MEŞE AĞACININ ALTINDA 2. KİTAP - 84. Bölüm (UNDER THE OAK TREE)


Arkasına bakmadan bile, Riftan'ın öldürücü bakışlarını üzerinde hissedebiliyordu. Max sırtını dikleştirdi ve tıpkı eskisi gibi kararlıymış gibi yaptı. Onlardan çok uzakta olduğunu hissedene kadar omzunun üzerinden dikkatlice baktı, sonra başını kaldırıp Kuahel'e baktı.

Nadir bir hayvana bakıyormuş gibi garip bir şekilde ona bakıyordu. Max huzursuz bir ifadeyle biraz öksürdü.

"Peki... basilisk üreme alanıyla ilgili neyi kontrol etmek istiyorsunuz?"

“Ta olarak, üreme kampına bağlı tünelleri kontrol etmek istiyorum.” Kuahel sert bir şekilde cevap verdi.

Görünüşe göre, onun utanç verici davranışı için onu suçlamaya en ufak bir niyeti yoktu. Bu konuda gergin olan Max, omuzlarını gevşetti. 

“Ama bildiğim... her şeyi kaydettim ve teslim ettim.”

"Hepsi olamaz. Her zaman belgelenemeyen bazı bilgiler vardır.” dedi ve askerlerin çadırları sökmekle meşgul olduğu yere doğru yürüdüler.

Askerler ekipmanların büyük kısmını toplamışlardı. Onu henüz sökülmemiş bir askeri kışlaya götürdü.
Max kapıda durdu ve karanlık alana baktı. Kışlanın yan tarafına konulan mangalda yanıp sönen ışıklar vardı ve yanına uzun bir masa ve birkaç sandalye yerleştirilmişti. Kutsal Şövalyelerin toplantılar düzenlediği yer gibi görünüyordu. Kuahel, masanın yanındaki küçük kutudan parşömen rulosunu çıkardı ve masanın üzerine yaydı.

"Eğer o tüneli savaşta kullanmak istiyorsak, tüm yönleriyle kontrol etmeliyiz. Ve oranın yapısını bilen tek kişi sensin.”

Masanın önüne yürüdü ve parşömene bakıp sordu.

"O-o tünelden şehre sızmayı mı planlıyorsunuz?”

Sarı parşömenin üzerinde, her toplantıda gördüğü Pamela Platosu'nun bir haritası vardı. Hokkanın kapağını açtı ve şişenin içindekileri kontrol ettikten sonra cevap verdi. 

“Keşke yapabilseydim ama… çok fazla risk faktörü var. Birincisi, tünel çok uzun olduğu için basilisk üreme alanından şehre gitmek en az beş saat sürecektir. Canavarların tüneli yok etme veya önünü ve arkasını bloke etme imkanları olabilir. Ortada kilitli kalmamız bize daha büyük bir zarar verir.”

Bu sözler üzerine Max kalbinin bir köşesinde bir huzursuzluk hissetti ve ekledi.

"Eğer çıkışta da girişteki gibi bir kapı varsa içeri sızmak zor olabilir."

Goblini kovaladıktan sonra tünele koştuğu zamanı hatırladı. Kapıyı tekrar açmak için elinden geleni yapmıştı ama açamayıp, tünelin sonuna kadar gitmek zorunda kalmıştı. Girişi nasıl açıp kapatacaklarını çözemezlerse, geçit işe yaramazdı.

"Kara büyücüler tarafından yaratılan gizli geçitlerin genellikle yılan başlı bir sapı vardı. Hareket ettiğinde, kapı açılıyor veya kapanıyordu. Harabelerde de benzer cihazlar gördüm, ama... tam çalışma yöntemini çözemedim."

"Bunu bulmalısınız." dedi kararlı bir şekilde. 

Max ciddi bir yüzle başını salladı.

"Cihaz hakkında... sanırım bir şeyler yazmıştım. Çok önemli bir şey olmadığını düşündüğüm için... bir kenara bırakmıştım... ama hemen gözden geçireceğim.”

