MEŞE AĞACININ ALTINDA 2. KİTAP - 154. Bölüm (UNDER THE OAK TREE)


Ç.N: Novelin final bölümü hakkında dertleşmek isteyenleri aşağıdaki linke davet ediyoruz :/


“Ben de bilmiyorum.” Ruth belirsiz bir tonda mırıldanıp devam etti. “Croix dükü normalde ailesinin onurunu lekeleyecek noktaya kadar intikam peşinde koşmaz. O aşağılık bir varlık ama... konseyin kararına açıkça meydan okuyarak otoritesini tehlikeye atacak kadar aptal değil.” 

Bir an için durakladı ve revirin köşesindeki şömineye doğru yürüdü. Sonra kaynayan kazanı bir kepçe ile karıştırarak devam etti.

“Ancak birinin önünde ölüm olduğunda, bu onun geleceği görmesini zorlaştırır. Görünüşe göre önceliği artık ailesinin prestiji veya dük unvanı değil. Eğer geriye kalan tek şey bir intikam arzusuysa… mantıklı bir muhakemeyle hareket etmesini beklemek zor olacaktır.”

Max dudağını ısırdı. Dediği gibi babası görünüşe ve prestije önem veren biriydi. Kızını korkunç bir fiziksel cezaya çarptırırken, dış görünüşünü muhafaza etmek namına yüzeyde onun için endişeleniyormuş gibi davrandı ve ejderhaya boyun eğdirme görevini Riftan'a devrettiğinde, asgari ‘ahlaki görevini’ yerine getirdiğini göstermek için büyük bir düğün töreni düzenledi.

Ancak şu anda Croix Dükü, halkın eleştirilerini ya da ailesine verdiği zararı dikkate almaksızın yalnızca Riftan'a hakaret etmeye odaklanmıştı.

‘Bu babama özgü değil, o hesapçı ve kurnaz biri, Riftan'dan kendini kaybedecek kadar çok mu nefret ediyor?’

Küskünlükle dolu halde, babasının ölüm döşeğindeki görüntüsünü zihninde canlandırdı.

Adam bütün hayatını ailesinin topraklarını savunup gücünü korumaya adadı. Ama şimdi, sanki hiçbir şey umurunda değilmiş gibi, yalnızca kızını evlendirdiği adamın gözünü korkutmaya odaklanmıştı. Hayatının son demi olabilecek zamanı, anlamsız bir intikam için boşa harcıyordu.

‘Ne beyhude ve anlamsız bir hayat!’ Kendi düşünceleri karşısında inledi. Babası, güçlü bir tehdit olarak her zaman zihnine sıkıca kazınmıştı. Ama şimdi korkutucu bir zorbanın görüntüsü, hayatı boyunca hiç kimseyi sevmemiş, riyakarlık ve nefret dolu perişan yaşlı bir adam tarafından gölgede bırakılmıştı.

Aniden onu kendi gözleriyle görmek istediğini düşündü. Doğrudan doğruya gözlerinin içine bakarken babasıyla konuşmak istedi.

‘Yakında kimsesiz ve trajik bir ölümle karşı karşıya kalacaksın. Farklı bir hayatın olabilirdi. Bir eş almak için para ödemek yerine, gerçekten sevdiğin biriyle evlenebilirdin ve çocuklarınla gerçekten ilgilenebilirdin. Eğer bunu yapsaydın, şimdi etrafın sevdiklerinle çevrili olurdu.

Böylesine yetenekli bir şövalyeden istifade etmek ve ayaklar altına almak yerine, ona minnettarlığını ve saygını gösterebilirdin. Bunu yapmış olsaydın, geceleri seni uyutmayan bir düşman yerine güçlü ve güvenilir bir müttefik edinmiş olurdun. Şimdi geriye sadece, seni hor gören iki kızın ve çökmekte olan bir krallığın kaldı. Hayatından memnun musun?’

Düşünceleriyle serseme dönmüşken Ruth'un sesi duyuldu.

“Bunun için endişelenmeyin. Lord Calypse, dük malzemeleri gönderemezse diye yukarı doğu kıyısıyla temasa geçti. En kötü ihtimalle, askeri malzemeleri kendi hesabınızla alabileceksiniz.”

Max'in endişe nedeniyle suskunlaştığını düşünüyor gibiydi. Max yanlış anlamasını düzeltmek yerine kaşlarını çattı ve başını salladı.

“Anatol'un bu savaş için ödeme yapma yükümlülüğü yok. Müttefik Kuvvetlere ikmal sağlamak Yedi Krallık Konseyi'nin sorumluluğundadır… Konsey, Croix Dükü'nün bu mesuliyeti üstlenmesini sağlayacaktır. Yani ne olursa olsun, dükün malzemeleri göndereceğinden emin olmalıyız.”

“Belirli bir planınız var mı?

