MEŞE AĞACININ ALTINDA 2. KİTAP - 58. Bölüm (UNDER THE OAK TREE)

under the oak tree

Sonra dev kayanın arkasındaki dik yokuştan aşağı kaydılar. Şövalyenin hareketlerini uzaktan izledikten sonra, çömeldi, iki eliyle yere dokundu ve ilerlemeye başladı. Uzun bir süre indikten sonra ayakları nihayet sağlam bir zemine değdi.

Max rahat bir nefes aldı ve etrafına bakındı. Her iki tarafta da gri kaya duvarlar yükseliyordu, düz taşlar dar bir vadide merdiven gibi yığılmıştı. Hatta sanki biri onları yapay olarak yapmış gibi görünüyordu.

"Leydimin uyumsuzluğu hissettiği yer burası mı?" Sanki onun koruyucusuymuş gibi arkasında duran Elliot, tetikte bir bakışla etrafına baktı. Max duvara dokundu ve büyüsünü serbest bıraktı, sonra başını salladı.

“Bu doğru. Bir süre önceki gibi hissettiriyor.

Nefesini düzene sokmaya çalışan Ruth, kaşlarını hafifçe kaldırarak duvarın birleştiği yere doğru yürüdü.

 Görünüşe göre burada akan anti-büyü gücü, büyünün işleyişine müdahale ediyor. Bu yüzden izleme büyümle onu tespit edemedim. Bununla birlikte, toğrağın ruhu, çarpık mana akışını algılamada daha hassastır.

Max'in yüzü asıktı.

‘Neden bu tür cihazlara sahipler? Belki burası kara büyücüler tarafından tehlikeli büyüleri denemek için hazırlanmış bir yer, belki de bir şeyleri saklamak için özel bir yerdir.’ Derin düşüncelere dalmışken keskin bir ifadeyle aşağıya bakan Kuahel ağzını açtı.


“Hiçbir varlık hissetmiyorum. Kontrol etmek için önce aşağı inelim.”

O öne geçip yürümeye başlayınca, diğerleri de peş peşe merdivenlerden aşağı onu takip etti. Max, attığı her adımda ses çıkarmamak için kendini zorladı.

Kuahel herhangi bir varlık hissetmediğini söylese de, kendilerinin bilmediği bir şeyin saklanıyor olabileceğinden endişelenmeden edemiyordu. Nefesini tutarken gözlerini her yöne çevirdi ve karanlık bir gölgenin belirdiği kayanın arkasına baktı.

O anda Kuahel arkasına döndü ve duvara yaslanmalarını işaret etti. Max hemen onun talimatlarını izledi. Önden indi ve başka bir tehlike olmadığını doğruladıktan sonra, onu takip etmelerinin uygun olduğunu belirtti.

Max derin bir nefes aldı ve dolambaçlı yola yöneldi. Sadece bir kişinin geçebileceği kadar dar olan patika, birkaç dakika sonra aniden genişledi ve yuvarlak çakıllarla kaplı geniş bir alan ortaya çıktı.

Güvensizlik ve merak arasında bir bakışla, garip alana baktı. Yerde duman gibi beyazımsı bir pus vardı, hava ağır ve nemliydi. Bir yerlerden hafif bir kükürt kokusu geliyor gibiydi.

“Burada bir şey var.” Sisi hiç tereddüt etmeden yarıp geçen Kuahel, yükselen kaya duvarlardan birini göstererek konuştu.

Ruth önden yürüdü ve karanlık mağaraya baktı.

"Bir şey görüyor musun?"

Onun sorusu üzerine Ruth başını salladı.

“Oldukça derin görünüyor. Leydim arama büyüsü yapabilir mi?”

Max engebeli çakıl alanını geçti ve mağaranın önünde durdu. Daha sonra elini duvarlardan birine koydu ve büyüsünü serbest bıraktı. Ama hiçbir şey bulamadı. Sanki siyah bir perde vardı.

“Yapamıyorum. Büyüm işe yaramıyor.”

“Yani, kendim kontrol etmekten başka seçeneğim yok.” Kuahel içini çekerek mağaraya girdi.

Max şaşkınlıkla ona baktı. "İçeride ne olduğunu bilmiyorsun ve korkmadan girecek misin?" Bilinçsizce pelerinin tuttu. “Yapma. Tehlikeli olabilir!”

"Bu, kontrol etmem gerektiği anlamına gelmez mi?" Kuahel kaşlarını çattı ve başını yana eğerek ona baktı.

Şaşkın şaşkın ona bakan Max, tepkisini anlayamadı.

“Gelecekteki savaşa hazırlanabilmek için, orada ne olduğundan emin olmamız gerekiyor.”

