MEŞE AĞACININ ALTINDA 2. KİTAP - 79. Bölüm (UNDER THE OAK TREE)


Balto'nun ordusu eğitim alanında kamp kurunca, ilaç hazırlama odasında ilaç yapan büyücüler, kale içindeki başka bir atölyeye taşınmak zorunda kaldılar.

Kuzeylilerin çoğu, dindar Katolikler olmadığı için, düşük ahlaklı barbarlardı. Her iki durumda da büyücüler için tehlikeliydiler, bu yüzden Balto'nun askerleriyle mümkün olduğunca karşılaşmamak için özen gösterdiler.

Livadon askerlerinden, büyü aletleri ve ilaçları yapmak için gerekli malzemeleri kalede kurulan atölyeye taşımaları istenmiş, ayrıca kalede dolaştıkları her an şövalyeler onlara eşlik etmişti. Ancak alet yapmak için içeride çalışmanın bir sınırı vardı.

Max, Annette ile birlikte çalıştığı büyülü aletleri huzursuz bir ifadeyle antrenman alanından taşıdı. Geniş eğitim alanında, Balto'nun askerleri dolaşıp duruyordu. Buraya birçok idam mahkumunun geldiğini duyduktan sonra, daha da korkmaya başlamıştı.

Onlara bakmamaya çalışarak hızla cephaneliğin yanında kurulan atölyeye yürüdü. 

"Ah, sonunda geldiniz. Lütfen bunu tutun!” Onu ve Annette'i yürürken gören Armin, heyecanla kollarını havaya kaldırarak yüksek sesle bağırdı. 

Demirhanede bir süre mahsur kaldıktan sonra, büyük çaplı kuşatma silah takviyesi üzerinde hiç dinlenmeden çalışmıştı.

Onun inlediğini gören Max, uzun, kalın tahta direği almak için ileri atıldı. Ama ondan önce, onu sürekli takip ediyormuş gibi peşinde dolanan Yurixion, ileri doğru yürüyüp direği aldı. Armin içini çekerek giysilerindeki tozu silkeledi.

"Çok fazla iş var. Umarım diğer büyücüler de yardımcı olabilir.”

Max, cephaneliğin yanına yayılmış uzun tahta masanın üzerine yarı ejderha kemiklerinden yapılmış büyülü bir alet koyarken başını salladı.

“Karanlık büyücülerin formüllerini analiz etmek daha öncelikli bir iş. Eğer wyvern sorununu çözemezsek... şehri işgal etmekte büyük zorluklar çıkar.”

"İlerleme var mı?"

"Şu anlık yok. Sıkışmıştım kaldım.” Yakınlarda konuşmalarını dinleyebilecek askerler olduğunu fark ederek aceleyle ekledi. "Ama yakında çözülecektir. Lord Calto, kara büyücüler tarafından kullanılan formüllerin çoğunu deşifre ettiği için... yakında onlarla başa çıkmanın bir yolunu buluruz.”

Annette aletlerini yere atarak, "Bu işi biraz daha hafifletirsek, bunu çabucak çözebiliriz." diye homurdandı. “Keşke daha düşük seviyeli büyücüler de olsaydı. İlaç yapmak veya sihirli araçlar kurmak için üst düzey bir büyücü olmanıza gerek yok.”

“Bu iyi bir fikir mi?” Max düşünceli bir şekilde mırıldandı.

Dünya Kulesi büyücülerinin çoğu, yüksek rütbeli soylular tarafından istihdam edildi. Kimsenin emrinde olmayan özgür büyücüler vardı, ancak şimdiye kadar Etilen Kalesi'ne sadece on büyücü gelmişti, bu yüzden geri kalanların savaşa katılmaya hiç niyeti yok gibiydi. 

Ancak, Dünya Kulesi'ne ait olmayan büyücülerin koşulları farklıydı.

Kuzeyde açlık çeken epeyce insan olduğunu duydum. Bunlardan bazıları büyücüydü. Ödülle Dünya Kulesi’nde eğitim görme fırsatı sunulursa, Müttefik Kuvvetlere katılmaya karar verebilirler.

“Bay Calto'ya... özgür büyücüleri işe alması konusunda öneri sunmak istiyorum.”
"Önce işimizi bitirelim. Bütün bunları bitirmek için acele etmeliyiz." dedi Armin, yığılmış yarı ejderha kemikleri ve mana taşlarından oluşan ağır çuvala bakarak.

Hemen işe koyuldular. Annette, bir oyuk açmak ve yerine büyülü aletler yerleştirmek için oyma bıçağıyla pluteonun yüzeyinde çalıştı. Armin ise kuşatma kulesinin bazı bölümlerini, büyülü formüller çizerek güçlendirmekle meşguldü. Max, çok monoton bir iş olan, büyülü aletlere yerleştirilecek mana taşlarını işledi.

Biraz ısınmak için donmuş ellerine üflerken, küçük bir bıçakla mana taşının yüzeyindeki kalıntıları dikkatlice kazıdı. Ve mana taşı temizlendiğinde, mananın içinden akması için bir dolaşım yolu yaratma amacıyla bir miktar büyü gücü enjekte etti.