Bir kepçeyle ilacın yoğunluğunu kontrol eden Ruth, ona meraklı bir bakış attı. Max duraksadı, sonra biraz özgüvenli bir sesle konuştu.

“Ya… dükün vasallarına bir telgraf gönderirsek?

“Göndermemekten daha iyidir.”

Ruth acı acı başını salladı ve kazanı yere koydu. Sonra kaynatılmış özü küçük şişeye azar azar dökerken içini çekerek ekledi.

“Bir telgraf yeterli olmayacak olsa da dükün sağlığının kötü olduğu söyleniyor ama o bu toprakların hakimi ve siz iki varisten sadece birisiniz. İnatçı doğulu soyluların efendilerine karşı isyan etmeleri için biraz daha tesirli bir şeye sahip olmaları gerekir.”

Max düşünceli gözlerle, yoğun buhar yayan kazana baktı ve sert bir ses tonuyla konuştu.

“Sör Derek'i görmek istiyorum.”

Ruth ona endişe ve merak karışımı bir ifadeyle baktı.

“Ne hakkında konuşacaksınız?

“Yapmamız gereken ilk şey o kişiyi ikna etmek. Bu büyüklükte bir orduyu komuta ettiğini düşünürsek, babamın en güçlü vasallarından biri olmalı. Onun aracılığıyla doğudaki vasallarla temasa geçersek... sözlerim daha fazla ağırlık taşıyacak.”

Ruth şüpheci bir bakış attı ve ardından omuz silkerek konuştu.

“Eh, denemekle kaybedecek bir şey yok.”

“Büyük cesaretin için teşekkür ederim.”

Ona alaycı bir şekilde vuran Max, hemen arkasını dönüp revirden ayrıldı. Ve askeri kışlaların sıralandığı meydana doğru yürürken doğru kelimeleri bulmak için kafa patlattı.

Remdragon Şövalyeleri’nin sahip olduğu güçle mi tehdit etmeliyim? Aramızda… büyük bir antipatiye neden olabilecek bir etkisi olabilir. Mümkünse, vasallar Müttefik Kuvvetlerle gönüllü olarak işbirliği yapmalılar. Ama bir grup kibirli ve muhafazakar soyluyu nasıl ikna edebilirim?’

Epey düşünüp taşındıktan sonra Anatol'un şövalyelerinin toplandığı yere gitti. Bunu önce Riftan'la görüşmeyi düşünüyordu. Ancak Riftan, müttefiklerin ortak karargahında askeri bir toplantı yürütüyordu. Döndü ve kışlanın girişinde durup Richt Bleston, Kuahel Leon ve Whedon Kraliyet Şövalyelerinin lideriyle konuşan Riftan'a baktı. Sör Derrick toplantıda yoktu ve görünüşe göre dükün kampındaydı.

Bir an düşündükten sonra Hebaron’u kamp ateşinin yanında oturmuş kılıcını bilerken buldu ve onunla konuştu.

“Sör Nirta, bana bir dakika ayırabilir misiniz?”

Şaşırmış bir ifadeyle ona baktı.

“Bir şey mi oldu?”

“Sör Derrick'le biraz konuşmak istiyorum... Bir refakatçiye ihtiyacım var.”

Şövalye boş boş gözlerini kırpıştırdı, sonra hafifçe kaşlarını çattı.

“Sör Derrick... o Croix ailesine bağlı değil mi? O herifle ne halt hakkında konuşacaksınız?

“Onunla tedarik sorunu hakkında konuşmak istiyorum.” Kendinden emin bir şekilde cevap verdi ve itiraz etmesine karşı ara vermekten kaçınarak çabucak ekledi. “Yapacak başka bir işin varsa, refakatçi olarak başka birini alırım. O adamla hemen şimdi konuşacağım.”

“Size ben eşlik edeceğim.”

Tereddütle gözlerini kırpıştıran Hebaron oturduğu yerden fırlayarak konuştu. Ve kılıcını kınına sokarken, izleyecek ilginç bir şey bulan kötü bir çocuk gibi haylaz bir şekilde gülümsedi.

“Zaten canım sıkılmıştı. Hadi gidelim.”

Max vakit kaybetmeden doğruca dükün kışlasına yöneldi. Croix ailesinin sancağı yaklaştıkça avuçlarında soğuk terler oluştu. Babasının vasalıyla ustaca müzakerede bulunabilecek miydi?

‘Her neyse, kaybedecek hiçbir şeyim yok.’

Ferahlayarak, kırmızı boyalı lüks bir kışlanın önünde durdu. Ve girişte nöbet tutan şövalyeyle kibirli bir tonda konuştu.

“Sir Derrick'e Maximilian Calypse'in onu görmek istediğini söyle.”

