Amidst a Snowstorm of Love 3. Bölüm (Türkçe Novel)
Tren hareket ettikten kısa bir süre sonra Meng Xiaotian yüzünü paltosuyla kapatmış ve uykuya dalmıştı.
Bilet kontrolörü son vagondan başlayarak onların olduğu yere doğru ilerlemeye ve biletleri tek tek kontrol etmeye başladı. Yin Guo, Meng Xiaotian'ın avucundan telefonunu aldı, elektronik bileti buldu, kontrol görevlisine gösterdikten sonra da geri koydu.
Dik oturdu.
Lin Yiyang mesajına yanıt vermişti.
Lin: Önemli değil.
İki kelime, gayet kısa. Transferleri de reddetmişti.
Yin Guo, Meng Xiaotian'ın dost canlısı mizacına sahip değildi, uzun süre telefona baktıktan sonra onu bir kenara koydu ve kendi kendine bunun hakkında yüz yüzeyken konuşmaya karar verdi. Kısa bir süre sonra tren küçük bir istasyonda durdu. Pencerenin dışındaki peronda trene binmeyi bekleyen sadece birkaç yolcu vardı. Yin Guo etraftakilere baktı. Trende çok fazla insan yoktu. Bu istasyonda iki kişi daha indi ve vagonda ondan az kişi kaldı.
Tuvalete gitmesinde sakınca yoktu, uyanması için kuzenini dürttü. "Ben tuvalete gidiyorum."
Meng Xiaotian uyku sersemi kafasını salladı.
Yin Guo çantasını yanında taşıyordu, Meng Xiaotian'ın sırt çantası da bacaklarının altına tıkıştırılmıştı.
Yin Guo gittikten iki dakika sonra Çinli bir adam arka vagondan içeri girdi. O günkü gözlüklü adamdı.
Trene yeni biniyordu.
Meng Xiaotian'ın yüzü kıyafetlerle kaplı olduğundan gözlüklü adamın onu tanıma şansı yoktu, bu yüzden telefonundaki talimatları takip ederek yanından geçti ve iki vagon sonra Lin Yiyang'ın çantasını gördü.
Lin Yiyang'ın yanındaki siyahi kadın çocuğuyla birlikte yeni inmişti ve yanındaki koltuk boştu.
"Neyse ki yetişebildim." Wu Wei, Lin Yiyang'ı pencere kenarına gitmesi için itti ve kendisi de yanına oturdu. Nefes nefese montunun düğmelerini açtı. "Sana yetişemeyeceğim diye korktum."
Lin Yi Yang onun bir şey için burada olduğunu biliyordu bu yüzden hiçbir şey söylemedi.
Wu Wei, "Tam varmak üzereyken nereye gittin?" dedi.
Lin Yi Yang, bu konuşkan adamdan kaçınmak için kıyafetinin yakasını yüzünün çoğunu kapatacak şekilde kaldırdı.
Wu Wei kıyafetlerini indirmeye çalıştı.
Lin Yiyang gözlerini kapattı, başını pencere camına koydu ve alçak bir sesle konuştu. "O gün çocuklara içki ısmarlarken tüm paramı harcadım. Dönüş biletini alacak param yok."
"Ben öderim." Wu Wei cüzdanını çıkardı ve ona göstermek için açtı, "Bakalım ne kadar kalmış. Bunu birlikte harcayıp birlikte yaşayalım ve ölelim."
Wu Wei onu on kere sarstıktan sonra dik oturup Wu Wei'nin cüzdanına bakmaktan başka seçeneği kalmadı.
İki fakir genç ve yarım dolarları.
…
Tren hava kararmadan Washington DC'ye vardı.
Yoğun kar yağışı nedeniyle burada da iki gün okullara ara verilmiş, dün ise işler normale dönmüştü.
Meng Xiaotian, trenden indiğinden beri Lin Yiyang'ın bahsettiği hamburgerciyi arıyordu. Çıkışa kadar yürüdü ve sonunda Starbucks'ın yanındaki çarpıcı tabelasını gördü. Artık bulduğuna göre kuzeninin yeme isteğini tatmin etmeliydi.
Yin Guo saate baktı ve daha vakitleri olduğunu görünce Meng Xiaotian'ı burger restoranına götürdü.
Bir süre sonra Wu Wei, Lin Yiyang'ın spor çantasının askısını çekti ve onu yönlendirdi "Hızlan, otobüse yetişmeliyiz.
Lin Yiyang ileri doğru sürüklendi.
Wu Wei'nin tren bileti alacak kadar parası yoktu. İki indirimli otobüs bileti almak için elinden geleni yaptı. Bir saatten beri Lin Yiyang'ın kulağına tüm parasını otobüs bileti almaya harcadığını fısıldıyordu. Lin Yiyang onunla birlikte New York'a dönmezse, o arkadaşı değil, kalpsiz bir velet olacaktı...
Onu uzun yıllardır tanıdığı için Wu Wei'nin derisinin ne kadar kalın olduğunu biliyordu. Sert çıkıp azarlasa bile vazgeçmeyecekti. Bundan kaçmasının yolu yoktu ve kesinlikle New York'a dönecekti.
