UNDER THE OAK TREE - MEŞE AĞACININ ALTINDA 2. KİTAP - 27. Bölüm


Mızrak gibi hızla koşan Remdragon Şövalyeleri, ölümsüzleri acımasızca devirerek köyün merkezine doğru ilerlediler.

Kutsal Şövalyeler ve Remdragon Şövalyeleri tarafından çevrelenen hortlaklar soldan sağa doğru birbirlerinin bedenlerinden itilerek yere düştüler.

Max, sahneyi uzaktan seyrederken ürperdi. Bedenlerinin yarısı ezilmiş halde savaşan ölüler hızla küle döndü. Kısa süre sonra Annette ve Armin'in de sihirli formülü yok etmeyi başardıklarını fark etti.

Yenilenme güçlerini kaybeden hortlaklar, şövalyelerin kılıç darbeleriyle parçalandı ve belki de büyülü güç kaynağındaki kesinti nedeniyle hareketleri fark edilir derecede yavaşladı. Bu sayede savaş kısa sürede sona erdi.

"¿...Şimdi birliğe katılabileceğini düşünüyor musun?"

Tükettiği büyü gücünü yenilemek için bitkisel kökleri çiğneyen Miriam mırıldandı. Max boş boş başını salladı. Kafası hala karışıktı, ama neden bu kadar şaşırdığını anlayamıyordu. 

Ölüm krizinden dramatik bir şekilde kurtulduğu için mi, yoksa beklenmedik bir durumda Riftan'la karşılaşmanın yarattığı duygusal panikten dolayı mı bilmiyordu. 

Endişeli bir şekilde dudağını ısırdı. Şu anda bile Riftan'ın olduğu yere koşmak istiyordu. Ancak, tepkisinden o kadar korkuyordu ki saklanmak istemesine neden oluyordu.

Kararsız bir şekilde atının dizginlerini tutarken, birkaç şövalye at sırtında ona doğru koştu.

"Uzun zaman oldu Bayan Calypse. "

Şövalye miğferini kaldırdı ve onu kibarca selamladı.

Max miğferin altındaki açıkta kalan yüze baktı ve gözleri büyüdü.

"Yaralandınız mı?" diye sordu Elliot Charon, ona ciddi bir bakışla.

Max başını salladı. Attan düştüğü için, beli ve kalçası büyük ihtimalle morarmıştı ama bu dayanamayacağı bir şey değildi.

Rahat bir nefes alarak atın başını tekrar çevirdi.

"Savaş bitti. Şövalyelerle tanışın."

Max bir an için ona baktı, sonra Rem'i okşayarak yavaş yavaş taş duvarın arkasından çıktı. Şövalyeler etrafını sardı ve yıkık şehirden Remdragon Şövalyelerinin kamp yaptığı yere gittiler.

Kurumuş dudaklarını yaladı.

Şövalyeler toplandıkları yere yaklaştıklarında kalbi acı verecek kadar hızlı atıyordu ve karnının alt kısmı gerginlikten kaskatı kesilmişti.

Max dizginleri can simidi gibi kavradı ve gözleriyle etrafı taradı. Şövalyeler arasında Riftan'ı bulmaya çalıştı ama onu hiçbir yerde göremedi.

Max gittikçe daha fazla endişelenmeye başladı.

Savaş biter bitmez neden ona koşmamıştı? Belki onu görmek bile istemiyordu.

Sakladığı mektupları hatırlayınca bu düşüncelerinden sıyrıldı. Onu görmek istemeseydi, böyle bir yere koşmazdı.

"Hanımefendi!"

Tam tepenin önüne vardığında yüksek bir ses duyuldu. Şövalyeler hemen başlarını çevirip ona baktılar. Çoğu tanıdık yüzlerdi, ama bazıları yabancıydı.

Rem'i durdurdu ve beceriksizce onlara gülümsedi. Şövalyelerin arasından dev gibi bir şövalye belirdi. Max onu hemen tanıdı ve mutlu bir şekilde bağırdı.

"Lord Nirta!"

Miğferini çıkarırken genişçe gülümsedi. Barbar gibi dağınık olan havuç rengindeki saçları ve birkaç gündür tıraş olmamış gibi görünen sakallı, tüylü bir yüzü ortaya çıktı.

"Uzun zamandır görüşemedik. Hanımefendiyle her zaman beklenmedik yerlerde karşılaşıyorum."

Keskin sözleri söyledikten sonra, onu takip eden Yurixion'un başını büyük eldivenli eliyle doladı.

