MEŞE AĞACININ ALTINDA 2. KİTAP - 135. Bölüm (UNDER THE OAK TREE)


Max vücudundan güçlü bir ürperti geçtiğini hissetti. Parmaklarını, çelik kadar sıkı ve kaslı olan ince beline hafifçe oturan pantolonundan aşağı kaydırdı.

Kocaman pen*si yün pantolonunu yırtacak kadar şişmişti. Elini dikkatlice üzerine koyunca Riftan'ın ağzından tuhaf bir inilti kaçtı. Bileğini sıkıca kavradı ve şehvetli bir şekilde vücudunun alt kısmını itti.

“Maxi…”

Titreyen gözlerle onun yüzünü inceledi. Karanlıkta bile, gözlerinin arzuyla yandığını açıkça görebiliyordu.

Onun diğer kolunu da ensesine doladı. Sonra, avucunun içiyle erkekliğini ritmik bir şekilde ovuştururken dilini aralık dudaklarının arasına soktu. Korkunç derecede ilkel bir hareketti.

Max kalbinin şiddetle çarptığını hissedebiliyordu. O anda artık korku ya da yorgunluk yoktu. Sadece bu güçlü ve yakışıklı şövalyeyi memnun etmek istiyordu.

Tutkuyla dilini emdi ve onu gergin pantolonunun üzerinden okşadı. Riftan birkaç küfür mırıldanıp pantolonunun bel kısmını indirdi.

Max onun ne istediğini fark edip hemen kalktı. Sonra, sertleşmiş cinsel organını iki eliyle tutarak, aşağı ve yukarı doğru nazikçe ovmaya başladı.

Onun dişlerini gıcırdatıp başını geriye attığını görebiliyordu. Zevkine tanık olmak bile vücudunun ısınmasına neden oluyordu.

Başparmağıyla onun ıslak erkekliğinin ucunu nazikçe yuvarladı ve ensesini öptü. Diş gıcırdatma sesi duydu. Tekrar başının arkasını tuttu. Dokunuşu biraz kabaydı, ama içinden şikayet etmek gelmiyordu.

Açgözlülükle dudaklarını yaladı ve elini bol pantolonunun içine soktu. Max istemeden dilini ısırdı. Yapışkan bir sesin ardından vücudunun sırılsıklam olduğunu fark etti.

Heyecanla zonklayan küçük yumruyu bulmak ve okşamak için nemli kıllarının arasını karıştırdı, sonra parmağını onun kaygan vücuduna soktu. Şimdi zevkten titreme sırası ondaydı.

Max onu okşamayı unuttu ve parmaklarına odaklandı. Fark edilebilir derecede şişmiş mukoza zarını her nazikçe ovuşturduğunda, sanki elektrik çarpmış gibi sırtı uyuşmuş hissediyordu.

Ağır bir şekilde nefes aldı ve omuzları titredi. Sonra onu tekrar okşamaya çağırıyormuş gibi pelvisini kendisine doğru ittiğini fark etti, sonra ellerini tekrar hareket ettirdi. O dar yatakta birbirlerini uyardıktan sonra doruk noktası gelmediği için içini bir endişe kapladı.

Ona acı acı baktı. Riftan daha fazla dayanamayacak bir noktaya gelmiş gibiydi. Parmaklarını içinden çıkardı, pelvisinden gevşekçe sarkan pantolonunu çekiştirdi ve yere fırlattı. Sonra vücudunu üstüne yerleştirdi ve onu bir anda derinliklere itti. Max zorlukla nefes aldı.

“Acıyor mu?” Onun sert sırtını okşayan Riftan gergin bir şekilde sordu.

Max başını salladı. Biraz acıttı ama zevk çok daha büyüktü. Hareketsiz kaldı, sonra kızın vücudunu yavaşça yukarı ve aşağı hareket ettirmeye başladı. Neredeyse aynı anda ağızlarından zevk iniltileri yükseldi.

‘Zaten alışık olduğum bir eylemin böylesine bilinmeyen bir hissini nasıl hissedebilirim?’ Gözlerini kapatıp onun vücudunu nasıl güçle doldurduğunun tadını çıkarırken, Riftan leğen kemiğini tuttu ve kabaca ona nüfuz etmeye başladı.

Max nefes nefese, göğsünün üzerine düştü. Deliriyormuş gibi hissetti. Kendini onun vücudunun içine her derinlemesine itişinde ayak parmakları bükülüyor ve boğazından bir hıçkırık sesi çıkıyordu.

Bilinçsizce sırtını büktü. Ondan uzaklaşmak için mi yoksa onu daha derinden kabul etmek için mi, kendisi de bilemedi. Yalnızca gözleri kararana ve yoğun bir doruk noktasına ulaşana kadar vücudunu hareket ettirmek için içgüdülerini takip etti.

