MEŞE AĞACININ ALTINDA 2. KİTAP - 88. Bölüm (UNDER THE OAK TREE)


Tamamen şok oldu. Ona kılıç süsü vereli neredeyse dört yıl olmuştu. Max, boğazında bir yumru hissederek titrek bir sesle mırıldandı.

"Ben... hala sende olduğunu bilmiyordum."

Riftan deri keseyi sıktı. Sonra yere baktı ve savunmaya geçti.

"Yanımda taşımaya alıştım.” Sanki bunun saçma bir bahane olduğunu düşünüyormuş gibi yanakları daha da kızardı. Riftan bir lanet mırıldandı ve daha hızlı yürüdü. Max refleks olarak pelerininin eteğini tuttu.

"A-ama... onu bulamayınca hemen aramaya geldin."

Sözleri karşısında yüzünü hafifçe çarpıttı. Riftan cevap vermedi ve uzun adımlarla daha hızlı yürümeye başladı. Max dudağını ısırarak onunla yürüdü.

'Neden bu kadar bariz bir şeyi saklamaya çalışıyor anlamıyorum. Neden böyle bir şeye tutunsun ki? İkimizin arasına duvar örmek için neden bu kadar uğraştığını anlamıyorum.'

Duygularını takıntılı bir şekilde saklamaya çalıştığını görmek onu çok heyecanlandırdı. Diktiği duvarı yıkmak ve eski Riftan'ı geri almak istiyordu. Artık onunla ters düşmek istemiyordu.

Bastırdığı tüm duyguları aynı anda yüzeye çıkan Max, pelerinini sertçe çekti.

"Bunca zamandır onu yanında taşıyordun, değil mi? T-tamamen dağılmış olmasına rağmen atmadın... şimdiye kadar yanında taşıyordun.”

"Benden ne duymak istiyorsun?" Durdu ve ona düşmanca gözlerle baktı. “Neyi kontrol etmek istiyorsun? Sana zaten her şeyi gösterdim. Hala yeterli değil mi?”

Onun agresif ses tonu karşısında irkilen Max bir adım geri attı. Riftan kontrolünü kaybetmişti ve artık kendini tutamıyormuş gibi ona anlatmaya başladı.

"Adadan ayrıldığını duyar duymaz her şeyi bırakıp seni takip ettim. Seni umursamıyormuş gibi davrandım ama her zaman umursuyorum. Bunu sen de çok iyi biliyorsun. Ayrıca zarar görmenden korktuğumu söyledim, delice endişelendim. Bu yeterli değil mi?”

Riftan'ın siyah gözleri acı ve utançla karardı. Elindeki küçük deri keseye baktı. Dudakları kendi kendisiyle alay eder gibi kıvrıldı.

"Peki yanımda taşıyorsam ne olmuş? Bunun neresi harika...? Bana verdiğini bile hatırlamadın, değil mi?”

İnkar etmeye çalışacakken, süsü hemen tanıyamadığını hatırladı ve ağzını kapattı. Riftan deri keseyi sıktı.

“Bu hep böyleydi...”

Konuşmayı kesti, sıkılı eline baktı ve keseyi atmak için kolunu kaldırdı. Ancak kolu havada durdu ve hareket etmedi.

Bir süre kar alanına baktı. Sonunda atamadı ve kolu yavaşça yere düştü. Ona dönüp baktığında, Riftan’ın gözlerinde savunmasız küçük bir çocuğun bakışları vardı.

Max gözlerinin sulandığını hissetti. Belki de o yanını soğuk yüzünün arkasına saklıyordu.

"Sana hep sormak istediğim bir şey var." dedi aniden. “Üç yıl önce... sana seni beklemeyeceğimi söylediğimde...”

Riftan bir an duraksadı, sanki şiddetli duygularını bastırmaya çalışıyor gibiydi. Döndü ve arabaları dolduran askerleri izledi. Max bir an konuşmayı bitirmeden dönebileceğini düşündü.