 

"İyi iş çıkardın evlat. Eğer bir muhbir aracılığıyla bizimle iletişime geçmeseydin, uzun süre yollarda olurduk."

 

Max'in gözleri, Yuririon'un Osyrian'ın istihbarat servisi aracılığıyla iletişim kurduğu yerin Anatol değil, Ribadon'a giden Remdragon Şövalyeleri olduğunu anladığında irileşti.

 

Bir süre garip bir şekilde sessiz kalan Yurixion, öfkeyle eline vurdu.

 “Bana çocuk muamelesi yapma!"

 "Hey, seni görmeyeli nasıl bu kadar kabalaştın? İsyana mı başladın?"

"Lord Nirta bunu yapmaya devam ederse, diğer şövalyelere nasıl karşı koyabilirim?"

"Pu, ha, ha, ha, küçüğümüz artık büyümüş. Ama gururun aynı görünüyor!"

Karnını tutup kahkahalarla gülmeye başlayınca Yurixion'un yüzü şiddetle çarpıldı. 

"Bir sonraki yarışmada kesinlikle senin yerini alacağım, o zamana kadar tadını çıkar. Bakalım o zaman da gülebilecek misin." 

"Ah, ne kadar korkutucu. Titreyerek bir yıl geçirmek zorunda mıyım yani? Neden bu kadar çok insanın gözü benim pozisyonumda?"

Yurixion gerçekten üzgün görünüyordu ama Max onların kavgasını izlerken biraz rahatladı. Hebaron'un yanı sıra onu tanıyan bazı şövalyeler de gelip onu selamladılar. Omuzlarını gevşetti ve daha doğal bir gülümseme takındı.

 "Herkes... iyi mi?"

 "Bir yeriniz yaralandı mı?"

 Şövalyelerle tüm hızıyla selamlaşırken, harika fizikli bir şövalye miğferini çıkardı ve onunla konuştu.

 Yüzü Max'e bir yerlerden tanıdık gibi görünüyordu.

 "Beni tanımadınız mı? Ben Garrow Rivakion." dedi şövalye utanmış gibi ensesini kaşıyarak.

 Onun sert çizgili yüzüne ve dengeli, sağlam vücuduna bakarken şaşkınlıkla bağırdı.

 “Sen gerçekten… çok büyümüşsün. Yurixion da beni şaşırttı... ama Garrow'u tanıyamadım bile."

 "Üç yıl oldukça uzun bir süre." dedi mahcup bir ifadeyle.

 Max göğsünün sıkıştığını hissetti. Değişimleri, Anatol'den ne kadar süredir uzakta olduğunu haykırır gibiydi.

 'Riftan da çok değişmiş midir?' Max içinin yandığını hissetti ve etrafına baktı. Hebaron ancak o zaman Riftan'ı aradığını anlamış gibi yüksek sesle homurdanmaya başladı.

 "Aman Tanrım, bu adam insanları delirttikten sonra nereye gitti?"

 "Lider, Kutsal Şövalyele'rin lideriyle konuşuyor." dedi Garow, şapel binasını göstererek.

 Max çok gergindi. 'Neden Kuahle Leon ile konuşuyor?'

 Tam bunu soracakken, atının üstünde sıkılmış bir şekilde oturan Miriam söylenmeye başladı.

 "Bu daha ne kadar devam edecek? Calto'ya rapor vermen gerekmiyor mu?"

 Birkaç şövalye saygısız konuşmasına kaşlarını çattı. Ama onlar bir şey söylemeden önce Max elini kaldırıp onları dururdu ve Miriam'ı kiliseye kadar takip etti. Tepeye tırmanırken büyücülerin yaralı atları iyileştirdiğini gördü. Ondan önce dönen Annette elini salladı.

"İkiniz de iyi misiniz? Bir yeriniz yaralandı mı?"

"Biz iyiyiz. Annette... sen yaralandın mı?"  

"Gördüğünüz gibi, her şey yolunda."

Görüntüsünde bakınca sanki Ghoul'dan ayrılmak onun için zormuş gibi görünüyordu. 

Birden Max, siyah kurum lekeleriyle ona benzeyebileceğini düşünerek yanağını elinin tersiyle ovuşturdu. Uzanıp saçlarına dokundu. Örgülü saçları yarı gevşek ve dağınıktı, kıyafetlerinin birkaç gün evsiz kaldıktan sonra dağınık olduğundan bahsetmiyordu bile.

