How to Get My Husband on My Side - 4. Bölüm (Türkçe Novel)
"Kendini daha iyi hissetmen için etrafı aydınlatmalarını istedim."
« Önceki Bölüm Sonraki Bölüm » ‹ ›
"Hayır, her şey çok güzel. Sanırım biraz gerginim. İlgin için teşekkür ederim."
Burada benim zevkime uymayan bir şey var mı?
İncecik ekmeğe sürülen acı soğan çorbası ve bilmediğim bir sosla kaplanmış balık etine pürüzsüzce sürülen vişne reçelinin kokusu kesinlikle cezbediciydi.
Her zamanki gibi delice acıkmıştım.
Balo benzeri bir etkinliklerde kimin ne yediği kimsenin umurunda olmazdı.
Beni kontrol edebilecek tek kişi kendimdim.
Bir süre öylece bana bakan Ellenia mutlu bir çocuk gibi gülümsedi ve yemeğimi bitirmemi söyledi.
Bir süre sonra masadan boş tabakları aldılar. Güzel kokulu bir çay ve sade bir tatlı ikram ettiler..
"Elendale'de her yaz kalabalık olur. Bu yüzden kardeşim aramıza geç katılacak. Babam da siyasi nedenlerden dolayı ay sonuna kadar başkentte olamayacak. Bu konuda bizi anlayışla karşılamanı ve babam ve kardeşimin aramızda olmayışı için ne kadar üzgün olduğumu bilmeni isterim.”
"Ah, hayır, ben gerçekten iyiyim, sorun değil."
“Annem öldüğünden beri bu köşkte yaşıyorum. Temizlikten ben sorumluyum. Hanımefendinin tercihine göre değiştirebilirim. Hoşuna gitmeyen bir şey olursa hizmetçilere istediğin her şeyi söyleyebilirsin.”
Ah, "Hanımefendi". Garip bir sıfattı.
Gözlerimi devirerek çay fincanıyla oynuyormuş gibi yaptım.
"İlginiz için teşekkür ederim, ama bir süre aynı kalmasını tercih ederim. Buradaki geleneklere henüz alışamadığım için başımın belaya girmesini istemem"
Ellenia elindeki çay fincanını bırakarak, yüzünde ki o kayıtsız bakışla tekrar bana baktı.
"Endişelenecek bir şey yok. Kimse seninle ilgili böyle düşünmeye cesaret edemez."
Resmi sözler ve resmi tepkiler.
Yüz ifadesinde şaşırdığına ve endişelendiğine dair işaretler vardı. Hiçbir şey bilmiyormuş gibi masumca gülümsedim ve konuyu değiştirdim.
"Sana sormak istediğim bir şey var."
"Bana çekinmeden her şeyi sorabilirsin."
“Bana Ruby diyebilir misin?”
Ellenia hemen cevap vermedi.
Poker gibi ifadesiz görünen yüzüne dikkatlice baktım ve gergin bir şekilde yutkundum.
"Henüz burada bir yabancıyım. Neler olabileceğini tahmin etsem bile nasıl uyum sağlayacağımı bilmiyorum. Senin gibi biri arkadaşım olursa, burada daha cesaretli hissedeceğim.”
"Tabii ki."
"Gerçekten mi?"
"
Evet."
"Ah, teşekkür ederim!"
Öne doğru eğilip gülümseyerek ellerini tuttum. O anda titrediğini hissettim ve çabucak ellerini bıraktım. Utanarak uzaklaştım.
"Üzgünüm, kabalık ettim."
"Ah hayır."
"Öyleyse sana Ellen diyebilir miyim?"
"
Birbirimize karşı rahat hissetmek güzel olurdu."
Bu soğuk güzelliğin birine karşı rahat olmasını hayal bile edemiyordum.
Sakince gözlerini indirdi.
Sonra iç çeker gibi ekledi.
"Birine karşı her zaman çok kibar ve fazla alçakgönüllü olmak yanlış anlaşılmaya sebep olabilir.”
Bunu benim için endişelendiğinden söylememişti.
