MEŞE AĞACININ ALTINDA 2. KİTAP - 161. Bölüm (UNDER THE OAK TREE)


“O zaman Sör Calypse diyeceğim. Şimdi, sana elimi öpme onurunu vereceğim.”

Max, kadının yüzsüz tavrına kaşlarını çattı. ‘Görünüşe göre o Dlystan'ın asil hanımlarından biri veya Riftan'ı nereden tanıyor?’ Riftan'a şüpheyle baktı, sakin görünüyordu ve sonra konuştu.

“Teşekkürler fakat...”

Riftan'ın kayıtsız bakışları, kadını çevreleyen Drystan Şövalyelerini taradı.

“İsteğinizi reddedeceğim. Kral Thorben, mütevazi dudaklarımın sevgili kız kardeşine dokunduğunu öğrense çok kızardı.”

Max'in gözleri büyüdü. ‘Bu kibirli görünüşlü kadın Drystan Kraliyet Ailesi'nin bir üyesi mi?’ Max kadının güzel yüzünü dikkatle inceledi ve sonra Remdragon Şövalyeleri’nin ifadelerine bakmak için döndü. Çoğunun şaşırmış bakışlarını görmek, onu tanıyan tek kişinin Riftan olduğunu anlamasını sağladı. Kadın soğuk bir ifadeyle elini geri çekti ve Rıftan'a küçümseyerek baktı.

"Hala oldukça kaba olduğunu görüyorum."

“…”

“Pekala. Herkesin bir molaya ihtiyacı var, o yüzden önce kaleye gidelim.”

Konuşmasını bitirir bitirmez, hizmetçiye benzeyen genç bir adam elinde gri bir aygırla geldi. Kadın yardım almadan ata bindi ve büyük bir ustalıkla hayvanın kafasını çevirip şövalyeleri meydanın ötesindeki devasa kaleye doğru yönlendirdi. Riftan onu takip etti ve ordu tekrar hareket etti.

Max yanına gidip, onu nereden tanıdığına dair sormak istediği soruları yuttu. Kocası başka bir kadınla kısa bir konuşma yaptı diye kıskançlıktan yanan pervasız bir kadın gibi davranmak istemiyordu.

Dizginleri sıkıca kavradı ve onları coşkuyla karşılayan Braden kasabalılarının arasından yavaşça geçti.

Bir süre sonra önlerinde muhteşem kemerli bir kapı belirdi. Max asma köprüyü geçti ve büyük avluya, kare bacalarından beyaz dumanlar çıkaran yüksek, küçük binalara ve devasa, oldukça kaba görünümlü kum kalesine baktı.

Göz kamaştırıcı bahçede, misafirleri karşılamak için sıraya giren onlarca hizmetçi, duvarlarda ve gözetleme kulelerinde Drystan pankartları taşıyan askerler vardı. Yüzlerini tararken, önünde bir kadının sesini duydu.

“Misafir odaları var ama sadece otuz kişilik. Diğer şövalyeler ek binaları ve muhafız odalarını kullanmak zorunda kalacaklar.”

Kalenin etrafını tarayan Riftan, kadına dönerek sordu.

"Kalenin içinde kaç kişiyi ağırlayabilirsiniz?"

“Kalede en fazla dokuz yüz kişi kalabilir. Acil durum merkezi olarak işlev görecek bazı binalar ayarladık, bunlar Büyük Sığınak tarafından yönetiliyor. Etrafta birkaç büyük han var, orada da kalabilirsiniz.”

Riftan, Uslin'e hemen hanlardan birini kiralamasını emretti, ardından rütbeye göre odalar tahsis etti.

Sonuç olarak, Whedon, Balto ve paladinler de dahil olmak üzere yüksek rütbeli şövalyeler ve rahipler, ana kalede bulunan konuk odalarını kullandılar ve düşük rütbeli şövalyeler sırasıyla ek binalara ve muhafız mahallelerine yerleştirildiler. Geri kalanlar acil durum merkezlerinde ve hanlarda kalmak zorundaydı, her ülkenin komutanları nerede kalacaklarına karar verdi.

Kısa süre sonra askerler karınca sürüsü gibi hep bir ağızdan etrafa dağılmaya başladılar. Max bir an sahneyi izledi ve sonra doğal olarak kocasına doğru yürüdü. Bunun üzerine şövalyelere emir veren Riftan dönüp ona baktı.

“Yorgun görünüyorsun.”

Kaşlarını çattı. Riftan yüzünü bir eliyle tuttu ve hevesle okşadı. Sonra büyük salonun basamaklarını tırmandı ve Drystan Prensesi'ne kibarca sordu.

"Önce beni odaya götürür müsünüz? Sanırım karım çok yorgun.”

Hizmetçilere talimat veren kadın döndü ve şaşkın bir ifadeyle ona baktı.

"Sör'ün karısı mısınız?"

Sonra onu analiz ediyormuş gibi baştan ayağa süzdü. Max, iğrendiğini belli etmemeye çalışarak elinden geldiğince nazikçe gülümsedi.