Max sessizce kukuletasını taktı. Neredeyse 3 yıl sonra ilk defa gördüğü kocasının önüne bir serseri gibi çıkmıştı... Parlak bir ışıltıyla ortaya çıkan Riftan'ın görünümünü hatırladığında daha da üzüldü.

 Annette aniden "Bu arada, kocan gerçekten bu kadar korkutucu mu?" dedi ve başparmağıyla şapel binasını işaret etti.

"Paladin Kuahel kolay biri değil, ama kocan gerçekten ürkütücü. İkisi şu anda orada konuşuyorlar ve biri donmazsa iyi olur. İkisi de Uigru'nun enkarnasyonu olmasına rağmen, ilişkilerinin çok kötü olduğu anlaşılıyor. Ne kadar ihtiyatlı olursa olsunlar, coşkuyla izleyenleri fark edip uzaklaştırdılar.

Şapelin dışındaki büyücülere işaret ederek güldü.

Max şüphelendi. Onu keşif birliğinden çıkarmak için Calto ile mücadele eden Uslin'in görüntüsü aklına geldiğinde sırtında soğuk bir ter boşandı.

Rem'in dizginlerini fırlatırmış gibi Annette'e verdikten sonra şapel binasına koştu. Kuahel Leon ile sohbet eden Riftan başını çevirdi.

Max kapının eşiğinde durdu. Aniden, beklenmedik bir baş dönmesi gibi bir şey ona saldırdı ve nefesi hızlanmaya başladı. Arkadan gelen ışıkla çevrelenmiş keskin yüzüne boş boş baktı. Hatırladığından on kat daha korkutucu görünüyordu.

Hafifçe daha sertleşmiş olan yüzü, ürkütücü ve derin erkeksi bir güzellik yayıyor ve arkaya atılmış koyu mavi saçların görünümü ona çok daha olgun bir hava kazandırıyordu.

Max kuru tükürüğünü yuttu. Kara gözleri baştan aşağı onu süzerken, tüm vücudu karıncalanıyor gibiydi. Onu çok özlemişti. Bir gün bir yıl gibi, bir yıl ise sonsuzluk gibidir sözleri hiç de abartılı değildi. Yükselen hislerini yatıştırmak için dudağını ısırdı.

O da onun kadar hareketli görünüyordu. Vücudunun her yerinde sıkılaşan gerginliği açıkça hissedebiliyordu. Max kızıp bağırabileceğini ya da tutkuyla sarılıp öpebileceğini düşündü.

Ama ikisi de olmadı. Bir anda öfkeli gözleri sakinleşti ve sonra tamamen soğudu. Kuahel'e döndü ve kuru bir sesle konuştu.

"Öyleyse, Sebron Vikontunun topraklarına girmeyi kabul ettiğinizi varsayıyorum."

Kuahel, ona ve Riftan'a bakarak yavaşça başını salladı.

"...Tamam, bu sefer senin fikrine uyacağım."

Konuşmanın sonunda, Riftan çıkardığı pelerini aldı, yanından geçti ve gitti. Şoktan felç olan Max peşinden koştu. Riftan'ın varlığını tamamen umursamaz olması inanılmazdı.

“Rif-Riftan…”

Talon'un dizginlerini alan Riftan başını çevirdi.

Max kalbinin sıkıştığını hissetti.

Soğukkanlı olmaya kararlı olmasına rağmen, onun buz gibi bakışlarıyla karşılaştığında dili yapışmış gibi hareket etmedi.

Gözlerini kıstı ve alçak sesle sordu.

"Ne oldu?"

"Ben, ben... bu..."

'Bu, söyleyecek önemli şeyim olmadıkça onunla artık konuşamayacağım anlamına mı geliyor?'

Max panik içinde kekeleyerek zorla konuşabildi.

"İyi miydin? Bunca zamandır..."

O anda, maske takmış gibi ifadesiz olan yüzü şiddetle çarpıldı.

Max aceleyle ağzını kapadı.

Riftan, demiri tırmalayan bir sesle mırıldandı.

"...Ya iyiysem?"

Max, kalbinden kanın çekildiğini hissetti.


Ç.N: Allahın ÖKÜZÜ odun ya odun!!

"Yorumlarınıza istinaden " Ç.N: En sevdiğiniz kişi olmaya devam etmek için bol bol çeviri yapmaya gayret edeceğim 🤣​

SONRAKİ BÖLÜM

Yorumlar

  1. Çeviri için teşekkürler

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ayrıca notunun aynısını bağırarak dile getirdim okurken.

      Sil
  2. Bu yorum yazar tarafından silindi.

