MEŞE AĞACININ ALTINDA 2. KİTAP - 60. Bölüm (UNDER THE OAK TREE)

under the oak tree

"Buraya bir bariyer koyabilir misin?" Kahuel kayanın kenarını işaret ederek sordu. 

Max yavaşça kalktı ve titreyen adımlarla ona doğru yürüdü. Zemine bir hasır serip, rüzgar bariyerini oluşturduktan sonra, enerjisini tamamen kaybedip yere yığıldı.

Kuahel, yağan karı engellemek için, eşyalarını sararken kullandığı bezi başlarının üzerine yayarak, derme çatma bir çatı yaptı. Ardından da ateşi yaktı. Max yorgun gözlerini zorlukla açabildi.

‘Yakacak bile getirmemiştik, nasıl ateş yaktı?’ Yere baktığında, güçlü bir alevle yanan, kırmızı tüy yığınlarını gördü.

“Bu ne?”

"Bunlar basilisk tüyleri. Mağaranın kenarına yığılmışlardı, ben de onları alıp getirdim.”

Bunu ne zaman yaptığını merak ederek, ona boş boş baktı.

Tüylerin rüzgarda uçuşmasını önlemek için birkaç taş aldı ve ateşe koydu.

 "Bana, basilisk tüylerinin bir kez ateşlendiğinde yok olmadığı söylenmişti. Bu yüzden Balto'da değerli yakıt olarak kabul ediliyorlar. Aniden aklıma geldi ve aldım, sanırım doğru yaptım.”

Max dalgın dalgın gözlerini kırpıştırdı ve tüyleri birer birer topladığını hayal ederek hafifçe gülümsedi. 

Kuahel ona anlamamış gibi baktı. Biraz önce ölecekmiş gibi görünen bir kadının kıkırdaması ona garip gelmişti. Bir şey olmadığını belirtmek için başını salladı.

"Ben… bir şeyler yemek istiyorum."

“Gidip kar toplayacağım.”

Kuahel bir şişe aldı ve yaptığı rüzgar bariyerinin arkasına doğru yürüdü. İçmek için su hazırlarken, Max, çantasından acil durum yiyeceklerini çıkardı.

Çantasının içinde, iki kurutulmuş et, yarım somun ekmek ve bir dilim peynir vardı. Kuahel biraz endişeli bir bakışla önüne deri bir çanta fırlattı.

"Orada pastırma ve şarap var."

Max yiyecekleri çıkarmakta tereddüt etti. Daha sonra bir bıçak yardımıyla, donmuş yiyecekleri küçük parçalara ayırıp kaynar suya atarak basit bir güveç pişirdi.

Yemek hazır olduğunda ateşin önüne oturdular ve aç karınlarını doldurdular. Etraflarındaki her şey karanlıktı ve rüzgar şiddetleniyordu. Endişeli bir bakışla, kasvetli ve ıssız kayalık dağa baktı.
Riftan ile mağarada mahsur kaldığı zamanı hatırladı. O zaman, neredeyse hiç endişe hissetmemişti. 
Doğruyu söylemek gerekirse, onunla orada yalnız kalabildiği için mutluydu.

Ancak, bu uzak ve tanımadığı adamla geceyi yalnız geçirmek zorunda kalmaktan rahatsız ve gergin hissetmeye başladı. Dizlerini kendine çekip pelerininin içine girdi. O anda omuzlarına ağır bir şey indi.

“Bir süreliğine uyumaya git. Şafak söktüğünde hemen yola çıkmalıyız.”

Şaşkın bir yüzle, ona uzattığı battaniyeye baktı.

"B-bu... Sir Leon'un."

Başka bir kırmızı tüy çıkarıp ateşe attı ve kayıtsızca konuştu.

“Soğuktan ölmesini istemiyorum. Leydi’nin başına kötü bir şey gelirse, canavarlara karşı savaşa girmeden önce Calypse ile şiddetli bir savaşa girmem gerekecek. Bu rahatsızlıklardan kaçınmak istiyorum.”

Max kızardı. Riftan'ın kör şefkatiyle alay edilmiş gibi hissettiği için sinirleri gerginlrşti. Soğuk bir şekilde cevap verdi.

“Bir şeyler ters gitse bile... Riftan Sör Leon'u suçlamaz.”

“Gerçekten böyle düşünmüyorsun, değil mi?”

