MEŞE AĞACININ ALTINDA 2. KİTAP - 207. Bölüm (UNDER THE OAK TREE)

Aile armalarıyla süslenmiş rengarenk çadırların altında, düzinelerce hizmetçiyle birlikte aristokratlar rahat bir şekilde oturuyordu, altlarında zengin özgür vatandaşlar ve onların da altlarında nispeten eski püskü giyimli halktan oluşan bir grup birbirine yakın oturuyordu. Balbon'da yaşayan herkesin toplandığını söylemek abartı olmazdı.

Riftan, dikkatini Whedon'un bayrağının bulunduğu aristokratlar masasına çevirmeden önce, heyecan ve sıcaklıktan kızarmış yüzlere baktı. Oldukça uzak olmasına rağmen, zengin bir şekilde dekore edilmiş soyluların arasında eşini zorlanmadan bulabildi.

Uzun saçları düzgünce örülmüş, koyu yeşil bir elbise giymiş zarif bir şekilde oturdu ve ifadesi yakından görünmese de, dik duruşu çok gergin olduğunu gösteriyordu.

Endişeyle yüzünü buruşturdu. Vücudunu bu şekilde sıkarken fenalaşmasından korkuyordu. Karısının göründüğünden daha güçlü bir zihne sahip olduğunu biliyordu ama yine de onu her gördüğünde gerginlik duyuyordu.

“Herkes uzun zamandır bekliyordu! Yarı finaller başlasın!”

Arenanın girişinde durup kalabalığa bakan Riftan, başını podyuma doğru çevirdi. Gösterişli kıyafetler giyen bir adam podyumda durup yüksek sesle bağırdı.

“İlk karşılaşma, Livadon'un ilk şövalyesi ve Volose Şövalyelerinin lideri Sör Sejour Aren ve Whedon'un İlk Şövalyesi ve Remdragon Şövalyelerinin lideri Sör Riftan Calypse arasında yapılacak. Siz ikiniz, lütfen buraya gelin!”

Seyircilerden patlayıcı tezahüratlar yükseldi. Arkasından gelen ağır ayak seslerini duyunca omzunun üzerinden baktı. Siyah ağır zırha bürünmüş Sejour Aren yanına geldi ve neşeyle şöyle dedi:

"Aşağılanmaya hazır mısın dostum?"

Riftan adamın provokasyonunu görmezden geldi ve uzun adımlarla arenaya doğru ilerledi. Belli bir mesafede karşı karşıya durdukça insanların tezahüratları yavaş yavaş azaldı. Sunucu bir elini kaldırdı ve tiz bir sesle konuştu.

“Bu yarışma Uigruların ve on iki şövalyenin ruhunu onurlandırmak için yapılıyor! Umarım siz ikiniz turnuvaya, şövalyeliğe saygı duyan bir ruhla katılırsınız!”

Aynı zamanda, çatışmanın başladığını duyuran trompet çaldı. Riftan hemen kılıcını çekti ve saldırı pozisyonuna geçti. Sejour Aren de kılıcının ucunu ona doğrulttu. Her zaman gevşek ve rahat olan bir adam için inanılmaz derecede sıkıydı.

Riftan dudaklarını büktü. Görünüşe göre boş konuşmamıştı. Adam, son yüzleşmesiyle kıyaslanamayacak kadar keskin bir ivme yayıyordu.

"Peki ya müsabakaları üç dakikada bitirme konusundaki şöhretin?"

Aren hareketsiz durup boşlukları ararken sanki onu kışkırtıyormuş gibi sırıttı. Riftan yanıt vermedi ve en iyi saldırı yolunu kafasında canlandırdı.

O anda Sejour Aren'in kılıcı mavi bir ışıkla uçtu. Riftan hemen kılıcını kaldırıp saldırısını engelledi. Ön koldan ağır bir şok geçti. Beklenenden daha güçlü olan darbe bir anda kanının kaynamasına neden oldu.

Kolunu kaldırdı, adamın kılıcını savuşturdu ve hemen karşı saldırı pozisyonuna geçti. Ancak kılıcını sallamaya zaman bulamadan bir sonraki saldırı geldi. Riftan aralıksız gelen darbeleri savurdu ve rakibinin gözlerindeki boşlukları aradı. Sejour Aren maçı uzatmaya isteksiz görünüyordu.

'Bana saldırma şansı vermeyecek.'

Adam sanki bir anda karar vermiş gibi sadece saldırıya odaklanmıştı. Ne kadar uzarsa o kadar dezavantajlı hale geleceğini çok iyi biliyor gibiydi. Riftan, yoğun ağ benzeri saldırıdan kaçınmak için geri adım attı ve vücudunun her yerindeki duyularını sınırlarına kadar keskinleştirdi.