Acıkmış olan Lin Yiyang hareketsiz durup etrafına baktı ve bir burger dükkanı gördü.
Önce bir şeyler yesek mi diye düşünüyordu.
Unut gitsin, otobüse giderken pizza alıp alamayacağına bakacaktı. Şanslıysa tanesi bir dolara bulabilirdi.
"Çantada yiyecek bir şey var mı?" diye sordu.
"Evet tabii."
Wu Wei sırt çantasını açıp uzun süre karıştırdı ve yarısı yenmiş çikolatayı bulup Lin Yiyang'a uzattı.
Folyoya sarılı olan çikolata buruşup top şeklini almıştı.
Folyoyu çıkarıp bir ısırık aldı. Wu Wei vermiş olmasaydı bunu yiyemezdi. Folyoyu bir top haline getirip çöp kutusuna attı ve Wu Wei'yi tren istasyonundan çıkana kadar takip etti.
İki dakika sonra burger dükkanından ellerinde hamurgerlerle Meng Xiaotian ve Yin Guo çıktılar.
"Onu ne yemeye davet edeceğiz? Washington'da güzel bir yer biliyor musun?" Meng Xiaotian sordu.
Yin Guo, "Hepsi ortalama yerler." dedi. "Burası lezzetli yemekleriyle ünlü bir şehir değil. İyi yemek yemek istiyorsan New York daha uygun."
Meng Xiao Tian nedenini sormadı. Cep telefonunu çıkardı ve Lin Yi Yang'ın fikrini almaya karar verdi.
Ne de olsa ona yemek ısmarlayacaklardı, bu yüzden seçim yapmasına izin vermeleri iyi olurdu.
"Bu kötü oldu."
"Sorun ne?"
Meng Xiaotian, Yin Guo'ya sohbet ekranını gösterdi.
Tian Tian: Ablamla ben DC'ye geldik. Bu akşam yemek yiyelim, Lin abi.
Lin: Size iyi eğlenceler, New York'a geri döndüm.
??
Yin Guo ve Meng Xiaotian iki saniye boyunca birbirlerine baktılar.
Yin Guo çaresizce Uber'e baktı, araba yakında gelecekti.
"Nereye gideceğiz?" Meng Xiaotian'ın hiçbir fikri yoktu.
"Otele gidelim" Yin Guo dışarıya baktı, Washington'daki hava New York'tan daha iyiydi.
"Sonuçta rezervasyonumuzu yaptırdık. Tadını çıkaralım."
Dişlerini sıkarken kendini tutamadı ve Meng Xiaotian'a tekme attı. "Ne israf ama."
Meng Xiaotian yanlış yaptığını biliyordu, bu yüzden sürekli onu affetmesi için yalvardı.
Birbirlerine bakıp güldüler. Washington'a ne kadar şaşırtıcı bir yolculuktu bu böyle.
Yin Guo, "Sana beş dakika veriyorum, acele et ve fotoğraf çek." dedi.
Buraya ilk kez gelen insanların fotoğraf çekmeyi sevdiklerini biliyordu, bu yüzden bundan kaçınmak için inisiyatif aldı ve kenarda burgerini yedi. "
Yin Guo arkasındaki çöp kutusuna hamburgerinin kağıdını attı ve kuzeniyle birlikte tren istasyonundan ayrıldı.
Meng Xiaotian istasyondan ayrılmadan önce burger dükkanının fotoğrafını çekti. Taksiye biner binmez mutlu bir şekilde Wechat'inin hikaye bölümünde paylaştı.
Tian Tian: Hayatımda gördüğüm en yakışıklı adam tarafından tavsiye edildi. [Kalp]
Yin Guo onunla çelişmeyi seviyordu, her zaman yaptığı gibi dediklerini yalanladı.
Xiao Guo: O kadar da yakışıklı değildi, sizi kandırıyor.
Zheng Yi, Xiao Guo'ya yanıt verdi: Hiç fotoğrafı var mı? Kardeşin son iki gündür sürekli ondan bahsediyor. Çok merak ettim.
Tian Tian, Zheng Yi'ye yanıt verdi: Elbette yalan söylemiyorum. Eğer kız olsaydım kesinlikle ona aşık olurdum.
Xiao Guo, Zheng Yi'ye yanıt verdi: Ortalama, sıradan biri. Sadece abartıyor.
Tian Tian, Xiao Guo'ya yanıt verdi: Dürüst ol, tamam mı!?
Zheng Yi, Xiaoguo'ya yanıt verdi: Evet dürüst ol, objektif davran.
Xiaoguo, Tiantian'a yanıt verdi: Tamam, fena olmadığını kabul ediyorum.
Meng Xiao Tian ön koltukta oturuyordu. Yin Guo'nun yenilgiyi kabul ettiğini görünce arkasını dönüp ve ona göz kırptı.
Yin Guo yüzünü buruşturup arabanın camını işaret etti. Bu 'fotoğraf çek' anlamına geliyordu.
