüne korkunç derecede şiddetli bir rüzgar çarptı. Bir süre rüzgarın dinmesini bekledikten sonra yavaşça yürüdü.

Kuzey gecesi güneydekinden binlerce kat daha soğuk ve daha karanlık görünüyordu. Gökyüzünde tek bir yıldız yoktu ve rüzgar sürekli her yönden esiyordu.

Her nefes verdiğinde ağzından dumanlar çıkıyordu. Etrafına bakındı. Nöbet tutan şövalyelerden bazıları kampın etrafında oturuyor, bazıları ise ısınmak için mangalları taşıyordu. Yaktıkları ışıklara güvenerek çevresine bakınırken çok geçmeden Remdragon Şövalyeleri'nin sancağını gördü.

Tam oraya doğru gidecekken biri onu omzundan tuttu. Max gergin bir şekilde arkasını döndü ve sonra başının üstünde özür dileyen bir ses duydu.

"Özür dilerim sizi şaşırttım.”

Yurixion'un sesiydi. Max rahatladı.

“H-hayır. Karanlıktan dolayı seni tanıyamadım.”

“Kışladan çıktığınızı gördüm ve buraya olabildiğince hızlı koştum... Etrafın bu kadar karanlık olduğunu fark etmemiştim.”

Yurixion, onu rahatlatmak için ışığın kendisine ulaşabileceği yere doğru birkaç adım attı. Max karanlıkta beliren tanıdık yüze gülümsedi.

“Bugün de nöbette misin?”

“Hayır, sadece arka tarafı kontrol etmeye gidiyordum. Leydim nereye gidiyorsa ona eşlik edeceğim.”

"Ş-şey, benimle oraya gelmene gerek yok...”

Utanmış bir yüzle ellerini reddedercesine sallayınca, Yurixion’un yüz ifadesi sertleşti.

"Yalnız gidemezsiniz. Kışlada garip adamlar olabilir.”

Max gözlerini devirdi. Diğer kamplardaki askerleri tanımıyordu ama Livadon ve Whedon'dan gelen askerler ona karşı utanç verici derecede kibar ve özenliydi. Yine de tartışmak istemediği için başını salladı.

“Sadece biraz Riftan ile görüşmek istiyorum.” 

“Lord Calypse Kutsal Şövalyelerin karargahına gitti.”

Yurixion onun gittiği yönün tersini işaret etti. Max'in kafası karışmıştı.

"Strateji toplantıları... bitmemiş miydi?"

"Görünüşe göre ayrı ayrı tartışacakları bir şeyleri var. Ayrıca Dünya Kulesi'nden bazı büyücülerin onlara eşlik ettiğini gördüm. Muhtemelen Canavarlar Şehri’ne sızma planını hazırlıyorlardır.”

Belki de toplantıya katılamamış olması onu rahatsız ettiğinden hafifçe kaşları çatılmıştı. Yurixion, Canavarlar Şehri’ne Riftan ile birlikte sızmak istemiş ancak onun tarafından acımasızca reddedilmişti. Başını sertçe kaşırken, ona döndü ve konuştu.

"Size Sir Leon'un karargahına kadar eşlik edeyim mi?"

Max bir an tereddüt etti, sonra başını salladı. Şu anda gerçekten Riftan'la konuşmak istiyordu ama önemli bir toplantıyı bozmak istemiyordu. Büyücüler tarafından kullanılan kışlaya geri döndü.

Aslında ona ne söylemek istediğinden bile emin değildi. Dünya Kulesi'ndeyken, ona söyleyebilmeyi dilediği o kadar çok şey vardı ki. Ama şimdi hiçbir fikri yoktu. Ondan kuledeyken olduğundan daha uzakta hissediyordu.

Üzgün ve bitkin bir şekilde battaniyesine sarınmış yatıyordu. Soğuk ve zorlu yürüyüş nedeniyle enerjisi bitmesine rağmen uyuyamadı. Aptal gibi inlememek için yüzünü battaniyeye gömdü.

Gecenin büyük bir kısmını bu şekilde geçirdi. Sadece bir iki saatliğine gözlerini kapatabilmişti. Sonra kalktı, yüzünü nemli bir havluyla nazikçe sildi, saçını taradı, üzerine tam oturan paltosunu giydi ve eşyalarını topladı. Dışarı çıkınca, şafağın doğudan yükseldiğini gördü.

