MEŞE AĞACININ ALTINDA 2. KİTAP - 101. Bölüm (UNDER THE OAK TREE)


Max şiddetle hıçkırdı ve ona daha yakından bakmak için başını eğdi. Işığa karşı zayıf yüzü eskisinden daha keskin ve sert görünüyordu ve gözlerinin altında koyu gölgeler vardı. Yine de, yine de büyüleyici bir şekilde güzeldi.

Max, koyu tonlarla kaplanmış oyma bir heykele benzeyen yanaklarını dikkatle okşadı. Dokunuşu onu hipnozdan uyandırmış gibiydi. Onu büyülenmiş bir şekilde izleyen Riftan, aniden iki eliyle omuzlarından tutup onu kendinden uzaklaştırdı ve ona çılgın gözlerle baktı.

"Nasıl yaralandın?"

Max onun sert ses tonuna şaşırarak ağlamayı kesti. Riftan dudaklarının kana bulandığını fark edince hafifçe titredi.

"Bütün bu kan da ne? Bu nasıl oldu...?”

Goblinin kanının yüzüne sıçradığını hatırlayınca elini kaldırıp ovuşturdu. Ancak eldivenleri ve kıyafetleri de dağınıktı, bu yüzden görüntüsünü düzeltmeye çalışmanın bir anlamı yoktu.

Max kızardı. Şimdiye kadar başına o kadar çok şey gelmişti ki görünüşü hakkında endişelenecek zamanı yoktu. ‘Muhtemelen sokaktaki serserilerden bile çok daha kötü görünüyorum.’ 

Gri yün cübbesindeki koyu kahverengi lekeyi ovuşturarak beceriksizce konuştu.

"B-bu... Bu benim kanım değil. Bir canavarın kanı üzerime sıçradı...”

"Lanet olsun, o kadar tehlikeli bir durumdaydın ki canavar kanına bulandın! O sırada Nirta ne yapıyordu!? Onlardan seni korumalarını istedim..!” Dişlerini sıkarak yüksek sesle bağırdı ve özdenetimini yeniden kazanmaya çalışıyormuş gibi yüzünü sertçe ovuşturdu.

Max ellerinin titrediğini görünce şaşırdı. ‘Tanrı aşkına neden bu kadar şaşırıyor?’ Kafası karışmış bir ifade takındı.

“Ş-şövalyeler beni gerektiği gibi korudu. Remdragon Şövalyeleri etrafımdaydı, beni koruyorlardı. Neyse ki... hiç çiziğim yok.”

Riftan cevap vermedi ve ona kapkara gözlerle baktı. Biraz sinirli bir ifadeyle konuştu.

“Hala bazı canavarlar kalmış olabilir. Buralarda tek başına dolaşmana izin vererek seni gerçekten düzgün bir şekilde koruyorlar mı yani?”

Max'in yüzü, sesindeki belli belirsiz sitem karşısında sertleşti. Canavar ordusu çoktan yenilmişti ve şehir şövalyelerle doluydu. Sırf ona eşlikle etmeleri için şövalyelerin işlerini bölmenin pervasızca bir hareket olacağını düşünüyordu.

O anda, birkaç haftadır neredeyse kayıp olan bir adamdan azar işitiyor olması onu öfkelendirdi. Hâlâ yaşlarla ıslanmış gözlerle ona baktı, aynı anda hem üzgün hem de rahatsız olmuş hissediyordu.

“Ş-şövalyeler yanlış bir şey yapmadı. Buraya kendi başıma koştum. Ben... sadece iyi olduğundan emin olmak istedim.”

Geçmişin ızdırabı yeniden su yüzüne çıkınca konuşmaya devam edemedi. Ardından, güçlü duygularını kontrol edemeden, kırgın bir sesle konuştu.

"N-neden bunca zaman temasa geçmedin!? Ne kadar endişelendim biliyor musun!? Canavarlar Şehri’ne tek bir haber vermeden sızan k-kişi sendin! Nasıl hissettiğim hakkında hiçbir fikrin yok...”

