How to Hide the Emperor's Child - 20. Bölüm (Türkçe Novel)


Büyükbabası, Astelle mektupta ‘Baş ağrıların yüzünden çok endişeliyim.’ yazarken aslında ne demek istediğini anlamıştı. Ve beklendiği gibi oynadı.

Astelle rahatladı ve sahte gözyaşları döktü. Ancak karşısında duran ikili epey mahcup görünüyordu. Vellian tekrar şaşkın gözlerle kralına baktı. Kaizen üzgün bir suratla Astelle’i izliyordu.

Astelle bir mendil çıkardı ve gözyaşlarını sildi. “Büyükbabacığım, evinden o kadar uzun zaman uzakta kaldın ki… Bu yüzden hastalanıp yataklara düştün…”

“Bu... Çok fazla endişelenmeyin... O kadar kötü olduğunu sanmıyorum...” Vellian onu kendince rahatlatmaya çalıştı ama Astelle mendilini yenilenen yaşlarını silmek için tekrar gözlerine dokundurdu. Mendili tutan parmakları titriyordu.

“Epey de yaşın vardı... Benim yüzümden... Benim yüzümden evinden uzaklarda acı çektin...”

Kaizen utanarak Astelle'e baktı ve dudağını ısırdı.

Daha sonra kendi eylemlerinden dolayı biraz pişman oldu.

‘Durumu anlatıp doğru bir şekilde ikna etmesi için birilerini göndermeliydim...’

Böylece Astelle kaçmazdı. Durumu açıklamak ve Astelle’den gelmesini istemek için bir görevli gönderseydi her şey daha kolay olurdu. Fakat o, şövalyeler ve askerler göndererek Astelle ve yaşlı Marki’nin yanlış anlayıp kaçmasını sağlamıştı. Bu yüzden Astelle, beş yaşında küçük bir çocukla iki ay boyunca kaçıp saklanmak zorunda kalmıştı. Bütün bunların sonucu da yaşlı Marki’nin hastalanmasına yol açtı.

Yanlış bir şey yaptığını düşündü. Ağlayan ve yas tutan Astelle’i görünce kafası karıştı. Kaizen nadiren pişmanlık hissederdi.

Astelle de onun pişman olduğunu sezdi.

“Majesteleri, sizden bir iyilik isteyebilir miyim?” diye sordu yaşlı gözleriyle krala bakarak. Bu sefer gerçekten şans yüzünde gülmüştü ama bir dahaki sefere bu kadar şanslı olacağını düşünmüyordu. Çocuğu bir an önce bu adamın gözünün önünden silmek zorundaydı. Bunun için de büyükbabasının kaldığı Denz Kalesi’nde gitmeyi planlamıştı. Ve sonra büyükbabasını ve Theor'u eve geri gönderecekti. Büyükbabasının hastalığının çok şiddetli olduğunu söyleyip yalvarırsa Kaizen reddedemezdi. Sonuçta Kaizen’in başkente götürmesi gereken tek kişi Astelle’di.

“İzin verirseniz, Theor’u alıp büyükbabamın yanına, Denz Kalesi’ne gitmek istiyorum.” Astelle gözyaşlarını sildikten sonra ciddiyetle Kaizen’e baktı. “Büyükbabamla ben ilgilenmek istiyorum. Hem Theor’u görürse enerjisi biraz da olsa yerine gelir.”

Vellian, Astelle’in isteğini dinledi ve Kaizen’e döndü. İmparatorun buna kolayca izin vereceğini düşündü çünkü Denz Kalesi zaten başkente giden yolun üzerindeydi. Eski kraliçe esir olarak falan tutulmuyordu sonuçta. Marki’nin durumu kötü görünüyordu yanı torununu yanına göndermek kötü bir fikir değildi. Ayrıca, Leydi Astelle’in kaçmasına imkân yoktu çünkü her halükarda yanında şövalyeler ile birlikte gönderilecekti. Reddetmesi için hiçbir sebep yoktu.

Yani Vellian, Kaizen’in, Astelle’in isteğini memnuniyetle yerine getireceğini düşündü.

“Hayır, izin veremem.”

Kaizen’in cevabı Astelle’i olduğu kadar Vellian’ı da şaşırtmıştı. Kaizen onu kesin bir dille reddetmişti. Ve ona şaşkınlıkla bakan iki kişiye tamamen beklenmedik bir teklifte bulundu.

“Hep birlikte gidelim, mümkün olan en kısa sürede oraya ulaşırız.”

‘Bu da ne şimdi...’

Nazik bir öneriydi ama Astelle için bir yıldırım çarpması gibi hissettirmişti. Astelle gözyaşlarını çabucak sildi ve sakince reddetti. “Uzun zaman sonra nihayet ava çıktınız, sizi rahatsız edemem. Bana bir araba verirseniz çocukla birlikte…”

“Bunu yapamam. Zaten oraya gidecektik, hep beraber gitmek istiyorum.”