“Kulağa iyi geliyor. Ama ondan önce tünelin yapısını çizerek başlayın.”

Kaşlarını çattı.

“Ayrıntıları o ölçüde bilmiyorum. Zaman azalıyordu. Tünelin şehre bağlı olduğunu sadece arama büyüsüyle doğrulamıştım.”

“Kaba bir eskiz çizmen yeterli. Hiç yoktan iyidir." diye yanıtladı kayıtsızca.

Kışlanın girişinde duran askere işaret ederek. “Git iki kişilik yemek hazırla.” dedi.

Sonra rızasını istemeden başını salladı ve başka bir şey yokmuş gibi bir sandalye çekti.

Max, onun kibirli tavrından biraz rahatsız olsa da, rahibin onu çok utanç verici bir durumdan kurtardığını hatırladı. Sonra iç çekerek bir sandalye çekti ve oturdu.

**********

Ordu, Pamela Platosu'nun dar kanyonlarından karlı ovaları geçti. Günde ortalama 20 malt (yaklaşık 32 km) ila 25 malt (yaklaşık 40 km) arasında ilerlediler, şanslı günlerde 40 malt’a (yaklaşık 64 km) çıktılar. Ancak günler geçtikçe hızları yavaşladı.

Zorlu yürüyüşte piyadeler hızla tükendi ve birlikler yavaş yavaş geride kaldıkça orduyu yönetmek giderek zorlaştı. Atının üzerinde oturan ve askerlere bakan Riftan ciddi bir şekilde kaşlarını çattı.

"Yavaşlasan iyi olur."

Atını sağ tarafında süren Prenses Agnes kaşlarını çattı ve karşı çıktı.

 "Zaten çok yavaş gidiyoruz. Yiyecekleri korumak için daha hızlı hareket etmeliyiz.”

“Piyadelerin bir günde yürüyebilecekleri mesafe sınırlıdır. İlerlemeleri için zorlamaya devam ederseniz tüm askerleri savaştan önce kaybederiz. Dayanıklılıklarını koruyabilmeleri için yürüyüşler arasındaki molaları artırmak daha iyi olur ve günlük maksimum seyahat mesafesi 20 maltı (yaklaşık 32 km) geçmemeli.” 

Whedon askerlerine düşünceli bir şekilde baktı ve isteksizce başını salladı.

“Sanırım haklısın. Bu gece komutanlarla konuşmam gerek.”

Riftan, Balto ve Arex'in uzun bir yol kat eden ordusuna bakmak için döndü. Kuahel konuşulabilecek bir adamdı ama sorun Balto ve Arex'in komutanlarıydı.

Her ikisinin de sinir bozucu derecede sabırsız ve kavgacı mizaçları vardı, bu yüzden birliklerin kapasiteleri ne olursa olsun acımasızca yürümeye zorlarlardı. Bıkkınlıkla ağzını büktü.

"Benim önerdiğimi söyleme. Öyle olursa savunmaya geçerler ve kabul etmezler.”

Prensesin ağzında acı bir gülümseme vardı. Riftan, strateji toplantılarında mümkün olduğunca fazla konuşmamaya özen gösteriyordu. Olay, Richt Bleston'dan kaynaklanıyordu. Ne zaman bir fikir ortaya atsa, hemen onu kınar veya ona karşı çıkardı. Onun yüzünden, öngördüğü stratejiyi mahvetmek istemiyordu ve keşif gezisini anlamsız sorunlarla karmaşık hale getirmek istemiyordu.

Riftan, Talon'un dizginlerini tuttu ve tamamlanmak üzere olan stratejisini dikkatle değerlendirdi. Zamanı geldiğinde komutanları toplaması ve planlarını açıklaması gerekecekti ama o zamanı olabildiğince geriye çekmeyi planlıyordu. Rakiplerine yetişmeleri için zaman vermek istemiyordu.