"Seninle iletişime geçemedim çünkü keşfedilme tehlikesiyle karşı karşıyaydım." diye tersledi ve kolunu omzuna sararak harabeler arasında hızla yürümeye başladı.

Sanki tüm durumu ona açıklamış gibi davranması karşısında Max’in bir an için nutku tutuldu.

Her gece türlü türlü korkunç düşüncelerle boğuşurken uykusuz kaldığını hatırlayınca, bir adaletsizlik duygusu hissetti. Ancak aynı zamanda, başına kötü bir şey gelmediği için derin bir rahatlama hissediyordu.

Burnunu çekip yanına yapıştı ve kolunu, demir kaslarla sıkıca örülmüş ince beline sardı. Sonra omzunda güçlü bir el hissetti. Onu sertçe çekmekten kaçınıyor gibiydi. Max etrafına bakındı ve kirli kollarıyla gözyaşlarını sildi.

"R-Ruth ve Sör Karon nerede? Ya diğer büyücüler?”

“Hâlâ wyvern besleme alanındalar. Sejour Aren'in şehre girmesini sağlamak için onlardan ayrı çıktım." diye yanıtladı ve daha hızlı yürümeye başladı.

Max neden bu kadar acele ettiğini anlamadan kaşlarını çattı ve yıkılan heykelden çıkan moloz yığınının yanındaki siyah kan birikintisini görünce kaskatı kesildi. Daha önce hiç görmediği devasa bir canavar, ikiye bölünmüş bir şekilde molozların arasında yayılmış yatıyordu.

Max boş bir ifadeyle gözlerini kırpıştırdı. ‘Bu da ne böyle?’ Siyah pullarla kaplı dev canavara baktı ve sonra tekrar Riftan'a döndü.

“Onu sen mi öldürdün?”

Cevap vermedi ve yürümeye devam etti. Max başka bir canavarın cesedi var mı diye etrafa bakındı ve birden, geniş avluda yığılmış taş yığınlarının bir golemin kalıntıları olduğunu fark etti. ‘Bu kadar çok sayıda canavarla tek başına savaşmadı, değil mi?’ Panikledi ve önüne dikildi.

"B-bir yerin yaralandı mı?"

Sanki onu rahatsız ediyormuş gibi, “İyiyim.” dedi ve kolunu omzuna atıp tekrar yürümeye başladı.

Ama Max kısa süre sonra sözlerinin yalan olduğunu anladı. Kollarından birini kapatan zırhındaki boşluktan koyu kırmızı kan sızıyordu. Max yaralandığının farkında olmadan ona sarıldığını hatırlayınca yüzü bembeyaz kesildi.

"Rif-Riftan, Riftan, kolun kanıyor!”

"Sadece bir çizik. Endişelenmene gerek yok.”

"Sadece bir çizik. Endişelenmene gerek yok.”

"Bu ne demek şimdi? Senin derdin ne? Yüzümde küçük bir bir kan sıçraması gördüğün için yaygara yaptın... ve şimdi bana kanayan kolun için endişelenemeyeceğimi söylüyorsun...!” Ona meydan okurcasına kızgın bir yüzle söyledi.

“Durumumu gayet iyi biliyorum. Sadece küçük bir kesik." dedi sinirle ve onu kemerli bir kapıdan içeri soktu.

Max pelerinini çekiştirdi ve ona sabırsızca söylendi.

“Önce tedavini ol. Yarada gömülü yabancı cisim olup olmadığını bilmiyorsun. Yaranı kontrol edip iyileştirme büyüsü uygulayacağım.”

"İhtiyacım yok dedim!"

Max, onun aniden sesini yükseltmesiyle kaskatı kesildi. Riftan yürümeyi bırakıp onu kızgın gözlerle baktı.

"Şu an nasıl göründüğünün farkında mısın? Bir hayalet gibi solgunsun. Her an bayılacak gibisin! Lütfen, yalvarırım başka bir şey yapma.”