Rakibin hareketini bir an bile kaçırırsa ölümcül şekilde yaralanacağı açıktı. Her ne kadar bir kılıç ustası dehası olarak üne sahip olsa da, Sejour Aren'in kılıç darbeleri öngörülemiyordu. Sanki kılıç kendi isteğiyle bükülmüş gibiydi.

Riftan dişlerini gıcırdattı ve tüm konsantrasyonunu topladı. Siyah ve mavi renkte parlayan bıçaklar aralıksız olarak sağdan sola ve soldan sağa saldırıyordu. Tüm saldırılardan belli bir mesafeyi koruyabildiği anda, Sejour Aren'in ivmesi aniden değişti.

Riftan, tüm gücüyle bir darbe indirmeye niyetli olduğunu fark ederek sıkıca yere bastı. Aynı anda keskin bir bıçak göğsüne doğrultuldu ve ok gibi uçtu.

Hızla kılıcını kaldırdı ve adamın saldırısını engelledi. Daha sonra yan tarafa dönerek rakibin duruşunu bozdu.

Adam hemen savunma pozisyonuna geçti ama Riftan anlık boşluğu kaçırmadı. Kılıcını adamın tam böğrüne sapladı. Kılıçlar eğik bir şekilde çarpıştı, gözlerinin önünde mavi alevler parladı ve keskin bir metal sürtünme sesiyle taze kan fışkırdı.

Riftan bir adım geri çekilip dilini şaklattı. Saldırının hedefi az farkla ıskalanmış ve adamın ön kolunun hafifçe kesilmesiyle sonuçlanmıştı. Ama sanki oyun çoktan kazanılmış gibiydi.

Geri çekildikçe Riftan tekrar ileri atıldı. Artık savunmaya odaklanması gereken kişi Sejour Aren'di. Kılıcını sonuna kadar savururken adam onu ​​kıl payı engelledi. Ancak güç açısından çok daha üstündü. Adam çaresizce kenara itildi ve dişlerini gıcırdattı.

“O korkunç güç hâlâ orada…”

Riftan kabzayı iki eliyle sıkıca kavradı ve kuvvetli bir şekilde yere doğru itti. Adamın bacakları neredeyse çamura gömülmüştü.

Bire bir karşılaşmada kazanma şansının olmadığını anlayan Sejour Aren, bıçağı çevirerek saldırısını kenara gönderdi. Sonra doğrudan uyluğuna nişan aldı ve kılıcını sapladı.

Ama Riftan bir adım daha hızlıydı. Hemen kılıcını çapraz olarak salladı. Mavi parlayan kılıcın ucu tam olarak adamın miğferinin altına uçtu ve tehlikeyi hisseden Sejour Aren hareket etmeyi bıraktı.

Boğucu sessizlik akarken bir anlığına adamın ağzından bir iç çekiş kaçtı.

"Yenilgiyi kabul ediyorum."

Maçın sona erdiğini bildiren trompet sesi duyulurken, kalabalıktan yüksek tezahüratlar yükseldi. Riftan, boğazına doğrulttuğu kılıcı yavaşça geri çekti. Sejour Aren miğferini çıkarıp yere fırlattı, terden ıslanmış saçlarını geriye doğru tararken homurdandı.

"Beklendiği gibi, ejderha avcısının duvarları yüksek."

Riftan sağır edici tezahürat karşısında kaşlarını çatarak siperliğini kaldırdı. Yüksek alarma geçtiği için yüksek ses onu rahatsız ediyordu. Kılıcını beline soktu ve sert bir ses tonuyla cevap verdi.

“Becerilerin eskisinden daha iyi. Oldukça etkileyiciydi.”

"Bunları gerçekten söylemenin imkanı yok... Bu sözleri saf iltifat olarak kabul edeceğim."

Adam sırıttı ve elini uzattı. Kılıcı kınına iten Riftan durakladı ve ele baktı.

Adam ferah bir ifade takınmıştı. Riftan boş boş yüzüne baktı ve isteksizce uzattığı elini tuttu. Sejour Aren'in dudaklarında içten bir gülümseme oluştu.

"Tatmin edici bir maçtı. Bir sonraki maçı sabırsızlıkla bekliyorum."

Riftan elini sıktı ve arkasını döndü. Arenadan çıkmak üzereyken girişte bir sonraki maç için bekleyen Richt Bleston'ın yüzünü gördü.

