MEŞE AĞACININ ALTINDA 2. KİTAP - 73. Bölüm (UNDER THE OAK TREE)


Büyük Sığınak uzun zamandır savaşa hazırlanıyor olmalıydı.

'Ama tam olarak ne zamandan beri?' Üç yıl önce Etilen savaşından sonra Kutsal Şövalyeler'in kuzeyde kaldığını ve müttefik canavar güçlerinin kalan güçlerini ısrarla takip ettiğini hatırladı.

'O zamanlarda karanlık büyücülerin ya da Canavarlar Şehri’nin varlığını fark etmiş olabilirler mi?' Eğer durum öyleyse, yeni mezhep, konumunun düşeceği korkusuyla gerçeği gizleme suçlamasından kaçamazdı.

Canavarlara karşı savaştan sonra, kuzey bölgelerindeki etkilenen cemaatçiler eski mezhebe dönüştükçe yeni mezheplerin etkisi önemli ölçüde azaldı, Papa'nın önemli bir kriz duygusu hissetmesi çok muhtemeldi.

Bütün bunları düşündükten sonra, Riftan birdenbire çok ileri gittiğini fark etti ve kaşlarını çattı. Şu ana kadar suçlamalarını destekleyecek somut bir kanıt bulunamamıştı. Başını, alnına düşen kaküllerini kabaca fırçalayan Sejour'a çevirdi.

"Tüm orduyu toplamak ne kadar sürer?"
 
Sejour ağzına biraz kuru erik attı ve bir süre sessiz kaldı.

“Emin değilim... Yeni papamızın ne kadar bilgelik gösterdiğine bağlı. Bunun bu sezon olacağını sanmıyorum.”

"Sir Rikaido'ya bir telgraf göndereyim mi?" Uzun süredir sessizce oturan Elliot duruşunu değiştirdi ve doğrulurken sordu. Riftan yavaşça başını salladı.

“Anatol'u terkedilmiş bırakamam. Kraliyet ailesinden birlikler gönderecekler, böylece ek birlikler getirmek zorunda kalmayacağız.”

"Haklısın, o adamın gelmesine ihtiyacımız yok. Saldırı birliklerimiz yeterli.” dedi Hebaron kendinden emin bir şekilde.

Yanakları şişene kadar ağzına yiyecek tıkayan Yurixion, aniden alaycı bir kahkaha attı ve bağırdı. "Bu özgüven fazla değil mi!?" Yemeği yuttuktan sonra bir havluyla ağzını sildi ve devam etti. "Son canavar savaşında neredeyse bir kolunu kaybediyordun. Leydimiz seni kurtarmasaydı, Sör Nirta şimdi bir hortlak olmayacak mıydı?”

Hebaron'un yüzü şiddetle çarpıldı.

"Hey embesil! Daha ne kadar hatırlatmaya devam edeceksin!”

"Sir Rikaido, fırsat buldukça bundan bahsetmemi söyledi.”

"O lanet herif...

"Kapa çeneni." diye mırıldandı Riftan kararlı bir sesle.

Hebaron hemen ağzını kapattı. Yurixion ne yapacağını bilmiyordu, sanki büyük bir hata yapmış gibi hissediyordu.

Onu izleyen şövalyeleri görmezden gelen Riftan, iki eline suyu aldı ve gergin bir şekilde yüzünü sildi. Etilen'deki pusuya düşürülme olayını hatırladığında hâlâ vücudundaki tüm kan donuyormuş gibi hissediyordu. Oturduğu yerden kalkıp duvara astığı havluyu aldı.

"Şimdi sadece dinlenmek istiyorum. Yarın gulyabanilerin sıkça yaşadığı bölge hakkında konuşuruz.”

Sejour yumuşak bir sesle, "Nasıl rahat edeceksen öyle yap.” dedi.

Riftan beline sardığı havluyla sauna odasına bağlı odaya girince, şömineyi körükleyen hizmetçiler ona hizmet etmeye geldiler. Can sıkıcı bir şeymiş gibi, Riftan hizmetlerini reddetmek için elini uzattı ve şömineye bakan uzun masanın önüne yürüdü. Temiz nevresimler masanın üzerine düzgünce katlanmıştı.