Sözlerini inkar etmek için ağzını açan Max, yüzünde bariz bir acı belirtisi görünce vazgeçti. Aniden, şu anki kanla kaplı görünümünün eski anıları canlandırmış olabileceğini fark etti. Riftan, soğukkanlılığını yeniden kazanmaya çalışıyormuş gibi yüzünü kabaca ovuşturdu ve biraz daha sakin bir sesle konuştu.

"Yara daha sonra bir rahip tarafından iyileştirilebilir. Şu anda önceliğimiz, Ruth ve Elliot ile birlikte Remdragon Şövalyeleri’ne katılmak."

"A-ama kanaman var. Basit bir tedavi bile…”

Elini uzattığında, Riftan hızla geri çekildi ve homurdanarak,

“Sadece beni rahat bırak.” dedi.

Max'in yüzü gölgelendi. Aniden üzerine güçlü bir kayıp duygusu çöktü, sanki ikisi arasına kocaman bir duvar örmek için uğraşıyor gibiydi.

"Ben... ben sadece sana yardım etmek istiyorum." diye mırıldandı çaresizce.

Onu bu kadar çaresiz görünce biraz utandı. Ona sabırsız bir ifadeyle baktı ve itiraz etti.

"Kimsenin yardımına ihtiyacım yok. Bu yüzden lütfen önce kendine dikkat et.”

Sonra arkasını döndü ve tekrar yürümeye başladı. Reddedildiğini hisseden Max dudağını ısırdı.

Karşı çıkması için daha fazla zaman tanımayan Riftan hemen aşağı indi ve Volose Şövalyeleri'nin sancağının dalgalandığı yere doğru yürüdü. Livadon Şövalyeleri, bir dağ gibi yığılmış canavar cesetlerinin yanında rahat bir şekilde yatıyorlardı. Yıkılmış taş bir sütunun üzerinde keyifle oturan Sejour Aren sevinçle elini sıktı ve ona garip bir şekilde baktı. 

“Temizliği bitirdin mi dostum? Düşündüğümden daha uzun sürdü, o yüzden gidip seni bulmam gerekip gerekmediğini merak ediyordum.”

“Lütfen bir anlığına karımı koruyun. Şehre bir kez daha bakacağım.”

Riftan onu arkadan hafifçe önlerine doğru itince Max hızla onun kolunu tuttu.

"B-ben de seninle geleceğim."

“Burada kalacaksın.”

Riftan ona setçe karşı çıktı ve elini kolundan çekti. Max şiddetli bir öfke hissetti.

"O zaman lütfen kolundaki yarayı tedavi ettir!"

Riftan kaşlarını çattı ama onun çaresiz yüzünü görünce durdu. Sejour Aren hiç tereddüt etmeden oturduğu yerden kalktı, kolunu omzuna doladı ve büyücü olan şövalyelerinden birine işaret etti.

"Arkadaşıma bir bak. Kolunu incitmiş gibi görünüyor.”

“Bırak.”

Riftan soğuk bir şekilde kolunu yana doğru itti. Ancak tedaviyi reddetmeye hiç niyeti yokmuş gibi sessizce taş bir sütuna oturdu. Max kısa bir iç çekti. Onun kişiliğini iyi biliyordu, zayıf tarafını başkalarına göstermek konusunda son derece isteksizdi, bu yüzden sonuna kadar ısrar ederse ne olacağını merak etti.

Ona kibarca yaklaşan genç büyücü, "Önce zırhı çıkaracağım ve yarayı kontrol edeceğim." dedi.

Riftan, sanki ondan bir an önce kurtulmak istercesine yaralı kolunu uzattı, sonra diğer eliyle bir matara çıkardı, dişleriyle mantarını açtı ve dudaklarını şarapla ıslattı.

‘Onu böyle görmek beni çok çileden çıkarıyor. Neden başka bir büyücünün yardımını kabul ediyor da benim yardımımı bu kadar inatla reddediyor?’ İçi öfkeyle kaynarken, büyücü zırhını çıkardı, yaralarını muayene etti ve,

"Neyse ki yara derin değil.” dedi.

