MEŞE AĞACININ ALTINDA 2. KİTAP - 132. Bölüm (UNDER THE OAK TREE)


Ç.N: Sevgili utot müdavimlerine üzülerek duyurulur... :( Pazar gününe kadar iş nedeniyle şehir dışında olacağım. Yanıma bilgisayarımı alıyorum ama çeviri yapabileceğimi sanmıyorum. Bunu detoks olarak düşünelim biraz dinlenip kaldığımız yerden hızla devam edeceğiz. Sizi seviyorum xoxo

Max keskin bir şekilde yukarı baktı.

“Konuşmayı bitirdin mi?”

“Daha bitirmedim.”

Uslin sertçe cevap verip ona doğru eğildi ve elini uzattı. Max somurtkan bir ifadeyle elini tutunca onu kaldırdı ve sert bir ses tonuyla konuştu.

“Rakibinizin hareketlerini izlemenizi size kaç kez hatırlatmam gerekiyor? Kılıcınızı savururken her zaman rakibinizin başını ve omuz yüksekliğini sonuna kadar izlemenizi ve her an geri adım atmaya hazır olmanız gerektiğini yüz kereden fazla söylemedim mi? Etrafa bakmadan körü körüne koştuğunuz için hafif bir kontra atakla bile duruşunuz çabuk bozulur. Umarım en azından kendine takılıp düşmez, yani...”

“Ne dediğini anlıyorum.”

Max zonklayan kalçalarını ovuşturdu ve öfkeyle sözünü kesti ama Uslin onunla alay etmeyi bırakmak istemiyor gibiydi. Otoriter bir tavır benimseyerek tek kaşını kaldırdı.

“Daha önce de aynı cevabı vermediniz mi? Yine de aynı hatayı tekrar tekrar yapıyorsunuz. Beni gerçekten anlasaydınız, düşmezdiniz.”

“Zihinsel olarak anlamakla eyleme geçirmek farklı şeylerdir!”

“O zaman en mantıklısı "anlamadım" demek olur.”

Max karlı alanda tahta kılıcı aldı ve yorgun gözlerle ona baktı. Korkunç motor becerileri olduğunu biliyordu ve onu en çok kızdıran şey, şövalyenin haklı olmasıydı, bu yüzden öfkesi zaman geçtikçe daha da arttı. Tahta kılıcının ucuyla şövalyenin tiksindirici ifadesiz yüzünü işaret etti ve sert bir şekilde ona baktı.

Şövalye karşı çıkmak için dudaklarını yaladı, sonra başını iki yana salladı ve tahta kılıcını düzeltti. Max öğrendiği gibi, saldırmak için bir fırsat arayarak dikkatli bir şekilde uzaklaştı.

Sinir bozucu şövalyeden elinden geldiğince kaçabileceğini düşündü ama vücudu hareket etmedi. Kılıcını ona savurduğunda, istemeden sallandı, bu yüzden saldırısı yeterli güce sahip olamadı ve tahta kılıcın kendisine doğru uçtuğunu gördüğünde hızla geri adım atıp kalçalarının üstüne düştü. Çok geçmeden tekrar karla kaplandı ve geçit töreni alanında korkuluk gibi yayıldı. Onu ciddi gözlerle izleyen Uslin, ağır ağır ağzını açtı.

"Leydi Calypse, sizinle açık konuşayım, kılıç kullanma konusunda hiç yeteneğiniz yok."

“Biliyorum!” Ona öfkeyle bağırdı.

Uslin, sanki onu aşağılamaya hiç niyeti yokmuş gibi, değişmeyen kurnaz bir ifadeyle konuşmaya devam etti.

“Sadece eskrim yeteneği değil, kendi vücudunuzu idare etme yeteneğiniz de yok. Basitçe söylemek gerekirse, endişe verici bir fiziksel uygunluk düzeyine sahipsiniz. Ruth'tan en azından bir saldırı büyüsü öğrenmeniz daha iyi olurdu, böylece kullanmamanız gereken bir şeyle zaman kaybetmek yerine faydalı bir şey öğrenirdiniz.”

“B-benden vaz mı geçiyorsun?”

Uslin Rikaido'nun azminden bıkmak üzere olmasına rağmen Max, teslimiyetçi bir tavır takınınca gerilmişti. Ayağa fırladı ve kasıla kasıla kılıcını havaya kaldırdı.

“Biliyorum kötü bir öğrenciyim. Ama... devam edersek, daha iyi olacağım. Geçmişte hançer kullanmayı öğrendim. Pamela Platosu'ndayken, bana öğrettiğiniz beceriler sayesinde goblin bile yakaladım.”