“Majestelerini rahatsız edemem. Şimdi yola çıkarsam 3 ya da 4 günde oraya varmış olacağız bu yüzden bir araba alıp ilk önce ayrılacağım.”

“Hayır, benimle gidin. Seni ve bir çocuğu yalnız gönderemem.”

Kaizen’in beklenmedik tepkisi üzerine Astelle içinden sıkıntıyla inledi.

‘Birkaç gün daha burada kalmak istemiyor muydun? Neden şimdi aniden birlikte gitmek istiyorsun?’

Astelle, Kaizen'in bir sebepten dolayı burada kalış süresini uzattığını düşündü. Yağmur yüzünden bahane üretmesine rağmen Astelle'in tanıdığı Kaizen böyle bir nedenden bu kadar uzak bir kalede birkaç gün kalmazdı. Sebebini bilmiyordu. Şimdi Kaizen’in onunla gelmemesi ve yalnız gitmek istediği konusunda ısrar bile edemezdi çünkü ederse şüpheli görünecekti. Aklında bu hesaplamaları yaptıktan sonra Astelle, Kaizen’e sakince teşekkür etmek zorunda kaldı.

“Evet, Majesteleri. Teşekkür ederim.”

Tek başına veya imparatorun birliğiyle, önemli olan büyükbabasının yanına gitmesiydi böylece Theor’u onunla bırakabilirdi. Şimdilik imparatorun birliğiyle geçireceği 3-4 günlük yolculukta daha dikkatli olmalıydı.


***


Arabaya binerken Kaizen, gökyüzüne baktı. Kalkıştan önce yağan yağmurun izleri yavaş yavaş soluyordu. Yağmur bulutlarının kaybolduğu gökyüzü gümüşi bir griye boyanmıştı. Kesinlikle artık yağmur yağacak gibi görünmüyordu.

Bütün birlik Den Kalesi’ne gitmek için acele ediyordu. Başlangıçta amacı biraz daha kaldıktan sonra yola çıkmaktı ama planları eski Marki yüzünden bozulmuştu.

Kaizen pencereden dışarı baktı ve kaşlarını çattı. Ağlayan Astelle’i ne kadar çok düşünürse, Marki'ye o kadar çok sinirleniyordu.

‘O yaşlı adamın yanında bir dadı ve hizmetçi olarak çalışıyordu şimdi de bakıcı olmaya gidiyor.’

Astelle’in o yaşlı adamla ilgilendiğini hayal ettiğinde öfkesi daha da büyüdü. O kadar kızgındı ki neden bu kadar kızgın olduğunu anlayamadı.

Hala Astelle’e kızamayan Kaizen, öfkesinin okunu soruna çevirdi.

“Eğer o yaşlı adam bu kadar uzun yaşadıysa...”

Kaizen istemeden kendi kendine mırıldandı ve sonrasında dudağını ısırdı. Karşısında oturan Vellian kimden bahsettiğini anlamıştı.

‘Marki’ye lanet okuyor olmalısın…’

Başka bir şey olacağını sanmıyordu. Hatta Vellian cümlenin devamını rahatlıkla getirebilirdi.

‘Eğer o yaşlı adam bu kadar uzun yaşadıysa, yeterince yaşamıştır ve ölmeye hazırdır.’

Yani en azından kulağa öyle geliyordu.

“Ama şimdi emekli maaşı almaya başladı bu yüzden ölmemeli...”

Marki öldüğünde emekli maaşı tekrar kesilirdi. Sonra Astelle ve yeni marki olacak çocuk tekrar zor duruma düşerdi.

“Emekli maaşını miras alır. Bırak emekli maaşını çocuk miras alsın…”

Kaizen sinir bozucu bir şekilde mırıldandı ve bakışlarını pencerenin dışına sabitledi.

Bir aile büyüğünden halefine emekli maaşını miras bırakması çok olağandışı bir durumdu. Hele ki bu halef beş yaşındaysa daha da olağandışıydı. Elbette aşırı kayırmacılıktan şikâyet edecek insanlar olacaktı.

Ancak Vellian bunların hiçbirini söylemedi ve ağzını kapattı. İmparatorun ruh hali kötü görünüyordu. Vellian da nedenini biliyordu. Kalkıştan önce Astelle, Kaizen’in arabasına binmeyi soğukkanlılıkla reddetmişti.

‘Bu bir onur ancak çocukla ilgilenmek zorundayım, Majestelerinin arabasına binemem.’

‘Çocukla binebilirsin…’

Ancak Astelle kibarca başını eğerek Kaizen’in sözünü kesti.

‘Çocuk henüz çok küçük olduğu için görgü kurallarını düzgün uygulayamıyor. Bu yüzden onu Majestelerinin yanında bu kadar uzun süre tutamam. Özür dilerim Majesteleri, lütfen anlayış gösterin.’

Kaizen sinir olmuş bir bakışla bakarken Astelle çocuğun elini tuttu ve başka bir arabaya gitti. Kaizen, acımasızca reddedildiğinden beri kötü bir ruh hali içindeydi


Yorumlar

Yorum Gönder