"İçini" göstermekten çok korkardı ve zamanı geldiğinde her zaman önce Riftan kaçardı. Ancak bu konuşmanın kaçınılmaz olması, devam etme kararı almasına neden oldu. Riftan başını ona çevirdi ve titreyen bir sesle konuştu.

"O zamanlar... dürüst olmadığımı biliyor muydun?"

Max'in dudakları titredi. Ama o cevap veremeden önce Riftan sert bir şekilde konuşmaya devam etti.

“Seni beklemeyeceğimi… ve senden vazgeçeceğimi söylesem de arkanı dönüp odadan çıktın. Merak ediyorum. Söylediklerimde ciddi olmadığımı bilerek mi yaptın, yoksa doğru olduğunu düşünerek mi yaptın...”

Max ona kederli gözlerle bakarken, kar rüzgarla dans ederek yağmaya başladı. Doğru kelimeleri bulamıyordu. Ağır bir sessizliğin aktığı bir süre sonra, Riftan acı acı mırıldandı.

"Kim daha mutsuz bilmiyorum."

Rüzgar gitgide şiddetleniyordu. Şimdi durumdan kaçmak isteyen kişi kendisiydi. O günün anıları onları geçmişe götürmüş gibiydi. Ancak bu sefer geçmişe dönen o değil, Riftan'dı.

Sıraya dizilmiş bekleyen şövalyelere doğru yavaşça yürürken, Max kafası karışmış gibi arkasından baktı. Rem onu başıyla dürttüğünde başını zar zor çevirdi. Biraz uzakta, arka destek grubundaki büyücüler, olup bitenlere meraklı bakışlar attılar. Onlara doğru topal bir adım attı.

Bir süre sonra yürüyüş başladı. Atı yönettiği süre boyunca Max, ona söylediklerini düşündü. Riftan neden ayrılmak zorunda olduğunu anlamıştı, ayrıca seçiminin doğru olduğunu da biliyordu.

Ancak, onun gitmiş olması bile onu çok incitmişti. Tekrar bir araya geldikleri koşullar da kopan ilişkilerini yeniden kurmaya hiç yardımcı olmamıştı.

Max, şövalyeler arasında tekrar tekrar ortaya çıkan ve zaman zaman ortadan kaybolan Riftan'a baktı.

‘Belki de daha fazla çatışmayı önlemek için onunla konuşmayı bırakmam büyük bir hataydı. İlerlemek için pes etmeden onu ikna etmeliydim. Ya da en azından kendisinin farkına varmasını sağlamalıydım. Ancak ikimiz de konuşmayı bıraktık, belki de bir daha konuşma şansımız olmaz.’ 

Bunları düşündüğünde, korkusunu kontrol edemedi.

Gelecekte hep Riftan'la birlikte olacağını varsaydığını fark etti. Şimdi olmasa bile, başka bir zaman yan yana olacaklardı. Bu yüzden onu hep ertelemişti.

Ancak o zaman sorduğu sorunun cevabını bulabildi. Kalbinin derinliklerinde onu asla kaybetmeyeceğinden emindi. Ne kadar zaman geçmiş olursa olsun, her şeyin düzeleceğine inanmamış olsaydı, buradan gidemezdi. (Ç.N: Keşke bu cevabı Riftan da bilebilseee!!! Canımdan bezdim ya yeter artık!)

Riftan, bu inanca sahip olması için ona yeterince sevgi vermişti. Ama o bunu yapamamıştı. Tek yaptığı şey, hayatı boyunca yaşamadığı aşkın sarhoşluğu içinde onu her yerde kovalamaktı ve bunu yaparken Riftan'a herhangi bir güvence verememişti.

Sakladığı önemsiz hediyeyi hatırlayınca kalbi sızladı.

“Durun! Burada dinleneceğiz!”

