MEŞE AĞACININ ALTINDA 2. KİTAP - 152. Bölüm (UNDER THE OAK TREE)
Max birdenbire kafasını kaldırdı.
“Bana bu canavarın… seninle konuştuğunu mu söylüyorsun?”
Riftan cevap vermedi ve canavarı sessizce izlemeye devam etti. Ona sabırsızca bakan Max, ne olduğunu anlamaya çalışarak yeniden sordu.
“Bu canavar ne dedi?”
“Bana günahkar dedi.”
Canavarın kollarına ve bacaklarına daha yakından bakmak için bir dizinin üstüne çöken Riftan, kayıtsız bir tonda konuştu.
“Ve dövüş boyunca, anlaması zor olan kelimeleri tekrarlamaya devam etti... Bir ihtimal bunların ne anlama gelebileceğine dair bir fikrin var mı?”
Kaşlarını çattı ve canavarın sözlerini taklit etti. Bu sözleri duyan Max, tüm vücudunun tüylerinin diken diken olduğunu hissetti. Antik bir elf diliydi. Solgun ve bitkin bir yüzle, bakışları Riftan'la canavarın cesedi arasında gidip gelen Max, titreyen bir sesle cevap verdi.
“Anlamı… ‘Bunun bedelini ödeyeceksin.’”
Riftan'ın dudaklarında alaycı bir gülümseme belirdi. Ayağa kalktı ve sakince konuştu.
“Anlıyorum.”
Max onun sakin tavrına şaşırmış görünüyordu. Sanki esrarengiz bir canavar tarafından tehdit edilmek ona çok ilginç gelmiş gibiydi. ‘Belki de bunun ne kadar ciddi olduğunu anlamıyorsun?’ Max sert bir ses tonuyla ona keskince karşılık verdi.
“Nasıl 'Anlıyorum'! Bu canavar sana bunu ödeteceğini söyledi. Eminim… ejderhayı senin öldürdüğünü biliyorlar.”
“Bu beni şaşırtabilecek bir şey değil. Kızıl Ejderha'nın kafatasını ikiye ayırdığımı Loviden Kıtası’nda kim bilmiyor?”
Sakince cevap verdi.
“Bu canavarlar için ben bir kafirden farksızım.”
Max ona boş gözlerle baktı. Pamela Platosu'ndaki canavarların ona saldıracağını bekliyor gibiydi. Max neden bu olasılık hakkında düşünmediğini merak etti. Canavarlar ejderhalara taparlardı ve elbette 'idollerini' öldüren insanlara karşı misilleme yapmak isteyeceklerdi.
Aniden, kalbinin bir köşesinde canavarları hakir gördüğünü fark etti. İblislerin kendilerini yıkıma adamış, sadece kötü ve aptal varlıklar olduğu ile ilgili kilise öğretileri, onun akla yatkın bir yargıya varmasını engellemişti.
Üç yıl önce onlar yüzünden büyük bir kayıp yaşadığı ve şu anda beklenmedik saldırılarla dolu bir savaşın ortasında oldukları göz önüne alınacak olursa bu aptalca bir tavırdı. Max ciddi bir şekilde konuştu.
“Eğer ejderhayı diriltmeyi başarırlarsa… ilk önce Anatol'a saldıracaklar.”
“Bu olmayacak…” Riftan sakince konuştu. “Çünkü o piçleri durduracağız.”
Max, onun kendinden emin tavrı karşısında endişesinin yok olduğunu hissetti. Riftan haklıydı. Canavarların planlarını yavaş yavaş durduruyorlardı. Şimdi tek yapmaları gereken şey, Drystan'ın Besmore Kalesi'ni geri almaktı. Onu izledi ve kararlı bir tavırla gülümsedi.
“Evet, durduracağız.”
Midna'nın yeniden ele geçirilmesinin ilk gününde, müttefikler cesetleri taşımak için bütün gece ayakta kalmak zorunda kaldılar. Genellikle, bir savaşta zaferin ilk günü, canları pahasına savaşan askerlere bol bol yiyecek, alkol ve dinlenme sağlayarak ödüllendirmek içindir. Ancak ölüleri dirilten bir büyücünün ortaya çıkıp tüm cesetleri ölümsüzlere dönüştürebileceği bir durumda cenaze törenlerini erteleme riskini göze alamazlardı.