Yürüyen Whedon askerlerini izlerken, Richt Bleston hakkında ne yapması gerektiğini içten içe merak etti. O anda, bronzlaşmış erkeklerin yüzleri arasında karısının tertemiz beyaz yüzü dikkatini çekti.

Riftan refleks olarak Talon'un adımlarını yavaşlattı. Atından indi ve mızraklılarla birlikte yürüdü. At biraz dinlenebilsin diye inmiş gibi görünüyordu.

Onun görünüşüne bakan Riftan, hızla tehditkar ifadesine geri döndü. Ruth'un sırtına yaklaşan Max, gövdesini hafifçe ona doğru eğip, onu iki eliyle öne doğru itmeye başladı.

İçler acısı manzaraya bakan Riftan’ın dudakları düz bir çizgi haline geldi. Gittiği her yerde Ruth'un yanında kendini rahat hissettiğini çok iyi biliyordu. Ayrıca ikisi arasında duygusal veya cinsel bir çekim olmadığını da biliyordu. Ancak onun karşısında ona dostça davrandığını her gördüğünde, sanki sıcak bir demirle tenine yakıyorlarmış gibi hissediyordu.

Riftan, onunla birbirlerine böyle davranıp davranmadıklarını hatırlamaya çalıştı. Bir zamanlar onlar da böyleymiş gibi geliyordu ancak bu, uzun zaman önceydi ve şimdi eskisinden de daha kötü bir ilişkiye girmişlerdi. Riftan bunun tamamen kendi hatası olduğunun çok iyi farkındaydı.

Ona ve Ruth'a acı acı baktı, sonra başını çevirdi. O anda bir yerlerden hafif bir çığlık sesi duyunca, Riftan başını kaldırdı. Önlerinde ilerleyen ordu hareket etmeyi bıraktı ve tek bir yerde toplandı.

İlk başta nedenini anlayamadı. Sıra dışı bir şey olduğunu ancak hafif kan kokusunu alıncaya kadar fark etmedi. Şövalyeler düzensiz hattı kurmak için mücadele ederken Talon’u mahmuzladı ve hızla sahada ilerledi.

Karlı tepenin yan tarafına yoğun bir kan gölü yayılmıştı. Riftan, Talon’u kan havuzunun yanında durdurdu. Başları kesik cesetler yerlere yığılmıştı ve yanlarında, direklere geçirilmiş kafaları duruyordu. Hareketsiz kafalar soluk bulutlu bir renkle boyanmıştı.

Riftan olayı kısılmış gözlerle izledi, ardından cesedin yanında duran bir şövalyeye yaklaştı ve sordu.

“Bu da nedir böyle?”

Kuzeyli bir adam onun sorusuna omuz silkti ve sakince cevap verdi.

"Bunlar, yiyecek çalıp kaçmaya çalışırken yakalanan Balto kaçakları.”

Riftan’ın yüz ifadesi sertleşti. Genel olarak, bir cesedi teşhir etmek, yalnızca vatana ihanet eden günahkarlara yapılacak ciddi bir eylemdi. Etrafına bakınırken askerlerin tedirgin yüzlerini fark etti ve sert bir şekilde bağırdı.

"Şunları yere indirin. Hemen! Kan kokusunun canavarları çekebileceğini öngöremiyorlar mı?”

"Ama Lord Bleston, herkesin görebilmesi için onları asmamı söyledi. İyi bir örnek oluşturmazsak, tekrar kaçmaya çalışan aptallar olabilir.” dedi şövalye hoşnutsuz bir şekilde.

Riftan buz gibi bir bakışla kuzeyli adama baktı, sonra bir hançer çekip boynuna doğrulttu.

"O lanet kafaları hemen indirmezseniz, boynunuzu onlarınkinin yanına asarım."

Karşı koyamadığı tehditkar tavrından dolayı adamın yüzünde hafif bir korku belirdi. Şövalye tehtidini dikkate alarak, isteksizce direklerdeki başları indirmeye başladı. Riftan, sahneyi şiddetli gözlerle izledi ve arkasındaki Whedon şövalyelerine talimat verdi.

