MEŞE AĞACININ ALTINDA 2. KİTAP - 147. Bölüm (UNDER THE OAK TREE)


“Bize rehberlik edin.”

Riftan ona başını sallayınca şövalye hemen atının başını çevirdi ve kısa bir süre sonra şövalyeler saflar doğrultusunda hareket etmeye başladılar.

Max onları at sırtında takip etti ve kışlaya baktı. Mancınıklar ve yüzlerce zırhlı at sahada yoğun bir şekilde dizilmişti. Askeri kampın arkasında, iki yüzden fazla hastanın barındığı, acil olarak nakledilen yaralılar için bir hazırlanmış bir çadır vardı.

Yaralıları bir yerden bir yere taşıyan şifacıların ve meşgul askerlerin sayısını saymaya başlayınca, Riftan'ın büyük, renkli bir kışlanın önünde durduğunu gördü ve birdenbire dizginlerini çekerek durdu. Atından atlayıp Hebaron'a dükün kampının arkasında bir mevzi kurmasını emretti, sonra kışlaya doğru ilerledi.

Max dudağını ısırdı. Buraya geldiklerinden beri, Croix Dükü'nün vassalları Riftan'a açıkça hakaret etmişlerdi. Yine haksızlığa uğramaktan korkuyordu.

Rem'in sırtından atladı ve sanki buna hakkı varmış gibi ağırbaşlı bir adımla kışlaya girdi. Neyse ki kimse onu durdurmadı.

Max başını kaldırdı ve süslü bir şekilde dekore edilmiş kışlalara baktı. Girişten birkaç adım ötede Riftan ve Uslin duruyordu ve karşılarında Sör Derek'e benzeyen, pırıl pırıl zırhlı zayıf bir adam oturuyordu. Max tanıdık yüze dikkatlice baktı. Babasının kalesinde yüzünü birkaç kez gördüğü bir şövalyeydi.

“Görüşmeyeli uzun zaman oldu."

Onu gören adam yüzünde şaşkın bir ifadeyle oturduğu yerden kalktı.

"Kadının büyücü olduğunu duymuştum ama onu böyle bir yerde görmeyi beklemiyordum.”

Max'in gözleri bu beklenmedik olumlu tutum karşısında şaşkınlıkla büyüdü. Riftan ona bakmak için döndü ve kaşlarını çattı, sonra adamla sert bir ses tonuyla konuştu.

“ "Bayan Calypse." Ünvan konusunda dikkatli olmanızı istiyorum.”

“Pardon, hanımefendi.”

Adam itaatkar bir şekilde hatasını kabul etti ve arkasında duran astına ona bir sandalye vermesini emretti.

Max doğal olarak Riftan'ın yanına oturdu. Yüzünde pek cesaret verici olmayan bir tiksinti bir ifade vardı ama bunun en iyisi olacağını düşündüğü için hiçbir şey söylemedi ve onu kendisine yakın tuttu. Riftan kafasını Sör Derek'e çevirdi ve merakla sordu.

 “Kuşatma merdiveniyle duvarı geçmeye çalıştıklarını duydum. Neden mancınığı kullanmıyorlar?”

Adam boğuk bir sesle, "Şehre olabildiğince az zarar vererek Midna'yı geri alma emri verildi." diye yanıtladı. “Mancınık son çaremiz olacak. Kapıları duvarlara zarar vermeden açmanın bir yolunu arıyoruz.”

"Midna düştüğünde duvarların hasar görmediğini mi söylüyorsun?"
 
Uslin şaşkın bir ifade takındı. Adam kıllı eliyle ensesini kaşıdı ve başını salladı.

“Düşmanlar, surlarda tek bir çizik bile olmadan şehri tamamen ele geçirdiler. Midna'dan kaçmayı başaranların ifadelerine göre, şafakta birdenbire yüzlerce hortlak ortaya çıktı ve vatandaşları katletti. Saldırı askerleri savunmasız bıraktı ve ölü askerler hemen hortlaklara dönüşüp düşman tarafına katıldı. Tüm kalenin hortlakların eline geçmesinin bir günden az sürdüğünü söylediler.”

"Şehrin içinde nasıl bu kadar çok hortlak görünebilir?" Riftan aynı anda kaşlarını çatarak sertçe sordu. “Düzgün bir şekilde arındırılmış ve gömülmüş bir ceset hortlağa dönüşmez. Cenazeler arındırılmadan çok sayıda cesedi gömmeyi gerektiren bir olay mı yaşandı?”

"Buna gelince...”

Yüzünde tereddütlü bir ifade olan şövalye derin bir nefes aldı ve devam etti.