Ancak tüm ağır işleri bitirdiklerinde, bu kadar çaba harcayarak yaptıkları araçları kullanabileceklerdi.

Ellerini yoğun bir şekilde çalıştırdı. Yanında bir mangal ile çalışmasına rağmen, su toplayan parmakları hızla donmaya başladı.

Max pelerinini düzeltti ve iki elini mangalın üzerine uzatarak bir süre içini ısıttı.

O anda dikkati, kapının önünden tek sıra halinde geçerek eğitim sahasına giren paladinlere kaydı. Gözlerini kıstı. Etilen Kalesi'ne vardıktan sonra Kutsal Şövalyeler kendilerini tapınağa kilitlemiş ve uzun süre ortalarda görünmemişlerdi.

Osiria'dan gönderilen askerler sadece kaleye vardıklarında kısa bir süreliğine ortada gözükmüşler, zamanlarının çoğunu içeride veya kilisede geçirmişlerdi.

"Görünüşe göre ittifak toplantısı nihayet başlıyor." diye mırıldandı Yurixion düşünceli bir şekilde.

Dediği gibi, her ülkenin komutanları kışlada toplanıyordu. Sejour Aren ve dört teğmeni, Phil Aaron şövalyeleri’nin komutanı ve adamlarıyla birlikte tek sıra halinde antrenman sahasında aceleyle koştular.

Max bilinçsizce pelerininin derinliklerine gömüldü. Richt Bleston'ın yüzüne sadece uzaktan gördüğü halde, sanki derisinde bir tırtıl geziniyormuş gibi tatsız bir duyguya kapıldı.

 "O kişi... sorun çıkarmadan durabilecek mi?" diye endişeyle mırıldandı.

"Sorun çıkarsa bile Lord Calypse çözecektir." diye soğuk bir şekilde yanıtladı Yurixion.

Max ona ters ters baktı. Görünüşe göre Riftan ona çoktan bir uyarı vermiş, Richt Bleston ilk günkü tatsız karşılaşmanın ardından fazla tartışmaya yol açmamıştı. Ne tür bir konuşma yaptıklarını tam olarak söyleyemiyordu ama bunun barışçıl bir konuşma olmadığından emindi. Onun endişeli ifadesini gören Yurixion, onu rahatlatmak için ekledi.

"Bu kadar endişelenmenize gerek yok. O adam da artık sorun çıkarmanın bir faydası olmadığının farkında. En azından savaş bitene kadar sessiz kalacaktır.”

Max, bu sözlerin doğru olduğuna dair yoğun bir umutla işine geri döndü. O anda birlikte yürüyen Riftan ve Agnes'i gördü. Durdu ve ikisinin yürüyen görüntüsüne baktı.

Onları ayrıca Hebaron ve Elliot ile birlikte Whedon Kraliyet Şövalyeleri üyesi gibi görünen diğer üç şövalye takip ediyordu, ancak o sadece Riftan ve Agnes'i görebiliyordu.

İkisinin arasında hiçbir şey olmadığını çok iyi biliyordu. Ama onları böyle yan yana yürürken görünce, içinde büyük bir ızdırap hissetmeden edemedi. Onu destek ekibinin bir parçası olarak bile tanımamasına rağmen, Agnes sanki doğal bir şeymiş gibi onunla omuz omuza çalışabiliyordu.

Max dudağını ısırdı ve eski kıskançlığının yeniden canlandığını hissetti. Yüz ifadesine ters ters bakan Annette sert bir şekilde konuştu.

"İşleri hızlandırmalıyız. Daha yolun yarısındayız ve güneş batmak üzere.”

Max dikkatini onlardan uzaklaşıp, bir oyma bıçağı ile birlikte bir mana taşı aldı. Öfkesini atmak için sertçe taşın yüzeyindekileri kazıdı, o anda Anton'un sesi arkadan duyuldu.

"Demek buradasınız.”

Max başını çevirince, Dünya Kulesi'nden büyücülerin bir sıra halinde merdivenlerden indiklerini gördü.

Büyük salona girdiler. Beş kişiydiler: Anton, Jeffrey, Miriam, Alben ve Lucaine. Gözleri kocaman açıldı.

"Bir ihtimal... ittifak toplantısına mı katılacaksınız?"

Anton, Annette, Max ve Armin'e bakarak, "Evet, Bay Calto pek iyi durumda değil, bu yüzden vekil olarak katılmaya karar verdim." dedi. “Sen de gelmelisin. Büyülü aletlerin performansını açıklayacak birine ihtiyacım var.”

"Hepimiz gitmeli miyiz?" dedi Armin kaşlarını çatarak.

Anton başını salladı.

"Bir kişi yeterli.”

"Öyleyse Max, sen git." dedi Annette kayıtsızca. “Mümkünse insanlarla karışmak istemiyoruz.”

Max hevesle taşı bıraktı ve büyücüleri ciddi bir şekilde takip etti. Kışlaya girdiklerinde, bir Livadon askeri onları ikinci kattaki geniş bir salona götürdü. Kemerli kapıdan içeri girdi ve odanın etrafına ihtiyatlı bir bakışla baktı.