"Bu giysiler bedenime uyar mı?"

"Efendinin kıyafetlerini hazırlayalım."

Hizmetçiler yeni, temiz giysileri çıkardılar. Yakasında ve kollarında ayrıntılı işlemeli desenler olan mavi kadife bir gömlek ve siyah satenden yapılmış bir pantolondu.

Riftan, Sejour'un abartılı zevkine kaşlarını çattı, kısa sürede üstünü değiştirdi ve hizmetçiler tarafından temizlenmiş botlarını giydi.

Dışarı çıktığında yüzüne soğuk hava çarptı. Islak saçlarını taradı ve karanlık koridorda yürüdü. Her yerde düzenli aralıklarla meşaleler asılmıştı, ancak hiçbir yerde tek bir hizmetçi göremedi. Görünüşe göre saunada beklediğinden daha fazla zaman harcamıştı.

Sonunda, koridorda bekleyen yaşlı bir hizmetçi onu yönlendirdi.

"Bir şeye ihtiyacınız olursa, yatağın yanındaki zili çalmaktan çekinmeyin."

Onu üçüncü kattaki misafir odasına yönlendiren hizmetçi kibarca konuştu. Riftan cevap vermek yerine sadece gidebileceğini işaret etti. Kadın çok geçmeden merdivenlerden indi.

Yatak odasına girip elindeki havluyu bir rafa attı ve ayakkabılarını çıkarmak için şöminenin önündeki sandalyeye oturdu.

Sonra aniden yatakta yatan birinin olduğunu fark etti ve gözleri kısıldı.

Bazen kurnaz hizmetçilerin yatak odasında saklandığını hatırlamak onu rahatsız ediyordu. Oturduğu yerden kalkıp yatağın yanına gitti. Sonra kadını çıkarmak için yorganı sertçe çekti ve bir anda karısını, çocuk gibi büyük bir yastığa sarılmış uyurken buldu.

Yutkundu ve sertleşti. Geçen gün tartıştıklarından beri ona karşı soğuk bir tavır takındığı için odasına geleceğini hiç düşünmemişti.

Gözleri hızla karısının üzerinde gezindi. Bir yanağı yastığa gömülüydü ve dizleri neredeyse çenesine değecek kadar göğsüne çekilmiş bir şekilde yan yatıyordu.

Şömine ışıkları kusursuz tenine altın rengi bir ışıltı verirken hüzünle ona baktı. Cüppesinin ince kumaşı vücuduna ıslakmış gibi yapışmıştı. Kumaşın üzerinde yükselen meme uçlarını, düz karnını ve baldırlarının arasındaki gölgeleri açıkça görebiliyordu. 

Damarlarında yanan bir ateşin aktığını hissetti. Riftan, bir mıknatıs demiri çekiyormuş gibi elini onun omzuna koydu.

“Maxi...”

O anda burnuna keskin bir şarap kokusu geldi. Durdu, başını çevirdi ve yatağın yanındaki basit masaya baktı. Rastgele yerleştirilmiş boş şişeler ve tabaklar vardı.

Şişelerden birini alıp tadına baktı. Oldukça sert bir içkiydi. Sanki, kendisi için hazırlanmış içkileri hiç düşünmeden içmiş gibiydi. Boğazından bir inilti koptu.

 “Sarhoş.”

Boş şişeyi masaya koydu ve zonklayan gözlerini ovuşturdu. "Bu kadın bana işkence etmeye kararlı." 

Riftan huzursuzdu ve parmak uçlarıyla masaya vurdu. Ancak, ona bakma isteğine karşı koyamadı. Kendine işkence ettiğini bile bile başını ona çevirdi. Büyüleyici derecede güzel vücudu görüş alanını doldurdu.

Cildi parlak kayısı gibiydi ve yanakları pembeye boyanmıştı. Onunla her seviştiğinde vücudunun kızardığını hatırlayarak titrek bir nefes verdi.

Ayrıca saçlarının yastığa nasıl dağıldığını ya da göğsüne hafifçe düştüğünde nasıl göründüğünü de hatırladı.