“Yüksek cenaze masraflarını karşılayamayan alt sınıfların çoğu zaman akrabalarının veya yakın arkadaşlarının cesetlerini gizlice gömdüğü söylenir. Görünüşe göre bu yıllardır devam ediyor.”

"Yüzlerce ceset izinsiz gömülürken Midna'nın yöneticisi kesinlikle hiçbir şey yapmadı mı demek istiyorsun?" dedi Uslin şaşkınlıkla.

Adam ne diyeceğini bilemeden öksürdü ve konuyu değiştirdi.

"Şehirde hortlakları kontrol eden büyücüler olmalı. Sizin de çok iyi bildiğiniz gibi, hortlaklar ve iskeletler gibi canavarlar pek zeki değildir. Ama surları iyi eğitimli askerler gibi koruyorlar. Demek ki ayrıntılı talimat veren bir komutanları var. Ondan kurtulmanın bir yolunu bulmalıyız.”

"En hızlı yol duvarları aşıp içeri girmek." dedi Riftan soğuk bir şekilde. “Mancınık ve büyülü aletleri aynı anda kullanırsak surlarda zorlanmadan delik açabiliriz. Hem doğu hem de batı yakasından sızma yollarını güvence altına alıp aynı anda genel bir saldırı başlatırsak şehri bir günde geri almak mümkün.”

"Kale surları yıkıldıktan sonra ne olacak?" Adam sert bir sesle karşı çıktı ve ekledi. “Müttefik Kuvvetler, onarım çalışmaları tamamlanana kadar burada kamp kurmaya devam edemez. Sonuç olarak, ordu gittikten sonra bu şehir savunmasız kalacak.”

Riftan düşünceli bir ifadeyle ağzını kapattı. Adamın sözlerinin mantıklı olduğunu düşünüyor gibiydi. Bir süre sessiz kaldıktan sonra içini çekti ve oturduğu yerden kalktı.

“Sorun değil. Kale duvarlarını yıkmadan sızmanın bir yolunu bulacağız. Elinizde şehrin iç şeması var mı?”

"Hemen bir tane vereceğim."

Şövalye, sekreter gibi görünen bir adamı yanına çağırdı ve bir kutudan büyük bir parşömen demeti çıkarıp ona uzattı. Uslin onları kabul etti. Konuşma o kadar akıcıydı ki Max'in omuzları gevşedi.
Dük'ün şimdiye kadar karşılaştığı vasallarının aksine Derrick isimli şövalyenin Riftan'a karşı herhangi bir düşmanlığı yok gibiydi. İşbirlikçi tavırlarına şüpheyle bakan Max, döndü ve hızla Riftan'ı takip etti. O anda, adam aniden onunla konuştu.

"Bayan Calypse, Dük Ekselanslarının sağlığı çok kötü.”

Max döndü ve ona şaşkınlıkla baktı. Bir an için ona söyledikleri karşısında nutku tutuldu, gerçekten anlayamadığı şey bunu neden ona söylediğiydi. Max kaşlarını çattı ve onu soğuk bir şekilde azarladı.

"Neden... bunu bana söylüyorsunuz? Babamla aramızdaki anlaşmazlıktan haberiniz yok mu?”

"İlişkiniz ne olursa olsun, siz Croix Dükü’nün en büyük kızı değil misiniz?" Adam sakince cevap verdi. 
"Ekselansları, Veliaht Prenses ikinci bir çocuk doğurursa, o çocuğu evlat edineceğini belirtti ama... o zamana kadar hayatta kalabileceğini sanmıyorum. Ekselansları Dük, halef sorunu çözülmeden ölürse, büyük olasılıkla varis siz olursunuz.”

Max şaşkınlıkla içini çekti. Adam sanki önemsiz gerçeklerden bahsediyormuş gibi sakince konuşmaya devam etti.

“Eğer mirasta hak iddia ederseniz, kraliyet mahkemesi hakkınızı inkar edemez. Ve… doğu bölgesinde hanımefendinin isteklerini merak eden birçok soylu var.”

‘Daha doğrusu birçok insan, benim mi yoksa Roseta'nın mı tarafını tutacağı konusunda endişeli.’

Max yüzüne sert bir ifade yerleştirip, ona dükün mirasıyla ilgilenmediğini söylemek üzereyken, aniden ağzını kapadı. Savaş bitene kadar bir halef görevi hedeflediği izlenimini vermenin avantajlı olacağını düşündü.

Şövalyenin tarafsız bir tavır almasının nedeni, düklük üzerinde hakimiyet talep etmesi ihtimaliydi. ‘Miras hakları için savaşmaya istekli olduğumu ima etseydim, birçok vasal çok daha temkinli bir tavır takınırdı.’