Kendi düşünceleriyle meşgul olan Max, komutanın sesiyle zar zor kendine geldi. Ordu sarp dağ vadilerini geçince, atları orada dinlendirip öğle yemeği yediler. Önlerindeki savaşa hazırlanmak için askerler öncekinden daha fazla yemek yedi.

Max yiyecekleri mekanik olarak ağzına tıkarken, gidecekleri yere varmalarına sadece birkaç gün kaldığını hatırladı. İki gün içinde birlikler hedeflerine varacak ve Riftan Canavarlar Şehri’ne sızmak için ayrılacaktı. Aralarındaki o acı konuşma son olabilirdi. Bunu düşündüğünde, korkudan boğulacakmış gibi hissetti.

Belki de Riftan sürekli bu duygularla savaşıyordu. Max bir kayanın arkasına çömeldi, yanan ateşlerin ışıklarına baktı ve yanındaki eyeri çekti. Ardından eyerde asılı duran çantasını karıştırmaya başladı.

Deri çantada karışık şifalı otlar, tıbbi mutfak eşyaları, mana taşları, acil yiyecekler, yedek kıyafet, çorap ve iç çamaşırı vardı. Bir süre aradıktan sonra neredeyse hiç kullanmadığı temiz bir mendil bulabildi. 

‘Biraz küçük olsa da, buradan koparıp dikkatlice örersem dekoratif bir ip haline getirebileceğimi düşünüyorum. Ama doğaçlama bir şeyden memnun olacağını sanmıyorum.’

Mendili aldı ve kızardı. Ona bu kadar özensiz bir eşya vermek istemedi. Bir dahaki sefere Riftan'a bir hediye verdiğinde, onu çok dikkatli bir şekilde hazırlamaya karar verdi.

Ama o parçalanmış iple tehlikeli bir yere gideceğini düşüncesine dayanamadı. Kılıcın süsü maceracının hayatını koruyan bir eşyaydı. Riftan'ın üzerinde kan olan kirli, yıpranmış bir ip takıyor olmasından hoşlanmadı.

Batıl inanç korkusuyla sarsılan Max, bir hançerle lacivert mendili yırtmaya başladı. Ateşin önünde oturmuş bira içen Annette ona şaşkın gözlerle baktı. 

“Ne yapıyorsun?”

Max kızardı ve mendili kıyafetlerinin altına sakladı. Ama oyalanacak vakti yoktu. Yaptığı işe geri dönerken, sessizce ona itiraf etti.

"K-kocama gitmeden önce vermek için… bir süs yapıyorum."

“Süs mü?” Kaşlarını çatarak ona bakınca Max başını salladı.

“Onlardan mı? Hepsi kemerinde bir tane taşıyor.”

Annette başını kaldırdı ve şövalyelerin olduğu yöne baktı. Ve bazı şövalyelerin kılıçlarına bağlı uzun ipleri görünce "aha" diyerek küçük bir iç çekti.

"Çok sadıksın. Bu inatçı adamın nesini bu kadar seviyorsun?”

"Ö-böyle değil." diye yanıtladı hemen ve ciddiyetle çalışmaya devam etti.

Kumaşı uzun şeritler halinde yırtmak basitti, kolay olmayan şey onları düğümleyerek karmaşık bir şekle sokmaktı. Annette, Max'i izlerken elini çantasına attı ve bir şey çıkardı.

“Yalnızca bir renk kullanırsan çok basit gözükür. Bu şeritlerden bazılarını ortasına koy ve iç içe geçir.”

Sargı olarak kullanmak için getirdiği beyaz keten bir bezdi. Zanaatkarının estetik anlayışı bu manzaraya dayanamıyor gibiydi ama Max minnetle onun tavsiyesine uydu ve süsün ortasına iki şerit beyaz kumaş yerleştirdi.

Birkaç dakika sonra süsün kalınlığı tekdüzelikten çıkmıştı ama çok belirgin düzensiz noktaları vardı ve uzunluğu sadece avuç içi kadardı. Üzüntüyle omuzlarını silkti. 

“Bu korkunç.”