Max onu reddetmeye çalıştı ama kendinden emin değildi, bu yüzden sessiz kaldı. Bir taş alıp ateşe attı ve sertçe ekledi.

“O adam, konu size geldiğinde inanılmaz derecede mantıksız davranıyor. Riftan Calypse'in, bir şeye bu kadar takıntılı biri olabileceğini hiç düşünmemiştim.”

Max onun garip ses tonuna gözlerini kıstı.

“Bu… bu ne anlama geliyor?”

“Kelimenin tam anlamıyla söylediğim anlama geliyor.”

Sırtını duvara dayadı ve bir bacağını uzattı. Şöminenin önünde uzanan bir kedi gibi görünüyordu. 
Küçük bir bardaktan biraz şarap içen şövalye, dudaklarını yaladı ve kayıtsızca konuştu.

"O adam bir canavar. Başka kimsenin anlayamayacağı, yalnız bir canavar… Ben hep böyle düşündüm.

“Na-nasıl böyle ağır sözler söylersin!...”

Max kalkmaya çalıştı ve neredeyse çatıyı mahvediyordu. Tekrar oturdu. Sonra ona kızgın, tehditkar bir bakış attı ve inatla konuştu.

“R-riftan hakkında hiçbir şey bilmiyorsunuz! Etrafında... onu çok takdir eden birçok insan var. Riftan açık ara çok onurlu bir şövalye... Ve ayrıca, insanlar için pek çok iyi şey yaptı. Sözlerinizde çok haksız ve hoşgörüsüzsünüz!”

“Calypse'in etrafında kimin olduğu ve onun ne yaptığı önemli değil. O adamın doğasından bahsediyorum.” İlgisizce cevap verdi. 

Sonra kılıcını çıkardı ve bir kenara koydu. Yanındaki kişinin şok olup olmadığına çok az ilgi gösteriyor gibiydi. Max ona öfkeyle baktı ve biraz daha sakin bir tonda konuştu.

“Neden bu kadar saçma bir düşünceniz var anlamıyorum. Riftan... canavar değil. O da... sadece bir insan.”

Tanıdığı Riftan, kırılgan ve savunmasız yanını, güçlü görünümün arkasına saklayan bir insandı. Ama görünüşe göre, bundan tamamen farklı bir görüntü çiziyordu. Birden, bu şekilde düşünmesinin nedenini merak etti.

“S-siz ikiniz... ejderha boyun eğdirmesinde birlikte savaşmamış mıydınız? Riftan'ın o savaşta harika bir iş çıkardığını duydum.”

“Evet, öyle. Çok belirleyici bir rol oynadı.”

Sakince kabul etti. Max onu sorgular gibi konuştu

“ O zaman… neden ona karşı bu kadar kötü düşünceleriniz var?”

Hemen cevap vermedi. Yalnızca ateşin alevlerine bakan Kuahel, yavaşça ağzını açtı.

“Çünkü çok farklı bir zihniyeti var. Calypse’in iyi yanı, olağanüstü olması, ancak kötü yanı, sapkınlığa yakın fikirleri olan bir adam olmasıdır.”

Ne dediğini anlamadı ve kaşlarını çattı. Kuahel alevlere bir tüy daha attı ve sakince konuştu.

"Ejderha boyun eğdirme savaşı sona erdiğinde, birçok insan ruhunu kaybetti. Titiz bir planımız vardı ama başarı şansımız düşüktü ve müttefik kuvvetlerin çoğundan ölüm haberleri geliyordu. Unudunu yitirmeyenler bile, kafa karışıklığına neden olan korkuya ve aşırı gerginliğe dayanamamıştı. Yüksek rütbeli şövalyeler orduyu kontrol etmek için mücadele ediyordu. Böyle bir kaosun ve zihinsel baskının ortasında, o...”

Bir an durdu. Sanki doğru kelimeleri seçiyormuş gibi karanlığa bakan Kuahel, sonunda nefesini verdi.

“O adam sakince canavarın kalbine bakıyordu.”

“Ne? Bu ne anlama geliyor?”

“Kelimenin tam anlamıyla söylediğim anlama geliyor.”

Aynı sözleri tekrarlayınca, Max ona bir açıklama ister gibi baktı. Sürekli gelen sorulardan biraz rahatsız olan Kuahel, yavaş yavaş açıkladı.

