MEŞE AĞACININ ALTINDA 2. KİTAP - 148. Bölüm (UNDER THE OAK TREE)


Askerler hastaları çimden yapılmış sedyelere yatırırken, Max yaklaşıp eğildi. Hastaların pek çoğu bilinçsiz durumdaydı ve bazılarının çoktan ölmüş gibi görünen solgun yüzleri vardı.

Sağlık personellerine hastalarının zırhını çıkarmaları talimatını verdikten sonra, en ağır şekilde yaralanan askerlerden birinin yanına diz çöktü. Sonra, içine göçmüş miğferi çıkardı ve kirpi balığı gibi şişmiş olan başının yan tarafına baktı. Kafatası kırığı nedeniyle kan pıhtılaşıyor gibi görünüyordu.

İçini çekti. Beyin ciddi şekilde yaralandığında, iyileştirme büyüsü yapmak pek işe yaramazdı. Bir rahibe seslendikten sonra bir sonraki hastaya geçti.

Yatay bir biçimde kurulmuş çadırın altında yaklaşık yüz hasta yan yana yatıyordu, ancak onlara ayak işlerinde yardım eden sağlık personeli dışında, hastaları tedavi eden on beşten az şifacı vardı. Başka bir deyişle, Max, Ruth ve Whedon'un Kraliyet Ordusu'ndan dört büyücü katılmadan önce yedi ya da sekiz şifacı yüzden fazla hastayı tedavi ediyordu.

“R-rahipler ne yapıyor?”

Kutsal emanetleri ve Balto'ya ait yüksek rahipleri getiren paladini bulmak için etrafına bakındı. Sonra karşıdaki yatakta kan kaybeden hastaya bakan Ruth alnındaki teri silerek konuştu.

“Orada arındırma ayini yapıyorlar.”

Max, Ruth'un işaret ettiği yere doğru döndü. Kuahel Leon dahil otuz rahip, özenle yere yatırılan cesetlerin arasında yürüyerek sade bir cenaze töreni gerçekleştiriyorlardı.

“Ölülerin cesetlerini hemen arındırmazlarsa, kısa süre içinde hortlağa dönüşecekler. Durum düzelene kadar rahipler cesetleri kurtarmaya odaklanacaklar.”

Max içini çekip bir sonraki hastaya doğru yürüdü. Neyse ki, Müttefik arka birimlerinde çok sayıda iyi eğitimli sağlık personeli vardı ve günler geçtikçe saldırı durduğundan dolayı daha az hasta nakledildiği için nihayet nefes alacak zaman bulabildiler.

Hastaların çoğunun acil müdahale gördüğünden emin olup kamp ateşine doğru yürüdü. Sonra kazanda şifalı otlar kaynatan Rut'un yanına gitti.

“Buranın komutanı… b-babamın çok yaşayacağını düşünmediğini söyledi.”

Ruth kaşlarını çattı ve ona baktı.

“Sakın bana babana karşı sempati duyduğunu söyleme?”

“T-tabii ki hayır! Sadece... o öldükten sonra varisi olma ihtimali en yüksek olan kişinin ben olduğumu duyunca... bundan yararlanmanın bir yolu olup olmadığını merak etmekten kendimi alamadım.”

Ruth onun sözlerine şaşırmış görünüyordu. Ona düşünceli gözlerle baktı ve temkinli bir ses tonuyla bir soru sordu.

“Bu yerin komutanı leydimin dükün yerine geçmesini istiyor mu?”

“H-hayır, sanmıyorum. Sadece miras hakkı için savaşmaya istekli olup olmadığımı bilmekle ilgileniyor gibiydi.” Max etrafına bakındı ve sessizce ekledi. “En ufak bir varis pozisyonu almak isteme izlenimi vermemle… Riftan'a kaba davranmayı bıraktı. Tavrını gördükten sonra… birdenbire, eğer dükün varisi olmayı hedeflediğim aynı izlenimi verirsem, diğer vasalların tutumlarını değiştirip değiştirmeyeceğini merak ettim.”

“Bu... çok makul bir fikir.”

Şaşkınlıktan afallayan Ruth, çenesini okşarken mırıldandı. Max’in düşüncelerinin Ruth’un hesaba katmadığı alanlara yayıldığını görebiliyordu. Bir süredir kazanı karıştıran Ruth, sanki aklını topluyormuş gibi yavaşça ekledi.