Dudağını ısırdı ve tüm vücudunu kastı. Hassas iç duvarları sıkışıp sarsılırken, onun olabildiğince sert bir şekilde sıktığını hissedebiliyordu. Riftan'ın bedeni de taş gibi sertleşti. Sanki belini ezmek üzereymiş gibi onu sıkıca tutup bir süre dayandı ve sonra hızla geri çekildi.

Max, erkekliğini yakalayıp ovuştururken boş boş aşağı doğru baktı. Sonra sıcak bir sıvı fışkırarak karnını ıslattı.

“Lanet olsun, neredeyse…”

Riftan’ın başı yorgun bir adam gibi yatağa düştü. Tamamen bitkin olan Max hızla yukarı baktı.

Hamile olmadığı anlaşıldıktan sonra, tohumunu onun içine bırakmamaya çok dikkat etmişti. Keşif gezisine hazırlanırken, hafif bir öpücüğün haricinde sevgi ifade etmekten kaçınmıştı. Ama bu sefer Riftan da dayanamayacak gibiydi.

Onu sımsıkı kucaklayan ve telaşlı nefesini tutan Riftan, onu dikkatle kucağından indirip ayağa kalktı. Daha sonra çadırın bir tarafına gitti ve bir leğen ılık su ve bir havlu getirdi, dikkatlice temizledikten sonra kendi vücudunu sildi.

Max onun pantolonunun belini düzeltmesini izlerken kollarını beline dolayıp ona arkadan sarıldı. Riftan durdu ve hemen dönüp ona nazikçe sarıldı.

Endişelenme. Yanında olacağım, bu yüzden…”

Sözleri Max’ten çok kendi için gibiydi. Max onun zonklayan ensesini okşadı, sonra başını onun kaya gibi sert omzuna yasladı.

Endişeli değilim. Sadece... sana ihtiyacım var.” Sözlerini yarıda kesti ve hafif bir pişmanlıkla karışık zayıf bir sesle ekledi. “Bana karşı her zaman sabırlısın… Sorumsuz olduğum için affedersin.”

“Öyle olduğun kesin ama eğer bu olmasaydı kollarına koşamazdım.”

Bir çocuğu yatıştırıyormuş gibi sırtını sıvazlayan Riftan, hafifçe içini çekti.

“Özür dileme. Nasıl olsa buna uzun süre dayanamayacaktım.”

Gözlerini devirdi. ‘Yani önce onu baştan çıkarmasaydım bana yaklaşmazdı, değil mi?’ Ayrılıkları sırasında sabrı ve kendine hakimiyeti sinir bozucu bir şekilde sertleşmişti ve çok önemli bir şey olmadıkça asla tereddüt etmemişti. Max ona biraz hoşnutsuz bir bakış atıp huysuzca mırıldandı.

“Yalancı… ç-çok iyi dayandın.”

Battaniyeyi onun üzerine ve vücuduna çeken Riftan hafifçe kaşlarını çattı. İki eliyle yanaklarını okşayarak sordu.

“Bu şikayet nedir?

“Ş-şikayet gibi bir şeyle alakası yok. Sadece..." Sözlerinin sonunu belirsiz bir şekilde mırıldandı ve sonra kayıtsızca ağzından kaçırdı. “Ş-şimdi… Riftan’dan d-daha çok istiyorum... v-ve bu çok boğucu.”

Riftan'ın donup kaldığını hissedebiliyordu. Başını kaldırdığında, sanki saçma bir şey duymuş gibi ona baktığını gördü.

Max kızardı ve hızla ellerini çekti. Tam yatacağı sırada Riftan onu belinden yakalayıp hareketsiz hale getirdi. Sonra vücudunun alt kısmını sertçe itti ve alçak, derin bir sesle fısıldadı.

“Kimden daha çok istiyorsun?”

Max yutkundu. Göz açıp kapayıncaya kadar erkekliği yeniden sertleşmişti ve karnının alt kısmına batıyordu. Tehditkar bir şekilde konuştu.

“Sağduyumu zar zor tutuyorum, bu yüzden saçma sapan şeylerle beni kışkırtma.”

Çabucak başını salladı. Riftan derin bir iç çekti ve alt bedeninin arka kısmına değmesini önlemek için hafifçe geri çekildi. Sonra battaniyeyi çenesine kadar örttü ve daha yumuşak bir tonda konuştu.

“Şimdi uyu. Yarın çok zorlu bir yolculuk başlayacak.”

“Ama... iyi olacak mısın? Bunu… öylece bırakırsak…”

“Kendi haline bırakırsan aşağı iner. Bu yüzden lütfen daha fazla bir şey söyleme ve sadece uyu.” Riftan dişlerini gıcırdatıyormuş gibi ona sertçe çıkıştı.

Max ağzını kapattı. Ne söylerse söylesin, sadece onu daha çok tahrik ediyor gibiydi. Teslimiyetle ufak bir iç çekip çaresizce gözlerini kapattı. Ve yanan odunların sesini ve kışlaya vuran kuvvetli rüzgarı dinlerken bir noktada derin bir uykuya daldı.