Gümüş rengi kar alanına yorgun bir yüzle bakan Max, Rem'le ilgilenmek için geçici ahıra yürüdü. Askerler çoktan kışlayı temizleyip tüm ekipmanları toplamaya başlamışlardı.

Meşgul askerlerin arasından hızla geçti ve Rem'in bağlı olduğu yere yaklaştı. Onu beslemek için atını almak üzereyken, ahırda aniden büyük bir gölgenin belirdiğini gördü.

Başını çevirince, koyu mavi cüppesinin üzerine gri zırh kuşanmış olan Riftan'ın görüntüsü görüşünü doldurdu. Max, onun heybetli görünümüne titreyen gözlerle baktı.

Aniden, ejderhayı yenip savaştan döndüğünde tekrar karşılaştıkları anı hatırladı. ‘O zamanlar ona bu şekilde bakmayı hayal bile edemezdim.’

"Dün beni aradığını duydum." dedi yanına doğru yürürken.

Max, söyleyecek bir şey bulmak için umutsuzca çabaladıktan sonra ağzından ancak birkaç kelime çıkabildi.

“Dünkü… davranışlarım çok düşüncesizceydi. Özür dilerim. Sadece ben...”

"Özür dileme." Sözlerini sert bir şekilde kesti.

Max onun yüz ifadesini ihtiyatla izledi. Neyse ki, öfke belirtisi yoktu. Riftan gergin bir şekilde başını kaşıdı.

"Öyle söylemek istemedim. Ben... sana gerçekten kırgın değilim.”

Dudağını ısırdı. Sonra sertçe ekledi.

"Hayır, belki de kırgınım. Aslında emin değilim. Ama bir şeyi biliyorum. Oraya gitmek, sahip olduğun en iyi seçenekti. O zaman benim... kafam çok karışıktı.”

“Bu… ne anlama geliyor?” Max ona şaşkın şaşkın baktı.

Riftan acı acı gülümsedi.

"Üç yıl önce seni bir an olsun gözümün önünden ayırmıyordum. Hareketlerimden boğulduğunun farkındaydım, ama kendimi kontrol edemiyordum. Kendimi tutmaya çalıştım ama seni bir an bile görememeye dayanamazdım.”

Riftan elini kaldırdı ve dudaklarına dokundu. Sakince konuşmaya devam etti.

"Sana da pek yardımcı olmadım. Bu son üç yılda düşünüp akıl yürüterek fark ettiğim bir gerçek. O zamanlar o durumu yaşamamış olsak bile, paranoyak tavrım seni boğacaktı. Bu sonuca vardıktan sonra, gitmenin akıllıca bir karar olduğunu kabul etmek zorunda kaldım.”

Max’in şaşkınlıkla ağzı açık kaldı. Bakışlarını yere çevirdi ve kendini konuşmaya zorlarken ağzından yumuşak bir ses çıktı.

“İroni yapmıyorum, samimiyim. Yani... dün söylediklerimi unut.”

Sonra arkasını döndü ve ahırdan çıkmaya çalıştı. Geri çekildiğini gördüğünde, tüm vücudunu bir ürperti kapladı. ‘Neden şimdi bana bunu söylüyor? Sanki son kezmiş gibi...’

Anlamadan kaskatı kesilmiş olan Max, yüzünü buruşturdu ve peşinden gitti. Sonra onu kolundan tutarak, coşkulu bir sesle bağırdı.

"N-nasıl böyle saçma bir düşünceye sahip olabilirsin?”

Riftan şaşırmış bir ifadeyle ona baktı. Dudakları titrerken sesi çatlamadan konuşmaya çalıştı.

"Ben, ben sadece... kafanı bu kadar karıştırdığımı bilmek kalbimi çok acıtıyor. Sana böyle hissettirmekten nefret ediyorum! Ben... sana inanmış olsaydım... o zamanlar... biraz daha güçlü olsaydım... bu kadar acı çekmezdin...”

Aniden, gözyaşları akmaya başladı ve konuşmayı bırakmak zorunda kaldı. Burnunun ucuna kadar keskin bir acı hissetti, pelerininin kenarını kavradı ve başını eğdi.