“Böyle yalan söylemeseniz bile leydim eskrim öğrenmeye devam etmek istiyorsa ona istediği her şeyi öğreteceğim.”

“Ben-ben yalan söylemiyorum! Ciddiyim… goblini parçalara ayırıp öldürdüm.”

Max havada bir hançer sallıyormuş gibi yaptı. Sanki onun anlattıklarından şüphe ediyormuş gibi kaşlarını çatmış olan Uslin, başını iki yana salladı ve kendi kendine mırıldandı.

“Aman Tanrım, çok işe yaramaz bir canavar olmalı...”

Onun somurtkan bakışına karşı çabucak ağzını kapattı. Max ne kadar gücense de dişlerini gıcırdattı.

"T-tamam, yapmak istemiyorsan bırak! Ben de... mümkünse Sir Rikaido yerine Riftan'dan öğrenmek istiyorum.”

“Komutanın hazırlıklar sırasında zaman ayırması zor olacak." dedi pişmanlık dolu bir sesle. “Görünüşe göre Yedi Krallık Konseyi beklenenden daha ciddi bir durumda. Müttefik Kuvvetlerin komutasından Kuzey İttifakı sorumlu olmasın diye komutan başı çekiyor.”

Max'in yüzü beklenmedik haberle karardı.

"Bu demek oluyor ki... Richt Bleston'ın başkomutan olabileceğini mi söylüyorsunuz?"

"En kötü ihtimalle." dedi, başını konseyin tüm hızıyla devam ettiği kilise binasına çevirerek. “Bu durumdan Büyük Sığınak sorumlu. Konfederasyon, ordunun Kutsal Şövalyeler’in komutasından çıkarılması gerektiğini ve Richt Bleston'ın başkomutan yapılması gerektiğini savunuyor. Ve eğer Müttefik Kuvvetlere liderlik ederse... muhtemelen anlaşmayı destekleyenlerin askeri gücünü tüketen bir taktik benimsemeye çalışırlar. Böyle bir durumdan kaçınmak için komutanın müdahale etmekten başka seçeneği yoktu.”

“Ne?... Ne yapmayı planlıyor?” Meraklı gözlerle ona baktı.

 Uslin omuz silkti ve konuştu.

“Müttefik Kuvvetler Başkomutanı olmaktan başka ne yapabilirdi ki. Majesteleri onu çoktan Whedon'un ordusunun komutanlığına atadı. Kraliyet ailesinin desteğini alırsak, Richt Bleston'ı zorlanmadan yenebiliriz.”

Kuzeylilerin Riftan'ın kökenleriyle nasıl açıkça alay ettiklerini hatırladığında Max'in yüzü sıkıntılı bir ifadeye büründü.

Riftan, şüphesiz Yedi Krallık'taki en büyük şövalyeydi, ancak kuzeyin muhafazakar aristokratları kökenlerine karşı saldırılar başlatmıştı. Ayrıca, Riftan henüz uygun bir lordluk alamamıştı.

Kralın basit bir vasalının, binlerce kişilik bir orduya komuta etmesinin emsali olmadığının farkındaydı. Yüksek rütbeli bir komutan olarak sayılmak için en azından marki veya kont unvanı gerekiyordu. ‘Yalnızca Whedon Kraliyet Ailesi'nin desteğiyle Yedi Krallık müttefik kuvvetlerinin başkomutanlığı görevini sürdürebilecek mi?’

"Leydim, komutan için endişelenmenin zamanı değil, kendiniz için endişelenmelisiniz."

Düşüncelere daldığını anlayan Uslin, sert bir sesle konuştu.

“Komutan bugün komutayı sağlamayı başarırsa, Remdragon Şövalyeleri müttefik kuvvetlere liderlik edecek. Leydim doğrudan düşmanla savaşmayacak, ama...”

Buraya kadar konuşan Uslin, sanki ne olacağından emin değilmiş gibi sözlerinin sonunu getiremedi. Endişeli gözlerle ona baktı ve konuşmasını derin, boğuk bir sesle bitirdi.

"Her ihtimale karşı... en az bir uygun teknik öğrenmek iyi bir fikir olur.”

Bu karamsar tavrı karşısında Max biraz sinirlendirdi ve tahta kılıcı kaldırdı. Ardından temel eskrim dersleri yaklaşık iki saat devam etti. Zorlu keşif gezilerinde geçirdiği birkaç ay sayesinde gücü ve dayanıklılığı eskisinden daha iyi durumdaydı, ancak yine de zorlu eğitime zar zor ayak uydurabiliyordu. Bunun dışında kılıç becerileri, dal tutan bir çocuğunkinden çok da farklı değildi. 

