MEŞE AĞACININ ALTINDA 2. KİTAP - 166. Bölüm (UNDER THE OAK TREE)


“U-uzakta değil... Sanırım hendeğe bağlı bir yer altı kanalı var."

Keskin gözlerle etrafına bakmakta olan Kuahel, başını ona çevirdi.

“Şehre oradan gizlice girebileceğimizi düşünüyor musun?”

“Doğru girişi bulduğumuz takdirde…”

Rahibin pürüzsüz alnında hafif bir kırışıklık vardı. Kuahel, düşünüyormuş gibi savaş alanına doğru baktı ve yavaşça başını salladı.

“Pekala. Lütfen beni oraya götür.”

Max ayağa kalktı, Rem'in dizginlerini kavrayıp ihtiyatla hareket etti. Siperlerin hemen yanındaki hendek, batıya doğru ilerledikçe genişleyip, kuzeyin gerisinde sarp bir vadi oluşturuyordu ve aşağıda gri buzla kaplı küçük bir dere vardı.

Hendek boyunca yürüdüler ve kereste işletmesi gibi görünen bir yerde durdular. Ardından atı canavarların göremeyeceği bir yere bağlayarak hendeğe yaklaştı.

“İşte… orada.”

Kuahel başını onun işaret ettiği yöne çevirdi. Uçurumun yakınındaki eğiminin alt kısmında, suyu tahliye etmek amacıyla yapılmış gibi görünen küçük bir delik vardı.

Kuahel tereddüt etmeden hendekten aşağı kaydı. Neyse ki, dere tamamen donmuştu, bu yüzden kokuşmuş su ile uğraşmak zorunda kalmayacaklardı.

Max rahatlayarak içini çekti ve kendini eğimden aşağı sürükledi. Sonunda hendeğin dibine vardıklarında, rahip onun kalkmasına yardım etti ve siperlere doğru yöneldi.

“Buradan içeri girebilir miyiz?”

Kavisli ve parmaklıklı tünelin içine bakarken şüpheyle sordu. Max kafası karışmış bir ifadeyle duvarı inceledi.

“D-daha geniş bir giriş olmalı. Evet, onu aramak için büyü kullanacağız…”

Duvara büyülü güç göndererek özellikle ince bir parça bulabildi. Kanalizasyonun kenarına doğru yürüdü ve duvarı dikkatlice inceledi. Diğer tüm kısımlar taştan yapılmıştı, ancak yalnızca bir parça, tahta kalaslar üzerine ince bir şekilde sıvanmıştı. Eliyle ona hafifçe vuran Max, parlak bir yüzle konuştu.

“Bu yerin içinde bir tünel var. Buradan girebiliriz.”

Kuahel hemen sıvayı kırıp kalasları duvardan çıkardı. Bir anda yaklaşık 5 kvet (yaklaşık 150 cm) yüksekliğinde dar bir giriş ortaya çıktı. Elinde mavi bir alev yaktı ve karanlık geçidi inceledi, ardından arkasına bakıp konuştu.

“Canavarların varlığını hissedemiyorum ama... her ihtimale karşı beni yakından takip edin.”

Sonra eğildi ve bulanık havanın aktığı kasvetli kanalizasyona doğru hiç tereddüt etmeden ilerledi. Max hızla onu takip etti ve burnunu kapattı. Geçit korkunç bir koku yayıyordu. Mümkün olabildiğince nefes almamaya çalışarak çamurlu zeminde temkinli bir şekilde yürüdü.

Bir süre sonra dar geçidin solunda dik bir merdiven belirdi. Max peleriniyle burnunu kapatarak merdivenleri işaret etti.

“E-eğer oradan yukarı çıkarsak, dışarı çıkabiliriz.”

"Her ihtimale karşı, gizlilik büyüsü yapın.”