“Ama biz sadece beş kişiyiz. Oradakilerle başa çıkamayabiliriz." dedi Elliot mantıklı bir şekilde.

Kuahel ona buz gibi baktı.

"Bu soruşturmaya başladığınızda, neler olabileceğini düşünmediniz mi? Piknikte değiliz. Her zaman tehlike olacaktır.”

İşler ters giderse, olası sonuçlarından korkmuşa benzemiyordu. Sanki başkalarının endişelerinden bıkmış gibi duygusuz bir ifadesi vardı, bu yüzden Ruth hemen Kuahel'in sözlerini onayladı.

“Sir Leon'un söyledikleri de çok mantıkları.”

Max şaşkınlıkla ona baktı. Ruth, mağaranın içine yakından bakarken ekledi.

“Etilen Kalesi'ndeki savaşı herkes hatırlayacaktır. Böyle durumlardan kaçınmak için bu koridorun nereye gittiğinden emin olmalıyız. Müttefik kuvvetler şehri kuşatırsa ve canavarlar bizi arkadan veya yandan pusuya düşürmek için gizli geçitler kullanırsa, kendimizi eskisi gibi büyük bir krizin içinde bulabiliriz.”

Max korkudan solgunlaştı. O günün dehşetini hatırlayınca sırtından soğuk bir ter boşandı. Onlara emanet edilen görevin ciddiyeti iliklerine kadar işlemişti. Savaşın zaferi veya yenilgisi, toplayabilecekleri bilgi miktarına göre belirlenebilirdi. Kararlı bir yüzle başını salladı.

“Sorun değil. Gidip kontrol edelim.”

Reddetmek üzere olan Elliot, tekrar düşündü ve başını salladı. Çok geçmeden dar, karanlık geçitlerde tek sıra yürümeye başladılar. 

Paladinlerin yarattığı mavi alevler karanlık mağaranın duvarlarını belli belirsiz aydınlattı ve ayaklarının altına korkunç gölgeler düştü. Max kendini huzursuz hissetti ve omuzlarını tamamen kamburlaştırdı. Kükürt kokusu daha da güçlendi. Hava yavaş yavaş azalıyordu sanki.

“Duvar sıcak," diye mırıldandı Ruth aniden.

Max şaşkın bir yüzle ona baktı.

"B-büyü mü?"

 “Sanmıyorum.” Kaşlarını çattı ve ekledi, "Bir bakıma jeotermal gibi..." Aniden, garip bir sesle konuşmayı bıraktı.

Dehşete kapılmış olan Max bir adım geri attı. Ayaklarının altında bir şey kırılıyormuş gibi hissetti.
Kuahel, tüm yeri aydınlatmak için alevleri yaklaştırdı. Tekrar bir adım geri çekildi ve bastığı şeye baktı. Yerde parça parça siyah cam gibi bir şey yatıyordu.

“Ne oluyor be...?”

Şaşkın bir yüzle ona bakan Kuahel eğildi ve siyahımsı parçayı aldı. Yüzü hafifçe sertleşti. 

“Bu bir yumurta kabuğu.”

Sözlerinin anlamını hemen anlayamayıp şaşkın şaşkın ona baktı. Kuahel ayağa kalkıp parçayı tekrar yere fırlattı ve havaya alevler saçtı. Çevre aydınlanınca geçit ortaya çıktı. Önlerinde bir köşeye yığılmış kırık kaseler gibi şeyler vardı.

O anda omurgasından aşağı bir ürperti indiğini hissetti. O şeyler... bir yaratığın yumurta kabuklarıydı... Hemen oradan çıkması gerektiği düşüncesi geçti aklından. Ancak şövalye tam tersi bir hareket yaptı ve koridorun sonuna doğru ilerledi. Gergin olan Max, korkusunu bastırmak için onu takip etti.

Sonunda uzun tünel sona erdi ve büyük bir oda ortaya çıktı. Gözlerinin önünde beliren ürkütücü manzara karşısında dili tutulmuştu. Koca mağaranın duvarları, ona bir arı kovanını hatırlatan altıgen deliklerle doluydu ve deliklerin içinde çömelmiş oturan yaklaşık 5 kvet (150 cm) boyundaki kuşlar vardı.

Hayır, onlar kuş değildi. Sürüngen vücutlu ve kuş kanatlı canavarlardı. Mavi ışığa rağmen pulları canlı bir şekilde kırmızı kırmızı parlıyordu.

“Onlar basilisk." diye mırıldandı Elliot sessizce. "Sanırım burası bir basilisk üretim alanı. 

"Evet, ilginç şeyler yapıyorlar." dedi Kuahel alaycı ve sinirli bir sesle.

Max merak dolu gözlerle etrafına baktı. Mağarada uyuyan en az otuz basilisk vardı.