Max hızla başını çevirdi. ‘Belki de Müttefik Kuvvetler'e göndermesi gereken ikmal malzemelerini kesmek gibi hain bir eylemi durdurabilirim. Babamın zayıfladığı söylentisi yayılırsa ve ben de en olası halef gibi davranarak onları zorlarsam, dükün vasalları çatışmadan kaçınmak zorunda kalacak.’

Aniden, kalbi şiddetle çarpmaya başladı. ‘Böyle küstahça hareketler yaptığımı öğrendiğinde, babam muhtemelen öfkeden deliye dönecek.’ O sahneyi düşünmek bile onu tatlı bir tatminle doldurdu.

Ancak çok kasıtlı bir tavır alırsa sadece babasını değil, Roseta'nın takipçilerini de kışkırtabilirdi. Kız kardeşi, on dört yaşından beri dış ilişkilerle uğraştığı ve doğu bölgesinden birçok soylu ile dostluk geliştirdiği için ondan çok daha avantajlı bir konumdaydı. Çok düşündükten sonra Max tarafsız bir cevap verdi.

"Bence bu konuları tartışmanın zamanı değil.”

Adamın gözleri kısıldı. Onun belirsiz cevabı karşısında, kafasında çeşitli olasılıkları tartıyor gibiydi. Max onu yalnız bırakıp girişe doğru yürüdü. Sonra son derece sert bir yüzle kendisini izleyen Riftan’ı gördü.

‘Gerçekten Anatol'u geride bırakıp Dükalık gibi bir yere göz dikeceğimi mi düşünüyorsun?’ Şaşırmış bir ifade yaptı. Endişelerini bir an önce hafifletmek istedi ama bunun dükün şövalyelerinin kulaklarına ulaşmasından korkuyordu.

Max etrafına bakındı ve sanki planladığı bir şey varmış gibi ona gülümsedi. Ama nedense gülümsemesi onu daha da endişelendirmişe benziyordu. Riftan sertçe dişlerinin arasında fısıldadı.

"Gizli niyetinin ne olduğunu bilmiyorum ama... Dük’e bulaşmanı istemiyorum.”

"Merak etme tehlikeli bir şey yapmayacağım.”

"Ne yapmayı planlıyorsun...?"

“Hanımefendi! Buraya gelip bana yardım edin!”

Tam o sırada Ruth'un aceleci sesi çok uzaklardan duyuldu. Max, can sıkıcı sorulardan kaçınmak için bahane bulduğuna minnettar hissederek, hızla sesin kaynağına doğru koştu.

Ruth, hastane olarak kullanılan çadırdaki hastaların tedavisine yardım ediyordu. Sedyeye yeni getirilen yaralılara bir bakış atarak konuştu.

“İşgücü eksikliği var. Yas tutacak bir ölüm olmaması için lütfen önce kritik durumda olanları tedavi edin.”

Yorumlar

  1. Romanı eskisi gibi okuyamayan sadece ben miyim? Çeviri ya da süreçle alakalı değil kesinlikle.
    Karakter gelişimini başarılı bulmuyorum. Olaylar savaş teması ile kapatılmak istense dahi düzenli bir örgü içerisinde değil maalesef. Yalnızca Maxi ve Riftan arasındaki güzel aşk için okuyordum. O da artık yeterli değil.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Emin ol yalnız değilsin, bu çoğu okurun derdi. Hala ilk kitabın başındaki durumlar çözüme ulaşmadı ve yenileri dağ gibi yığıldı. Keşke onlar çözülüp yerine yenileri gelseydi de biz de daha evrilmiş düzenli bir hikaye okusaydık. Bu yüzden 167. bölümden sonra beklemek şahsen sorun olmayacak diye düşünüyorum. Yavaş yavaş okuruz nasılsa.

      Sil
    2. Bu soracak olanlar için, çevirilerin geldiği site bölümleri 167ye kadar güncellemiş durumda. Güncellemeler biraz yavaş, bu sebeple öyle söyledim.

      Sil
    3. Noveli bende keyifle okumuyorum artık eski bölümleri nasil heyecanla okurdum ama artık pek heyecanı kalmadı malesef

      Sil
    4. Hatırlıyorum da kendimi tutamayıp birkaç günde bitirmiştim ilk kitabı. Neyse yine bırakmam okumayı asla ama yavaş yavaş okuruz:) Game of Thrones gibi bi dizinin bile içine ederek bitirdiler. O failden sonra hiçbir şey beni yıkamaz dsvhgcvds

      Sil
  2. Maxi dükün bütün mirasını alsın isterim anatolu tabiki bırakmamasını istiyorum ama o pislik adam yüzünden hakkı olandan da vazgeçmesini istemiyorum eminim riftan maxi çok daha güzel biryer haline getirirler oraya ama ne yazıkki yazar hala garip burana saçma bi bütünlük halinde yazmaya devam ediyor bi bitmedi savaş canavar olay örüntüsü bozuldu of 😠

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Evet umarım dükalığı Maxi alır, Riftanla anatolda yaşar ama bi yandan orayı da yönetir, böylece ikisi çok daha zengin ve güçlü olurlar...