Geçit töreni alanından tamamen bitkin ve moralsiz bir şekilde ayrıldı. Bir gecede kılıç ustası olmayı beklemiyordu ama bu kadar korkunç olmasını da beklemiyordu.

Geniş alanda zonklayan kalçalarını ve sert bileklerini ovalayarak yürüdü. Ana salondan Büyük Sığınak'ın girişine kadar geniş malikanede yüzlerce savaş arabası yoğun bir şekilde sıralanmıştı.

Ruth'tan bir tür iyileşme büyüsü istemeyi düşünerek, ekipmanları taşıyan askerlerin ve vagonların yanından aceleyle geçti. Ve Remdragon Şövalyeleri’nin kaldığı binaya döndüğünde, Riftan'ın şövalyelerle birlikte geri döndüğünü gördü. Mutlulukla ona doğru koştu. 

“Riftan!”

İfadesiz bir yüzle duran Riftan ona bakıp hafifçe gülümsediğinde Max, vücuduna çöken büyük yorgunluğun bir anda eridiğini hissetti.

Konseye katılmak için şövalye üniformasını giymişti. Diğer soyluların kıyafetleri gibi ipek, saten, mücevher ve tüylerle cömertçe süslenmemiş olsa da, deri kemerli mavi bir palto ve bir omzunda Remdragon Şövalyeleri'nin arması olan gümüş bir omuz zırhı giyiyordu. Diğer soylulardan daha onurlu görünüyordu.

Ona gururla bakan Max, parmak uçlarında durdu ve biçimli çenesinin ucunu nazikçe öptü.

"K-konsey nasıldı? O insanlar sana karşı sert davrandı mı?”

“Maxi... Zorbalığa uğramaktan şikayet eden bir çocuk değilim.” Sanki çok komikmiş gibi sesli bir şekilde güldü.

Gerçekten şaşırmış görünüyordu ama siyah gözlerinde sıcak bir parıltı vardı, muhtemelen onun için endişelenmesinden hoşlanmamıştı. Yavaşça yanağından öptü, eldivenini çıkardı ve çıplak elleriyle soğuk boynunu okşadı.

"Anlaşılan antrenman yapmışsın.”

Övgü duymak için can atan bir çocuk gibi, "Kılıç ustalığı eğitimi aldım." dedi.

Riftan'ın dudaklarından, ne gülen ne de kaşlarını çatan, belirsiz bir ifade geçti. Gülümseyen şövalyelere gitmeleri için başıyla işaret verdikten sonra kolunu omzuna atıp misafirhaneye girdi. Yemek yiyen şövalyelerle dolu salonun merdivenlerinden çıkarken,

“Özür dilerim, eğitimi şahsen göremedim. Neredeyse hiç zamanım yok...”

“S-sorun değil! Meşgul olduğunu biliyorum.”

Max aceleyle cevap verdi. Biraz hayal kırıklığına uğramıştı ama ona, tahta kılıca beceriksizce yapışan acınası vücudunu göstermemenin en iyisi olduğunu düşündü. Max zoraki bir kahkaha attı.

“Sör Rikaido bana güzelce öğrettiği için… eğitimim hakkında endişelenmene bile gerek yok. Asıl... bugünkü nasıldı? Müttefik Kuvvetler başkomutanlığı pozisyonu için Komutan Phil Aaron ile rekabet ettiğinizi duydum...”

"Livadon Kraliyet Ailesi yanımda olduğu için, sorunsuz bir şekilde başkomutan olabileceğimi düşünüyorum. Riftan odalarına girip şöminedeki ateşi yaktı. “İlk dans partneriniz çok yardımcı oldu. “

Max onun ironik sözlerine gözlerini devirdi. Görünüşe göre Riftan bu gerçek hakkında endişelenmeye devam edecekti. İçini çekti ve sakince başını salladı.

"Bu minnettar olunacak bir şey. Kocam bunun için Sir Aren'e borçlu olmalı.”

Riftan ona gözlerini kısarak baktı, sonra hafifçe burnunu çekti ve şöminenin önünde eğilen vücudunu düzeltti. Ve morali bozukmuş gibi söylendi.
"Onun hakkında konuşmayı kes.”

Belinden bir kılıç çıkardı ve ona uzattı. Max'in gözleri beklentiyle parladı.

"B-benim için mi?"

“Evet. Önceki kılıçtan çok daha hafif.”

İki eliyle kabzayı kavrayıp, kılıcı kınını geri çekince mavi parlayan keskin bir bıçak ortaya çıktı. Sanki sevinmiş gibi kılıca baktı. Bıçak o kadar keskindi ki, sadece bakmanın gözlerini keseceğinden endişelendi.

"Ağır değil mi?"