'Olamaz! Yoksa kara büyücüler böyle yüksek rütbeli bir canavar ırkını evcilleştirmeyi başardılar mı? Yetişkin bir basiliski avlamak için en az kırk şövalye gerektiğini duymuştum. Bu tür canavarlar savaş için seferber edilirse, bizi çok büyük bir felaket bekliyor demektir.’

"Görünüşe göre hepsi uyuyor.” Basilisk'in kafesine yerleştirilmiş demir çubuklarla oynayan Ruth, birdenbire konuşmaya devam etti. "Sanırım büyü güçlerini bastırmak ve belirli bir boyutun ötesine geçmelerini engellemek için bir teknik geliştirmişler."

“Yani bu... müttefik canavar güçlerinin bile bu çocukları kontrol etme imkanı yok demek mi oluyor?”

 Elliot'ın sorusu üzerine Ruth hafifçe omuz silkti.

“Onları özgürce kontrol edebilselerdi, uyutmak için bu kadar karmaşık bir cihaza sahip olmazlardı. Belki de onları, mana taşları için yetiştiriyorlardır.”

Max rahatlama hissiyle omuzlarını gevşetti.

“O zaman... bu basiliskleri ‘tanıdık’ olarak kullanmaları konusunda endişelenmemize gerek yok.”

“Emin misin? Yarı ejderhaya binen kertenkele adamlar gördüm.” Kafesin içini inceleyen Kuahel, soğukkanlılıkla karşı çıktı.

Ruth alaycı bir şekilde güldü.

“Savaşta seferber edilmiş sadece birkaç yarı ejderha vardı. Ejderha alt türleriyle özgürce başa çıkabilselerdi, wyvernler, kurtlar ve basiliskler gibi yüksek rütbeli canavarları harekete geçirirlerdi. Ama bu olmadığına göre, canavarlar üzerinde kontrol sağlayabilme konusunda, bariz sınırlar var demektir."

Kuahel, ona inceliyormuş gibi baktı ve sonunda geriye dönüp basilisklere bakmaya devam etti. Mağaraya bakarken gözleri karanlıkta parlıyordu. Max garip bir şey hissetti. Kesinlikle bir şeyler bulacaklarmış gibi görünüyordu.

“Öncelikle, buradan uzaklaşmak daha iyi olur. Onları yöneten bir canavar olabilir. Artık kalmanın bir faydası yok..." Elliot'ın endişeli sesi birden kesildi.

Neredeyse aynı anda, o ve şövalyeler kılıçlarını çektiler. Max bir çığlık attı. Siyah bir şey onlara doğru koştu ve kılıçların bıçaklarının karanlıkta parıldamasını izledi. Mavi parıltılar, onlara doğru koşan canavarların bedenlerine çarptı. Ancak Max, Kuahel'in sert sesi çınlayana kadar neler olduğunu anlayamadı.

“Bir tane daha var! Kaçma!”

Max, geçtikleri geçitlerden kaçmaya çalışan bir tür siyah köpek gördü. İçgüdüsel olarak yanından geçen canavarı yakaladı. Neredeyse düşüncesizce bir hareketti. Vücudu kaba, sert kürkle kaplıydı. İğrenme duygusuyla tüyleri diken diken oldu, ama ona sıkıca sarıldı.

‘Eğer bu küçük piç kaçarsa, onları gözetlediğimizi bildirmek için doğrudan canavar ittifakına gidecek, böylece canavarlar davetsiz misafirleri bulmaya çalışacaklar. Bu, şehri arayan Riftan'ı tehlikeye atar.’ Bu düşünceler kafasında şimşek gibi çaktı.

“Leydim!”

Ancak canavar, hızlı ve güçlü bir şekilde hareket etti. Canavar mücadele edince, Max yerde sürüklendi. Her şey göz açıp kapayıncaya kadar olmuştu.

Koşarak gelen Elliot, kılıcını canavarın vücuduna sapladı. Ama onun için endişelendiğinden nefes nefese gibiydi.

Kan donduran bir çığlık yankılandı ve arkasından yüksek bir gürleme sesi geldi. Max korkuyla başını çevirdi.

Hemen arkasında görmediği bir yan yol vardı. İçeride iki goblin meşalelerle duruyordu. Duvardaki yılan sapını çektiklerini görünce, Max hemen arkasına döndü. Neredeyse aynı anda, açılan koridora atladı ve kapı kapandı.

Max aceleyle goblin saldırılarına karşı bir kalkan oluşturdu ve yılanın kolunu hareket ettirmeye çalıştı ama yılanın sapı kıpırdamadı bile. Korkudan maviye döndü ve arkasına baktı. O sırada soğuk bir ses duydu.