"Çok tatlı, neden öyle diyorsun?"

Farkında olmadan yaptığı süsü gören Annette, kıkırdayarak konuştu.

"Onlar Remdragon Şövalyeleri’nin renkleri. Size oldukça uygun.”

Onun sözleriyle rahatlayan Max, kumaşı örmeye devam etti. Süsü yarılamışken, Hebaron'un önden gelen gür sesi duyuldu.

“Mola bitti! Herkes ateşleri söndürsün ve izleri yok etsin!

Yaptığı süsü çantasına koydu ve hızla ateşi söndürdü. Sonra arta kalan yakacak odunu bir çuvala koyup vagona yerleştirdi. Yakacak odunları mümkün olduğu kadar korumak zorundaydılar, bu yüzden küçük odun parçalarını bile almak için her zaman ateşi karıştırdılar.

Tüm hazırlıklar bitince askerler tek sıra halinde ilerlemeye başladılar. Max at sırtındayken, bulduğu her fırsatta kumaş şeritleri örmeye çalıştı ama at sürerken onları bağlamak kolay olmadı.

Hava o kadar soğuktu ki parmakları sertleşiyor ve düğümler daha da dengesizleşiyordu. Sonuç olarak kısa sürede pes etti ve safları takip etmeye odaklandı.

Gece olunca askerler bir kaya duvarın arkasında kamp kurmaya başladılar.

Çabucak yemeğini yedi ve işin geri kalanını bitirmek için çadıra gitti. Aceleyle yaptığı süsleme utanç vericiydi. Bitmiş ipe sinirli gözlerle baktı, sonra gergin bir şekilde çantasına tıktı.

Muhtemelen ona verirse, Riftan memnuniyetle kabul ederdi. Bunu yapmasından nefret ediyordu. Sadece onun bu korkunç şeyi takdir ettiğini hayal etmek bile, kalbinin öfkeyle kaynamasına neden oldu. Kendine kızdı ve diğer tüm her şeye kızdı.

Yorumlar

  1. Ha şöyle konuşun azcık ha şöyle

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. O kadar konuşsunlar istedik bu sefer de riftan konuştu max sustu . Sende konuş be kızım sende söyle bir şeyler

      Sil
    2. Gerçekten ya biri konuşur biri susar biri susar biri konuşur monologtan ileriye gittiğimiz günleri de görürüz inşallah

      Sil
  2. bu bölüm o kadar üzdü ki beni :( eline sağlık özge

    YanıtlaSil
  3. Riftan kuzum sen niye bu kadar aşıksın anlamıyorum. Maxi neden aşık biliyorum. Keşke riftan pov devam etse

    YanıtlaSil
  4. Ay kıyamam riftana kendisinden kolayca vazgeçtiğini düşünüyor yaa keşke diğer bölümüde okusaydık. Tüm bu olanlar konuşmamaktan söyle seviyommm de gitsin 🤭

    YanıtlaSil
  5. Ah be yavrum, sonunda kabul ettin, sen Riftan kadar gösteremedin sebeplerin olsa da Riftan eksik kaldı. Ve her zaman kalan daha çok zorlanır

    YanıtlaSil
  6. Bu bölüm çok hüzünlüydü😥. Riftan için çok üzüldüm. Maxi’nin kendi yapmadıklarını farketmesi de bir aşamadır…

    YanıtlaSil
  7. Hele şükür anlayabildin max yani okuyuculara da helal olsun taş olsa parçalanır umufak olurdu.

    YanıtlaSil
  8. Saçindan bir tutam verse keske riftan saçlarina çok düskün 😍

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Harika bi hediye olurdu, onuda orerdi riftan yağ gibi erirdi

      Sil
    2. Yaa keske aralara karıstırsaydı çok romantik

      Sil
    3. Saç vermesi gerektiğini bne de düşünüyorum. Adam kızın saçına takık, eminim çok mutlu olurdu. Kendi Bi tutam kesip nasıl almamış yanına bunca zaman hayret.

