MEŞE AĞACININ ALTINDA 2. KİTAP - 82. Bölüm (UNDER THE OAK TREE)


Neşeli tezahüratlar tüm şehri doldurdu. Atı homurdanırken Max, Rem'in ensesini okşadı ve şafağın uyandığı kasvetli kale duvarlarının üzerinden gökyüzüne baktı.

Doğudan yükselen güneş ışığı, ilerleyen şövalyelerin zırhına gümüşi bir ışıltı kattı ve vatandaşlar bu manzara karşısında tamamen büyülenmiş gibiydi.

Onların coşkulu desteği, Remdragon Şövalyeleri ve Volose Şövalyeleri kapılardan geçene kadar devam etti.

“Üşüdünüz mü?”

Şehri çevreleyen surların arasından sarp vadiden aşağı yürümeye başladıklarında Yurixion ona doğru eğildi ve sordu. Max, yüzünü tamamen kaplayacak şekilde sıkıca ayarladığı kapüşonunu, ona bakmak için biraz geri itti ve ona gülümsedi.

"İyiyim. Birkaç kat giysi giyiyorum.”

Aslında elleri ve ayakları çoktan üşümüştü ama Max bunu belli etmedi. Yurixion beyaz ve önceki gece donmuş olan tarlaya bakarken kaşlarını çattı.

“Bu kış korkunç. Tam dinlenme mevsimi...”

"Kuzeyde de öyle değil mi?"

Arabanın yanında ata binen Annette burnunu mendile silerek sordu. Yurixion başını salladı ve ona cevap verdi.

“Bu dinlenme mevsimi alışılmadık derecede uzun. Yeni yılın başlamasından bu yana iki ay geçmiş olmasına rağmen, kışın ortası gibi görünüyor.”

Max rüzgarlı çöle hüzünle baktı. Buz parçacıkları donmuş zemin üzerinde sis gibi yüzüyor ve sisli hava, yürüyen askerlerin kafalarının üzerinde duman gibi yükseliyordu. Yurixion'un dediği gibi, uzun ve sert bir kıştı.

Rem'in kalçalarını da örtmek için pelerininin kenarını çekiştirdi, sonra eyerine bağlı çuvaldan sıcak baharatlı şarap çıkardı ve içti. Şehirden nihayet ayrıldıklarında hava çoktan ısınmıştı.

"Ben de bir yudum istiyorum."

Max uzanıp şarabı Annette'e verdi. Daha sonra yavaş yavaş hızlarını artıran askerleri takip ederek, atını şiddetle yönetti. Donmuş tarlaların üzerinde dönen araba tekerleklerinin sesi, binlerce atın nallarını yere vurma sesi ve askerlerin düzenli ayak sesleri yüksek sesle yankılandı.

Askerlerin arasında böyle sessizce ilerlemelerinin ne kadar süreceğini bilmiyorlardı. Onlardan önce yola çıkan Balto ve Osiria'nın ordusu, hafif eğimli bir alanda belli belirsiz görünüyordu.

Askerlerin alanı doldurduğunu görünce tekrar titredi. Müttefik kuvvetler, mızraklı, okçu ve süvariden oluşan toplam on iki tümenden oluşuyordu.

Her birlik, silahlar, yiyecekler, temel ihtiyaçlar ve bloklar halinde yığılmış tahtalarla dolu arabaların etrafında düzenli bir şekilde yürüyordu. Sanki bütün bir şehir hareket ediyordu.

"Onların... bizden önde gideceklerini düşünmüştüm..." Max şaşırmış görünüyordu çünkü şafaktan önce yola çıkanlara bu kadar çabuk yetişeceklerini tahmin etmiyordu.

Yurixion ona baktı ve açıkladı.

“Önce bir keşif birimi gönderirler ve sonra rotanın güvenli olduğunu doğrularlar, bu yüzden ilerlemeleri biraz zaman alır.”

Max başını salladı. Askerler yürüyüşlerini bir an durdurdu ve sonra tekrar yürümeye başladılar. Riftan'ı bulmak için düzenli bir şekilde hareket eden topluluğun arasında titizlikle göz gezdirdi. Remdragon Şövalyelerini ve Whedon'un süvarilerini tepeye doğru uzun bir alayda yönetiyordu.

