MEŞE AĞACININ ALTINDA 2. KİTAP - 173. Bölüm (UNDER THE OAK TREE)

Max soğuk bir yüzle prensese baktı.

'Karınla takılmaması için Kutsal Şövalyelerin lideriyle saçma sapan konuşacak mısın gerçekten'

Meydanın sonundaki askeri kışlaya endişeli gözlerle bakan Prenses Agnes ihtiyatla konuştu.

“Riftan ile Büyük Haçlı Seferi arasında bir tür ittifak kurulmuş gibi görünüyor.”

“Bir ittifak ilişkisi mi?”

“Maximillian'ın çok iyi bildiği gibi, Balto’yu barış antlaşmasının destekçilerinin ittifakına çeken Riftan'dı. Onları kilise'nin yanında yer almaya ikna etmeleri için adamlarını şahsen gönderdi.”

Hanın girişindeki varilden bir meşale aldı ve onu büyüyle yaktı, karanlık merdivenlerden inerken ekledi.

“Belki de Papa'nın kendisi Riftan'dan bunu istemiştir. Kendi uzuvlarından hiçbir farkı olmayan Kutsal Şövalyeleri harekete geçirirse, anlaşmaya karşı çıkan güçlerin fark edip müdahale etme ihtimali vardı, bu yüzden bu işi Riftan'a teslim etmiş olmalı."

Max, prensesin ışık yansıyan yüzüne baktı ve hafifçe kaşlarını çattı. Görünüşe göre Whedon kraliyet ailesi bile, Balto konfederasyonunun takviye kuvvet göndermesi için Riftan'ın perde arkasında ne yaptığını bilmiyormuş.

Kral Reuben'in bu gerçeğe nasıl tepki vereceği konusunda biraz endişeliydi. Whedon Lord'u sık sık Riftan'ın sadakatinden şüphe ediyor gibiydi. Prenses sanki endişeli gözlerinden habersizmiş gibi neşeli bir sesle konuşmaya devam etti.

"Riftan artık barış antlaşmasının destekçilerinin bir temsilcisi. Sadece Drystan'ın kraliyet ailesi değil, aynı zamanda Güney Balto Soylular Konfederasyonu da anlaşmanın destekçisi oldu... Papa ona daha fazla güvenecek ve dünyanın dört bir yanındaki güçlü insanlar Riftan'ı her zamankinden daha yakından izleyecek."

Aniden Agnes'in yüzünde şakacı bir ifade belirdi.

"Özellikle Prenses Drystan büyük ilgi gösterdi."

Max yüzünün sertleştiğini hissetti. Prenses Agnes, konu kadın-erkek ilişkileri olduğunda biraz duyarsızdı. Anladığı kadarıyla, Rienna Mor Thorben'in utanmadan Riftan'la flört ettiği açıktı.

Max soğuk bir sesle cevap verdi.

"Böylesine... ciddi bir sorunun ortaya çıktığı yerde, talihsiz şeylere dikkat edebiliyorsunuz, olağanüstü bir insansınız."

"Ben normal bir insan değilim."

Prenses araya girdi.

"Drystan prensesi oldukça esprili olmasıyla ünlüdür. Birçok güçlü insanı kendine aşık ederek Drystan'ın güney bölgesinin kontrolünü elinde tuttu. Kötü itibarını teselli etmek için kullanmaktan ve yabancı ülkelerdeki nüfuzlu kişilere onlardan bilgi çalmak için yaklaşmaktan çekinmediği söyleniyor. Riftan'ın bu oyunlara kanacağını düşünmüyorum ama dikkatli olması için onu uyarsanız iyi olur."

Max prensesin yüzüne baktı.

'Bunu bana neden şimdi söylüyorsun?'

İçgüdüsel olarak, prensesin ona bu hikayeyi anlatmak için geldiğini anladı.

'Belki de Drystan'ın Riftan'ı köleleştirmeye çalıştığından şüpheleniyordur. Prenses Rienne'e düşman olursa, Riftan'ın doğal olarak kendini Drystan kraliyet ailesinden uzaklaştıracağına mı kanaat getirdi?'

Agnes'in onu manipüle etmeye çalışması düşüncesi onu rahatsız etti, ama Max aldırmamaya karar verdi.

"Tavsiyeniz için teşekkürler... Riftan'a haber veririm."

Prenses memnun bir yüzle tekrar ilerledi ve çiseleyen doludan sırılsıklam olmuş heybetli bir taş binanın önünde yürüdüler.

Işıklı girişten geçerken, kükreyen şömineleri ve mangalın etrafındaki sazlıkların üzerinde yatıp uyumaya çalışan askerleri görünce, Agnes onların yanından geçip onu merdivenlerden yukarı çıkardı. Sonra salonun yan tarafındaki kapıyı açtı ve konuştu.

