Astelle’in yüz ifadesi her zaman olduğu gibi sakin ve sessiz görünüyordu.
Görünüşü garip bir şekilde Kaizen’in sinirlerini bozmuştu.
Neden?
Ondan nefret ettiğinden değildi. Sefil görünecek kadar eski püskü giyimliydi ama Astelle bunu göstermekten çekinmiyordu.
Şimdi bile makyajsız olmasına rağmen narin bakışlı açık yeşil gözleri ve açık pembe dudakları güzeldi ve doğal bir asaleti vardı.
‘Hep öyleydi.’
Çok genç yaşta nişanlanmış hatta sonrasında evlenmişlerdi bile ama Kaizen, Astelle’e hiç düzgünce bakmamıştı.
Astelle, Lyndon'a bir şeyler anlatırken yavaşça gülümsedi.
Kafasını kaldırıp baktığında güneşin ışığı gözlerini aydınlattı. Soluk pembe dudakları hafifçe kıvrılırken, zarif yüzünde soluk bir gülümseme çiçek açtı.
Kaizen gözlerini ondan ayırmadan hızlıca yanlarına yürüdü.
“Majesteleri…!”
Kral aniden yaklaşınca Lyndon şaşırdı ve hızlıca kendine çeki düzen verdi. Astelle de ayağa kalktı.
“Astelle ile konuşmam gereken bir şey var. Sen çocuğu al.”
Lyndon, imparatorun emirlerini duyunca Theor’u dikkatlice kucakladı.
Astelle’in sakin duruşu iyi görünüyordu.
‘Ne zamandır bu çocuğu büyütüyorsun?”
Halktan insanlar bile paraları varsa bir dadı tutabiliyorlardı ama bir zamanlar ‘prenses’ olan kadınının gücü buna yetmiyordu. Her ne kadar yeğeni olsa bile. Görünüşe göre Astelle, büyükbabasının yanında sömürü altında bir hizmetçi ve dadı olarak yaşamıştı.
***
Kaizen aniden yaklaştığında Astelle çok şaşırdı. Ondan bir şeyler sakladığından mıdır nedir, aninden onunla karşılaşınca kalbi endişeyle atmaya başlamıştı. Başkente gidene kadar olabildiğince az insan içine karışmaya çalışıyordu.
Kendini toparladı ve sakinleşmeye çalışarak sordu.
“Sorun nedir?”
“Neden tekrar evlenmedin?”
Astelle bir an Kaizen’in suratına bakakaldı.
Bu adamın neden birdenbire ona böyle bir şey sorduğunu anlayamıyordu.
"Bu kadar zorluk içinde yaşamaktansa yeniden evlenmek daha iyi olmaz mıydı?"
“…”
‘Gerçekten bunu mu merak ediyorsun?’
Astelle onun duyarsız biri olduğunu biliyordu ama biraz şaşırmıştı.
Neden tekrar evlenmediğini mi sormuştu?
Tabi ki, yeniden evlenmeyi düşünmemesinin sebebi Theor’du.
Ama Astelle daha dürüst bir cevap buldu.
“Böyle bir şeyi bir kez yaşamak bana yetti.”
Kaizen'in kırmızı gözleri, 'böyle bir şey' sözlerini duyması üzerine karardı. Astelle’in dürüst cevabından hoşlanmamışa benziyordu.
Astelle aynı soruyu tekrarladı.
“Siz neden tekrar evlenmediniz Majesteleri?”
“Casusluk yapıp başıma dert açacak bir eşe ihtiyacım yoktu.”
Cevabı Astelle’e alay ediyormuş gibi geldi.
Yere baktı ve sakince cevap verdi.
"Artık endişelenmenize gerek yok çünkü Majestelerini tehdit edebilecek tüm sıkıntılar ortadan kalktı. Yeni imparatoriçeyi güvenle seçebilirsiniz.”