Max bakışlarını şövalyelerin başlarının üzerinde uzanan siyah saçlara dikti ve Agnes'i yanında ata binerken buldu. Anında öfkeyle kaşlarını çattı. 

"Büyücüler genellikle birliklerin arka tarafına konuşlandırılmazlar mı?"

 Yurixion doğrudan sorusunu şaşkın bir yüzle yanıtladı.

 "Genellikle öyle.”

 "Prenses Agnes bir büyücü... Birlikleri yönetmesi garip."

"Majesteleri gibi savaş büyücüleri bazen ön saflarda konuşlandırılır. Lord Ruth da sık sık Lord Calypse'e ön saflardan yardım eder.”

"Öyleyse Ruth da önde olmalı."

Max biraz tiz bir sesle cevap verince, Yurixion'un şaşırdığını gördü ve çabucak ağzını kapattı. Yüzü, çocuksu kıskançlığını gösterdiği için utançla yandı. Açıkça üzgün olduğunu söylemek için ağzını açtığı anda, aniden somurtkan bir ses araya girdi.

"Benim hiçbir ilgim yokken neden beni dahil ediyorsun?"

Ruth birdenbire gri atının üzerinde belirdi. Max ona şaşırmış bir şekilde baktı ve kekeleyerek sordu.

"N-ne zaman geldin?"

"Başından beri buradayım." diye kayıtsızca cevapladı. Sadece hafif bir görünmezlik büyüsü yaptım ama hiç fark etmedin. Büyü algılama yeteneğinizin biraz daha geliştirilmesi gerekiyor. Sadece bugün değil, başından beri hiç farkında olmasanız da hep yanınızdaydım. Bu sorunu çözmelisiniz.”

"N-ne demek istiyorsun? Kulağa ürkütücü geliyor...”

Gerçekten korktu ve Ruth'tan biraz uzaklaştı. Onun yanında olduğunu hiç fark etmediğini öğrendiğinde güçlü bir reddedilme duygusu hissetti.

Ruth onun ifadesini görünce şaşırmış gibi ağzını açtı, yüzü sertleşti ve öfkesi açığa çıktı.

"Yani ben ürkütücüyüm! Nasıl bu kadar sert bir şey söyleyebilirsiniz!? 

Söylediklerinizle fazla ileri gittiğinizi düşünmüyor musunuz? Oysa ben, hanımıma yardım etmek için çok çalıştım! Hanımım bana karşı her zaman çok duyarsız olmuştur! İşinizin ne kadar önemli ölçüde azaldığını fark etmemeniz çok zalimce!”

"B-ben Annette veya Armin'in yardım ettiğini sanıyordum! Ruth'un korkutucu bir şekilde saklandığını nasıl bilebilirdim?”

“Korkutucu mu? Bana ürkütücü demeniz yeterli değil miydi? Ve şimdi bana korkutucu olduğumu söylüyorsunuz!” Heyecanla inledi, sanki enerjisini kaybetmiş gibi kısa süre sonra omuzları düştü. 

Ve uzun bir iç çekerek, "Ben de yorgunum." dedi. “Lord Calypse arı sokmuş bir ayı gibi davranıyor, amcam her zaman saldırgan, büyücüler beni her gördüklerinde bana kızgın bakışlar atıyorlar ve üstelik şimdi sinir bozucu prenses..." Omuz silkti. 

“Kendimi büyüyle saklamanın benim için ne kadar üzücü olduğunu biliyor musun? Saklansam bile daha çok çalışmamı sağlıyorlar. Çok övgüye değer biriyim.”

Max şaşkınlıkla ona baktı. 

"Benden saklanmana… gerek yok." 

“Görünmezlik büyüsü yaptım çünkü ara vermek istedim ama beklediğimden daha rahat hissettim, bu yüzden büyüyü kullandığımı unuttum. Zaten bütün gün çalıştığım için konuşmama bile gerek yoktu.” diye mırıldandı ve ensesini ovuşturdu.