"B-ben, senin için değişmek istedim. Senin s-sayende değişebildim. Kendimden çok nefret ediyordum ama kendimi olduğum gibi sevebildim. Çünkü Riftan beni bu halimle takdir ediyordu. Çünkü sen oradaydın, ben...”

Duyguları yükseldikçe sesindeki titreme daha da yoğunlaştı. Max kızardı. Artık kekemelikten utanmıyordu ama şu anda kusurundan müthiş nefret ediyordu. Duygularını daha net ifade etmek istiyordu.

Ağlamaklı gözlerle ona baktı. Riftan sersemlemişti. ‘Gerçekten nasıl hissettiğim hakkında hiçbir şey bilmiyor musun?’ Max gözyaşlarını kollarıyla sildi, sonra çantasını karıştırdı ve kötü yapılmış kılıç süsünü çıkardı.

Yüzü utançtan kızardı ama bu noktada utanmanın ne anlamı vardı ki? Süsü kemerine bağladı ve burnunu çekerken konuştu.

"G-geri döndüğünde sana daha iyisini yapacağım. S-sana dünyanın en güzel kılıç süsünü yapmak için… p-pratik yapacağım. Bu eskirse... sana yenisini yaparım. Ve eğer bir daha eskirse b-ben başka bir tane daha yaparım... ve eğer tekrar eskirse...”

Konuşmaya daha fazla devam edemedi. Riftan onu yakaladı ve kışlanın arkasına sürükledi. Max nefesini tuttu. Riftan onu bir kayanın arkasına itti ve şiddetle öpmeye başladı. Gözyaşları dudaklarına süzüldü.

Riftan güçlü elini onun başının etrafına sardı. Buz gibi bir duvar ve çelik bir gövde arasına hapsolmuş, acınası bir şekilde titriyordu. Sonra alevler donmuş vücuduna yayıldı. Riftan uzun bir iç çekti ve delici bir sesle konuştu.

“Bana yemin et.” Kendini konuşmaya zorlar gibi fısıldadı. “Bana burada ve şimdi, asla pervasız bir şey yapmayacağına ve her koşulda güvenliğini ön planda tutacağına yemin et.”

Max ağlayarak başını salladı. Dudaklarını ısırdı.

“Söyle. Hayatını asla tehlikeye atmayacağına dair bana yemin et.” 

"Y-yemin ederim."

Dudakları dudaklarında biraz ağladı. Riftan vücudunu ezmek ister gibi ona sıkıca sarıldı. Max de tüm gücüyle ona sarıldı.

Yorumlar

  1. Ağağağğağağağğağağağğağa çığlık atıyorum ağağğağağağağğağa sonundaaaaaaaaaaaaaaaaa

    YanıtlaSil
  2. Ağağağağğağağğağağağğağağa daha çok çığlık

    YanıtlaSil
  3. Bidaha okufum bidaha çığlık

    YanıtlaSil
  4. nihayett istediğimiz kareler

    YanıtlaSil
  5. Ya tam da böyle yerde biter mi bir bölümcük daha okusaydık heyecan kursağımızda kaldı lütfen bir bölüm daha 🙏🏻

    YanıtlaSil
  6. Yrni bölüm nolur

    YanıtlaSil
  7. Ellerine sağlık 🥰

    YanıtlaSil
  8. Bu bölüm duygu doluydu, ne kadar incinme ve mesafe olsa da asla birbirlerinden kopamazlar...

    YanıtlaSil
  9. ŞÜKÜR ŞÜKÜR

    YanıtlaSil
  10. Birazcik daha okusaydikk yetmedi

    YanıtlaSil
  11. Haftalardir beklenen konusma 😊😊

    YanıtlaSil
  12. Ahh be içim bi tuhaf oldu keşke hep bu şekilde birbirlerine sevgilerini hissettirebilseler ikisi de o kadar korkuyorki birbirlerini kaybetmekten kırgınlıklarını dile getirince bile pişman oluyorlar canlarım be