Astelle’in sesi sakindi ancak kelimeleri, Kaizen yeni bir kraliçeyi saraya sokmaktan korkuyormuş gibi ima doluydu.
Kaizen, Astelle’e bakarak soğuk bir şekilde güldü.
“Çok değişmişsin.”
“Belki.”
Değişmişti. Astelle bu adamı gördüğünde artık hiçbir şey hissetmiyordu.
Astelle, Kaizen’den izin istedi çünkü sohbete daha fazla devam etmek istemiyordu.
“İzin verirseniz arabaya dönebilir miyim?”
“…Tamam.”
Astelle sessizce başını eğdi ve arabaya yöneldi.
Kaizen bir süre Astelle'in uzaklaşan sırtına baktı ve ardından onun olduğu yere doğru yürüdü.
Altı yıl sonra yeniden karşılaştığı kadın o kadar tuhaftı ki gerçekten sinir bozucuydu.
***
Maern Kalesi’ne ancak öğleden sonra vardılar.
Maern, doğudaki ormanlık alana inşa edilmiş, kraliyet ailesine ait bir kaleydi. Başkent yakınlarındaki imparatorun sahip olduğu diğer kalelere kıyasla oldukça küçüktü ama küçük ve antik görünümün aksine içi oldukça renkli ve şık bir şekilde dekore edilmişti.
Kaizen burada bir iki gün ara verdikten sonra başkente doğru yola çıkacaklarını söyledi.
İmparatorun ziyareti için kalede bekleyen şövalyeler ve görevliler vardı. Kaizen atından iner inmez kızıl saçlı genç bir adam yaklaşarak onu selamladı. Astelle arabasından indiğinde genç adam ona yöneldi.
“Tanıştığıma memnun oldum Leydi Astelle. Ben Vellian, Kont Claude, Majestelerinin sekreteriyim."
Kendini Vellian olarak tanıtan adam, yumuşak kızıl kıvırcık saçları ve uçları hafifçe sarkık yeşil gözleri olan nazik görünüşlü bir adamdı. Kendince yakışıklı bir yüzü vardı ama yakışıklıdan çok sevimli görünüyordu. Astelle bu kişiyi ilk defa görüyordu. Kaizen tarafından seçilmiş yeni bir bürokrat olabilirdi.
“Ben de tanıştığıma memnun oldum Kont Vellian.”
O anda kalenin içinden net ve yumuşak bir kadın sesi duydu.
“Majesteleri! Sonunda geldiniz!”
Astelle ile konuşmaya çalışan Vellian'ın yüzünde mahcup bir ifade belirdi. Kaleden sarı saçlı soylu bir kadın çıktı. Kaizen'e bakan kadının bakışları, Vellian ile Astelle'e çevrildi.
“Aman tanrım, bu da kim?”
***
Kadın oldukça genç görünüyordu. En fazla yirmi iki yaşında gösteriyordu. Çocuksu bir yüzü vardı ama güzel ve dikkat çekiciydi. İnce telli bal sarısı saçlarının bir kısmının toplu geri kalanının salık bırakılmasından hala evli olmayan bir hanımefendi olduğu açıktı.
“Bu kişi kim?” diye sordu genç kadın, sorgulayıcı gözlerle Astelle’e bakarak.
Astelle onunla göz göze geldi. Bu kadının kim olduğunu geç de olsa hatırlamıştı.
“Leydi Marianne, uzun zaman oldu.”
Leydi Marianne, Croychen Lordu’nun en büyük kızıydı. Astelle hala başkentte yaşarken, henüz 14 ve 15 yaşlarında sevimli bir ergen kızdı. Üzerinden altı yıl geçmişti…
“Beni tanıyor musunuz?”
Marianne'in kafası karışırken, yanındaki Vellian hemen sözünü kesti.
"Leydi Marianne, bu eski kraliçe."
"Majesteleri Kraliçe mi?" Marianne bunu duyunca Astelle’i yumuşak bir ifadeyle süzdü.