Max büyücünün yanına çömelip kolunu dikkatle inceledi. Açık cübbesinin içinden, uzun bir yara ve pürüzsüz, bakırımsı teni görülebiliyordu. Büyücünün dediği gibi, yara o kadar derin değildi. İyileştirme büyüsü uyguladığında bir saniyede iyileşti ve Riftan hemen zırhını giyip ayağa kalktı.

"Peki ya Kutsal Şövalyeler?"

Uzun bir dalla ateş yakan Sejour Aren, aniden sorduğu soruya muğlak bir ifadeyle cevap verdi.

“Şehre girer girmez kaleyi aramaya başladılar. Yakında bulduğun şeyi keşfedecekler.”

Max, Riftan'a şaşırmış bir ifadeyle baktı.

“Ne buldun?”

Riftan kaşlarını çatıp cevap vermeyince Sejour konuştu.

“Bir mezar.”

“Ne?”

“Kalenin merkezinde kemiklerle dolu bir mezar bulundu, görünüşe göre onlar insan kalıntıları.”

Yorumlar

  1. Ulam riftan yaptın gene öküzlüğünü ama özledim seni bir şey demiyorum o yüzden

    YanıtlaSil
  2. Çok özlemişim rıftan ve maxi 🥰🥰🥰

    YanıtlaSil
  3. Artık Riftan ı sevmiyorum. Hanzoluğunun sınırı yok Max sen akıllı bir kadınsın Boşa bunu. Sana koca mı yok

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. İşte uzun zamandır aradığım yorum 😂

      Sil
    2. Niye riftanı da anlamıyorsunuz? Tamamdır maxi de haklı ama riftan da haklı. Hâlâ Maxiyi sevmesi ve onu beklemesi bile çok büyük bir şey aslında. Riftanın bu hayattaki ailesi olarak saydığı ve önemsediği tek insan Maxi. Onsuz üç yıl geçirdi, doğru düzgün uyuyamıyor uyku duzeni bozulduğu için ve hayatı mahvoldu. Maxinin ona yardım etmesini istemiyor çünkü kızgınlığı geçmemiş ki nasıl geçsin. İstediğiniz kadar maxi riftan için dünya kulesine gitti deyin. Sonuçta kendisi de istiyordu gitmeyi,büyü öğrenmeyi kendini geliştirmeyi istiyordu ki öyle de oldu. Ama riftan bu son üç yılda ne yaptı? Sadece mahvoldu ve geri donebileceginden bile emin olamadığı bi kadını bekledi. Bunları göz önünde bulundursanız keşke.

      Sil
    3. Manasını kullanmasını istemiyor sadece. Hatun kanlar içinde perişan ve solgun. Daha önce onu livadon savaşında kanlar içinde gördüğünde adamın aklı yerinden çıkmış. Yine öyle bir sahne görmekten ödü kopuyor. Onu savaştan uzak tutmak istemesi bundan. İyileştirme büyüsünü de manasını kendisi için boşuna harcamasın diye istemiyor. Gücünü kaybetmesin diye.

      Sil
    4. Yürü be arkadaşım, resmen duygularıma tercüman oldun,riftani okadar iyi anlıyorum ki,cok sevmek onu herseyden herkesten korumaya çalışmaya çalışıyor,ahh kıyamam yaaaa

      Sil
  4. Bu adam neden bu kadar kaba anlamıyorum yahu ölümden dönmüşssünüz ölüm ya illa birlerin değerini kaybedince mi anlayacaksın 🤦‍♀️

    YanıtlaSil
  5. Al işte dakika bir gol bir. Oğlum insan önce bi nasılsın aşkım der. Efendime söyleyeyim seni çok özledim öldüm bittim kokuna hasret kaldım gel sana bi sarılayım der. Hemen hölölö diye sarmaz manitasına her şeyin bi sırası var. Sonra yine ne bok yiyeceksen yersin. Eşek kadar adamsın biz mi öğreteceğiz artık bunları a a

    YanıtlaSil
  6. Bezdim artık ben bu adamdan iyisin hoşsun anladık çok seviyorsun da kıza yaptıkların ne bu da bir yere kadar yani

    YanıtlaSil
  7. Riftan Maxi’nin yokluğunda ne kadar acı çektiyse yanına yaklaştırmaya korkar olmuş.