Askerler, toplam 129 cenazeyi defnedilmek üzere Büyük Tapınağın arka bahçesinde bulunan bir mezarlığa ve şehrin batısındaki başka bir boş araziye taşıdılar. Bu sırada, büyücüler ve şifacılar yaralıları iyileştirmek için çalışıyorlardı, ancak şiddetli kuşatma 300’den fazla yaralıyla sonuçlandığından dolayı ilaç ve iş gücü sıkıntısı vardı.
Tünel kazma görevinden dolayı yorgun düşmüş olmasına rağmen Max onlara bu işte yardım etti. Acı içinde inleyen insanları görmezlikten gelemezdi.
Ruth bu sefer onu bütün gece hastalarla ilgilenmekten vazgeçirmedi. Kırık kemikleri dizme, gömülmüş ok uçlarını cerrahi aletlerle kaslardan ve kemiklerden çıkarma ve yırtılan yaraları dikme görevlerinde birlikte çalıştılar. Hava mavileşmeye başladığında nihayet revirin köşesinde bulunan bazı portatif karyolalara uzandılar.
Uyandığında öğleni epey geçmişti. Kemerli pencereden boş boş gökyüzüne bakan Max, zonklayan şakağını ovuşturdu ve vücudunun üst kısmını kaldırmak için mücadele etti.. Sonra uzaktan alçak bir ses duyuldu.
"Kalkma ve daha fazla uyu.”
Max sese doğru döndü. Riftan büyük bir mangalın önünde oturmuş bir dalla alevleri karıştırıyordu. Ona boş gözlerle bakan Max, yabancı bir odada olduğunu fark etti ve yüzüne şaşkın bir ifade yerleştirdi.
“N-neredeyiz?”
“Burası Midna'nın yasa koyucusunun konutu. Seni buraya getirdim.”
Dalı yarıya bölüp ateşe atarken konuştu. Max yataktan kalkmaya çalıştığında, biraz başının döndüğünü hissetti ve sendeleyerek dizlerinin üzerine düştü. Görünüşe göre vücudunu sınırına kadar kötüye kullanmanın sonuçları aynı anda birbirini takip etmişti.
“Sana daha fazla dinlenmeni söylüyorum.”
Riftan onu yeniden yatağa yatırdı. Max başını salladı.
“A-ama… hastaların durumunu kontrol etmek zorundayım…"
“Bir şey olursa gelip bize haber vermelerini çoktan emrettim, o yüzden sızlanmayı bırak ve yat.”
Max, sesinin onu rahatlattığını hissetti, o yüzden başını yatağa yasladı. ‘Dürüst olmak gerekirse, ben de umutsuzca dinlenmek istiyorum.’ Yanağını rutubet kokan yastığa gömdü ve alçak sesle içini çekti.
“… Sanırım çok ileri gittim.”
“Bunu her zaman yapıyorsun.”
Riftan aksi bir şekilde cevap verdi ve omzuna bir battaniye koydu. Sonra uzun demir bir maşayla yanan ateşten bir şey çıkardı ve dikkatlice kesmeye başladı. Max, onun kaya gibi sert omuzlarının ve kaslı kollarının düzenli hareketini izledi, sonra yavaşça gözlerini devirdi ve odaya bakındı.
Başlangıçta oldukça lüks olan yatak odası, işgalden sonra köşede bucakta hasar görmüş gibiydi. Duvarlar ve yerler kömürleşmişti ve direklerde çizikler, perdelerde ve halılarda toz vardı. Boş sözlerle bile samimi olarak tanımlanamayacak bir mekandı.
Ancak kalın duvarlarla çevrili binanın içi yeterince sıcaktı, kışlalardaki ya da duvarları kırık binalardakilerle karşılaştırılamazdı.
Max daha rahat bir pozisyonda yerleşti, sonra battaniyeyi çenesine kadar çekti ve halinden memnun bir şekilde inledi. En son ne zaman bir yatakta tembellik yapmaya çalıştığını bile hatırlamıyordu. Bu andan en iyi şekilde yararlanmaya karar verdi ve gözlerini kapattı. Çok geçmeden üzerine Riftan, dudaklarına bir şey koydu.