Penisi acı verecek kadar sertleşti ve terlemeye başladı. Yüzündeki teri sertçe sildi. Onun içine girme arzusunu bastırmaya çalışırken tüm vücudu titriyordu.

Sonunda arzularına yenik düştü ve yatağa uzandı.


Onun sıcak vücudunu kollarına çekti ve bir eliyle yumuşak göğüslerini kavradı. Anlaşılmaz bir şeyler mırıldandı ve göğsüne sokuldu. Sıcak nefesi boynuna değdiğinde, büyük bir haz kılıç gibi içini deldi. Alçak sesle inledi ve zonklayan vücudunu sert bir şekilde onun karnına bastırdı.

“Maxi...”

Başparmağını sertleşmiş meme uçlarına sürttüğünde kedi mırıltısı gibi bir ses çıkardı, ama uyandığına dair hiçbir işaret yoktu. Boynunu sabırsızlıkla öptü, yüzünü saçlarına gömdü ve derin bir nefes aldı.
Kendini o kadar uzun süredir tutuyordu ki, sadece bununla bile doruğa ulaşabileceğini düşündü.

Ancak bir an sonra, arzularına teslim olduğu ve yorgun bir kadına sarıldığı için kendisine derin bir tiksinti duydu. Nefesini düzene sokmaya çalışarak tavana baktı, sonra bakışlarını onun yüzüne çevirdi.

Gözlerinin altındaki koyu halkalar ve hafif solgun yanakları gözlerinin önünde belirdi. Uyuyan yüzüne geçmişin dehşeti yerleşmişti. Kanlar içindeki bedenini ve solgun yüzünü hatırlayınca üzerine buzlu su dökülmüş gibi hissetti.

Gözlerini sımsıkı kapattı ve ayağa kalkmak için vücudunun üst kısmını kaldırdı. Sonra yatakta doğrulup elleriyle yüzünü ovuşturdu.

“Kahretsin...”

Kendine lanetler okurken, Max’in sanki üşüyormuş gibi vücudunu biraz hareket ettiğini hissetti. Kendini kontrol edip battaniyeyi omuzlarına çekti ve şöminenin önüne yürüyüp bir parça odunu alevlere fırlattı. Hala arzuyla sertleşen penisi, tatminsizlikten kaynaklanan acıdan şikayet ediyordu. Kanepeye oturdu ve yorgun bir şekilde içini çekti.


**********



Kapılardan düzinelerce araba girerken, kadim dili tercüme eden ve parşömene yazan Max, pencerenin önünden yürüyüp dışarı baktı. Askerler koşarak arabaların tepesinden deri örtüleri çekince, yüzlerce mızrak ve arbalet ortaya çıktı. Nabzı hızlandı ve gördüğü manzara karşısında kalbi sıkıştı.

Etilen Kalesi'ne varmalarının üzerinden sadece beş gün geçmişti ama şövalyeler çoktan savaş hazırlıklarına başlamışlardı. Zamanlarının çoğunu stratejik toplantılar için operasyon odasında toplanarak veya eğitim sahalarında askeri tatbikatlar yaparak geçiriyorlardı. 

Bu arada büyücüler, mümkün olan en kısa sürede Dünya Kulesi'ne gönderilmesi planlanan karanlık büyücülerin kayıtlarını deşifre etmeye hevesliydi. Yine de Max, Kutsal Şövalyeler’in sessiz kalacaklarından ve istediklerini yapmalarına izin vereceklerinden şüpheliydi.

"Herkes şuna baksın! Bu kayıtlar, karanlık büyücülerin tarihini ayrıntılı bir şekilde detaylandırıyor.” Annette bir deste parşömen alıp masanın üzerine koydu.

Pencereden Remdragon Şövalyeleri’nin zırhını görmeye çalışan Max, gözlerini devirdi ve masaya döndü.

Annette heyecanla parşömeni kaldırdı.

"Bunu görüyor musunuz”? Burada büyücülerin Pamela Platosuna nasıl yerleştiğinden bahsedilir.