    YanıtlaSil
  3. Ellerine sağlıkk. Ayy nasıl yerde bittii yaaa😥. Umarım cabucakk eski haline gelirrr

    YanıtlaSil
  4. Cok tesekkurler ceviriler icin hakkin odenmez valla🥰

    YanıtlaSil
  5. Çoook teşekkürler harikasınız

    YanıtlaSil
  6. günde 2 çeviri! şahanesin gerçekten

    YanıtlaSil
  7. Riftan aşkım arkasından beklemeyeceğim yalandı diye ağlayışını kendini ordan oraya atışını görmesem inanıcam naz yapıyooo ya djfjsjjdjd

    YanıtlaSil
  8. Allah tuttuğunu altın etsin gardasım benim❤️❤️❤️❤️

    YanıtlaSil
  9. Ya iyiysem nedir ya. Ergen aşık

    YanıtlaSil
  10. Allah o çevirmen notundan razı olsun,nasıl içim soğudu var ya,ağzına sağlık,sen hem koş kızı kurtar hem de konuşma,oduuuuun

    YanıtlaSil
  11. ya gerçekten seviliyorsun günde 2 bölüm çevirmek ne demeekkk 💜 bu arada riftanın böyle davranmasına inanamadım cidden ama son ayrılışları çok üzücüydü cidden gözümden yaş gelmişti... tekrardan iyi olacaklarını biliyorum ama riftana kızmamak elde değil şu an

    YanıtlaSil
  12. Güzel yorumları görünce ben de çok mutlu oluyorum o kadar emek veriliyor sonuçta ve bölüm için teşekkürlerr okumadan yazıyorum 💕

    YanıtlaSil
  13. Bitanesinnnn 💙 yazı boyutu tipi felan da çok iyi duruyor ✨

    YanıtlaSil
  14. Admin seni seviyorum

    YanıtlaSil
  15. Riftna her zaman sevgisini gösterdi, adamlarının arasında bile. Bazen fazla sevmekten kızı boğuyordu ama gösterdii. Maxi geçmişinin yüzünden hep ikilemde kaldı sevdi ama gösteremedi. Maxi'nin sevgisini az çok gösterdiği yerlerde zaten eridik bittik. Ama artık sürekliRiftan gibi göstermesi gerikşyor.
    Yürü be Riftaannnn

    YanıtlaSil
  16. Şimdi gitme dedi gittin Maxiciğim kolları açık seni beklemesini isteyemezsin kızgın olması normal az sabır.

    YanıtlaSil
  17. Ya salak mal of senden de ona sarılmanı beklemiyordum ama odun olmasaydın be

    YanıtlaSil
  18. Riftan kendine adamım çalarım ağzına odunn
    Ellerine sağlık

    YanıtlaSil
  19. Hayır ya nasıl hiçbir şey demeden yapmadan öylece gidersin Riftan yapma yapma yapmaaa

    YanıtlaSil
  20. Ben riftana kızmıyorum ama maxiye de ikisi de haklı

    YanıtlaSil
  21. Hiç böyle bir karşılaşma beklememiştim. Ne bileyim bir sarılın bir öpüşün bu nedir

    YanıtlaSil
  22. Ya s.kicem neyin tribini atıyon yakışıklı tatlı p.zevenk

    YanıtlaSil
  23. Dövecem bu Riftani ya artık bir sefer de trip atma arkadaş

    YanıtlaSil
  24. Allahın Nemrut nevalesi biliyordum bunun çalı domuzu gibi cevap vereceğini insan biraz insan olur

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. ÇOK GÜLDÜM YORUMLARAHAHAHSHSJS

      Sil
  25. Pardon da evlendiklerinde bu kız 3 yıl savaştan dönmesini bekledi bu adamın. İlk gecelerinden sonra. O zaman sevgi de yoktu aralarında ama bekledi. Üstelik o şerefsiz babasının yanında işkenceye maruz kalarak bekledi. Her savaş için gittiklerinde yine bekledi. 3 yıl geçmiş gerçekten bu soğukluğu haketmiyor maxi. Riftan sadece kendi uzak kalmış özlemiş gibi düşünüyor hep. Arkadaş seviyorum demese bile ne kadar değerli olduğunu gösteren cümleler kurdu bu kız, ya da eylemlerde de bulundu. Riftana en büyük hatası dükün yanına dönmesiydi ki bedelini de önce kendi ödedi zaten. Bu ne şimdi küfür edicem edemiyorum ama hani bu ne

    YanıtlaSil

Yorum Gönder