O, başını salladı.

“Şaşırtıcı derecede hafif.

"O zaman dene."

Yorumlar

  1. Eline sağlık 😊

    YanıtlaSil
  2. uyumadan bölümü okuyup öyle uyumak istiyordum... ellerine sağlık özgecim çeviri için çok teşekkürler 💪😙

    YanıtlaSil
  3. Eline emeğine sağlık Özge 🙏💓

    YanıtlaSil
  4. Teşekkürlerrr

    YanıtlaSil
  5. Ellerine sağlık Özge 🤍
    Yolculuğun güzel geçsin inşallah

    YanıtlaSil
  6. Ben diyor çiçek riftan veriyor bıçak

    YanıtlaSil
  7. Yaw hakketen nasıl bu kadar kılıç konusunda yeteneksiz olabiliyorsun sjsjsjjsjsjsjsjsj

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Of cidden bir insan nasıl büyü öğrenecek kadar yetenekli ve zeki olurken daha kılıç tutamayacak kadar motor becerilerinden yoksun olabilir ah be maxim güldürdün beni emi hfjjdkdkdld
      -phoebe

      Sil
  8. Tesekkurler pazar gunu cabucak gelsin 😁😁

    YanıtlaSil
  9. İş gezinde başarılar 🤩

    YanıtlaSil
  10. ah ah ilk başladığımda bu kadar bağımlı olacağımı düşünmemiştim

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Srn onu bir de bana sor redmrn hayatım oldu bu kitap

      Sil
  11. yahu kız yapamıyor işte yeter ahhhh riftan da büyü yapamıyor maxi ona bir şey diyor mu herkesin farklı yeteneği var. ruthcum neredesin annem, hemen saldırma büyüsü öğret yengene olsun bitsin. seri büyü getirin yengenize ayol
    -tuana

    YanıtlaSil
  12. ben diyorum riftan artık daha iyi daha sıcak davranıyor, heralde daha romantikleşcek diyorum.
    o sırada riftan,
    -nau nau

    YanıtlaSil
  13. Ay bal olsaymis bu kitap ya tesekurler Ozge <3 isin gucun rast gitsin <333

    YanıtlaSil
  14. Ayy cok güzel bir yerde kaldı özge işlerin rast gitsin ins 🤲

    YanıtlaSil
  15. Kılıçlari kusandik techizat tamam ama Maxi den savasci olmuyor :-)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Olmak zorunda drğil kılıç kullanmayı öğrenmrk kolay mı sanıyorsunuz

      Sil
  16. Maxi nin yetenekleri dolayısıyla bol bol övüleceği günleri görmek dileğiyle 🙏🏻

    YanıtlaSil
  17. Buralar cok ıssız kaldi pazara kadar gec zaman 😄🤲

    YanıtlaSil
  18. Çeviri ve edit için teşekkürler 🙂🙂🙂💐

    YanıtlaSil
  19. Ellerine sağlık 🥰🥰

    YanıtlaSil
  20. Arada saldırı öğreneydin Maxi diyeceğim ama ateş büyüsünde de kötüsün

    YanıtlaSil
  21. Teşekkürler çeviri için emeklerinize sağlık.. Hatta.. Yani gerçekten çokça teşekkürler. Bağış yapılacak yer olsa yapacağım açıkçası. Hem çeviri hem emek hem zamanınız çok değerli. Böyle uzum uzun bu bölüme kadar çeviren tek kişisiniz

    YanıtlaSil
  22. Rif sadece diriltecek ejderi değil Kuzeylileri de ortadan kaldırsa bu savaşta, mis...
    Ayrıca Kral dağa taşa kullandığı biricik şövalyesine Kontluk vermek için davetiye mi bekliyor acaba.. Bari vereceğini falan duyursa, azıcık yanında gözükse..

    YanıtlaSil
  23. ay bunların arasının düzelmesi gerçekten bi sevişmeye mi bakıyodu okudukça yumuş yumuş oluyorum 🥺🥺

    YanıtlaSil
  24. Maxinin şövalyelerle ilişkisini okumayı çok seviyorum ya Uslinle bile çok tatlı ilişkisi oldu bence

    YanıtlaSil
  25. Ay ben bu bölüme çok güldüm. Uslinle olan sahneleri gözümde canlandırıyorum maxinin ters ters usline bakarken bitirdin mi demesi falan akskdkdk bi de kız elbise takı falan aldığında bu kadar sevinmedi önüne zırh şövalye gelince havalara uçuyor ajsksskdk şu an daha normal işte yani yazar boşu boşuna bokladı he onca bölüm bi ileri iki geri.

    YanıtlaSil

Yorum Gönder