“Herkesin duygularını sakinleştirmek için çaresizce çabaladığı bir durumda, Calypse sanki satranç oynuyormuş gibi, her şeyi bir canavarın bakış açısından görmeye çalışıyordu. Ne düşünüyorsa... ne istiyorsa... insanları her şeye kadir bir güçle gözetleyen bir canavar gibi plan yapıyor... varlığını fark ettirmeden, ejderhanın yaşam alanında dolaşmak için önlemler alabiliyordu.”

Kuahel'in soğuk gözleri ona uçtu.

“Ve Calypse, Secto'nun niyetlerini doğru bir şekilde okudu. O olmasaydı, boyun eğdirme korkunç bir başarısızlık olurdu.”

Max'in gözleri rahibin sakin bakışlarıyla buluştuğunda, hafifçe irkildi. Bu birkaç kelimede birçok olayın ima edildiği hissine kapıldı. Ancak rahibin kişiliği göz önüne alındığında, ayrıntılı bir açıklama duyması zor görünüyordu. Tereddüt etti ve sordu.

“Anlayamıyorum. Eğer öyleyse... neden Riftan hakkında kötü konuşuyorsunuz?”

“Anlamıyor musun?”

Aptal bir öğrenciyle uğraşan bir öğretmen gibi kaşlarını çattı.

“Bir canavarın zihniyetini anlayabilmek, normal bir insanın yapabileceği bir şey değildir. Ve o, bunu mükemmel bir şekilde yaptı. Kısacası Calypse, bir canavarın perspektifinden düşünebilen bir adam.”

Sesi biraz isteksizdi, Max hemen itiraz etti.

"Çok abartmıyor musunuz? Siz... kocam hakkında çok kötü düşüncelere sahipsiniz.”

"Kocanıza karşı bir kinim yok."

Max homurdandı.

"B-bu sözlere kim inanır? Siz... Riftan'ın her eylemine karşı çıkıyorsunuz!”

Hafifçe kaşlarını çattı.

Tek taraflı düşünüyorsunuz, Hanımefendi. Asıl yaptığım her şey hakkında tartışan kişi, kocanız.”

“Riftan sadece mantıklı bir şekilde fikrini söylüyordu.”

Onun bariz kayırmacılığına gözlerini kıstı. Max kaşlarını çattı ve gözlerini devirdi. Bir an için garip bir sessizlik aktıktan sonra, mülayim bir yüz ifadesiyle Kuahel yeniden konuşmaya başladı.

“Neden bu kadar yaygara yapıyorsunuz anlamıyorum. Gidip uyuyun. Güneş doğar doğmaz yola çıkacağız.”

"Yapmayacağımı ne zaman söyledim?"

Soğuk bir şekilde tersleyip, ondan uzaklaştı ve uzandı. Kuahel'in Riftan hakkında söylediği sözler kafasında dönüp durdu. Bilmediği pek çok şey saklıyor olabileceği düşüncesi onu sabırsızlandırdı.

Onu tam olarak anlamak istiyordu. Bir aşık, bir Lord ve hatta bir şövalye olarak... Her şeyi en ince ayrıntısına kadar bilmek istiyordu. Ama Riftan, onun gereğinden fazla yaklaşmasını istemiyordu.  Kalbini açtığında, onu terk etmişti. Başka seçeneği olmasa bile, bu gerçek onu derinden incitmişti.

Bana kalbini tekrar açacağı gün gelecek mi?

Max bu karanlık düşüncelerden sıyrıldı. Sadece zamana ihtiyaçları vardı. Bütün bunları atlattıklarında, birbirlerini anlamak için bolca zamanları olacaktı. Kayanın üzerinde sallanan ateşin gölgesine bakan Max, dua edercesine gözlerini kapadı.

**********

Ertesi gün şafaktan önce tekrar yola çıktılar. Başlangıçta planlanan rotayı takip etmek için, dağın etrafından dolanmaları gerekiyordu. Kuahel başlarına gelen beklenmedik olaylar karşısında biraz sabırsız görünüyordu.

Ondan durmadan yürümesini istedi. Max, dolaylı olarak, bir atın kırbaçlanma hissini yaşıyor gibiydi. Engebeli dağ yolunda kararlı adımlarla yürüdüler.

Acı soğuğa rağmen alnında ter birikti ve baldır kasları patlamak üzereydi, ama Kuahel ona dinlenmesi için zaman vermedi. Sonunda, Max ona yalvardı.