    YanıtlaSil
  13. Yrni bölüm nolur istek değil ihtiyaç

    YanıtlaSil
  14. şükür yaa oh be

    YanıtlaSil
  15. Ellerine sağlık çevirmenciğim

    YanıtlaSil
  16. Ben şuraya kalbimi bıraktım ❤️

    YanıtlaSil
  17. Çok şükür

    YanıtlaSil
  18. Duygulandım okurken 😭 nihayet bir iç döküş. Çok teşekkürler çevirmen

    YanıtlaSil
  19. Riftan bu sefer zarar görecekmiş gibi hissediyorum

    YanıtlaSil
  20. Sonunda ya sonunda şükürler olsun çok teşekkürler çeviri için elleriniz dert görmesin

    YanıtlaSil
  21. Riftan da Max’ın onu aradığını duyunca uyuyamamıştır kesin zaten uyumuyor gibi bişey sabaha kadar çadırının önünde beklemiş olabilir 💔

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Yürekler parçalandı 💔Riftan şimdi bu öpücükle, duygu yoğunluğuyla ve yeni kılıç süsüyle canavarlar şehrini yıkar gelir gibi geliyor hadi bakalım ❤️‍🔥

      Sil
  22. Bugün de Maxi için yakıyoruz. Riftan için de yakıyoruz gerçi... Aslında yeni bölüm bekleyen okuyucular için yaksak daha mantıklı olur, biz de onlar kadar sefiliz şu an 🚬

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Hahahahaah gerçekten de öyle 😃

      Sil
  23. Admin eline emeğine sağlık

    YanıtlaSil
  24. Ağzım açık okudum. Sonunda be sonunda.......

    YanıtlaSil
  25. Riftanım artık yüksek perdeden bir ilanı aşkı hak ediyor. Maxi kemer süsü yapacağına tut şu adamı, seviyorum uleeeeennnnn deeeee artıkkkk

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Evet yaaa ama bu kez susmadı bir önceki bölümdeki gibi şoka girip sus pus kalmadı tuttu sen ne saçmalıyorsun dedi bu da bir adım ashjgjk

      Sil
  26. Of sonunda gerçekten kalbim rahatladı az da olsa

    YanıtlaSil
  27. Sonunda gerginlik biraz bitti 😊

    YanıtlaSil
  28. Sonunda ya ayrıca bölüm için teşekkürler

    YanıtlaSil
  29. Yazar ağzımıza bir parmak bal çaldı. Önümüzdeki bölümler boyunca görüp görebileceğimiz tek iyi sahne olacak sanırım.

    YanıtlaSil
  30. Ay çooookk güzeldi, sonunda 🥲💜💜💜💜💜💜💜💜💜💜💜 teşekkürler çeviri için. Elinize sağlık.

    YanıtlaSil
  31. İçine bir öküz oturdu, ama bu sizi savaşta ayık tutar benim de okuma hevesimi artırır

    YanıtlaSil
  32. 1 ay kavuşmalarini bekleriz artik 🙃tesekkurler ceviri icin

    YanıtlaSil
  33. Yoğun bir gün geçirdim ve uyumadan uot yeni bölümü okuyayım dedim. Şuan salya sümük ağlıyorum. O süsü takarken söyledikleri Maxi'nin beni ağlattı. 3. Defa okuyayım bölümü şimdi. Çeviri için çok teşekkürler bu arada. Harikasınız!

    YanıtlaSil
  34. ağlayarak öpüşmeleri peki 😭

    YanıtlaSil
  35. allahım çok şükür bismilah ✨

    YanıtlaSil
  36. Ben niye maxın yine pervasızca bir şey yapıp yeminini bozacağını ve yine tartışacağız düşünüyorum

    YanıtlaSil
  37. Riftan tekrar arkasını dönüp gittiğinde max bir an donup kaldığı zaman bu seferine katlanamam artık yeter dedim içime bit kasvet çöktü neyseki konuştular allahıma bin şükür ♡♡♡

    YanıtlaSil
  38. AAAAAAA SONUNDA WSKGCSOUOWUUGDOUGWOUD BÖLÜM MÜKEMMELDI, Keşke ona güvenerek ve kendisini birakacagini söylese bile bırakmayacağından emin hissederek gittigini de deseydi ama offf aşırı yakıcı bi bölüm olmus*-*

    YanıtlaSil

Yorum Gönder