Ruth'un görünüşü zavallı ve acınasıydı. Biraz daha yumuşak bir tonda konuştu.

"P-peki, bir daha yapma. Ruth, Remdragon Şövalyeleri'nin büyücüsüdür. Aptal gibi saklanmayın... ve hemen yerinize geçin.”

"Prenses Agnes ile Lord Calypse arasına girmemi ister misiniz?" Alaycı bir şekilde güldü. “Beni rahatsız edeceklerinden eminim. Bunu yapmaktansa kendimi saklamak için büyü yapmaya devam etmeyi tercih ederim.”

Max ona sinirli bir bakış attı. "Artık onları bir arada görmeye dayanamıyorum ama ona onları ayırması için yanlarına gitmesini istediğimi söyleyemem ki." 

O anda Ruth, düşüncelerini duyabiliyormuş gibi dilini şaklattı.

"Leydinin hoşnutsuzluğunu anlıyorum ama gitsem de bir faydası olmaz. Lord Calypse'den uzaklaşması için ona uyarır gibi baksan bile anlamayacaktır. Temelde duygusuz/duyarsız bir insan.”

Whedon Kraliyet Şövalyeleri’ne bakarken sesini biraz alçalttı.

"Bunu bir düşünün. Mükemmel kan bağı, güzellik ve yetenekle dünyaya gelen, birçok insanın sevgi ve saygısını kazanmış biri, hiç başkasını kıskanmış mıdır? Bu tür duyguları hiç hissetmediği için başkalarının hissettiği kaygıyı ya da kıskançlığı anlayamaz. Özetlemek gerekirse, algınız çok yavaş.”
Max beklenmedik bir şekilde sert gelen eleştiriye şaşırmış görünüyordu. Ruth'un ses tonu gitgide daha sertleşti, onun hakkında söyleyecek çok şeyi varmış gibi görünüyordu.

"Prenses masum eylemlerin bile başkalarına zarar verebileceğini anlamıyor. Çok endişelenirseniz, sadece siz acı çekersiniz.” 

"P-pek değil... İkisi arasındaki ilişki umurumda değildi."

Kalbini açıkça ortaya sermek o kadar utanç vericiydi ki, Max bariz bir yalan mırıldandı. Ruth sadece omuz silkip ağzını kapalı tutunca, sessizce atını yönetti ve bir dürtüyle konuştu.

“Prenses böyle olsa bile… Ri-Riftan'ın en azından mesafesini koruması gerekmez mi? Doğrudan yardımcısı olsa bile... sürekli ona bağlı kalmasına gerek yok. Dünyadaki tüm şövalyelerin gözü onun üzerinde... Ya eskisi gibi uygunsuz söylentiler yayılırsa?”

"Gidip Lord Calypse'e ileteceğim!"

Anlattıklarını ciddi bir yüzle dinleyen Yurixion, atının üzerinde ilerledi. Max telaşlandı ve pelerinini yakaladı.

"Hayır, yapma!"

"Bence Lord Calypse, karısının bu konuda endişeli olduğunu bilmeli."

“Saçma sapan konuşursan, gerçekten gitmene izin vermeyeceğim!” Sert bir şekilde homurdandı.

Yurixion kafası karışmış gözlerle ona baktı ve sonra başını salladı. Max ona tereddütlü bir bakış attı ve kulaklarına bahane gibi gelen bir şeyler mırıldandı.

“S-sadece… her ihtimale karşı, itibarlarının zedelenmesinden… biraz endişelendim. Kıskanç olduğumdan ya da daha çok endişeli olduğumdan değil... Sadece işlerin kontrolden çıkmasını istemiyorum. Anladın mı?”

“Anlaşıldı.” Yurixion ciddi bir yüzle başını salladı.

Utanarak atını mahmuzladı. Yürüyüş gün batımına kadar devam etti. Askerler tuvaletlerini yapmak ve atları sulamak dışında bir an bile durmadılar.

Ordunun yarısı piyadeydi, bu yüzden hareket hızı sinir bozucu derecede yavaştı ancak özenli yürüyüş sayesinde, gün batımına kadar Pamela Yaylası civarına ulaşabildiler. Müttefik kuvvetler, nehirlerin donduğu dolambaçlı bir vadinin yakınında kamp kurdu.