"Sadece… sadece bir an için, mola veremez miyiz?”

Ölse bile şikayet etmek istemiyordu, ama o anda gerçekten ölebileceğine dair bir korku hissetti. Kuahel onu dikkatlice incelemek için başını çevirdi, sonra durup ona doğru yürüdü.

Max rahat bir nefes aldı. Ancak Kuahel, elini onun yüzüne koyup, şifa büyüsü yaptı ve tekrar yürümesini sağladı. Max, hayatında ilk kez birini uçurumdan aşağı itme ihtiyacı hissetti.

"Ne bekliyorsun? Beni takip et." Tek başına kendini toparlamaya çalışırken, arkasına bakıp sordu.

Max güçsüz bir şekilde dağdan aşağı süründü.

Yorumlar

  1. eline sağlık admin. Her bolumu sabırsızlıkla beklıyorum.

    YanıtlaSil
  2. Emeğine sağlık merakla bekledik ve bölüm geldi çok teşekkür ederiz.Olay örgüsü iyi ilerliyor ama bir an önce riftan ve maxin kavuşması umuduyla🙂

    YanıtlaSil
  3. Max'in Riftan'ı savunması çok tatlı ahhahaha riftan kişisi keşke bunları duysan da affetsen artık max'i😔

    YanıtlaSil
  4. Okurken ne farkettim birbirlerine seni seviyorum demiyorlar aşkım canım bitanem demiyo ama birbirine nasıl aşıklar hissettiriyor....
    İki gözümün çiçekleri 🥰🥰🥰🥰

    YanıtlaSil
  5. Kauhel leon… senden nefret ettim. Hafif bi çekememezlik hissettim ne olmuş yani canavarın perspektifinden olaya yaklaşıyosa canavar mı yapar onu. Onun sayesinde ejderi alt ettiniz halen daha düşünüyo sinsi yılan inş Riftan yakında gelir

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ruth Riftan'ın hayatını kurtarmak için bir tabu büyüsü yapmıştı. Acaba canavar gibi düşünebilmesine vs. Sebep olan bu büyü müydü?

      Sil
    2. Aynen benimde o aklıma geldi ve de mantıklı yani sonuçta ölümdukten sonra tekrar dirildi Frankenstein gibi bişi oldu skjsjsjsk

      Sil
    3. ama bir düşününce, o kara büyüden önce de aynıydı riftan. eğer halinde bir değişiklik olsaydi bence ruth'tan kacmazdi

      Sil
  6. Bu yorumum biraz spoiler içeriyor istemeyen okumasın :)
    ..........
    Vayy manifestim mi tuttu ne oldu Kuahel Leon'u aşık edeceğim Riftan'a galiba ahahaha.. Söylediklerinde Riftan'a olan saygı ve hürmetini derinden hissettim.. Max'in repliklerini çok derinlikten uzak yazıyor yazar nedense, Kuahel orada Riftan'ın bir canavar ile empati yapabilmesinin olağandışılığını anlatırken Max sürekli Riftanım yapmaz öyle şey modunda.. Adamın kutsal bir yanı var işte hepimiz farkındayız rakibi bile hakkını teslim ediyor.. Bu kız 25-30 yaşlarında artık niye 15 yaş tepkileri veriyor anlamıyorum..
    Bu arada dün gece uykum kaçınca 78. bölüme kadar okudum şaka bir yana Kuahel kimseye aşık olmuyor ve ne yazık ki yiğidim aslanım Riftan'ım 66. bölüme kadar yok :( geri kalan bölümlerde de var mı yok mu belli değil.. Artık kitabı net olarak Max domine ediyor diyebiliriz.. bir yol buldum önden hızlı gidiyorum müsait oldukça ama yine de dava arkadaşlarımı yarı yolda bırakmamak için gelir yorumumu yazarım :) hadi yarın görüşürüz beybiler.. -Sahra

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Nereden okuduğunuzu öğrenebilir miyim?