İkimiz de gerçek renklerimizi saklıyorsak, birbirimizi rahat ve hızlı bir şekilde tanımamız gerektiğinin üstü kapalı bir önerisiydi.
Bana karşı gardını hemen bırakmasını beklemiyordum. Bence beklenmedik bir izlenim bırakmayı başardım.
Ellenia dahil buradaki kimsenin beni sevmesini istemedim.
Amacım bu kaostan olabildiğince zararsız çıkmaktı. Borgia ailesinin diğer fertleri gibi olmayan bir aptal için bu mümkün müydü?
"Yanlış anlaşılmalara alışkın olsam da elimden geleni yapacağım."
Ellenia bir kez daha sessizce bana baktı.
Birden ablamı hatırladım. Acaba neye benziyordu.
"Sana kalacağın yeri göstereceğim."
Perdeleri açık olan pencereden denizi görebiliyordum.
Ufku tamamen kırmızıya boyayan gün batımı buraya kadar uzanıyor ve beyaz odayı ısıtıyordu.
Ellenia pencereye bakarak bana doğru yaklaştı.
"Odayı dekore etmek için elimden geleni yaptım. Beğenip beğenmeyeceğin konusunda herhangi bir fikrim yok."
"Çok beğendim."
"Yarın sana köşkün etrafını gezdireceğim. Başka bir odaya geçmek istersen…”
"Hayır, gerçekten burayı sevdim. Manzara harika. Hep deniz manzaralı bir odaya sahip olmak istemiştim.”
Ellenia bu sefer elini tutmama şaşırmadı.
Bunun yerine, hazırlıksız yakalanmış gibi gözlerini indirdi ve dokunduğum ele baktı. Hafifçe sakin bir tonda konuştu.
"Yorgun hissediyor olmalısın. Erkenden uyumak iyi hissettirecektir. Kardeşim programı nedeniyle gecikebilir…”
"Sorun değil Ellen."
Sadece uyumak istiyordum. İlk günden itibaren bunların olacağını biliyordum. Bu yüzden incinmiş hissetmedim. Hayır aksine daha da rahatlamış hissetim.
Her iki durumda da amacım onun sevgisini kazanmak değildi.
Ellenia'nın omzunun üzerinden sırık gibi uzun bir hizmetçinin sessizce bana baktığını görebiliyordum. Yüzündeki ifadesini tarif edecek olursam… alaycı ve aşağılayıcı karışımı bir şeydi ama umurumda değildi.
Önemsiz biri olarak kabul edilmek benim için çok tanıdık ve kabul edilebilir bir duyguydu.
*****
Soğuk.
Dişlerimin kendi kendine birbirine vurduğunu fark ederek uyandım.
Yaz mevsiminde olduğumuz halde şafak vaktinde hava çok soğuktu. Havanın gerçekten buz gibi olduğunu hissedebiliyordum.
Battaniyeye sımsıkı sarındım ve titremeye devam ederken, şöminedeki ateşin söndüğünü gördüm.
Canavarların da yaşadığı ülkenin kuzeyindeki aristokrat evlerinde geceleri her yerde yanan yeşil alevler sadece ısınmak için değildi. Bu, rahip veya rütbesi daha yüksek birinin oluşturabileceği değerli bir kaynaktı. Güneş battığında bir gölge gibi her yere nüfuz eder ve insan peşinde koşan canavarlara karşı savaşırdı.
Kimse dokunmadıkça şöminenin kendi kendine sönmeyeceğini çok iyi biliyordum.
Kim böyle çocukça bir şey yaptı? Yoksa az önceki hizmetçi mi?
“Achoo!”
Tekrar uyumaya çalışsamda o kadar soğuktu ki dayanamadım. Yataktan titreyerek kalktım ve şömineye doğru süründüm.
Hiç köz kaldı mı diye kontrol ettim.
Bu tür zorbalık çok çocukçaydı.
Shuuuu- Shuuuuuu-
İlk başta sadece pencereye vuran rüzgarın sesi olduğunu düşündüm.