"Ona yardım edin, cesetleri taşıyın ve mezarlar için toprağı kazın!"

O emri verir vermez şövalyeler arabalardan kürekler almak ve buzlu toprağı kazmak için koşturdu. 

Riftan sahneyi onları gözetliyormuş gibi izledi, yüzü aniden çarpıldı. Dalgın karısı, mırıldanan askerlerin arasında duruyordu.

Bakışlarını direklere yöneltmiş, ne olduğunu anlamadan solgun bir yüzle onlara bakıyordu. O anda, ondan uzak olamazdı.

Riftan, Talon'un tepesinden atladı ve ona yaklaştı. Sonra kolundan tutup onu arkasını dönmeye zorladı ve yürümeyi bırakan askerlerin arasından hızla uzaklaştı. Max'in gözlerindeki şok, ciğerlerini keskin bir hançer gibi deldi.

Yorumlar

  1. Bu bölüm çok mu kısaydı? En azından kendi sorununu biliyorsun Riftan

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. bana da öyle geldi ama hiç olmayışından daha iyidir diye düşündüm.

      Sil
    2. Kitapta da bölüm bu kısımda bitiyor bölüm normal uzunlukta çevrilmiş, herkesin eline sağlık.

      Sil
  2. çok teşekkürler çevirmen. emeklerine sağlık.

    YanıtlaSil
  3. Çeviri için teşekkürler elinize sağlık

    YanıtlaSil
  4. Sorunun kendisinde olduğunu bilmesi umrumda değil. İnsan psikolojisinde zıt çekim kanunu adı verilen, tipik bir insan doğası davranışı vardır. Birisine karşı öfke duyarsan, ona karşı bir çekimin olur. Aksine birisine karşı aşk, hayranlık gibi duyguların olursa o kişiye karşı bariz bir çekimin olur. Kırgınlıklar, travmalar ve çarpıcı hadiseler mesafeler oluşursa dahi, bu çekim biliçaltınızda hayvani bir içgüdü ile her zaman vardır. Mizaçlar, karakterler kişiden kişiye değişse de özümüzde doğamız bir. Bu nedenle yazarın kalemine göre Riftan, Maxi'den soğumuş gibi davranıyor. Sonra da suç bana ait diyor. Allah aşkına lütfen artık saçmalamayın ve beni hikayeden soğutmak yerine iki çift laf edin. Artık mantıksız geliyor.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ben Riftan'ın psikolojisini anlıyorum ya. Çocukluğundan beri kimseyle, annesiyle bile, bağ kurma imkanı olmamış biri. Kimseyi yanaştırmamış, insan ilişkileri berbat bu yüzden. Ömrü boyunca sadece bir kişiyi kalbine yakın bulmuş, ona da tecrübesizliği yüzünden paldır küldür yanaşmış. Sonra o kişi hayatından birden çıkıp gidince de çok acı çekmiş. Maxi'nin nedenleri ne olursa olsun adam kendi acısını biliyor sonuçta. Şimdi geri döndüğünde, hem zar zor atlattığı acıları bir daha yaşamamak için uzak duruyor, hem de deli aşık olduğu için tam da kayıtsız kalamıyor.

      Öte yandan Maxi'nin yalnızlığını, Agnes kocasının yanında dururken hissettiklerini de anlıyorum. O da kendi karakteri çerçevesinde davranıyor. Evet kavuşma istiyorum ben de, ama bu insani duyguları deneyimlenmeyi de seviyorum. Bu anlamda yazarı başarılı buluyorum.

      Sil
    2. Ben yorumunu çok beğendim, Riftan beni çok etkiliyor bir noktada çok da kızdırıyor ama onu anlamaya çalıştığımda Maxinin yerinde olsaydım savaşa gitmezdim demekten kendimi alamıyorum Riftana daha fazla acı çektirmemek için... Bilmiyorum belkide yanlış düşüyorum ama sırf şu Maxinin kanlar içinde kalması ve bebeğini düşürmesi bile Riftan için çok acıydı. Ona kıyamıyorum.