“Bir erkek varis yokluğunda, miras hakkı büyük olasılıkla en büyük kızına devredilecektir, ama… Doğrusu, çok az kadın ebeveynlerinin toprağını ve mevkiisini miras aldı. Genellikle miras başka bir erkek akrabaya geçer ya da Kral'ın kendisi müdahale edip yeni bir lord tayin eder. Ama sizin durumunuzda, asil bir hanımefendi olduğunuzdan dolayı haklarınızı tamamen talep edebilirsiniz. Anneniz, İmparator Darian'ın doğrudan soyundan geliyor ve Croix Dükü, Roem ailesi ile birleşmenin namına toprak mülkiyetinin meşruiyetini elde etti. Dük unvanı Roem Kraliyet ailesinden olmayan bir kişiye geçerse, Drystan doğu bölgesinin iadesini talep edecek, dolayısıyla Kral Ruben bile başka birini bu bölgenin derebeyi olarak tayin edemeyecek. Düklüğün mevcut varisleri Bayan Calypse ve Majesteleri Veliaht Prenses’ten başka… Majesteleri Veliaht Prens'tir. Tabii ki, onun en olası varisi büyük kızı Bayan Calypse’dir.”

“B-ben… gerçekten bu toprakların mirası için savaşmaya çalışmıyorum.”

Ruth'un uzun açıklamasını duyan Max kaşlarını çatıp konuştu.

Her halükarda... Düklük Roseta'ya geçecek. Kraliyet ailesi ve Croix ailesinin vasalları onu destekleyecek. Ayrıca babam tüm miras haklarının Roseta’ya ya da oğluna geçmesini garanti altına almak için bir harekette bulunacaktır. Bu topraklara sahip olmak için onlara karşı savaşmaya niyetim yok.”

“Ama savaşmaya hazırmış gibi davranarak onları korkutmak istediğinizi söylüyorsunuz.” Ruth'un dudaklarında sinsi bir gülümseme belirdi. “Miras için bir çekişme olursa hangi tarafın kazanacağını bilmiyoruz. Roseta Croix Ruben'in arkasında Whedon Krallığı var ama Leydim'in arkasında Lord Calypse var. O şu anda güneydeki en güçlü adam ve mahkemede hatırı sayılır ölçüde bir etki edebilir. Biraz aklı olan herkes, leydimin hafife alınmayacağını bilir.”

Max'in parlak bir ifadesi vardı.

“O halde... erzak sorununu çözmek için dükün vasallarına baskı yapabilir miyim?”

“Bu leydimin ne kadar ikna edici olabileceğine bağlı.”

Ruth tencereyi yere koydu ve sakince cevap verdi.

“Bir dük, vasallarının topraklarını dilediği zaman ele geçirebilir. Sadece bu da değil, şehre ait mevcut yöneticileri ve yasa koyucuları görevden alıp yenilerini atayabilir ve seçtiği bir rahibi yöneticiliğe atayabilmek için onlarca cemaati etkileyebilir. Bu nedenle vasallar dükün emirlerine kesinlikle itaat ederler. Bununla birlikte, Croix Dükü, gücünü kullanamayacak kadar zayıf bir durumdaysa ve leydi dükün mevkisine sahip olacak kadar güçlü bir konumda olduğunu kanıtlayabilirse, o zaman vasallar hangi tarafta yer almaları gerektiğini seçmek zorunda kalacaklar.”

Max yüzünde düşünceli bir ifadeyle alacakaranlık tepeye baktı. Croix Dükü, kendisine itaat edenlere ayrıcalıklar vererek sadakat elde etmişti. Onlara aynısını verebileceğini doğru bir şekilde ima ederse, vasalların sadakatini kolayca sarsabilirdi.

Max, uzun bir süre sonra bir motivasyon dalgası hissetti. Dükalığa geldiğinden beri suçluluk ve acizlik duygularıyla boğuşuyordu, sonunda yapabileceği bir şey olduğunu fark edince rahatladı.

“Tavsiye için teşekkürler.” Güçlü bir biçimde başını salladı ve arkasını dönüp gitti.

Aniden, Müttefik Kuvvetler kale duvarının etrafına konuşlandı. Düzenli bir şekilde sıralanmış şövalyelerin arasında Riftan'ı zorlanmadan bulabildi.

Eğri kalaslardan oluşan bir çalışma masanın üzerindeki kale yapısının parşömenine bakarak ciddi bir ifadeyle şövalyelerle konuşuyor, Sör Derrick'e söz verdiği gibi, surları yıkmadan şehre sızmanın bir yolunu arıyordu.

Max, konuşmalarını bölmek istemeyerek temkinli bir şekilde geri çekildi. ‘Riftan'a içimi dolduran düşünceleri söylemeye fırsatım olacağını düşünmüştüm. Babamın fikrini değiştirebilseydim, malzemeleri zamanında göndermesi son derece mümkündü.’

Henüz hiçbir şey net olmadığından dolayı onu şimdiden endişelendirmek istemiyordu. Max, belirleyici an gelene kadar sessiz kalmaya karar verdi ve Calypse Hanesi'nin sancağının olduğu kışlaya yöneldi. Hastalara şifa büyüsü yaptıktan sonra, bir acemi askerin getirdiği ekmek ve çorba ile midesini doldururken tükenen enerjisini yenilemek için yatağa uzandı.

Ertesi gün, Max şafak vakti geçici hastane çadırına gitti. Hastaların çoğu epey iyiye giderken bazıları iyileşememişdi.