Adamın sanki mide bulantısı çekiyormuş gibi bir ifadesi vardı. Bekleme odasına girmeye çalışırken Riftan'ı omzundan yakalayıp kasvetli bir sesle fısıldadı.

"Az önce benimle aynı küçük kavgaya girmeye çalıştığına pişman olacaksın."

Daha sonra omzundan itti ve arenadan çıktı. Tam zamanında, bir sonraki maçın başladığını duyuran trompet çaldı.

"Bir sonraki karşılaşma Phil Aaron Şövalyelerinden Sör Licht Bleston ve Arex Kraliyet Şövalyelerinden Sör Nell Anthus tarafından yapılacak!"

İnsanların tezahüratları yavaş yavaş azaldı ve salona tuhaf bir gerilim yerleşti. Richt Bleston'ın ne tür sert bir eylem gerçekleştireceğini bilmeyen herkes belirsizlik içinde görünüyordu. Salondaki yoğun sessizliğin ortasında, Arrex'in plaka zırhının üzerine sarı bir pelerin giyen bir adam arenaya girdi. Karşı karşıya dururlarken yarışmadan sorumlu adam bağırdı.

“Umarım ikiniz dövüş sanatlarına saygı çerçevesinde adil bir eşleşme yaşarsınız!”

Adam konuşmayı bitirir bitirmez kuzeyli sırtında taşıdığı beyaz büyük kılıcı çıkardı. Riftan, bakışlarını karşısında duran şövalyeye çevirmeden önce duruşunu dikkatlice gözlemledi. Nell Antus adındaki şövalyenin duruşu gözle görülür derecede katıydı. Rakibinden korktuğuna hiç şüphe yoktu.

'Birkaç kez kılıç darbesi yaptıktan sonra geri çekilmeyi düşünüyor gibi görünüyor.'

Arex şövalyesinin ciddi bir şekilde dövüşmeye niyeti yok gibi görünüyordu. Hiçbir mücadele belirtisi olmayan sert yüzüne bakan Riftan, bir iç çekti ve arkasını döndü.

Tam o sırada arkadan korkunç bir çığlık geldi. Başını tekrar çevirdi. Richt Bleston'ın büyük kılıcı şövalyenin omzuna derin bir darbe indirmişti.

"Savaşacak yüreğin olmadığında, itibarını kurtarmak için kılıç çekerken, zavallı bir piç gibi görünüyorsun..."

Kuzeyli, yerde oturan şövalyenin vücuduna tekme attı, kılıcını çekti ve kılıcın kan damlayan ucunu ona doğrulttu.

“Haydi, kalk. Şimdi gerçekten başlayalım.”

Riftan ona sert bir yüzle baktı, sonra düşmüş şövalyeye döndü. Rahipler aceleyle arenaya koştular ve iyileştirme büyüsü yaptılar ama adam hareket etmiyordu. Görünüşe göre ölümcül bir yaralanma geçirmişti. Riftan yavaşça arenaya doğru yürüdü. Sonra kılıcını çekti ve konuştu.

"Tamam, sonunu görelim artık. Senden sıkılmaya başladım."

Ani olay karşısında donup kalan kalabalık kıpırdanmaya başladı. Ne yapacağını bilemeyen yarışmanın sunucusu yüksek sesle bağırdı.

“Rekabet prosedürünü göz ardı etmek kabul edilemez! Siz ikiniz, lütfen durum çözülene kadar bekleme odasında bekleyin!"

"Ne durumundan bahsediyorsun?"

Richt Bleston şiddetle karşı çıktı.

"Yarı finaller bitti! Şimdi son kazanana karar verme zamanı.”

Kalabalıktan bir onay sesi yükseldi. Heyecan verici bir gösteriye aç olanlar bu dramatik durumdan heyecanlanmaya başlamış gibi görünüyordu.

Seyircilerden bazıları yüksek sesle final talep ettiğinde, turnuvadan sorumlu adam şaşkın bir yüzle başrahiplere baktı. Sert yüzlerle sessizce bir şeyler mırıldanan rahipler adama doğru başlarını salladılar. Bu, maçın devam edebileceği anlamına geliyordu.

Sunucu boğazını temizledi ve gürleyen bir sesle bağırdı.

“İki yarışmacının da rızasıyla finallere devam edeceğiz!”

Heyecanlı tezahüratlar nemli havayı salladı. Riftan kan gölünden geçerek çamurlu arenanın ortasında durdu. Arrex'in şövalyesi bir sedye üzerinde götürülürken, çatışmanın başladığını haber veren trompet çaldı.

SONRAKİ BÖLÜM