How to Get My Husband on My Side - 20. Bölüm (Türkçe Novel)
Diğer paladinlerin bana baktığı gibi bakan Izek yüzünü yavaşça sertleştirdi.
Sürekli birine ihtiyacım olduğunu düşündüğü için tek başıma
gitmem onun için yeterli değildi. Ne kadar soğukkanlı bir adam.
Yine de Freya'nın erkek kardeşinin önünde azarlanmak
istemiyordum. Bu çok acıklı değil miydi? Bu yüzden ağzımdan dökülecek olan
sözleri yuttum ve arkamı döndüm.
Şimdilik yatak odama dönmeliyim. Kızgın olsa bile, gelip
konuşmak zorunda kalacak. Ve daha sonra…
"Leydim?"
Sırtım fena halde ağrıdığı için bir şeye takılıp düştüğümün
bile farkında değildim. Yeni elbiseme çamur sıçradı. Ne kadar da hoş! Ayağa
kalkmaya çalıştığım anda vücudum aniden havaya kalktı.
Hayır! Tekrar olmasın!
"Sen…"
"Üzgünüm. Niyetim bu değildi."
"Ne?"
"Sadece sana doğum günün için hediyesi vermek istedim.
Hediyeni verip hemen geri dönecektim. Bu şekilde dışarı çıktığım için üzgünüm. Bu
utanç verici duruma sebep olmak istemedim."
Son derece aşağılanmış hissettiğim için kendimi gözyaşlarımı tutmaya zorladım. Ama onun yerini hıçkırmaya başladım.
Lanet olsun!
Utanç verici! Geçen gün burnumun kanadığı andan bile daha utanç
vericiydi!
Utancım o kadar fazlaydı ki hıçkırıklarım dışarı sızmaya devam
etti. Onu tutmaya çalıştım. İki elimle ağzımı kapatmaya çalıştığım anda ellerimi
tutu.
"Sen neyden bahsediyorsun?"
Ah?
Başımı yukarı doğru kaldırdım. Büyük kırmızı gözleri hemen göze çarpıyordu.
"Ziyafete katılmamı istemediğini söylediğini biliyorum.
Ama buna rağmen sana bir hediye vermek istedim..."
"Neden bahsediyorsun? Ha? Bunu kim söyledi?"
Eee? Durum böyle değil miydi? Tahmin ettiğim gibi, hizmetçi
beni kandırmıştı! O kötü kadın! Öfkeyle karışık duygularımın yerini rahatlama aldı.
Öyle bir rahatlama ki! Yani o kadar umutsuz durumda değilim.
Ah, hayatta kalacağım. Son şansım geri döndü. Bu zahmete değdi!
Hemen elimin tersiyle gözlerimi ovuşturdum ve genişçe
gülümsedim. "Yani beni burada görmekten rahatsız olmadın, değil mi? Sana
hediyeni verebilir miyim?"
Soğuk kalpli kocam beni tuttu ve bir an için sessizce baktı.
Gözlerinde kırık bir bakış vardı - gençken yaşadığım çaresizlik duygusuyla
ilişkilendirilebilecek bir bakış.- Onun gibi bir şeytanın savunmasız görünmesi
uygun olmazdı, ama...
Yüzündeki ifade gerçekten tuhaftı. Tam bir karmaşa - öfke,
rahatlama, acı ve çaresizlik.
"Neden sen…"
Bir şey söylemek üzereydi ama çok geçmeden dişlerini sıktı.
Her nasılsa, yorgun görünüyordu. Hasta olan bendim.
Peki o neden zor zamanlar geçiriyordu? O an muhteşem geniş omuzlarının arkasında
zamansız bir kargaşa çıktı.
"Sen sen sen…! Benden habersiz ağzını mı açtın yine"
"Oh hayır! Hiçbir şey yapmadım… Aaaaah!”
"Sana o şarkıyı bir kez daha söylersen ne yaparım
demiştim ben? Ha?!"
“Hayır demek istediğim bu değildi… Aah! Bir dakika lütfen!"
Bu... İstemeden Lorenzo'nun başını belaya sokmuştum. Ancak, bu
durum karşısında hiç üzgün hissetmedim.
Sör Ivan'ın Lorenzo'nun kulağını çekmesini izlerken hafifçe
sırıttım. Bana bakan Izek yavaşça arkasını döndü.
"Ne şarkısı?"
Bütün sesler kesildi. Sadece onları izleyen paladinler
değil, çığlık atan ve inkar eden Lorenzo da şoktaymış gibi ağzını kapattı.
Izek tekrar konuştu.
Her zamankinin aksine, sesi çok nazikti. "Hangi
şarkı?"