Müzeler ve belediye binaları yol kenarlarında düzenli olarak görünmeye başladı. Taksi şoförü orta yaşlı beyaz bir kadındı. Meng Xiaotian'ın cep telefonunu kaldırdığını görünce özellikle yavaşladı ve heyecanla ona her binanın adını söyledi. İkisinin bavul getirmediğini görünce turizm için gelmediklerini tahmin ederek okul için mi geldiklerini sordu.
Yol boyunca şoförle mimariler ve Washington'daki üniversiteler hakkında sohbet etti. Sürücünün bahsettiği ilk şey Georgetown'du. Okulun pahalı olduğundan ve oraya gelen uluslararası öğrencilerin hepsinin zengin olduğundan yakınıyordu.
"Ne dediğini duydun mu?" Meng Xiaotian alçak sesle sordu.
Yin Guo başını salladı. Zheng Yi'nin buraya geldiği ilk yıl eğitim, yemek, konaklama ve kayak tatilleri vb. dahil olmak üzere bir yıllık ücretin gerçekten çok pahalıya mal olduğunu hatırlıyordu.
O, Zheng Yi'yi düşünürken Meng Xiaotian, Lin Yiyang'ı düşünüyordu ve onun zengin bir adam olduğu sonucuna varmıştı.
Otele ulaşmaları yirmi dakika sürdü.
İçeri girer girmez odalarını onaylamak için lobiye gidip pasaportlarını ve kredi kartlarını ön büro personeline verdiler. Rezervasyon durumu hakkında bilgi alıp karşı tarafın giriş prosedürlerini işleme koymasını beklediler.
Telefonunu kontrol ettiğinde sosyal medyadan yeni bir yanıt geldiğini gördü.
Bildirime tıkladı ve burger fotoğrafı açıldı...
Lin: Beyaz Saray'ın yakınında Ebbitt Grill de güzeldir, deneyin.
…
Ah, Meng Xiatian'ın arkadaş çevresinin mesajları görebildiğini tamamen unutmuştu.
Zheng Yi'nin cevabı dışında kendisinin ve kuzeninin yazdığı her şeyi görebiliyordu, her şeyi!
Tam bir rezillikti.
Lin Yi Yang'ın önünde görünüşü hakkında hararetli bir tartışma yapmak, o gece kimlik kartını kontrol etmesinden daha utanç vericiydi.
Yazdıklarını birkaç kez daha okudu, utandı ve ne yapacağını bilemedi.
Bunu nasıl unuturum!
Meng Xiaotian, onun hamburger resmine baktığını gördü ve geç de olsa Lin Yi Yang'ın mesajını fark etti. Kendini gülmekten alıkoyamadı. "Neyse ki sonunda gerçeği söyledin, yoksa daha kötü olurdu."
Yin Guo o kadar sinirlendi ki Meng Xiaotian'a dirseğiyle vurdu.
Giriş işlemlerini tamamlayan ön büro personeli pasaportlarını, oda anahtarlarını ve imza kağıtlarını Yin Guo'nun önüne koydu.
Yin Guo kalemi aldı ve hâlâ mesajları düşünürken dalgın bir halde imzasını attı.
Silsem mi? Ama herkes gördü. Silme. Orada kalmaya devam ederse çok dikkat çekici olmaz mı?
"Bu restoran nasıl? Daha önce burada yedin mi?"
Yin Guo kuzenini duyamayacak kadar endişe doluydu.
Meng Xiaotian dönüp giriş işlemlerini yapan personele restoranın ne kadar uzakta olduğunu ve gitmeye değip değmeyeceğini sordu.
Esmer güzeli, restoranın adını duyunca hemen tavsiye etti. Uzun yıllardır açık olan restoran Beyaz Saray'a yakındı ve kongre üyeleri tarafından sıklıkla ziyaret ediliyordu. Bu şöhretinden dolayı da buraya çok fazla ziyaretçi alıyordu.
En önemlisi de otele yürüme mesafesindeydi.
Meng Xiaotian "Telefon edip yer ayırtayım mı?" dedi.
"Yarın gidelim, şimdi kolumu kaldıracak halim bile yok." Yin Guo hâlâ mesaj olayını düşünüyordu ve diğer her şeye ilgisizdi.
İmzalı formu personele geri verdi, pasaportunu ve kredi kartını geri aldı ve anahtar kartındaki oda numarasına baktı.
Meng Xiaotian biriyle mesajlaşıyor gibi görünüyordu. Asansöre bindiğinde aniden ona gülümsedi ve "Lui abi bana yolculuğumuzu boşa çıkardığı için üzgün olduğunu ve akşam yemeğinin onun ikramı olduğunu söyledi."
« Önceki Bölüm Sonraki Bölüm »
Ben sevdim 3 bölüm çok güzel aktı🥰 hep böyle birkaç bölüm olmadı dilegiyle
YanıtlaSilBeğenmene çok sevindimm🥰🥰 Ben de hızlı hızlı ilerleriz diye umuyorum😅
Sil