“Ağzını aç.”
Refleks olarak ağzını açtı. Sonra ağzına sıcak bir şey girdi. Farkında olmayarak ısıran Max, ağzına yayılan tatlı aromayla gözlerini iri iri açtı. Riftan ona baktı.
"Sıcak değil mi?”
Max ağzındakinin tadını çıkarmaya devam ederek başını salladı. Riftan hafifçe gülümsedi ve esmerleşmiş kestanenin kabuğunu bıçakla çıkarıp dudaklarına başka bir olgun sarı tohum getirdi.
“Hadi ‘aa' de.”
Max gözlerini kırpıştırdı, sonra yavaşça ağzını açtı. Riftan ağzına kızarmış bir kestane sokuşturarak ona mutlu bir ifadeyle baktı. Bu yüz Max’i çok mutlu etti. Yorgun olmasına rağmen, böyle bir durumda onunla bu kadar özveriyle ilgilenecek bir kocası olduğu için sanki cennetteymiş gibi hissetti.
“Ağzındaki her şeyin yuttun mu?”
Başını sallayınca ağzına bir kestane daha attı. Max tereddüt etmeden aldı. Ona tatmin olmuş gözlerle bakan Riftan, kıpırdayan dudaklarını nazikçe öptü ve şakacı bir şekilde fısıldadı.
“İtaatkar olduğun zaman güzel görünüyorsun.”
Max ona dik dik baktı.
“Yani öyle olmadığımda… çirkin görünüyorum.”
“Başkalarını dinlemekte iyi olduğun zamandan biraz daha az güzelsin.”
Max onun omzuna vurdu. Riftan hafifçe gülümseyip onu yanağından öptü.
“Fark etmez, çünkü sen dünyadaki bütün kadınların toplamından on kat daha güzelsin.”
Max, kalbinin bir yaz günündeki yağ gibi eridiğini hissedince kızardı. ‘Bu kadar tuhaf bir şeyi gözünü kırpmadan nasıl söyleyebilirsin?’ Ona şüpheyle baktı.
“…Tamamen aşna fişne.”
“Bu bir iftira.”
Riftan homurdandı, bıçağı tekrar kaptı ve kestaneleri soymaya başladı. Max yatağın üstünde ona doğru süründü ve çenesini onun omzuna yaslayıp meraktan sordu.
“Eski aşıklarına bu kadar iyi davrandın mı?”
“Neden ‘aşıklarım’ olması gerektiğini varsayıyorsun?”
Riftan sanki saçmaymış gibi konuştu. Max onun heykelsi yüzüne, parlak siyah saçlarına ve abanoz gibi siyah gözlerine baktı, neden sorduğunu gerçekten bilmiyordu. Riftan gibi dış görünüşü olan bir adamın asla sevgilisi olmadığına inanacak kadar saf değildi.
“R-riftan, biz evlendiğimizde 25 yaşındaydın. Ve 18 yaşında şövalye oldun... O zamandan beri sarayı sık sık ziyaret etmiş olmalısın, çok fazla deneyimin olduğunu düşünmem doğal değil mi?”
Riftan yalanlayacakmışçasına ağzını açtı, sonra tekrar kapattı. Ne derse desin, onun lehine hiçbir şey olmadığına karar vermiş gibi görünüyordu. Temiz bir şekilde soyulmuş kestaneleri ağzına itelerken ters bir şekilde konuştu.
“Saçma sapan konuşmayı bırak ve sadece ye.”
“Böyle olma… sadece bana kaç tane olduğunu söyle.”
Max ağzındakini birkaç kez bile çiğnemeden yuttu ve boğuluyormuş gibi biraz öksürdü. Kıpırdamadan kestaneleri kesmekle meşgul olan Riftan, başını ona doğru çevirip sordu.
“Ya sen?” “Ben ne?”
“Hiç başka birini sevdin mi?”
Kestaneleri çiğneyerek konuştu. Max şaşırmış görünüyordu.