      Sil
    2. Kesinlikle katılıyorum 👍

      Sil
    3. Babasının parasını sonuna kadar alsın ama baba biraz daha acı çekip ölse daha çok hoşuma gider örneğin ölmeden önce kız kardeşi baba ben başka çocuk dogurmıyicam ve düklüğün ablama kalacak dese çok iyi olur. Biraz kardeş dayanışması okusak iyi gelir 😀

      Sil
  3. Aferin kız maxi

    YanıtlaSil
  4. Maxi hemen mirası kabul edemez çünkü bu işe kraliyet ailesi de karıştı. Ayrıca yüksek sosyetedeki duruma göre roseta daha avantajlı çünkü dükle arası Maxi kadar kötü değil ve Riftan'ın da yaptıkları ortadayken mirasın Maxiye kalma durumu kraliyet ailesiyle onları karşı karşıya getirebilir ama ama ama anlaşma yapılır ve Riftan'ın ünvanı yükseltilirse belki Maxi hakkından vazgeçebilir ki bence fena bir anlaşma olmaz sadece yüksek sosyetedeki aristokratlar pek memnun olmaz çünkü riftan soylu kanı taşımıyor

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Yav mirası paylaşsalar olmaz mı 😄

      Sil
    2. Kraliyet ailesinin bir şey paylaştığı nerde gorulmuş jdkdmsksm

      Sil
  5. Ellerine sağlık 🥰🥰

    YanıtlaSil
  6. Rıftan soylu kanı yaşıyo derken ben bır yerımı kacırdım

    YanıtlaSil
  7. Yeni bölümler hangi günler geliyor acaba?

    YanıtlaSil
  8. Yeni bölüm gelicek mi bilgisi olan var mi 🙂

    YanıtlaSil
  9. Yeni bölüm yok muuğ

    YanıtlaSil
  10. Yeni bölüm hala gelmedi🥲

    YanıtlaSil
  11. Ayy beklemekten duramıyorum ne zmn gelicek🥲

    YanıtlaSil
  12. Sürekli yeniliyorum geldi mi diye 😄

    YanıtlaSil
  13. Bu saatte yeni bölüm bekliyorum 😀

    YanıtlaSil
  14. Bi girim bakim dedim hala tık yok bizi bölümsüz bırakmayın 🥺

    YanıtlaSil
  15. Çeviri ve edit için teşekkürler 🙂

    YanıtlaSil
  16. Yaa yeni bölüm hala bekliyorum

    YanıtlaSil
  17. Dün okuyamadım, içimden 'heheh bölümler birikti' diye sevindim. Bi baktım dün yayınlanmamış. İyi mi oldu kötü mü bilemedim 🤔

    YanıtlaSil
  18. Özgem ve Sebahatcim canım cevirmenlerim umarım iyisinizdir umarım bir problem yoktur sizin için ediselendim her gün bizler için çok çaba sarf ediyorsun hayat telaşı içinde sizlere bol bol kolaylıklar diliyorum canlar (RANA)

    YanıtlaSil
  19. Twitter a da bisey yazmamış Özge umarım iyidir.

    YanıtlaSil
  20. sabahat ve özge umarım iyisinizdir

    YanıtlaSil
  21. Merak edip soran herkese teşekkür ederim. Gayet iyiyim hiçbir sorun yok sadece şehirler arası seyahat gerektiren yoğun bir iş dönemine girdim. Diğer çevirmen arkadaşlarımızın da yoğunlukları var ama elimizden geldiğince bölümleri aksatmamaya çalışacağız 💚​ Toplu bir cevap vermiş olayım 😇​

    YanıtlaSil
  22. Endişelendim iyi olun da gerisi önemli değil bilgilendirme için teşekkürler ❤️ ( RANA)

    YanıtlaSil
  23. maxi giderek beni büyülüyor, şu politik cevaplara ve zekaya bakın... bu arada ben maxi'nin kardeşinin maxiyi cidden umursadığının farkındayım, soğuk görünse de aslında ablasını önemsiyor ve ben bu ikilinin ilişkilerini ileri düzeye sokmalarını, iki kız kardeş olarak birbirlerine destek vermelerini istiyorum... umarım bu gerçekleşir

    YanıtlaSil

Yorum Gönder