"Binanın aslen lonca toplantı yeri olarak kullanıldığını söylediler. İkinci katta yatak odaları var, ben de onların temizlenmesini emrettim. Burada kaldığınız süre boyunca bu odayı kullanabileceksiniz."

"İlginize teşekkürler."

Prenses omuz silkti ve salonun sonundaki kapıya doğru yürüdü. Görünüşe göre, Whedon soyluları bu binada birlikte kalmaya karar vermişlerdi.

Max diğer kapalı kapıya baktı ve sıcak bir şekilde aydınlatılmış yatak odasına girdi. Geçtikleri haftalarda pek çok insan askeri kışlalarda ya da eski püskü konuk evlerinde yatmıştı, bu nedenle özel bir odaya sahip olmak büyük bir lüks gibi geldi.

Parlak bir şekilde yanan şömineye yürüdü, kanlı paltosunu çıkardı, askerlerin hazırladığı suyla ellerini, yüzünü ve saçını yıkadı. Sonra yatağın yanındaki bir çantadan, daha nispeten temiz bir gecelik aldı, üzerine geçirdi ve içi samanla doldurulmuş hasırın üzerine uzandı.

'Yatakta uzanmayalı ne kadar zaman oldu?'

Yatak hafif bir kül ve toz kokuyordu ama katlanılabilirdi. Şömineden gelen titreşen ışığa bakarak yan yattı ve kısa süre sonra sanki bayılmış gibi uyuyakaldı.

Ertesi gün gözlerini açtığında etrafını ağır, kaslı kollar sarmıştı. Max, karnına bastıran kolu hayal kırıklığıyla kaydırdı ve Riftan'ın derin uykuda olan yüzüne bakmak için döndü.

Sönmek üzere olan şöminenin ışığı yüzüne hafif bir gölge düşürüyordu.

Yorgun görünen yüzüne bakan Max, dikkatlice uzandı ve göz kapaklarına düşen perçemlerini geriye itti. Zor hayat koşulları yüzünden, birkaç ay boyunca yüzünü çevreleyen çizgiler daha da keskinleşmişti.

'Kocamın birçok korkunç savaştan geçtikten sonra başka bir zorlu yolculuğa hazırlanmak zorunda kaldığını düşündükçe kalbim yerinden çıkacakmış gibi atıyor. Bu kişinin ne zaman huzurlu bir hayat yaşamasına izin verilecek?' Max derin bir nefes verdi ve vücudunun üst kısmını kaldırdı. Ateşi alevledirmek için şömineye biraz odun koymak üzere yataktan çıkmak üzereydi ki, Riftan onu sırtından çekti.

"Biraz daha uyuyalım."

Riftan uykulu bir şekilde fısıldadı ve onu kollarının arasına çekti.

Sonra elini kıyafetlerinin altına kaydırıp sıcak göğüslerini nazikçe okşadı. Bir okşamadan daha fazlasıydı, dokunuştan gerçekten zevk alıyor gibi görünen samimi bir temastı.

Yüzü kızaran Max, soluk gri ışığın süzüldüğü pencereden dışarı baktı.

Onunla şöminenin yanında böyle yatmak istiyordu ama ilgilenmesi gereken birden çok hastası vardı.

Elini geri çekti ve özür diler gibi bir sesle mırıldandı.

"Riftan, sen biraz daha uyu. Kalkmalıyım..."

"Son birkaç aydır ölümüne savaşıyorum. Ama o lanet dağa yeniden tırmanmam gerekiyor."

Gözlerini açmadan konuştu.

"Yatak odasında eşimle gün boyunca takılmak istiyorum, sen de bunu hak ediyorsun."

Ona suskun bir şekilde bakan Max, sessizce sordu.

"Lexos Dağları'na gitmeye mi karar verdiniz?"

Çok aptalca bir soruydu. Bunun dışında başka bir yol mu vardı? Ancak, hazırlıklı olmasına rağmen, tekrar savaşmak için uzun bir yol kat etmek zorunda kalacağı düşüncesi onu hüsrana uğratmıştı. Riftan da aynı şekilde hissediyor gibiydi ve alçak, boğuk bir sesle konuştu.

"Evet, bir telgraf gönderdim, yani birkaç gün içinde ek erzak ve takviye gelecek."

Yanağını, düzgün kurutamadığı için uyurken bulut gibi kabaran saçlarına gömerek ekledi.

"O zamana kadar böyle yatalım."