Ama gözüme çarpan rüzgar değildi. Şöminenin önünde yarı donmuş halde, yavaşça başımı çevirdim.
Romagna'da bir iblisle karşılaşmak nadiren yaşanan bir durumdu. Sadece ben değil, Güney'deki asil soylular bile nadiren görürdü.
Çığlık Atan Orman ve sınır dışı bölgeler dışında, Papalık Devletleri iblisler açısından temizdi ve hiç görmemiştim.
İlk evliliğimin iptal edildiği yılın kış ayında bir iblisin varlığıyla ilk kez karşılaşmıştım.
Cesare bana bir şey göstereceğini söyleyerek beni müzenin bodrum katına götürmüştü.
O sırada derisinin altında ne olduğunu gerçekten hatırlamıyordum.
O gece o bodrumda, bütün gece zinciri kırmak ve beni parçalamak isteyen çirkin bir yaratıkla aynı odada kilitli kalmıştım.
Muhtemelen o an korkudan aklımı yitirmiştim.
Yeşil bir parıltı yayan ve tiz çığlıklar atan bu çirkin yaratığın bir kaplumbağadan daha az iğrenç göründüğünü düşünmüştüm.
'Git buradan!', 'Kıpırdama!' diye boş çığlıklar atarken söylediğim tek kelimeler bunlardı. Dehşete kapılmış halde olan ben, onun üzerinde epey iyi bir izlenim bırakmış olmalıyım ki canavar bir süre sonra hareket etmeyi bırakmıştı. Olduğu yerde kıvrılıp bütün gece beni izlemişti..
Ya da sadece bir tesadüftü.
"Ah, gelme..."
Siyah kanatlı iblis, kapalı pencereden yumuşak bir şekilde süzüldü ve bana baktı.
Yarasaya benzer kanatların arasındaki yeşil mücevherlerin, onun gözleri olduğunu düşündüm.
Çığlık atsam ya da arkamı dönüp kaçmaya başlasam beni anında yakalardı.
Dizlerim titriyor dudaklarım istemsiz bir şekilde hareket ediyordu.
"Yanıma gelme."
Kuzey iblisi mücadeleme hayran kalmış gibiydi.
Havada asılı halde bana baktığını ve kanatlarını yere doğru sarkıttığını görünce çok tuhaf hissettim.
Bu onun saldırı pozisyonu muydu?
Kendinden emin görünmüyordu.
"Kaçmalıydım."
"Hanımefendi, kalkmalısınız."
Odanın kapısını ittirmeye çalışan hizmetçi bana doğru avazı çıktığı kadar bağırıyordu. Öyle muhteşem ve uzun bir yankısı vardı ki kulaklarımı iki elimle kapattım.
O anda, sarkık siyah kanatları olan iblis, çığlık atan hizmetçiye doğru koştu.
"Ruby!"
Ellenia'nın sesini duydum. Sonra gök gürültülü fırtınaya benzer bir gümbürtü kulaklarımı doldurdu ve bir şimşek görüşümü kapladı.
« Önceki Bölüm Sonraki Bölüm » ‹ ›
Emeğinize sağlık 🌹
YanıtlaSilÇok heyecanlı devamını sabırsızlıkla bekliyorum
YanıtlaSilDevamını sabırsızlıkla bekliyorum çeviri için teşekkürler ❤️
YanıtlaSilçeviri için teşekkürler. Bu arada " derisinin altında ne olduğunu gerçekten hatırlamıyordum. " cümlesindeki under his skin manası aslında, özünde, esasında anlamına geliyor. yani ruby "onun esasında, aslında ne olduğunu gerçekten hatırlamıyorum" diyerek abisini daha tanımadığını söylemek istiyor.
YanıtlaSilÇeviri için teşekkürler ❤️
YanıtlaSilŞu serfsiz hizmetçiler kendilerini bişey sanıyorlar
YanıtlaSilYaw şimdi bu canavar ondan hoşlanıyor mu diğer canavarlar gibi. Ben webtooonunu okuyarak geldim ama burada çok daha iyi anlatılıyor.
YanıtlaSil