    YanıtlaSil
  8. İşte ben de dedim ki en azından bir sarılır öper falan.... Anlıyorum ona zarar gelmesini istemiyor ama kıza niyetini belli etmiyor, değerli olduğunu söylüyor ama kalbini kırıyor, uzaklaştırıyor ama uzak kalınca da üzülüyor nlr en azından konuş şu kızla adam ya. Ben burda bayılıcam sinirden gerçekten. Çeviri için teşekkürler💜

    YanıtlaSil
  9. Riftan az kıskanınca kendine gelir. Maxi gülüm sen bi kendini geri çek.

    YanıtlaSil
  10. Ah riftan üzümlü kekim ah maxim brnim çiçrğim az kaldı düzeleceksiniz biliyorum çevirmenciğim grlir mi bi yeni bölüm bak bugün cuma mübatek gün yarın hafta sonu ne güzel tatil yapar mısın okuyucularına güzel bi jest

    YanıtlaSil
  11. Ya kafayı yicem 100 bölümdür aynı şey konusunda kavga ediyorsunuz gerçekten pes umarım Anatol'e döndügünüzde adam akıllı konuşursunuz yoksa ben 4. Duvarı aşıp giricem

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ndksnsjsknsjsk harbi kitap evrenini basıcam artık yeto

      Sil
    2. Ya o kadar iletişimleri yok ki biz kendi kendimize su yüzden böyle davranıyor falan diye karar veriyoruz vallah bana bıkkınlık geldi dağlara çıkıp yetherrr diye bağırïcam az kaldı

      Sil
  12. Azıcık Maxi'yi darlamasan olmaz dimi Riftan ya..
    Neyse ben asıl Riftan'ın insan üstü (az yiyip az uyuyup çok güçlü) yeteneğe sahip oluşunun sebeplerini çok merak ediyorum. Kitap bitmeden yazar bu konuyu ideler mi acaba yoksa bize mi bırakır ki.. (Biliyorum önceki bölümlerde Uigru reenkarnasyonundan ve Riftan's POV'da da küçükken bi canavardan Maxi'yi kurtarıp kendisinin hastalanışından bahsediliyor ama bunlarla bağdaştırmak yetmedi bana. Yazar daha çok açıklık getirirse bu konuya çok iyi olurdu.)
    Çeviri için teşekkürler.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ben Rıftan pov da ruth un ona yaptığı tabu büyüsü ile ilgili olduğunu düşünüyorum (sanırım trollerin hızlı iyileşmesini uygulayan bir büyüydu) uyandıktan sonra farklı hissediyorum demişti üstelik canavar gibi düşünüyor falan

      Sil
    2. Tabu büyüsü de olabilir belki ama Ruth da çok sorguluyordu onun bu güçlü halini. Hatta bi bölümde Ruth'un Elf soyundan geldiği için bir takım özelliklere sahip olduğunu söylerken merak edip Riftan'ın da farklı bir çeşit ırktan gelip gelmediğini araştırmış ama bulamamış olduğundan bahsedilmişti yanlış hatırlamıyorsam. O yüzden yazarın bu konu hakkında bir şeyler yazmasını çok isterim.