      Sil
    3. İkinizin yorumlarını okuyunca biraz yumuşadım sanırım... Güzel yazmışsınız

      Sil
    4. Teşekkür ederim. 😊
      Bu arada ben de Maxi savaşa gidince Riftan için çok üzülmüştüm. Dünya Kulesi'ne gittiğinde hele, ben olsam kesinlikle gitmem demiştim. Ama herşey bittikten sonra bunların Maxi nin gelişimi için şart olduğunu anladım. Rüzgardan ürken kız şimdi savaş toplantılarında takır takır konuşuyor. Gurur duyuyorum annesi gibi 😄

      Sil
    5. Yazar sevilen bir novelden para kazandığı için hikayeyi uzattı olay bundan ibaret. Çok gereksiz uzadı zaten bazı şeyler. Şu davranışlara baktığında bence bu ikisinin ayrılması bile gerekiyor. En fazla 300 bölümde bitireceği hikayeyi dıdısının dıdısı olayına getirdi yani. Çok haklısın riftanın ve maxinin karakter çiziminde ve olay örgüsünde çok saçma olaylar var. Bir şeyler hep başa sarıyor ilerliyor gibi yazılıp. Bu da gereksiz uzatma demektir

      Sil
  5. kuahel leon’un tavrını riftan’a çok benzetiyorum nedense. ve yarınki bölümü merakla bekliyorum umarım bu sefer kavga da etseler iletisim kurarlar

    YanıtlaSil
  6. Yaaa bölüm çok kısaydı hayal kırıklığına uğradım. Eline sağlık

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Di mi ya, bana da öyle geldi. Canım çevirmenim Bi ikinci bölüm gelir mi bugün?

      Sil
  7. Maximillan gerçekte nasıl olur diye düşünürseniz littlebruke hesabina Instagram dan bakınız

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Tam hayalimdeki Max değil ama çok güzel hatun.

      Sil
    2. İnstagramdan ladylcalypse hesabına da bakın, maxi ,riftan, kuhael, hebaron, ruth ve daha fazla karakterin çizimi var :))sanırım yapay zeka kullanılarak çizilmişler ve çok iyiler :D

      Sil
    3. Hemen gidiyorum! 😁

      Sil
    4. Ay bayıldım! 🥰 Ne güzel çizmişler. Hayal ettiğimden genç duruyorlar ama çoğu oturmuş karakterlere. Agnes biraz olmamış gibi geldi, az prenses gibi ve az da maskülen olmasını bekliyordum. Hebaron ve Kuahel çok genç olmuş. Ruth'un da mangadaki hali daha iyi. Onun dışında şahane illüstrasyonlar. Keşke biri de sahne sahne çizse şu hikayeyi. Süper olurdu. 🙏

      Sil
  8. Riftan karakterini seviyorum. Zor bir çocukluk geçirmiş ama hala adaletli ve eşine sadık. Bir takım sorunları var 21. Yy orta halli bir ailede büyüyüp terapiste gitme ihtiyacı olan benle karşılaştırınca melek gibi bir roman karakteri kalıyor.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Çeviri için teşekkürler. Oldukça anlaşılır. Bazı çeviri noveller fazla mahoş kokar bana ama buna kaptırdım gitti.

      Sil
    2. Riftan karakterine bayılıyorum ben. :)) Yakışıklılığından bahsetmiyorum, fakir bir geçmişten gelmesine rağmen asillerden daha asil bir ruhu var. Kimseye metelik vermemesi, kendisi hakkında ne düşündüklerinin asla umrunda olmaması, hiç bir şeyden korkmaması. Ve bu saydıklarımın tek istisnasının karısı olması. Şahane bi adam ya! 😊

      Sil
  9. “Nadir bir hayvana bakıyormuş gibi garip bir şekilde ona bakıyordu.“ Maxi’nin tasvirleri asghhhj genellikle hep ifadesiz bakan Kuahel burada Riftan’ın kıskançlık krizinden sonra onun Maxi e olan takıntısının sebebini anlamaya çalışıyor bence :D