Uzun mızrağı iki eliyle tutarak uyuklayan genç adam ona ürkmüş gözlerle bakıp kışlaya doğru koştu. Bir süre sonra içeriden kibar bir ses geldi.

“Lütfen içeri gelin.”

Başını gururlu bir şekilde kaldırıp kışlaya girdi. Ve kibirli bir kadının ses tonunu taklit ederek konuştu.

“Dinlenme anınızı yarıda mı kesiyorum bilmiyorum.”

“Güzel bir hanımefendi beni görmeye geldi, bu bir kesinti olamaz.” Şövalye kibarca cevap verip ona bir sandalye uzattı. "Gelin ve oturun.”

“Teşekkürler Sör Derrick.

Max olabildiğince zarif bir şekilde konuştu ve tilki kürküyle kaplanmış bir sandalyeye nazikçe oturdu. Arkasına baktığında, Hebaron'un sanki kahkahasını tutuyormuş gibi görünen bir ifadeyle ona baktığını gördü. Kendini beğenmiş gibi davranan Max’i gönce eğlenmişe benziyordu. Max hafifçe öksürdü, onu getirdiğine pişman oldu.

“Fazla vaktinizi almayacağım Sör.”

“Ne yazık.”

Şövalye özenle kesilmiş bıyığını biraz okşadı ve sanki eğlenceliymiş gibi cevap verdi. Gerginliğine rağmen Max, adamın ona yakın olmayı istemeye pek ilgi göstermediğini fark etti.

Ona derin derin bakan şövalye masadan bir kadeh şarap alıp konuştu.

“Peki, o zaman beni görmeye gelmenize neyin sebep olduğunu söyleyin."

“Dük'ün vasallarından müttefik kuvvetleri aktif olarak desteklemelerini istemeye geldim.”

Sabırsızlıkla karşılık verdi, şövalyenin rahat tavrından dolayı biraz cesareti kırılmış hissetti. Görüşmeyi daha sofistike bir tavırla yönetmesi gerektiğini biliyordu ama aristokratların konuşma tarzına aşina değildi. Mümkün olduğu kadar dolaysız olmaya kararlı bir şekilde, sakince konuşmaya devam etti.

“Biz Yedi Krallık Konseyi tarafından gönderilen gönüllüleriz. Ve Croix ailesi, Müttefiklere yeterli ikmal sağlamakla yükümlüdür. Ancak buraya kadar tüm yol boyunca pislik muamelesi gördük. Bu davranışa daha fazla dayanamıyorum.”

Konuşmaya devam ettikçe kendine olan güveninin yavaş yavaş arttığını hissetti. Kendini gerçekten asil bir hanımefendi gibi hissediyordu. Başını kaldırdı ve her kelimeyi güçlü bir şekilde söyledi.

“Şimdiye kadarki performanslarına bakılırsa, tedarik ekibinin zamanında yetişeceğinden tam olarak emin değilim. Müttefiklere yeterli silah ve erzak konusunda yardım etmek için beyefendinin hemen şimdi doğunun her tarafına bir telgraf göndermesini istiyorum.”

Çevirmen: Sabahat <3

SONRAKİ BÖLÜM

Yorumlar

  1. Kız seni yerim maxiiiiii

    YanıtlaSil
  2. Ellerine sağlık 🥰🥰

    YanıtlaSil
  3. "Kendini gerçekten asil bir hanımefendi gibi hissediyordu." ahahaha aşkım zaten...

    YanıtlaSil
  4. Şerefsiz dük kızın ruhunu öyle bir ezmiş ki, babasından daha soylu bir kana sahip olmasına rağmen asillerden biri gibi hissedememiş garibim.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Abi hakkaten halbuki maxinin annesi bile dükten daha soyluymuş

      Sil
    2. Ayol o dük denen namussuz şerefsizin sülalesinde Max'in anası gibi karı var mıydı acaba!!!! Soysuz pislik!!

      Sil
  5. Tesekkurler sonu duyunca hevesi kaçan bir ben olamam heralde ama basladik bitene kadar bagimlisiyiz 🙃

    YanıtlaSil
  6. Emeğine sağlık 💓

    YanıtlaSil
  7. Eline sağlık 🌸🌸sen çook mükemmel birisin şuan.. Varya.. Ara vermeden okudum diyebilirim

    YanıtlaSil
  8. Yazar finali gerçekten havada biraktiysa yazık olur bunca emeğe

    YanıtlaSil
  9. Bugun yeni bolum gelir mi 🥰

    YanıtlaSil
  10. Arkadaşlar ridibooksta etkinlik var 2 bölüm riftans pov geldi şu an etilen kalesi ile ilgili devam edecek bunlar sanırım 29 aralıka kadar

    YanıtlaSil
  11. şu saçma final haberinden sonra okuma hevesim kaçtı güzel bir haber duysam da okumaya devam etsem

    YanıtlaSil

Yorum Gönder