"Burada da benzer bir şey var." dedi Max, çevirdiği şeyi göstererek.

Annette homurdandı ve şiddetle başını salladı.

"Saçmalama. Bu tamamen farklı! Bu, harabeleri bırakıp Canavarlar Şehri’ne nasıl taşındıklarını anlatıyor.”

Karşı masada oturan ve kara büyücülerin büyülü formüllerini deşifre etmek için kafa patlatan bazı yüksek rütbeli büyücüler onlara ilgiyle yaklaştı. Jeffrey merakla parlayan gözlerle sordu.

"Ne buldun?"

"Karanlık büyücüler arasında büyük bir anlaşmazlık olduğunu düşünüyorum. Ylid ve Khalid olmak üzere iki gruba ayrılmışlar. Ancak bunların insan isimleri olmadığını tahmin ediyorum. İki güç bölünüp savaşmış ve sonunda bir taraf ayrılmaya karar vermiş."

"Ne yani, bu önemli bir şey değil ki." Royald omuz silkti. “Bunu zaten tahmin ediyorduk. Harabelerin her yerinde savaş izleri vardı ve mağaralarda bulunan bazı büyü araçları karşı saldırı büyüsü için yapılmıştı.” Herkesin önünde gururla övündü ve konuşmaya devam etti. "Bu demek oluyor ki aralarında çok şiddetli ve saldırgan bir büyücü varmış.”

“İşe yarar bir şey keşfetmedikçe harikaymış gibi davranmayın.” Pencere pervazında oturmuş bir parşömene göz atan Miriam, soğuk bir sesle konuştu. “Anton ve Elena'nın zaten bildiği bir durum bu.”

“O zamanlar sadece spekülasyondu. Ama bunların hepsini tercüme edersek, onlar hakkında daha fazla şey öğreneceğiz." dedi Annette pes etmeden.

 Max ciddi bir ifadeyle ekledi.

“Şu anda acil olan sorun, şehre saldırmanın bir yolunu bulmak. Önce wyvernları nasıl kontrol edebildiklerini öğrenmemiz gerekmez mi?”

"Bu büyülü formül Urd büyücüleri tarafından titizlikle analiz ediliyor. Sayımız yetersiz." diye yanıtladı Annette kaşlarını kaldırarak, "Bu arada, görünüşe göre savaşa katılmaya tamamen karar vermiş gibisin, öyle mi?”

"Önce kocamla tartışacaktım... ama Riftan'ın hiç boş vakti yok gibi." Sandalyesini çekerken mutsuzca mırıldandı.

Masaya yaslanmış olan Sidina, başını sallayarak kahkahayı patlattı.

“Odasına gizlice girdiğin o gece kocan sana elini sürmediği için hâlâ kızgın mısın?” 

“Kapa çeneni.”


Ç.N: Yine hüsrağğğğnnnn. Mustafa Ceceli bu şarkıyı Riftan Max yakınlaşması bekleyen biz gariban okuyuculara yazmış...

Yorumlar

  1. Yok arkadaş bunlar normal değil. Bi konuşun ya. Sanki yarın savaş var. İki keyiflenelim diye geldik dert sahibi olduk. 😂

    YanıtlaSil
  2. Ellerine sağlık 🥰

    YanıtlaSil
  3. Kaleye geleli 5 gün olmuş nasil firsat olmaz

    YanıtlaSil
  4. Yazar ikisi arasındaki gerilimi tırmandırdıkça savaş sahnelerini ve büyücü konuşmalarına ilgim kayboluyor. Bu kadar da olmaz ki….hevesimiz kursağımızda kaldı.