Merdivenlere bakmak için alevi yana yatıran Kuahel onu uyarıp öne doğru bir adım attı. Max onu yakından takip etti ve hemen bir gizlilik büyüsü yaptı. Attığı her adımda midesi gerginlikle kasılıp kalbi güm güm atıyordu.

‘Gelecekte ne olacak? Sadece ikimizin büyücüyü bulup öldürmesi, bir yığın ölümsüzü öldürmek zorundaymışız gibi bir şey değil.’

Terli ellerini giysisinin kenarına sürttü ve beline bağlı kılıcının kabzasını kavradı. Boş zamanlarında Uslin ve Riftan tarafından eğitilmesine rağmen son günlerde kılıcını sallamak için fırsat bulamamıştı.

‘Bir dövüş olursa iyi karşılık verebilecek miyim?’ Öğrendiklerini hatırlamaya çalışarak bacaklarını mekanik olarak hareket ettirdi.

O anda burnunun ucundan dumanlı bir rüzgar geçti. Max yukarı doğru baktı. Merdivenlerin sonunda demir köşeli küçük bir kapı vardı.

Kuahel hemen durdu, Max bir an onu izledi, sonra şövalye kapı kolunu tutan eline güç verip hafifçe çevirdi. Ardından, bir tıkırtı sesiyle kapı mandalı kırıldı ve kapı açıldı.

Max sırtından aşağı soğuk terler aktığını hissetti. Canavarların hepsi birden geliyormuş gibi hissediyordu. Ancak beklediğinin aksine ortalık sessizdi.

“Bundan sonra benden bir an bile uzaklaşma.”

Kuahel keskin gözlerle kapıdan baktı ve ses çıkarmadan dışarı çıktı. Max arkasına yaslandı ve ürkek gözlerle etrafına baktı. Çıktıkları gizli geçit, kale kulesinin merdivenlerinin dibinde bulunuyordu, önünde gözetleme kulesine benzeyen büyük bir bina vardı ve arkasında ev gibi görünen taş binalar sıralanmıştı.

Etrafına bakındı ve kısa bir mesafede aylak aylak dolaşan üç ya da dört iskelet askeri görünce nefes almayı bıraktı. Neyse ki, onun varlığını fark etmiş gibi görünmüyorlardı.

“Şşt.”

Kuahel onun bileğini yakaladı ve binalar arasındaki dar ara sokağa saklandılar. Bir süre boyunca etrafına bakındıktan sonra kafasını ona çevirdi.

“Arama büyüsünü bir kez daha yapabilir misin?”

Max kuru bir şekilde yutkundu ve yavaşça başını salladı. Mana akışını olabildiğince dikkatli bir şekilde okudu. Bu sefer büyünün yoğunlaştığı noktayı bulmak zor olmadı. Yüzünde daha parlak bir ifadeyle Kuahel'e baktı.

“O-orada. Şehir merkezinin kısa bir mesafe kuzeybatısında…”

Max konuşmayı bıraktı. Savaş çekici olan bir iskelet gıcırdayarak sokağa girdi.

Kuahel hemen onu arkasına itti ve kılıcını savurdu. Sonra, yüksek bir sesle iskelet askerin bedeni cam parçacıkları gibi tuzla buz oldu. Ancak tehlike burada bitmedi. Saldırının gürültüsünü duyan baltalı ve kılıçlı iskelet askerler koşarak sokağa girdi. Kuahel öfkeyle dilini şaklattı ve Max’in bileğini yakalayıp koşmaya başladı.

Max, onun uzun adımlarına ayak uydurmak için mücadele etti. Binalar arasındaki dar yolda bir taraftan diğerine koşarken, canavarların korkunç yüzleri zihninden geçti.

Durum o kadar kaotikti ki kaç tane canavarın onları kovaladığını bile fark edemedi. Kafası karışmış bir halde gözlerini oraya buraya çeviren Max, yaratığın kavrayan eli karşısında sendeledi ve duvara tutundu. Kuahel önünü keserek saldıran canavarı tek darbeyle paramparça etti, sonra tekrar koşmaya başladılar.