“B-biz evlenmeden önce mi?”
Riftan'ın gözleri şiddetle kısıldı.
“Evlilikten sonrası buna dahil edilmeli mi?”
“Hayır, saçma sapan konuşma!”
Max kaşlarını çattı.
“E-evlenmeden önce ya da sonra... ben, ben asla uygunsuz bir şey yapmadım!”
“Hiç birine aşık oldun mu diye soruyorum.”
Riftan ifadesiz bir yüzle ona bakarak sordu.
“Croix
Kalesi’ne girip çıkan ve
hoşuna giden bir iki kişi olmuş olabilir.”
Çevirmen: Sabahat <3
Çokk tatlılarr çookk 🥹
YanıtlaSil💚💚💚💚💚
YanıtlaSilOff kalbim deli gibi atıyor çok tatlılar
YanıtlaSil🧿🧿🧿
YanıtlaSilAy bayılcam galiba
YanıtlaSil"Hadi 'aa' de" hbvdjhcvbdh düşünsenize dünyalar ciddisi dağ gibi bir adam size bunu diyip kestane yediriyor jhdbhvdnvf
YanıtlaSilAhsgahaha dağ gibi adam konu Maxi olunca en sevimli insan halini alıyor. Riftan'ı seviyorum be :)
Siltek bir kadın yoktur buna erimeyecek ama uyuzları bilemem tabi ahahahah her yönüyle errrkek beee Riftan parti kur oy verelim aslan parçası🤝🏻
SilGerçekten 3 seferdir okuyorum burayı gene hayali bir karaktere eridik iyi mi fkdmfmmfmf
SilMax riftanın adını söylese ne hoş olurdu burada dkkdkd
YanıtlaSilHemen yeni bölüm gelmeli zaten nadiren konuşuyorlar nolur yeni bölüm
YanıtlaSil153😫😫😫😫
YanıtlaSilYa şunların şöyle tatlı tatlı geçinmesine bayılıyorum. Ama tam herşeyi açık açık anlatacak yerde susmaları beni sinir ediyor.
YanıtlaSilÇok tatlış bir çift oldu bunlar ya 🥰
YanıtlaSilCanim kestane çekti 🤤
YanıtlaSilRiftan soyup yediremedikten sonra anlamı var mı bilmiyorum ama olsa ben de yerim😂
Sil🤣🤣🤣🤣🤣
SilTamam şimdi sakince riftanı bana verin
YanıtlaSilIçim gitti bu tatlilik yigidim nolur yeni bölüm burda kalinmazz
YanıtlaSilSabahat nolur duy sesimizi yeni bölüm koy lutfenn 🤗🤗🤗
YanıtlaSilYa devamı gelsin çok tatlılarrr
YanıtlaSilYaa çok tatlılar böyle sohbetli sahneleri daha çok olsa keşke..
YanıtlaSilÇeviri için çok çok teşekkürler💐
153 bolum🥲
YanıtlaSilSayfa yenilemekten parmaklarimiz kas yapti yeni bölüm gelmez mi 🥰
YanıtlaSilBir bölüm daha 🥹
YanıtlaSilEmeğine sağlık Sabahat🙏
YanıtlaSilEvlendikten sonra da dahil edilmeli mi asghdhdjd burda çok gülüyorum 🤣🤣🤣
YanıtlaSilİnş ilerde kocam aynı soruyu bana sormaz, altı yaşından beri aşık olduğum 7386389 erkeği sayarsam kalbi kırılabilir 🥲
YanıtlaSilNdkdnxhxjdj hayali karakterler dahil mi? Öyleyse listem kalabalık
SilHayali karakterleri sayarsam hem kalbi kırılır hem öz güveni 😂
SilYa çok tatlı bir konuşmada kaldık ya lütfen yeni bölümde gelsin burada bırakılmaz ki bizde insanız
YanıtlaSilEllerine sağlık 🥰🥰
YanıtlaSilBazen sadece kestane olmak istersin... Ah be 🤤
YanıtlaSilbunları okuyorum okuyorum sonra kriterlerim yükseliyo dışarıdaki erkeklere ekmek veresim gelmiyo
YanıtlaSil