    YanıtlaSil
  5. Çeviri için teşekkürler elinize sağlık

    YanıtlaSil
  6. Riftanım prostat olacak 🥲🥲 bayrak direği olarak geziyo ama belli etmiyo çocuk, Maxi de depresyonda bu adam niye soğuk diye, tam bir dram yaniii

    YanıtlaSil
  7. Sidina senin ağzını yırtarım kes sesini salak salak konuşma (çeviri için teşekkürler 💚) Bu arada bu aralarındaki şey iyice saçma bir hal aldı. Cidden erkekler böyle mi? Sadece karına sarılıp uyuyamaz mısın yani? Bu kadar mı düşkünler ay çıldırıcam Riftan seni anlamıyorum hayııııır!!! Ah birde beş gün geçmiş yuh bu kesin geceleri odaya gelmiyordur da

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bende gercekten merak ediyorum aw direk mi yani ,bi sarilip uyuyamayacaklar mi

      Sil
  8. Twitterda demiştin hüsran olacak diye ama ben yine bir umutla okudum. Tam bir hüsrandı haklısın.

    YanıtlaSil
  9. Bir gün uyansak ve 120. Bölüm gelse böyle hüsrana uğruyoruz sürekli gkqmgkdmgks

    YanıtlaSil
  10. admin nolur aradaki elli bölümü atlayalım 120.den devam edelim bu canavar muhabbeti beni aşırı darladı çünkü

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Çevirmenim ben bu fikri sevdim el kaldırıyorum +1

      Sil
    2. Ay lütfen, işkence çekiyorum resmen

      Sil
  11. max aptalı da niye sarhoş olmuş yat kocanı bekle iki dakika

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Hiç, bi de demiyor benim uykum ağır

      Sil
  12. Yaaa Riftan haklı ne yapsın yani. Max ne diye sızacak kadar içersin be kuzum. Beyini beklesene...

    YanıtlaSil
  13. Ya o dönemde ağda falan yok muymuş? Yazar maxinin özel bölgesindeki tüye kadar yazıyor. 😁😁😁😁

    YanıtlaSil
  14. Riftanin bakisindan okumak keyifliydi ins arada boyle olur :)tesekkurler

    YanıtlaSil
  15. Abi simdi tamam Riftan severiz falan ama sizce de cok toksik degil mi?? Ne bileyim asssiri korumaci tavirlar ama odun gibi konusmalar falan... Bir de bi kere de tahrik olmadan sadece otur kizi izle ya surekli tek derdi baska seyler. Gerci uzun zaman oldu o da kendince hakli da... Neyse okumaya devam

    YanıtlaSil
  16. Ve çevirmenim bölüm içindeki görsel için teşekkürler çok güzel oldu arada böyle koy lütfen birde çevirmen notu bizi özellikle beni çok mutlu ediyor saygılarımla 🌺

    YanıtlaSil
  17. Kocasını baştan çıkarmaya diye gidip sarhoş olup sızan koca yürekli Maxi bizi yine hayal kırıklığına uğrattın 😪

    YanıtlaSil
  18. Burada yine Maxi haksız, yatak odasına gittin helal ama niye içersin. Daha önce de bu durumu yaşadık

    YanıtlaSil
  19. Only Love Can Hurt Like This

    YanıtlaSil
  20. Riftan’da travma olmus önce annesiydi simdi Maxi :(((

    YanıtlaSil
  21. Bu kadar şeyi yapıp da sonra baya aptal gibi davranan maxi beni aşırı sinirlendiriyor… zaten yorgunsun saldırı günlerce yol açlık soğuk falan. Hani ayakta kalmak zaten zor. Odaya gidiyorsun yatakta yorgunluktan uyuyakalsan hadi neyse insanlık hali deriz, yorgun olduğunu bile bile içip de kocanı bekleme düşüncesini aklından geçirmen aşırı salaklık değil mi. Yapmamaları değil şu an beni sinir eden, maxinin kaç yaşına gelmişken ve onca badire atlatmışken bu kadar saçma şeyler yapıyor olması hala. Ergenliğinden çıkamıyor çünkü anca ergen bu kadar şuursuz şeyler yapar hani

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. ne alaka ya, riftan hakkında sidinanın söylediklerinden sonra içmeye başvurmuştur. konuşmak ve aralarindaki sorunu çözmek icin gidip yorgun olduğu halde içerek zıbarmasına neden olduğundan kızsan anlicam da ergenlik muhabbeti ne alaka anlamadım

      Sil
  22. yine hüsran, feryat figan kalbim...

    YanıtlaSil

Yorum Gönder