Max, eyeri Rem'in sırtından indirirken, kısrak bitkinmiş gibi başını eğdi. Ona hafif bir iyileştirme büyüsü yaptı, sonra onu su içmesi için nehre sürükledi. Orada askerler temiz su elde etmek için buzu çekiçlerle kırmışlardı. Yüzlerce at etraflarındaki askerler tarafından nehre götürülüyordu.

Max onların peşinden gidip sırasını bekledi. Sonra biri onu omzundan tutunca ürperdi ve arkasını döndü. Riftan kayıtsız bir ifadeyle ona baktı ve konuştu.

"Birazdan bir strateji toplantısı yapacağız. Büyücüler de katılacak. Gel hadi.”

Max şaşkınlıkla ona baktı. Sonra Riftan hızla dizginleri elinden aldı ve bir askeri yanlarına çağırdı. "Bu ata su verin ve ateşin yanında dinlendirin."

Asker dizginleri elinden aldığında Riftan hemen Max'i yanan ateşe doğru sürükledi. Söylediği gibi ateşin önündeki bir sandalyeye oturdu. Şaşkınlığı geçtiğinde, kalbini bir sevinç sardı.

Riftan eldivenini ve göğüs zırhını çıkardı, onları görevli bir şövalyeye verdi. Ardından askerlerin masaya bıraktığı bir şişe şarabı aldı ve bardağa biraz şarap koydu. "Yemeğin hazırlanması zaman alacak. O zamana kadar bundan biraz iç.”

 "T-teşekkür ederim." Bardağı kabul etti.

Etrafta dolaşan Richt Bleston onu görür görmez ona tatsız bir şekilde gülümsedi. Şövalyelerin kışlalarını kurdukları yere yerleştirilmiş bir sandalyeye bir şey demeden sessizce oturdu. Riftan ona bakmadı bile. Yanına bir sandalye çekti ve bardağında kalan şarabı içti.

Bir süre sonra Sejour Aren, Kuahel Leon, Prenses Agnes, dünyanın her yerinden yüksek rütbeli rahipler ve Dünya Kulesi büyücüleri birbiri ardına ateşin önünde toplandı.

Yorumlar

  1. Ellerine sağlık 🥰 nasıl özlemişim konuşmalarını

    YanıtlaSil
  2. Bu kıskançlık değil çok normal bir şey. Riftani ilk kez gören Max ile değil agnes ile evli olduğunu sanır. Aralarında ne geçerse geçsin bunlar evli ama aylardır düşman gibiler, riftan da galye istediğinde sohbet edebiliyor agnesle olduğu gibi. Bir iletisi kuramadilar bıktık artik

    YanıtlaSil
  3. eee hep böyle sohbet kırıntıları mı serpiştirecek bu yazar. ne zaman doğru düzgün bi iletisim okuyacağız

    YanıtlaSil
  4. Bir kaç bölüm önce sinir krizleri geçiriyorum ama yavaş yavaş ilişkileri değişiyor sanırım. Daha keyifli hale geldi. Riftan pek çok konuda hayallerimin erkeği olsa da ben bu noveli Maxi için okuduğumu fark ettim. Riftan'ı özel yapan şey Maxi ile ilişkisi benim için.
    Ayrıca çeviri için çok çok teşekkürler Özge ❤❤❤

    YanıtlaSil
  5. Sen dur riftan görcrm ben seni ilerki bölümlerde kıskanmayı

    YanıtlaSil
  6. Çevirmen çok teşekkürler 🦊

    YanıtlaSil
  7. Hadi tamam Riftan olsam ben de Richt’i rakip görmem de, Kuahel olsun Sejour olsun Ruth olsun insan bi kıskanır. Elliot nerde Elliot. Bahsetmişken, Kuahel yedin yemek tasını kafana pıstın neredesin meydan bir yiğit görsün. Riftan olsam en çok Kuahel’i kıskanırım en güçlü potansiyelim sensin yiğidim hadi dön sahalara. Maxi hazır birlikten sorumlu bir büyü tartışmak olsun bir savunma planı çıkarmak olsun yapın bir şeyler hadi arkadaş olun. (Bu arada Riftan Kuahel’in Maxi’yi bayılttığını biliyor mu bilen varsa aydınlatırsa sevinirim)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bilmiyor

      Sil
    2. Ya ahah harika bi yorum bence de artık sahalara dönsün. Ama bu bayılma bölümü neydi tam olarak?