Ertesi gün müttefik kuvvetler iki birime ayrıldı. Karar, bir an önce Lexos sıradağlarına doğru hareket etmek zorunda kaldıkları bir durumdayken Darund Kalesi'nin imdadına yetişemedikleri için alındı.

Whedon'un ordusu ve Phil Aaron'un şövalyeleri Darund'a gitmek için kuzeye yönelirken Volose şövalyeleri, Kutsal Şövalyeler ve Dünya Kulesi büyücüleri planlandığı gibi güneydoğu bölgesine doğru ayrıldılar.

Max endişeli bir yüz ifadesi le Remdragon Şövalyeleri'nin ve Phil Aaron Şövalyeleri'nin sancaklarının rüzgarda dönüşümlü olarak dalgalanmasını izledi. ‘Balto'nun ordusu ve Remdragon Şövalyeleri neden birleşik bir cephe oluşturmaya karar verdiler?’ Richt Bleston'ın Riftan'a karşı yoğun bir düşmanlığa sahip olduğu herkesin bildiği bir gerçekti. Riftan'ın emirlerini sessizce yerine getirmezdi.

Max, orduya önden öncülük eden Riftan’ın suretine endişeyle baktı. ‘Ne düşünüyorsun? Hayatın tehlikede olsa bile kuzeylileri kontrolün altında tutmanın daha iyi olacağına mı karar verdin?’

Başını salladı, sonra varsayımda bulunmayı bırakıp atı sürmeye odaklandı. Karar çoktan verilmişti ve artık yapabileceği tek şey komutanına güvenip onu takip etmekti. Max, Sör Karon'un yanına yaklaştı ve karla kaplı bir tepeye dinç bir şekilde çıktı.

Bir süre sonra gözlerinin önünde bir tür yel değirmeni gibi görünen bazı binalar ve yarı eğimli depolar belirdi. Önündeki şövalyeler aniden konuşmayı kesti.

Max çok geçmeden nedenini görebildi. Bir zamanlar yel değirmeni olan şeyin kalıntıları gibi görünen kırık kanatların yanındaki eğik yapıların etrafına kararmış cesetler saçılmıştı.

Çevirmen: Sabahat <3

SONRAKİ BÖLÜM

Yorumlar

  1. Tesekkurler gece kontrol edeyim dedim iyi ki bakmissim😍

    YanıtlaSil
  2. Okumadan geldim yaaa ellerinize sağlık bı kontrol edeyim dedim ve yeni bölümm💜

    YanıtlaSil
  3. teşkkürler sabahatt ellerine sağlık

    YanıtlaSil
  4. Riftanın en ufak bi uyaran olmadan dertleşmeyi:D

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Sertleşmesi*

      Sil
    2. Allah mı söyletti nedir. Acık da dertleşseler jhdsbvjchdsb

      Sil
  5. Çok sağ ol Sabahat🌺

    YanıtlaSil
  6. Arka arkaya gelen bölümler için çok teşekkürler❤️ Minnoşların ilişkisi daha tatlı olmaya başladı ve okumak daha keyifli artık. (EV)

    YanıtlaSil
  7. Tesekkurler sabahat emeklerin için

    YanıtlaSil
  8. Ellerine sağlık 🥰🥰

    YanıtlaSil
  9. Sebahatçım çok teşekkürler ateşli bölüm İçin minnettarım

    YanıtlaSil
  10. Maxi, Riftan dan daha cok istiyooooor jhahahah

    YanıtlaSil
  11. Eline emeğine sağlık Sabahat💓

    YanıtlaSil
  12. Arka arkaya olan bölümler için çok teşekkür ederim 🥰

    YanıtlaSil
  13. Emeğine sağlık Sabahat :) özge ve sen bir harikasınız

    YanıtlaSil
  14. bişey dicem bunlar sevişiyo vs de diğer şövalyeler kajdkenfkns
    komutanınve karısının sesleri gelince şövalyeler:😳🤭

    YanıtlaSil
  15. Bir şey yapmazsan iner kısmında koptum riftancim sen böyle diyorsun da onun bundan haberi var mı

    YanıtlaSil
  16. Kendi haline bırakırsan aşağı iner. HAHHAEĞESMLASZA
    gülmekten yarıldım cidden saçma sapan yerde aklıma geliyor anırıyorum gülmekten... Maxinin küçük riftan için endişelenmesi... smakmsmcnkcum

    YanıtlaSil
  17. Riftan ya 😏🤣🤣

    YanıtlaSil
  18. “Kendi haline bırakırsan aşağı iner." PAUAAUAUAAUAUUUAUAHAHAHAUAUAHAHAUHAHAUAAHJAAUUAUAAUAUUAUAUAUUAUAUUAAJAHAHAHAAHAUUAJAJAJAU

    YanıtlaSil
  19. Maxinin nefes alip verisine bile yukselen riftan...

    YanıtlaSil
  20. yorumlara patladımSŞLDKFJŞSLDKJFŞLSDF

    YanıtlaSil

Yorum Gönder