Bir an tereddüt ettikten sonra, Max sessizce onun kollarına sokuldu. Yapacak çok işi vardı ama zayıflık belirtileri gösteren kocasını hiç tanımadığı insanlara bakmak için bırakmak istemiyordu. Kollarını gergin beline doladı ve yanağını onun geniş göğsüne sürttü.

"Tamam... Ayrılma vakti gelene kadar... böyle... beraber uyuruz."

**********

Yiyecek yüklü birlikler durmadan kaleye girdi ve askerler kurutulmuş domuz jambonları, bayat ekmekle dolu sandıklar, fasulye çuvalları, yulaf ezmesi ve şarap fıçılarını taşırken sürekli olarak mırıldandılar. Uzun zamandır görmedikleri yiyecek bolluğu nedeniyle hepsi bir süreliğine endişelerini unutmuş gibiydi.

Max etrafına bakındı ve kapıya gitmeden önce askerlerin silah erzaklarıyla meşgul olduğunu gördü. Geçmişte muhafız eğitim merkezi olarak kullanıldığı anlaşılan boş arsa arabalarla doluydu, yolun kenarı da araba ve atlarla adeta tıkanmıştı.

Ruth'un tahmin ettiği gibi, ejderhaya boyun eğdirmenin maliyetinin çoğu büyük haçlı seferi tarafından karşılanmıştı. Ancak büyük haçlı seferinin mali durumunun pek iyi olmadığına dair söylentiler duyduğundan, bu kadar bol malzeme göndermelerini beklemiyordu.

Max, yakacak odun ve saman yığınlarıyla dolu olan vagona şaşkın gözlerle baktı, dar yoldan çıktı ve vagonun girdiği kapıya yaklaştı.

"Merhaba Hanımefendi!"

Bir asker onu tanıdı ve yüksek sesle selamladı. Tanıdık yüzüne bakılırsa, onun tarafından tedavi edilen yaralı askerlerden biri gibi görünüyordu.

Max hafifçe başını salladı ve ikmal hatlarını izlemek için duvarların yan tarafındaki ahşap basamakları tırmandı. Sonra alanda bir dizi asker ve vagon gördü. Olay yerine boş gözlerle bakarken kale kapısının altından tanıdık bir ses duydu.

"Yulaf ezmesi"

Max başını eğdi. Yuvarlak yüzlü, dağınık saçlı iki çocuk bir vagonda oturmuş şehre girip çıkmak için bekliyorlardı. Onları tanıyan Max, yüksek sesle haykırdı.

"Alec! Dean!"

Onlara seslenildiğini duyan Umlili çocuklar kısa kollarını heyecanlanmış gibi hevesle salladılar. Max merdivenlerden aşağı koştu. Tam zamanında, Godric kardeşleri taşıyan bir araba şehrin kapılarından geçiyordu. Max aceleyle onlara doğru koştu.

"Ee, siz ikiniz buraya nasıl geldiniz?"

"Biz de resmi olarak Dünya Kulesi'nden gönderildik!" diye bağırdı vagondan atlayan ikizlerden biri. Max trafiği engellememek için kenara çekilirken iki adama sevinç ve şaşkınlık karışımı içinde baktı.

"Yalnızca siz mi gönderildiniz?"

"Olur mu öyle şey? Diğer büyücüler de burada."

Alec gibi görünen çocuk, tombul başparmağıyla kale kapısını işaret ederek konuştu.

"Annette arkada Sidina ile birlikte."

Max gelen arabaların arasından kaleye baktı. Godric kardeşlerin dediği gibi sıradaki insanlar arasında tanıdık yüzler görülebiliyordu. Kalın bir mantoya sarınmış Annette, her zamanki gibi parklak bir gülümsemeye sahip olan Sidina, Calto ve bitkin görünen Urd büyücüleri...

"Herkes... herkes, ejderhanın boyun eğdirilmesine katılmak için mi burada?"

Ç.N: Evetttt 173. bölüm itibari ile çevirdiğim site üzerinde güncele gelmiş bulunmaktayız. Yeni bölümleri uzunca bi süre beklemek zorunda kalacağımız sancılı bir döneme girdik hep beraber diyebiliriz. Her gün yeni bölüm geldi mi diye sayfayı yeniliyor olacağım ve gelir gelmez çevirisine başlayacağım merak etmeyin.

Bilgilendirmeleri her zamanki gibi twitter hesabımdan yapacağım. Beni oradan da takip etmek isteyenler için adresim "citcittoz"

Yeni bölümleri beklerken bloğumuzdaki birbirinden güzel novellerimizi okuyarak zaman geçirebilirsiniz. <3

*💓A Barbaric Proposal

*💜How To Get My Husband On My Side

*💙Finding Camellia

*💛How to Hide The Emperor's Child

SONRAKİ BÖLÜM