Tetikte olan gözleri, Astelle'in gelişigüzel gevşetilmiş beyaz sarı saçlarından ve tek bir deseni olmayan düz elbisesinden geçti. Daha sonra yüzünde alaylı bir ifade oluştu.
“Aman tanrım… Siz kovulmuştunuz…”
“Le- Leydim...!”
Marianne'in saygısız sözleri Vellian'ı şaşkına çevirdi ve onu durdurmaya çalıştı. Ama Astelle hiç umursamadı ve güldü.
“Evet, tacı taktıktan bir gün sonra kovulan kraliçe benim. Sanırım şimdi hatırlıyorsundur."
Belki de bu küçük kız imparatorun sevgililerinden biriydi.
Croychen ailesi gelişmekte olan bir aileydi ve eskiden önemsizdi ama şimdi büyük soylular düştükten sonra tabii Kaizen'in güvenini kazanan yeni soylu aile olmuşlardı.
Astelle altta kalmadan cevap verince Marianne sinirle dudağını ısırdı. Sonra Astelle’in arkasındaki küçük çocuğu fark etti ve ona döndü.
“Peki bu çocuk kim?”
“Rahmetli kuzenimin oğlu. Onu ben büyütüyorum.”
Kuzeninin çocuğu olduğunu öğrendikten sonra Marianne Theor’a olan ilgisini hemen kaybetti.
Öte yandan Theor, gözlerini Marianne'den alamıyordu. Meraklıydı çünkü daha önce hiç bu kadar güzel bir kadın görmemişti. Başını kaldırıp Marianne'e baktı ve eğilerek selam verdi.
“Selamlar… leydim.”
Yaşlı bir asilzade olarak yaşamış olan büyük büyükbabası, bazen Theor'a hanımlara nasıl davranılacağını öğretirdi. Bir gün işe yarayacağını düşündüğü için Astelle de öğrenmesine izin vermişti.
Marianne hâlâ ona bakıyordu. O sırada Vellian hayranlıkla konuştu.
“Vay canına! Küçük efendi çok kibar.”
Onlar gelmeden önce Kont Vellian, eski kraliçe ve yanındaki çocuk hakkında bilgi sahibi olmuştu.
“Eğer uygunsa size kalacağınız yeri göstermek isterim.”
Vellian, Astelle'e çok nazik ve kibar bir tavırla rehberlik etti.
Arkada kalan Marianne, eski kraliçenin neden kral ile birlikte geldiğini merak ediyordu. Hem de bu perişan görünüşüyle.
Astelle Theor’un elinden tuttu ve Vellian ile birlikte koridorda yürüdü. Vellian köşeden döner dönmez Astelle'den özür diledi.
“Lütfen beni bağışlayın. Marianne henüz durumun farkında değil. Onunla konuşacağımdan emin olabilirsiniz.”
“Endişelenmeyin, iyiyim. Majestelerinin değer verdiği birini gücendirdiğim için ben üzgünüm.”
Vellian durdu ve boş boş Astelle’e baktı.
“Efendim? Majesteleri öyle değil…”
Vellian bir şeyler söylemeye çalıştı ama daha sonra ağzını kapattı. Sekreteri olsa bile, imparatorun özel hayatı hakkında istediği gibi konuşamazdı.
« Önceki Bölüm
Sonraki Bölüm »
Ellerine sağlık 🥰😁
YanıtlaSil🥰🥰
SilElinize sağlık.Cok itinalı çevirileriniz.Hikaye çok güzel umarım daha sık gelir bölümler ♥️
YanıtlaSilDüğünün ertesi günü bıraktığın kadına dön de bir bak istedim. O kadına en büyük zararı sen verdin. Bir de kızın dedesine öfkeleniyo. Te allaaam. Haspa imparatordan sonra sonradan görme haspa kız da aramıza katıldı tam oldu. Çeviri için teşekkürler.
YanıtlaSil