      Sil
  13. Arkadaşlar ben 16 dan sonra bakıyorum bölüme daha yüklenmemiş gözüküyor ama yorumlar hep daha erken saat benim tarayıcımda mı problem var sizce

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bende de öyle oldu bugün

      Sil
    2. Çerezlerinizi bi temizleyin isterseniz bazen saçmalayabiliyor tarayıcılar

      Sil
  14. Riftan ağzının ortasına bir tane çakıcam ha 🤜🏻💥

    YanıtlaSil
  15. Riftancım anlıyorum seviyorsun korumacisin ama birazda maxi düşünsen garibimin aklı gitti gitti geldi tek maxi değil kac kişi yolunu gözledi haberin var mı accık nazik olsan çok değil azıcık nazik olsan hasret kaldık eski haline😞

    YanıtlaSil
  16. Beklenen kavuşma bu degildi herkesin hevesi kursaginda kaldi bu ne kabaliktir yaa 🙃

    YanıtlaSil
  17. Riftan'in maxiden kendisine hiç büyü yapmasına izin vermemesinin sebebi aslinda ne acaba ya kiza o kadar değer veriyo ki kendini görmezden geliyo artık cita allahuekber daglarinda riffycim sayesinde

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ben şöyle yorumladım tamda savaş alanındalar ve Maxiyi kanlar içinde gördüğü anı hatırladı bu yüzden bu kadar ters davrandı ve maxi yavrumu da bembeyaz suratıyla görünce istemedi manasını kullanmasını. Abi bunlardaki iletişimsizlik beni mahvediyor of

      Sil
  18. Mezar ne alaka ya o siyah pullu canavar şehrin kralı gibi bir şey miydi acaba? Sejour’un diyaloglar aşırı tatlı. Riftan hemen önce bir sürü canavar öldürmüş Maxi o halde görünce bu tepkiyi vermese şaşırırdık adgfhh Max Riftan’a uyurken anksiyete büyüsü yap 🤷🏻‍♀️ Ne şartlarda olursa olsun Riftan geldi 🌸 Ruth ve Elliot’u da özledik çocukları kümesten çıkarın önce :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Hatta bir canavar ilüzyon büyüsü yapıyor da Maxi mi görüyorum demiş olabilir kendi kendine sonra kanlı görüntüsüyle anıları depreşti kafası karıştı hayal mi gerçek mi kendi mi uyduruyor? Bu kısımlar için ayrıca bir de Riftan POV olmalı

      Sil
  19. Şu konuya takılmadım değil Riftan diyor ya Nirta’ya seni korumasını söyledim diye haklı o kadar remdragon dan neden kimse Maxi’yi korumak işin yanında durmuyor kız sadece Riftan’ın eşi deği aynı zamanda Anayol’un leydisi

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Evet kör topal Garrow olmasa ölüyordu az kalsın. Ya da Kuahel olmasa. Resmen keşif boyunca Kuahel ordu komutanı olmasına rağmen özel korumalık yaptı bence o da farkında olduğu için. Yurixion u seviyorum ama sürekli onu yanına vermelerinin nedenini anlamıyorum çoğu zaman korumakta yetersiz kalıyor

      Sil
    2. Yurixion Remdragon şövalyeleri sıralamasında 6. Sırada öyle acemi değil.diğerleri de savaşta sonuçta yanında garrow ve yurixion var.

      Sil
    3. Yuri için yanılmıyorsam bir yerde yeteneği Riftan a yakın diye konuşmuşlardı. Yani boş adam değil çocuksu olsa da.
      Riftan da bu yüzden onu seçiyor herhalde ama sadece yeteneği değil kadın zevki de Riftan a benzeyen yavrucuğum, Maxi yi aynı Riftan gibi çok güzel buluyor. Riftan a çok bağlı olmasa korkabilirdim. 😂

      Sil
  20. Evet malsın riftan, riftan diye diye tüm bölğmlerde seni aradım ama öküzlüğünü yaptıb yine
    Neyse ben senin o romantik tavırlarınla hatırlayacağım her zaman

    YanıtlaSil
  21. ROBIN:
    Bir kere Maxi nin onu iyileştirmesine izin verse rahatlayacağız ama hem max i yormak istemiyor hem de yıllardır kendi kendine yetebildigi için sanırım bunu gururuna yediremiyor.

    YanıtlaSil

Yorum Gönder