Max, rahibin elini umutsuzca sıkı sıkı kavradı. Ciğerleri sanki soğuk hava fırtınasıyla donmuş gibi sızlıyordu ve rüzgardan kavrulan yüzü yanmış gibi sıcaktı ama dinlenecek zaman yoktu.

“Buradan nereye gitmemiz gerekiyor?”

Büyük meydana ulaştıklarında Kuahel onu arkasına aldı. Max şaşkın gözlerle etrafına bakındı. Aniden, bir grup ölümsüz tarafından kuşatıldılar. Her an savunma büyüsünü serbest bırakmaya hazırdı ve neredeyse nefesi kesilerek cevap verdi.

“O-o tarafa!”

Şövalye başını çevirip işaret ettiği yöne baktı. Kale kulesinin sivri çatısı, sıkışık taş bina sırasının üzerinden mızrak gibi yükseliyordu. Oraya bakan Kuahel, kılıcını onlara saldıran canavarlara doğru savurarak tereddüt etmeden ilerlemeye başladı. Max, kontrolden çıkmış vahşi bir ata biniyormuş gibi hissetti.

Kılıcını her salladığında, yoluna çıkan hortlaklar cam kırıkları gibi parçalara ayrıldı ve sağda solda toplanan canavarlar bir anda alevler içinde kalıp küle dönüştü. Görünüşe göre aynı anda ilahi büyü yaparken kılıcını ustalıkla kullanıyordu.

Max, paladin dövüşürken yüzünde yarı yorgun bir ifadeyle onu izledi, ardından meydanın sonuna ulaştılar ve soldaki merdivenleri işaret etti.

“B-bu taraftan gidebiliriz.”

Şövalye onu doğrudan oraya yönlendirip geniş mermer merdivenlerden yukarı çıkardı. Bir süre sonra tapınak gibi görünen devasa bir yapı ortaya çıktı. Şövalye, binanın içinden akan büyülü enerjiyi fark edince tereddüt etmeden girişe doğru koştu.

O anda, sanki rüzgar bir şekilde yarılmış gibi bir ses, şiddetli bir sarsıntıyla onlara çarptı. Max, onu iten adama boş gözlerle baktı ve tam durdukları yere saplanmış sivri uçlu buzları görünce yüzü sertleşti.

Başını kaldırdığında, tapınağın girişinde duran siyah cüppeli birini gördü. Kuahel hemen kılıcını ona doğru savurdu. Sonra bir ışık parıltısı gibi mavimsi bir parlaklık açığa çıktı ve saldırganın vücudundan bir kol düştü.

Kulakları sağır eden çığlık karşısında Max’in omuzları titredi. Ulurken koyu kırmızı kan fışkıran kolunu kavrayan canavar aceleyle tapınağa doğru koştu. Max aceleyle bağırdı.

“Hayır, onu elinden kaçıramazsın!”

Kuahel hemen canavarı takip etti ve tapınağa doğru koştu. O anda, her yönden sivri uçlu buzlar düştü. Olanca hızıyla peşinden koşan Max hemen bir kalkan oluşturdu. Önceden hazır olmasaydı, bir anda kevgir haline gelirlerdi. Şaşkın bir yüzle etrafına bakan Max, daha tehlikeli bir büyü akışı hissedip başını kaldırdı. Şapelin yukarısındaki platformun balkonunda siyah cüppeler giymiş iki Kertenkele Adam duruyordu.

Max çığlığını bastırdı. İkisi de yüksek seviyeli güçlü bir büyü yapıyordu. Havada olağandışı bir ısı akışı hissetti ve hızla rahibin önünde durdu. Ardından büyü gücünü maksimuma çıkardı ve üçlü bir bariyer açtı. Neredeyse büyüsünün farkına vardığı anda, her yönden muazzam bir ısı saçıldı.