Ah doğru. Olağanüstü bir paladindi. Hiçbir saçmalığa
tahammülü yoktu. Herkesin suskun olduğundan da anlaşıldığı üzere, Andymion'dan önceki paladin
müstehcen şarkılar söylediği için kovulmuştu. Lorenzo'nun mahvolmasını istesem de
şarkıyı bir daha duymak istemiyordum. Soğukkanlı kocamın böyle iğrenç bir şarkı
duymasını istemedim.
Bugün zaten yeterince aşağılanmıştım…
Bir şeyler yapın, sizi gururlu p*içler!
Görünmez ejderhaları bile yenebileceklerini söyleyen bu paladinler
neden birdenbire utangaç ergenler gibi davranıyorlardı?
Hapşuuu!!
Tam o konuşacakken hapşırdım. Kollarını bana dolarken elimle
ağzımı kapatmıştım.
"İyi misin?"
Tüm bunları duymayı hiç beklemiyordum. Doğum günü olduğu
için beklenmedik bir şekilde cömert davranıyordu. Kocamın hoşgörülü ruh halini
görünce gözlerim parladı.
"Çok tatlısın."
“…….”
"Artık kızgın değilsin, benden nefret etmiyorsun değil
mi?"
Izek, sözlerimin ayarı olmadan konuştuğumu fark etmişti.
Vücudumu saran kol sıcak ve sıkıydı, ama bir an sonra geri çekildi.
"Haydi içeriye girelim."
Affedersin? Hayır olmaz. Hey, kocacığım, böyle mi gireceğiz? Berbat
olduğumu biliyorum ama… Elbette, iyi atmosferleri bozmak gibi bir yeteneğim
var.
"Ruby?"
Gürültülü ziyafet salonuna girer girmez Ellenia hemen bana
yaklaştı.
Oldukça şaşkındı.
"Bu nasıl... bu nasıl oldu? Neler oldu abi?"
"Ayrıntıları sonra konuşalım. Önce git onun
kıyafetleriyle ilgilen. Onunla git, üstünü değiştir ve geri getir."
Ah, aklımı çok kaçıracağım. Keşke onun değişken hallerine aşina olacağım bir günüm olsaydı.
Ellenia ile birlikte üst kattaki bir odaya gittik.
Hizmetçiler hızlı bir şekilde hareket ettiler. Neyse ki
kolumdaki mendil ve mektup sımsıkı sarıldığı için ıslanmamıştı. Bunları ipeklerle
ayrı ayrı paketlemiştim.
Ellenia bir kez alnıma dokundu ve tuhaf bir iç çekti.
"Ruby, hizmetçi gelemeyecek kadar hasta olduğunu söyledi. Seni görmeye geldiğimde gerçekten hasta olduğunu düşünmüştüm. Derin bir uykudaydın. Sonra ne
oldu?"
Ben de bunu merak ediyorum. Neden hizmetçiye sormuyorsun?
"Biraz adet ağrım oldu ama şimdi iyiyim. Bugünkü
ziyafete katılmak zorunda olmadığımı duydum.”
"Ne? Bunu kim söyledi?"
Cevap vermek yerine başımı eğdim.
Hizmetçi aynı zamanda Ellenia'nın dadısı olduğu için ona
iftira atıyormuş gibi görünmek istemedim. Ayrıca ben cevap vermek zorunda
olmasam da Ellenia cevabı tahmin etti.
“Haaa……”
Başımı kaldırdığımda buz gibi yüzünde karmaşık bir bakış
vardı. Ne düşünüyordu?
"Öncelikle... ilaç aldın mı? Hala ağrın devam ediyor
mu?"
"Daha önce bir ağrı kesici almıştım ama pek işe
yaradığını sanmıyorum."
"Hey, sen, git ağrı kesici getir. Normal ağrı kesici değil, abimin kullandıklarında.”
Izek'in kullandıkları mı? Başımı çevirip ona baktığımda,
Ellenia rahat bir şekilde omzuma vurdu. "Yaralı değil. Sadece iş için."
Oh, paladinler için ağrı kesicileri kastetmişti. Bu benim için
işe yarar mı? Şekere benzeyen mavi ağrı kesicilerin etkisi çok büyüktü. Daha
önce neden bu kadar acıdığını merak ediyordum.
Belimi ve midemi mahveden ağrı gitmişti ve kabarık yeni bir
elbise giydikten sonra kendimi çok daha canlı hissettim. Şansımı geri mi
kazanıyordum? Böyle olsaydı güzel olurdu.
Biraz makyaj yapıp sakince saçımı taradıktan sonra Ellenia
ile ziyafet salonuna geri döndüm. Çok fazla ilgi vardı, ama saçma sorular
yoktu.
"Ruby, önce şuraya otur ve biraz yemek ye. Bütün gün
yemek yediğine eminim."