“Korkak biri misin yoksa?”

Max'in gözleri büyüdü. Koridora koşan sadece o değildi. Arkasını döndüğünde, iki goblin yerde yatıyordu ve koyu kırmızı kanları etrafa yayılıyordu. Önlerinde dimdik duran Kuahel Leon, kılıcındaki kanı sildi.

Yorumlar

  1. Yanıtlar
    1. Harika bir ceviri tsk ederim😍

      Sil
  2. Ooo güzel heyecanlı bir bölümdü.. en azından birkaç canavar hakladık sonunda şükürler olsun..
    2 goblin 1 kurt bugün öldürsek, 3 basilisk yarın, bir tane öbür gün, böyle böyle binlerce canavarı yavaş yavaş öldürür onbeş yirmi yıla Anatol'e döneriz hayırlısıyla :)))
    Çeviri için teşekkürler adminim prensesim.. Okuyucu tayfaya da selamlar harika bir gün olsun hepimiz için.. -Sahra

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. LSKDLSKDLSKXSLKFSLFKDLKFDLFKKD

      Sil
    2. Haha aynen bu gidişte yaşlanacağım Riftan&Maxi hikayesinde

      Sil
  3. Emeğinize sağlıık

    YanıtlaSil
  4. "korkak biri misin yoksa?" derken ne demek istedi? korksa yaratığın üstüne atlamazdı.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ben de orayı anlamadım

      Sil
    2. Kuahel leon maxiye garip davranmıyor mu sürekli bir gözlerini üstüne dikme koruması sanki içten içe hisleri varmış gibi hissediyorum tabikide riftan maxi aşkı destekliyorum yanlış anlaşılmasın sadece bana mı öyle geliyor yoksa aynı düşüncede olan varmı bilmek istedim

      Sil
    3. Abi kesinlikle ya Maxiyle Leon arasinda bir şeyler var eğer yoksa bile olsun aksiyon iyidir :P

      Sil
    4. Ben de öyle bir şeyler seziyorum ama bilemeyeceğim.

      Sil
    5. Evet nedense arkasindan birsey cikicak izlenimi yaratiyor bende de surekli

      Sil
    6. Kesinlikle katılıyorum 👍

      Sil
    7. Öyle bişi varsa biri spoiler verebilir mii

      Sil
    8. leonla maxinin arasinda bir sey yok ama leonun kendi icinde bir sey var midir bilmem. ben pek sevmiyorum leonu ayrıca, bence biz abartiyo olabiliriz adam normal yani.

      Sil
  5. Tesekkurler admincim emeğine saglık

    YanıtlaSil
  6. Teşekkürler Admin🌺🤍

    YanıtlaSil
  7. Eline emeğine sağlık admincim

    YanıtlaSil
  8. Ayy ne zaman hamile kalıcak maxi ya

    YanıtlaSil
  9. Adrenalin salgıladık 🥰

    YanıtlaSil
  10. Çevirmene çok teşekkürler 💖

    YanıtlaSil
  11. Eline sağlık teşekkürler

    YanıtlaSil
  12. Korkak mı hayatım bunu yanlış kişiye söylemedin mi sence de

    YanıtlaSil
  13. Ellerinize sağlık

    YanıtlaSil
  14. Ya zaten az kişiydiniz, ikiye bölündünüz. Şimdi de iki kişi kaldınız diğer tarafta. Elliot kafayı yiyecek.

    YanıtlaSil
  15. Yaaa maxinin şu an olduğu kişiyle gurur duyuyorum yaaa harika bir bölümdü sabırsızlıkla bekliyoruz... teşekkürler admincimm

    YanıtlaSil
  16. Oldukça kötü ve kara haberlerin olduğu bir güne bu bölüm iyi geldi

    YanıtlaSil
  17. Birde yeni favorim şarkıyi sizlerle paylaşmak istedim dedubluman belki

    YanıtlaSil
  18. Aynen o kdr korkak ki canavarın üstüne atladı

    YanıtlaSil
  19. Sevgili Admin 60. bölüm için heyecanla bekliyoruz.. Hadi n'oluuuuur🤗

    YanıtlaSil
  20. 59 . Bölüm var yazıyor ama çıkmıyor. Çok merak ediyorum.

    YanıtlaSil
  21. Kuahel Leon la Maxi aslında bayağı iyi bir ikili olurmuş beğendim ben Leon kimseyi takmayan havalı bir şey Maxi ise herkesi düşünen duygusal biri zıt ama güzel duruyor bence yani yine de bilemedim

    YanıtlaSil
  22. offf ne bölumdu bee 🔥🔥 maxi nasil da atladı üzerine hayvanın, işte thats ma girl!

    YanıtlaSil

Yorum Gönder