      Sil
    3. Bayiltmaktan ziyade gecici felc etmisti direkt😂

      Sil
  8. Aga ne zaman maxi sejour konusmalari gelcek ben bu riftanin kudurdugu yerleri okumak istiyorum artik

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. İki üç bölüm sonra

      Sil
    2. of ben de onu bekliyorum biraz da riftan endişekensin bu konuda hep maxi mi kıskanacak

      Sil
  9. Riftanin tarafindan okumak isterdim bu süreci birde keske riftan hikayeside devam etse tesekkurler ceviri icin

    YanıtlaSil
  10. Bölüm bitmesin diye es vere vere okudum resmen! Allah güzel çevirmenimize günde üç bölüm çevirecek güç versin amin. 😁
    Neyse bölümü yorumlarsak; yine gereksiz bir Riftan Agnes yakınlığı görüyoruz. Riftan'dan yana gönlüm rahat da o Agnes şırfıntısına güvenemiyorum. "Aman da Riftan istemem" felan diyor ama versek yan cebine koyuverecek vaybı alıyorum kendisinden. Riftan kayıtsız görünse de içten içe Maxi Maxi diye kaynadığını biliyoruz artık. Ve her koşulda karısı ile ilgileniyor şefkatli herifim. Fekat yeter artık şu güvensizliğinden gına geldi! Maxim şunca yol aldı, herkesten ve her şeyden korkan özgüvensiz bir kızken şövalyelerle büyücülerle dolu bir masada teklemeden uzman görüşü belirtir duruma geldi, Riftan olduğu yerde sayıyor. Hala Maxi'nin onu nasıl sevdiğini anlamıyor. Gerçi Maxi de o konuda azıcık mel, ama sonunda bu sıkıntıyı da o çözecek bence. Ne varsa hatun milletinde var gözümüzü seveyim...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Her cümlene katılıyorum👍❤ En çok Agnes şırfıntısıyla ilgili kısma bence içten içe Riftanla ilgileniyor.

      Sil
  11. Admin eline emeğine sağlık.

    YanıtlaSil
  12. Admin emeğine sağlık,Riftan en azından kendin gelip kızı toplantıya götürdün. Ay sevindiğim şeye bak. Ah yazar ah, ne hallere koydun bizi

    YanıtlaSil
  13. Maxiyi bu kadar görmezden geldikten sonra toplantı olacak gel hadi diye aniden gelmesi o kadar saçma geliyor ki şu an. Biri ona ruth ile konuşmalarından bahsetmiş gibi geldi. Ve ruth o kadar ince fikirli bir adam ki gerçekten zeka küpü duyusal zeka yönünden. Agnes farkında olmayabilir ama riftan yıllardır aynı şekilde maxiyi ezerek agnesle böyle bir görüntü çizmeye devam etti. Maxiye çok kızmıştım aşiftelik yaptığı diye riftanın refakatini reddedim lord soujerle yürüdü diye burada da riftana kızıyorum aşırı derecede. Bir türlü yaptığı haksızlığı göremiyor. Şimdi bir de toplantıya gel diye çağırdı ya hiç bişi yokmuş gibi ay çıldırdım ben sevinmedim. Her boku yiyip ama hayatım seni seviyorum diyen tipler gibi aşırı gıcık arsızca geliyor bu tavır bana. Biraz utan biraz yüzün kızarsın

    YanıtlaSil
  14. Ayrıca ruthun bu kadar aşağılanmasına da ayrı tiltim. Büyücüler aşağılıyor, maxi kardeşi gibi görse de arada o da dangozluk yapıyor rutha. Yazık bu çocuk napsın daha doğruyu söylüyor diye kızıyorlar çocuğa

    YanıtlaSil

Yorum Gönder