Geçen seferden beri Ellenia'nın bana bir şeyler yedirmeye çalıştığının
farkındaydım. İlgisini ne kadar takdir etsem de, bu o kadar kolay değildi.
"Ellen, neler oluyor burada? Iz'in nesi var?"
"Henüz emin değilim. Gidip onunla konuşacağım. O yüzden
ona göz kulak ol."
Çocuk muyum ben?!
Boyum biraz kısa olsa bile onlarla aynı yaştaydım. Neden birden
bire kötü hissetmeye başladım?
Limonlu keki ısırıyormuş gibi yaptım ve Ellenia'nın gidişini
seyrettim. Sütunun arkasındaki koridordan oldukça gürültü geliyordu. Atmosfer
gerçekten olağanüstüydü.
Kocam başka ne yapmıştı?
Beni geri getirmesini söylemişti. Ama soğuk kalpli kocam tam da ondan beklediğim
şeyi yapıp beni yalnız bıraktı.
"Leydim, iyi misiniz? Hasta olduğunuzu duydum
ama..."
Neden buraya geldin?
"Şey, küçük bir yanlış anlaşılma yaşandı ama şimdi
iyiyim. Sorduğunuz için teşekkür ederim."
"Bunu duyduğuma sevindim. Gerçekten endişelenmiştim. Iz’le
bir şey mi oldu?"
Bilmiyordum. Durumu bilmediğimi belirtmek için başımı iki
yana salladım. Freya'nın benim yanımda olmaktan memnun olmadığını biliyordum.
Gözleri sürekli onların olduğu tarafa bakıyordu. Durumu kontrol etmek için can
atıyordu.
"Gerçekten iyiyim, gidebilirsiniz. Eminim selamlamanız
gereken bir sürü insan vardır."
“Oh… Eğer kendinizi iyi hissetmezseniz hemen birini bana bildirmesi için gönderin. Tamam mı?"
Kocamın kötü olduğu konusunda başka birine nasıl yakınabilirdim?
Her neyse, neden geri gelmemi istedi? Yoksa herkesin içinde benden ayrılacağını
mı söyleye… hayır, hayır! Negatif şeyler düşünmemeliyim.
"Leydim."
Freya ortadan kaybolduktan sonra olumsuz düşüncelerimi
kendimden uzaklaştırmaya çalıştım ve meyve kokteylleriyle oynadım. Dikkatimi
aşağıdan duyduğum küçük sese çevirdim.
"Prenses Ari?"
"Bugün dışarı çıkmayacağınızı sanıyordum."
Kızılımsı kahverengi saçları atkuyruğu yapılmış sevimli bir
kız bana bakıyordu. Bu Prenses Ari'den başkası değildi.
Izek ikizler burcu mu aw
YanıtlaSilOlabilir acayip dengesiz main karakterimiz 😂
SilBu seride herkesten nefret ettim hizmetçi tarafından kandırılan kardeşler de dahil, emeğinize sağlık
YanıtlaSilRuby öyle bir yere düştü ki suda çırpınan balık misali
SilÇeviri için teşekkürler ❤️ izek artık şu cümlelerini yarım birakma ben çıldırdım şurada..
YanıtlaSilKonuşma dersi vermek lazım 😂 Teşekkürlerrr 🥰
SilEllerinize sağlık
YanıtlaSilTeşekkürlerrr 🥰
SilIzek'cim o öküz görüntünün altında sende adalet ve güzel sevme potansiyeli görüyorum lütfen beni mahcup etme yavrucum şu kıza az yaklaş hadi..
YanıtlaSilÇeviri için teşekkürler :) -Sahra..
Spoi vermeyeceğimmmm hadi bakalım bende o anları sabırsızlıkla bekliyorummm 🥰
SilYaw ben kendime diyorum başka seriye başlama sonra kendi dertlerini bırakıp seridekilerin derdine derman arıyorsun ama nafile. Yine birine başlamış buluyorum kendimi.
YanıtlaSilBenim bünye artık nasıl alismissa dertlenmek istiyorum canım cekiyo dram trajedi fln hoşuma gidiyor artık (':
SilVücut daha dram istiyorr 😕
SilŞu Freya ve kardeşi Lorenzo'yu hiç sevmiyorum ölsünler bence ya da daha iyisi Freya ve Cesare evlensin defolup Romanya'ya gitsinler bi daha da gelmesinler
YanıtlaSilCesare ve Freya tencere kapak gibi birbirleriyle acayip uyumlular
SilRuby'e biri şefkat göstersin artık yeaa
YanıtlaSilTek umuduz Izek 😕
SilLorenzo ve freyayi paket yapip guneye cesarecigimizin (!) yanina yollamamiz yok mu (temelli) 😍😍
YanıtlaSil