      Sil
  9. Riftan'ı şimdi tam olarak anladım. Bu bölüm beni çok üzdü nedense.

    YanıtlaSil
  10. Bu bölüm ve bir sonraki bölüm beni o kadar duygulandırıyor ki. Riftanı alıp sarılıp sarmalayasım geliyor. Bir önceki bölümde yorumlarda yazmıştım. Spoiler olabilir devamını dikkatli okuyun. Riftans povda görüyorsunuz Riftan hunharca Maxe aşık. Sahip olduğu tek mutlu çocukluk anısı, yaşama tutunduğu tek anısı Maxiye ait. Riftan Maxi’yi hep sevdi. Yıllar sonra ilk kez gördüğünde Maxi ona ürkerek baktığında bile, Riftan ondan vazgeçecek kadar üzüldüğünde bile Riftan vazgeçmedi ve sevdi. Maxi Riftan’ı evlendikten sonra tanıdı. Riftan ne pahasına olursa olsun Maxiye tutunduğu için Maxi Riftanı tanıyabildi. Riftan kötü olsaydı, bu kadar ilgili olmasaydı yine de Maxi Riftan’ı sever miydi? Bu yüzden Riftan’ın kırgınlığı bana çok doğal ve hüzünlü geliyor. Maxi de bu bölüm aslında alan tarafta olduğunu anladı. O odadan bu şekilde çıkmayabilirdi. Kararı doğruydu yönettiği süreç hatalıydı. Yıllar sonra ilk kez gördüğünde bile verdiği tepkiler, ateş başında nornuideki güzel günlerini anlatması. Riftancığım üzümlü kekim ne çekti. Bir de çevirmenciğim kim daha mutsuz kısmı sanki hangisi daha mutsuz bilmiyorum gibi değil mi. Riftan diyor ki beni ciddi olmadığımı bilerek bırakman mı yoksa ciddi olduğumu bilerek bırakman mı hangisi daha mutsuz ediyor bilmiyorum ben bu şekilde algılamıştım korece çevirisinde. O kısım gerçekten kim daha mutsuz muymuş. -iko

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Güzel yorum olmuş

      Sil
    2. Ben de dediğin gibi yorumlamıştım o kısmı hangisi daha acıtıyor karar veremiyorum gibi

      Sil
    3. Yorumu sevdim

      Sil
  11. Tamam hadi sevişin konuşun anlaşın yeto ben de kendi hayatıma föbeyim resmen bunların evreninde yaşıyotum kafayı yedim

    YanıtlaSil
  12. Riftan'a ağladım bu bölüm. Bir kaç bölüm önce öküz diye saydırmıştım ama aslında verdiği sevgi kadarını alamadığı için kırgınlığından böyle davranıyormuş... Artık seni çok iyi anlıyorum Riftan gerçekten. Ve Maxi de SONUNDA HERHANGİ BİR SEVGİ BELİRTİSİ GÖSTERMEDİĞİNİ KABULLENDİ ÇOK ŞÜKÜR. Neyse lütfen şu hediyeyi adamcağıza ver de mutlu olsun yeter

    YanıtlaSil
  13. Çevirmen kuzum nolur yarin 2 bölüm at. Uzun zamandir ilk defa çok duygulandigim bir bölümdü

    YanıtlaSil
  14. Riftanin "-Bu hep böyleydi." Dediği yerde yüreğim parçalandı ...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bide gaza gelip keseyi atacak olup atamaması 💔

      Sil
  15. Abi Riftan ilişkilerinde tam ben ya

    YanıtlaSil
  16. Ciğerimizi yaktin riftan bu nasil konuşmaydi.

    YanıtlaSil
  17. 3 yıl önce ayrılmalarının yansıttığı duygu resmen ‘ölüm gibi bir şey oldu ama kimse ölmedi’

    YanıtlaSil
  18. Konuşun ya konuştukça açılırsınız 💜

    YanıtlaSil
  19. Ellerine sağlık 🥰

    YanıtlaSil
  20. Gerçekten taş olsa çatlar be! Yanaşmıyor dedin ot dedin bok dedin. Al işte o kadar şey dedi adam ağzını açıp iki laf etsene be idrakı zayıf kızım. S.