Bazılarının bugünü atlatamayacağına dair bir önsezisi vardı. Hayatta kalsalar bile, kalıcı bir sakatlıkları olacaktı. Şüphesiz, iyileştirme büyüsüyle insanları iyileştirmenin sınırları vardı.

Max birdenbire moralinin bozulduğunu hissetti ve yorgun bir şekilde odadan çıktı. Hastalar ve yatakhaneden yeni çıkmış sağlık personeli için ilaç ve yulaf lapası hazırladı.

Yüzlerce asker yiyecek almak için çoktan oradaki sıraya giriyordu. Max, Ruth'un çok zayıflamış yüzünü gördü ve selamlamak için yanına gitti.

“G-günaydın.”

Selam verme alışkanlığı olan Max, savaş alanında bunu söylemenin uygun olmadığını fark etti ve yüzüne çekingen bir ifade yerleştirdi. Ancak Ruth, sanki önemsizmiş gibi yüksek sesle esneyerek karşılık verdi.

“Günaydın leydim. Dün gece biraz dinlenebildiniz mi?”

“İyi dinlendim. Bu arada... Riftan'ı gördün mü? Dün gece kışlaya dönmemiş gibi görünüyor…”

“Kışlada şövalyelerle bir strateji toplantısı yapıyor. Yakında bizim de katılmamız gerekecek. Görünüşe göre dün gece övülmeye değer bir plan yapmışlar.”

Max uykulu halinin dağıldığını hissetti.

“B-bu kadar hızlı mı?

“Hızlı değil. Aslında Sör Aren ve Prenses Agnes’le karşılaştırıldığında çok gerideyiz. Şimdiden üç kaleyi geri aldılar ama biz hala hiçbirini geri almadık, değil mi? Görünüşe göre Lord Calypse yarın Midna'yı geri alıp doğruca sınıra gitmeyi planlıyor.”

Max'in kafası karışmış gibiydi. Bunun nasıl mümkün olabileceğini anlamadı. Ruth, sıra boyunca ilerlerken konuşmaya devam etti.

“Midna’yı ve Besmore Kalesi'ni yeniden ele geçirirsek Lexos Dağları’nın başından sonuna kadar büyü akışını engelleyen güçlü bir bariyer oluşturabiliriz. Böylelikle ejderhanın dirilişini durdurabiliriz.”

“Bana şu bariyer hakkında daha fazla bilgi ver.”

Birden meraklandı ve sordu. Ruth yulaf lapasıyla dolu bir kase aldı ve ona merakla baktı.

“Sana zaten açıklamadım mı? Dört yıl önce Lexos Dağları’daki bariyer… Hayır, sanırım neredeyse beş yılı geçti. Her neyse, Secto’yu boyun eğdirme savaşı gerçekleşmeden önce Büyük Haçlı Savaşı’nda yerleştirilmişti. Mezhep, aura enerjisinin Lexos Dağları çevresinde en güçlü şekilde aktığı beş alanı seçerek bir kutsal nokta inşa etti ve buralara kadim kutsal büyü yerleştirerek tüm sıradağları kaplayan devasa bir bariyer oluşturdu. Boyun eğdirme savaşındaki en önemli görev buydu.”

O kısmı zaten duydum… detayları bilmek istiyorum.”

Ayakta duran Ruth, arkadan aceleci komutlar duydu ve hemen ilerledi. Max yulaf kasesini aldı ve sorarak onu takip etti.

“Bu bariyer tam olarak ne yaptı?"

Çevirmen: Sabahat <3

SONRAKİ BÖLÜM

Yorumlar

  1. Teşekkürler sabahat ❤️ Teşekkürler özge ❤️

    YanıtlaSil
  2. Tesekkur ederim,cevirdiyiniz icin🙏🏼💚

    YanıtlaSil
  3. Çok teşekkür ederim çevirmen Sabahat çok tatlısınız 🍬🍬🍬

    YanıtlaSil
  4. Teşşekkürlerr

    YanıtlaSil
  5. Sabahat çooook teşekkürler beybiiii

    YanıtlaSil
  6. Çeviri için teşekkürler mükosunuz walla

    YanıtlaSil
  7. Çok teşekkürler 💜

    YanıtlaSil
  8. Merhaba...

    Öncelikle emeğiniz için çoook, teşekkürler. Kendi hayatımca zor günler geçirdiğim bir dönemde kafamı güzellikle meşgul eden bu çeviriyi yaptığınız için ne kadar teşekkür etsem az.

    Sağlıkla ve huzurla kalın.

    YanıtlaSil
  9. Tesekkurler harikasınizz 🥰🥰🥰

    YanıtlaSil
  10. sabahat ve özge çokkk teşekkürlerrr

    YanıtlaSil
  11. Çeviri için teşekkür ederim

    YanıtlaSil
  12. maxi söyle şu dük meselesini bide onun azarını yiyeceksin bak

    YanıtlaSil
  13. Ellerine sağlık 🥰🥰

    YanıtlaSil

Yorum Gönder