      Sil
    2. Nerden okuyorsun

      Sil
    3. azıcık uğraş istiyor ama yazayım.. ispanyolcası var internette bajo el roble libro 2 (novela) diye aratırsanız çıkıyor. ama resim olarak kaydedilmiş. her chapter 11-12 sayfa resim. onu sağ tık resmi farklı kaydet yapıp pc ye kaydediyorum sonra yandex çeviri de text çeviriye yüklüyorum ve tadaaaa :)) böyle anlatınca çok zor gibi durdu ama değil.. gerçi benim Riftan'a biraz sinirliydim uykum kaçınca yaptım her akşam öyle 20 bölüm okunmaz.. :) -Sahra

      Sil
    4. Sağ olasın, kulağa zor geliyor hakikaten. Keşke vaktinde ispanyolcayı ilerletseydim☹️

      Sil
    5. Arkadaş sen baya uğraşmışsın valla helal olsun ben telefondan screen translate diye bir uygulama var onu indirince zaten çeviriyor belki okumak isteyen varsa diye söyleyeyim dedim --cursedsoulz

      Sil
  7. Paylaşım için teşekkürleer ve güzel bir bölümdü, Max'in Riftanı savunması çok tatlıydı

    YanıtlaSil
  8. Max bazen salak gibi davranıyor. Adam orada Riftan'ın tuhaf yönünden bahsediyor Max gelmiş kocam yapmaz öyle şey hayatım herkesin bildiği şeyi kimden saklıyorsun lütfen ya

    YanıtlaSil
  9. Aga Max'in bazı hareketlerine aşırı derecede uyuz oluyorum bazen.Favori kadın karakterim Prenses Agnes oldu artık valla dayanamıyorum ben böyle mal mal hareketlere.İlk başta onu da anlıyordum tramvası, yaşadıklarından dolayı ama ne yapayım ben de dayanamıyorum sanırım güçlü karakterler daha hoşuma gidiyor.

    YanıtlaSil
  10. Max’in karakter gelişimi çok eksik

    YanıtlaSil
  11. Yaa ugraslariniz için ne desem boş. Hakkınızı asla ödeyemem 😊😊😊🥰🥰🥰

    YanıtlaSil
  12. Ben iş dolayısıyla, bir çok kişi okul dolasıyısı ile yorumlarda azaldık 🤦‍♀️🤦‍♀️

    YanıtlaSil
  13. Ya cidden ama Riftan'da bir gariplik yok mu? Anlatıkana göre iri, ve inanılmaz güçlü ve yine çocukluğunda hastalanmıştı ve bir daha doğru düzgün hastalanmadı. Kuahel'in dediği gibi normal insanlardan çok farklı düşğnebiliyor. Evet Riftan canımız bitanemiz ama garip. Yazarın bunu açıklayacağını düşünüyordum ama canavar avımız bir türlü bitmedi

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Aslında Ruth bunu ilk kitapta Maxe açıkladı diye hatırlıyorum çok fazla canavar avladığı için üzerine bulaşan kanlardan dolayı böyle oldu diyordu sanki

      Sil
    2. Evet tıpkı maxin manaya yatkinligi gibi riftanin canavarlara yatkinligi da fazla maruz kalmasından kaynakli

      Sil
  14. Ellerine sağlık 🥰

    YanıtlaSil
  15. Bir akşam sadece bir akşam sıkı giyinmeden-ki üzerimde ceket vs vardı - dışarı çıktım ve bir haftadır salya sümük hastayım. Maxin ve diğer buyuculerin hastalanmamasi tuhaf, o kadar soğuk, sürekli hareket halindeler terleri üzerlerinde kalıyor, düzgün beslenme yok, hep stres var inanılmaz yani

    YanıtlaSil
  16. Robin: Ruth un tabu büyüsü ve Riftan in canavarların enerjisine uzun yıllardır maruz kaldığını düşünürsek eğer, boyle olmasını normal geliyor. Ama en önemlisi, uçurtma gibi oradan oraya savrulup hayatta kalmaya çalışırken ki yaşam deneyimleri bunlar. Dünya acımasız, Riftan daha acımasız olmak zorunda. Düşmani indirmek mi istiyorsun? O zaman düşmanın gibi olabilmen gerekir sonuçta insanlarla mucadele etmiyor. canavar bunlar canavar!!!

    YanıtlaSil
  17. Haykırdım 😄😄😄😄

    YanıtlaSil
  18. Maxi nin riftani hemen savunması o kadar tatlı kii

    YanıtlaSil
  19. Leon'un Maxi sızlanınca şifa büyüsü kullanıp yürümeye devam edelim demesine çok güldüm hwidnwjdns

    YanıtlaSil

Yorum Gönder