    YanıtlaSil
  21. Yaa ben okuyamayacagim artik
    İçim parćalaniyor

    YanıtlaSil
  22. Off döndüm bi daha bi daha okudum. Ciğerimiz kalmamıştır 😭

    YanıtlaSil
  23. Her zaman Riftan'ın tarafında olma sebebim tam olarak Maxi'nin çok yavaş anlayan aşırı saf bi kız olması ki bazen gerçekten yoruyor. Bu arada canım admin orijinal çeviri de Riftan senin "kim daha mutsuz bilmiyorum" dediğin kısımda " hangisi daha kötü bilmiyorum" diyor, konu bağlamında da daha iyi oturuyor dipnot düşmek istedim ❤️❤️

    YanıtlaSil
  24. yetto bu kadar dram lütfen artık barışın

    YanıtlaSil
  25. Geçen kitapta fark etmiştim şimdi yine hatırladım Maxi Riftan'a hiç seni seviyorum demedi ve her zaman Riftan'ın tek istediği bu iki kelimeydi. Arkadaşlar Riftan'ı o kadar iyi anlıyorumki ben resmen canım yanıyor. Bu adam hayatı boyunca boş bir teneke kutusu gibi yaşamış ve yaşayabilmek için tek umudu Maxiydi. Onun aşkına tutunmuş, tek istediği onun rahat yaşaması mutlu olmasıydı ama Maxi sürekli tehlike altına attı kendine Riftan'ın ilk hayali böylece yıkılmış oldu kendini zaten yetersiz hissediyordu üstüne tuz biber oldu ama Maxi inatla anlamıyorz. Ardından daha önce söylemiştim şimdi dayanamıyorum yine söylüyorum, Maxi o şekilde gitmemeliydi, Riftan aşkından delirirken fikri hemen kabullenip sevdiğini bile söylemeden kolayca ondan vazgeçebilmesi Riftan'ı öldürdü. Şu anda okuduğunuz adam eski adamla aynı insan değil, Riftan böylesine bir kırgınlıktan sonra bambaşka birisi olmuştur, acı çekiyor üzgün kırgın kendisini ve maxi affedemiyor bu yüzden öfkeli ama her şeye rağmen affetme isteğine karşı çıkamıyor tamamen çelişki içindedir yani. Riftan her türlü kadın tarafından baştan çıkarılmaya maruz kaldı ama buna rağmen gözünün ucuyla bile bakmadı tüm bunlara rağmen Riftan'ın sevgisinden nasıl şüphe edelim? Maxi keşke anlasa bir şeyleri bir kere olsun sevdiğini söylese Riftan'ın kırık kalbi nasıl düzelecek çok merak ediyorum

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Yorum o kadar güzel ki canım yandı.
      Riftanı daha iyi özetleyemezdin ama şöyle birşey var ki riftanın sevgisi maxiyi kısıtlıyordu ve asıl maxinin benliğini yok edebilecek şey de buydu o yüzden bu kırılma noktası ikisi içinde gerekliydi tabi daha makul bir yol var mıydı emin değilim am bu kesinlikle gerekliydi

      Sil
  26. Ulan hayat neden kalpler bu kadar güzelken gerçekler bu kadar acı

    YanıtlaSil
  27. Abi ya sadece konusun opun birbirinizi

    YanıtlaSil
  28. Bu bölüm çok üzücüydü :( riftana gerçekten çok üzüldüm ve hak da veriyorum biraz. En başında maxin gitmek için sebepleri olsa da, bu şekilde gitmemeliydi bence. Ama riftanı anlamaya başlıyor artık, bir an önce araları düzelir umarım

    YanıtlaSil

Yorum Gönder