“Tanıştığıma memnun oldum. Ben Maximilian Calypse.”

“Ben Rienna Mor Thorben.” Kadın çenesini kaldırdı ve kibirli bir şekilde konuştu. “Croix dükünün en büyük kızı olmalısınız.”

Max, kadının gözlerindeki düşmanca bakışa omuz silkti. Drystan Prensesi’nin dudaklarının kenarları seğirdi ve küçümseyerek konuştu.

"Duyduğumdan çok farklısınız.”

"Bu ne anlama geliyor?..."

Öfkeyle karşılık vermek üzereydi, ama kadın döndü ve hizmetçiye yüksek sesle bağırdı.

“Doria! Lütfen onu ikinci kattaki misafir odasına yönlendirin.”

Max inanamayarak kadına baktı. Ancak, onu umursamıyormuş gibi hizmetçiyle bırakaraktı ve Riftan'a anlamlı bir gülümseme gönderdi.

"Sör, siz biraz daha kalın. Bekleyen uzun bir konuşmamız var.”

“Korkarım konuşmamızı sonraya ertelemek zorunda kalacağız. Şu anda ben de dinlenmek istiyorum.”

Riftan kayıtsızca cevap verdi ve kolunu Max'in omzuna attı. Sessiz bir andan sonra kadın sert bir şekilde ateş püskürdü.

"Beni kötü bir ruh halinde mi görmek istiyorsun?"

Açık tehdit üzerine, Riftan kadına soğuk gözlerle baktı. Max, Drystan'ın kraliyet prensesinin ona inat olarak Riftan'a kasten yapıştığını fark edince dudağını ısırdı.

‘Belki de Drystan ile Croix Dükü arasındaki uzun husumet yüzünden bana düşmandır?’ Max, kendisine sinirli bir şekilde bakan kadına kayıtsız bir ifade göstermeye çalıştı.

“Tek başıma iyi olacağım. Gidip işini bitirebilirsin.”

Riftan somurtkan bir ifade takındı. Onunla kalamayacağından memnun görünmüyordu. Ancak, orada çok fazla erzak satın alması gerektiğinden, toprakların hanımını gücendirmeye gerek olmadığını hissetti ve omzundaki kolunu kaldırdı.

“İyi. O zaman önden yukarı çık ve dinlen.”

Ardından alnından nazikçe öptü ve yüzünde kibirli bir ifade olan kadına doğru yürüdü.

Max, asık suratını gizlemek için hızla döndü. Ardından, tombul hizmetçiyi merdivenlerden yukarı takip etti ve sıcak bir şekilde aydınlatılan lüks bir odaya girdi.

“Biraz bekleyin lütfen. En kısa zamanda yıkanıp üstünüzü değiştirmeniz için suyu hazırlayacağım.”

Hizmetçi gittiğinde, Max vücudunu ısıtmak için kükreyen şöminenin önüne çömeldi. Bir süre sonra üç dört uşak sıcak su, havlu ve temiz keten elbiselerle odaya girdi.

Bayılacak kadar yorgun olmasına rağmen, Max kokulu suyla derinlemesine bir banyo yaptı ve yeni, temiz giysiler giydi. Mücevher ve ipek giyememesine rağmen o kibirli kadının önüne bu şekilde çıkmak istemiyordu.

Saçlarını taramayalı birkaç gün olduğu için sarmaşık gibi birbirine dolanmış saçlarını çözmeye çalışırken bakışlarını kapıya dikti.

Bir süre sonra Max, kapının dışında birinin varlığını duydu. Daha çalınmadan önce aceleyle kapıyı açınca, bir elini kaldırmış, seslenmek üzere olduğu Elliot'ı gördü. Bir adım geri çekildi ve yüzünde garip bir gülümseme belirdi.

“Uyuduğunuzu sanıyordum... Neyse ki uyanıksınız.”

“B-bir sorun mu var?”

"Hayır, sadece... kalenin efendisi bizim için yemek hazırlattı, bu yüzden leydime yemek odasına kadar eşlik etmeme izin verildi..."

 Max'in yüzünün sertleştiğini gören Elliot, sözlerini yarıda kesti. Max öfkesini gizledi ve olabildiğince sakin bir şekilde sordu.

"Riftan nerede ve ne yapıyor?"

"Komutan yemek odasında. Orada... tedarik meselesini görüşüyor.”

Max onun temkinli tepkisine gözlerini kıstı. ‘Elbette o nahoş kadınla pazarlık yapıyordur.’ Yere sinirli bir yüzle baktı ve duvarda asılı olan paltosunu aldı. ‘Müzakerede benim varlığımın gerekli olmadığını düşündüm, ancak herkes orada olacaksa bunu kaçırmayacağım.’

Paltosunu elbisesinin üzerine geçirdi ve dışarı çıktı. Sonra, Elliot'ın yanında dikkatlice yürürken birkaç soru sordu.