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ben birazcık etkilendiğini en azından ilgisini çekmeye başladığını düşündüm orada :)

      Sil
    2. Rahip bey noluyoruz :) Ayrıca ikisi iyi bir ekip oluyor romantik bir ilişki olmasa bile birlikte keşifler yapsınlar biz okuyalım

      Sil
  10. Su kuahel ile agnes olsun bence ikisinden de kurtularım

    YanıtlaSil
  11. Ah Riftan başlayacak şimdi ben senin saraylar elbiseler görmeni istedim cesetler değil diye💆🏻‍♀️inş hikayenin sonunda yazar Riftan’nın istediği her şeyi verir Maxi’ye🥺 Ikisi de mutlu sonu hakediyor🥲😍

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ahahaha çok isabetli bir yorum olmuş :D

      Sil
    2. :) Maxi şok oldu diye yüreği ağzında yine yok ciğerlerim delindi moduna bağladı. Git sarıl öp karını mahvolduk endişeden tripten gerilimden yeto

      Sil
  12. Eee n'oldu şimdi???
    Riftan ve Max konuşmadı, hiç bir şey çözülmedi, kavga gürültü yok, çözüm yok.. Yine her şeyin üstü örtüldü mü?
    Kavga etsinler, konuşurlar hiç olmazsa
    Bu bölüm tam bir hayalkirikligi oldu benim için
    Admincim, teşekkürler ceviri için
    Büyüksün 🏆

    YanıtlaSil
  13. Ellerine sağlık 🥰

    YanıtlaSil
  14. Bölüm hemen bitti 2 bölüm süprizi mi olsa tesekkurler

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Keşke!

      Sil
    2. 2 bölüm hatta 3 bölüm şoku coşkusu yıkardı burayı ⚡️⚡️⚡️

      Sil
    3. Evet evet evet 😂

      Sil
  15. Riftan's pov okuyunca Riftan'a ayri uzuluyorum adamcagiz kucuklugunde itilip kakilmis sonra da duygusuz bi sovalye olarak yetismek zorunda kalmis. Maxi'ye hemen hop diye duygularini acmasini da bekleyemeyiz. Gerci ozel anlarindayken gayet romantik cumleler kuruyo ama... O da anın coskusuyla sanirim hskfbsjd

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Kıyamam kendini obje olarak görmüş hep birinin onu sevebileceğini onun için endişeleneceğini anlayamıyor demişti bir yerde Maxi, gerçekten yazar bize bu hissi geçirdi bir yerde de RDK kaptanın hastalığı arttı iyce demişti çok iyi tanı koymuş Hebaron adhgfhh sahi o nerde özledik 👉👈

      Sil
  16. Admin eline emeğine sağlık

    YanıtlaSil
  17. Oy Riftanım oy

    YanıtlaSil
  18. Çevirmen çok teşekkürler 🥕

    YanıtlaSil
  19. Hepinizin yorumlari bir harika gönlünüze sağlık 🌸 bense..böyle zamanlarda keske yeni okumaya baslamis olsam diye umuyorum🙈

    YanıtlaSil
  20. 1.kitapta en azından max ile riftan arasında duygusal bir bağ oluşmuştu ama ne yazık ki 2. Kitap çok duygusuzca ilerliyor. Tek eksiği şuana kadar bu ama en büyük eksiklikte yine bu. Birkaç bölüm öncesinde max diyor evlilikte ve savaşta prensesin onun yanında durduğu gibi duran kişi olmak isterdim diye keşke yazar max öyle bir karaktere çevirseydi ve riftanla maxi öyle olsaydı. O zaman hem duygusal hem heyecanlı hem de zevkli bir hikaye okurduk. Böyle devam ederse hikaye duygusuz ve heyecansız olarak bitmiş olacak.

    YanıtlaSil

Yorum Gönder