Dış kalkanın bir anda eridiğini hissetti ve hemen yeni bir savunma duvarı koydu. Hava akışı engellenmiş olmasına rağmen yanakları yanıyor gibiydi. Büyüyü dolaştırmak için uzattığı avuçları yanıyormuş gibi acıyordu ve manşetinin kumaşı kavruluyordu.

Gözlerini sımsıkı kapattı ve büyü gücünü daha da yükseltti. Alevler ancak büyüsü zirveye ulaştığında durdu.
Çevirmen: Sabahat <3

Yorumlar

  1. Ay heycandan ölücem yeni bölüm lütfennnnn

    YanıtlaSil
  2. Cok kisa geldi bu bölüm yarin yilbasina özel iki bölüm olur mu 😍

    YanıtlaSil
  3. Yeni bölüm lütfen çok heyecanlı bitti yine

    YanıtlaSil
  4. Bi bitmediniz kökleri kuruyasıca canavarlar

    YanıtlaSil
  5. yeni yil hediyesi bi tanceik daha gelmez miii deliricem cok guzeeel :'(((( elinize emeginize saglik

    YanıtlaSil
  6. Bir tane daha atsanız lütfen yani biliyorum doyumsuzuz ama burda da bitemeez

    YanıtlaSil
  7. 1 bölüm daha nolur

    YanıtlaSil
  8. Ay nasıl heyecanlı nasıl güzel bölümler bunlar
    Çeviri için teşekkürler.

    YanıtlaSil
  9. Ya Riftan Maxi forever, ama, bu Kuahel in Maxi den hoşlanma ihtimali çok heyecanlı ya. Acayip Bi hikaye potansiyeli var bu ikisi arasında da😂

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Değil mi bir de tansiyon falan. Önceden tanışıyor olmaları da çok hoş. Riftan bir tane ama o çağlardaki courtesy kapsamında Kuahel de çevrede olsa fena olmazdı :(( ama işte rahip..

      Sil
    2. Bacım aşk üçgenlerine alışmışız gözümüz ikinci adam arıyor 😂 Aslında Kuahel in katı bir adam ve bir rahip olarak maxi ye bir şeyler hissetmesi bana daha heyecanlı geliyor. Kuahel'in bir hatuna fena aşık olup değişmesini konu alan bir hikaye olsa okurum. :)

      Sil
  10. Eline emeğine sağlık Sabahat 💓

    YanıtlaSil
  11. Ellerine sağlık 🥰🥰

    YanıtlaSil
  12. Bu arada söyleyeyim dedim yazar final yapmış yani 3.kitap gelmez umutlanmayın arkadaşlar ben az buz okudum da Reddi'tten spoilerları yabancı hayranlar hiç tatmmin olmamış.KSJ(yazar) belki çocukları ve onlara ilgili yan hikaye tarzı bir şey gelebilir demiş.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Günayfın biz haftalardır neyin isyanınfayız kafamızı duvatlara vurduk resmen

      Sil
  13. Yeni bölüm en heycanli yerinde kaldi

    YanıtlaSil
  14. Maxi koru kendini elalem büyücü görsün

    YanıtlaSil
  15. ay birkaç bölümdür heyecanlı yerde biiyor. umarım maxi riftanın yardımı olmadan bu durumu halleder. sonra gururlu gururlu sarılırlar yaaaaa
    -Tuana

    YanıtlaSil
  16. Yeni bölüm ne zaman gelirrrr? Sonu çok heyecanlı bitti

    YanıtlaSil
  17. Ayy çok heyecanlı ya işte aradigimiz heyecanlı sahneler

    YanıtlaSil
  18. Leon yine iyisin he kızın elini tuttun götürüyon (benim max savaş ciddiyeti)

    YanıtlaSil
  19. Leon kötü adam sanıyordum meğer buzullar prensi çıktı herif. Erdemli olduğunu inkar edemem şuradan sonra

    YanıtlaSil

Yorum Gönder