"Riftan Drystan kraliyet ailesi ile nasıl tanıştı?... Bir şeyler biliyor musun?”

“Komutan, atanmasından hemen sonra Drystan'da casusluk yapmakla görevlendirildi. Muhtemelen o zaman onlarla tanıştı.”

Max şaşkın bir ifadeyle ona baktı.

"Bir şövalyeye casus olarak iş mi verdiler?"

"Bir kralın kirli işleri genç şövalyelere emanet etmesi oldukça yaygındır.”

Elliot cevap verdi ve önemsiz bir şeymiş gibi omuz silkti. Max kaşlarını çattı. ‘Atanmasından hemen sonra, Riftan 18 yaşındaydı. O kadınla o zamanlar mı tanıştı?’

Kafasında ergen bir Riftan hayal etti. ‘Çok güzel bir çocuk olmalı.’ Çok daha genç bir Riftan’ın, Drystan Prensesi tarafından baştan çıkarıldığını hayal eden Max, bu tatsız görüntüyü silmek için hızla başını salladı. Bu ikisinin nasıl bir araya geldiğini gerçekten bilmek istemiyordu.

Asık suratla merdivenlerden indi ve birinci kattaki salona doğru yürüdü. Yemek odası şövalyelerle dolmuştu. Dev mangalın ortasında Richt Bleston ve Kuzey Şövalyeleri, Kuahel ve Kutsal Şövalyeler sıra sıra oturuyorlardı ve karşı tarafta Whedon'un yüksek rütbeli şövalyeleri vardı.

Girişe bakan masanın başında oturan Dlystan Kraliyet Prensesi ve Riftan’ı çevreleyen garip gerilimi hemen hissedebildi.

Yorumlar

  1. Riftan karısı kıskanmasın diye her şeyi yapıyor. Bu prensesi bozup duruyo. Agnes'i bi dövmediği kaldı zaten.😃😄 çeviri için teşekkürler

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. herkese böle herif lazım 🤌🏻🤌🏻

      Sil
    2. Ama şifa niyetine bir tane bile yok piyasada 😂

      Sil
    3. Piyasa çok durgun kardeşim elbet bulunur ama öyle ümit ediyoruz 🙄🤌🏻

      Sil
  2. Ellerine sağlık 🥰🥰

    YanıtlaSil
  3. Elbette bu bir kitap ve bazı cadaloz karakterler olmalı. Fakat genel olarak düşünürsek evli bir adama karşı ilgi duymak ve karısını küçümseyerek güç gösterisi yapmaya çalışmak... İnanılmaz rahatsız edici, karşımda gerçekten böyle bir kadın olsa ben gerçekten yüz ifademi saklayamazdım. Sizce de öyle değil mi?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Offf kesinlikle öyle Riftan'ın yerinde olsaydım maxinin alnından öpmek yerine maxinin elini öperdim o zaman nasıl mor oluyor dnndkddmskmd

      Sil
  4. Kizlar ya yurixion ne oldu,nereye gitti de maxi ye Elliot eşlik ediyor surekli,ben orayı kaçırdım galiba

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Yuri takılıyor orda burd sonraki bölümlerde görcez

      Sil
  5. Nolur bana 1 adet riftan aldım kabul ettim 777 amin nolurrr evrene mesaj gönderdim

    YanıtlaSil
  6. Tesekkurler riftan kralsin bide aciklasan cocuklugundan sevdigini maxiye

    YanıtlaSil
  7. 2 bölüm olsun nolurr

    YanıtlaSil
  8. Yeni bölüm yokmuuuu😱😱😱lütfenn

    YanıtlaSil
  9. Yeni bölüm gelicek mi beklemek cok zor

    YanıtlaSil
  10. Çeviri için teşekkür ederim

    YanıtlaSil
  11. Ay bu Maxi de ne kezban çıktı,riftan gibi seni derinlemesine seven sadık seni yasadığın onca tramvaya, güvensizliğine kemkümüne,babasının yaptığı haksızlıklara rağmen seni olduğun gibi herşeyden çok seven birisini bulmuşsun ne bu kıskançlık.Kocana güvenin varsa gerisi teferruattır

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Yanlış bölüme yazmışım neyse yine de burada da geçerli dediklerim

      Sil
    2. Saçma bir düşünce katılmıyorum sana başka bir tarafınla okudun herhalde

      Sil
    3. E yani sen katılmıyosun diye saçma olmuyor canım sen de bunu anla kimin beyni yerine başka organı olduğunu tartışmayalım bence çünkü pek acizsin,ben okuduğumu gayet iyi anladım ve çıkarımımı yaptım gerisini senin aklının kapasitesisine bırakıyorum

      Sil
    4. Kardeeeş kardeş bu platformda herkese sövebilirsin de Maxi'ye de kezban demezsin be kardeş tamam anlıyorum duygu ve düşüncelerini özgürce ifade ediyorsun ama burada kimse Maxi'mize laf ettirmez djdjdndnd anasıyız biz onun

      Sil

Yorum Gönder