Şöminesi yanan geniş odaya büyük bir yuvarlak masa kurulmuştu ve dünyanın her yerinden şövalyeler etrafında oturdu. Max aralarından, masanın üzerine yerleştirilmiş haritaya bakan Riftan'ı gördü.

Yanında oturan Prenses Agnes’in kulağına ciddi bir ifadeyle fısıldayınca Max kaşlarını çattı.

"Orada durup ne yapıyorsun? Hadi, otur.”

Miriam'ın acele ettirmesi üzerine Max, kaskatı kesilmiş bacaklarını hafifçe hareket ettirdi ve masanın önüne yürüdü. O zaman Riftan'ın bakışları onun üzerine sabitlendi. Max bakışlarını ondan kaçırıp Miriam'ın yanına oturdu.

“Herkes burada mı?”

Büyücüler yerlerine yerleşirken gölgede oturan Richt Bleston konuştu. Max ona ters ters baktı. Adam bir sandalyede gevşekçe oturmuş, küçük bir hançerle oynuyordu. Hançeri tekrar tekrar çevirirken sinirli bir sesle söylendi.

"Pekala, toplantıya devam edelim. Bu kara güneylinin karşısına oturmak bütün vücudumu ağrıtıyor. Vakit kaybetmeyelim, bunu bir an önce bitirirsek sevinirim.”

Max yüzünü sertleştirdi. Dünyanın dört bir yanından soyluların toplandığı yerde Riftan'a hakaret etmesi, kafasına kan hücum etmesine neden oldu. Ancak Riftan bunu hiç umursamıyor gibiydi. Elinde tuttuğu parşömeni yuvarlak masanın üzerine yaydı ve şöyle dedi.

"Bu, araştırmamıza dayanarak oluşturulmuş bir Pamela Platosu haritası.”

Herkesin gözü haritaya dikildi. Riftan, yanında tuttuğu başka bir parşömen parçasını açıp ekledi.

“Ve bu da, Canavarlar Şehri’nin iç yapısının şematik bir diyagramı.”

Max parşömen üzerine özenle çizilmiş bir plana benzeyen karmaşık görüntüye meraklı gözlerle baktı. Riftan sert bir tonla açıklamaya devam etti.

“Canavarlar Şehri çifte duvarlarla çevrili. Duvarın yüksekliği yaklaşık 70 kbet (21 metre). Güneybatıdan şehre yaklaştıkça engebeli arazi giderek arttığı için kuşatma kulesinin dikilebileceği tek yer var.” Haritada bir yere, masanın üzerindeki kule şeklindeki bir maketi koydu.

Yorumlar

  1. Off yaw yine araları bozuk bıktım ha

    YanıtlaSil
  2. Adaklar adadim bekliyorum

    YanıtlaSil
  3. Çocuklarını azarlayan anneler gibi omuzlarınızı tokatlamak istiyorum. Savaşta birbirinize dik dik bakmaktan daha fazlasına ihtiyacınız var...

    YanıtlaSil
  4. Eline sağlık admin

    YanıtlaSil
  5. Ay gerçekten kavga, aralarında çekişme, kıskançlık okumaya bayılırdım ama bu bile bana fazla artık, tahmini bu çile ne zaman biter…:(

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. 110lara kadar yolu var tabi arada minnoş şeylerde oluyor ama esas mevzu 110dan sonra

      Sil
  6. Bir şey demiyorum artık bekliyorum sadece

    YanıtlaSil
  7. Güzel günler çok uzak değildir umarım 😒ellerine sağlık

    YanıtlaSil
  8. Sevgili admin, ceviri için çok teşekkürler 🌺
    Keşke günde iki bölüm şeklinde ilerleyebilse, bölümler çok kısa ve aynı yerde dönüp durduğu için sıkıcı olmaya başladı. En azından canavarlar şehrine görseler de biraz aksiyon olsa rahatlayacak

    YanıtlaSil
  9. bıktım yaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaa😭😭😭😭

    YanıtlaSil
  10. Küs olmaları bi benim hoşuma gidio sanırım

    YanıtlaSil
  11. Uf bıktım şu canavarlardanda hazirliklarindanda, hepsi gebersede kurtulsak

    YanıtlaSil
  12. Dün keşfedip ne ara güncele geldim anlamıyorum:) İspanyol sayfasında resimler halinde kayıtlı ve onu çevirmek ne kadar zor 😢 rididen okuyorum normalde ama translate ile o kadar anlam kayması oluyor ki hikayeyi tekrar çeviriyle okuyunca çoğu şey daha net oturdu. Ridibooksu bekle, çeviriyi bekle, webtoon bekle 😃 her günüm mis gibi utot oldu. Teşekkürler admin şahane çevirin için ❤️ -iko

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. İspanyol sayfasını bulamadım ben maalesef link atabilir misiniz

      Sil
  13. Yazar bilerek yapıyor onların araları açıldıkça sonrasında buluşmaları o kadar çarpıcı olacak... Dayanmaya devam

    YanıtlaSil

Yorum Gönder