MEŞE AĞACININ ALTINDA 2. KİTAP - 67. Bölüm (UNDER THE OAK TREE)
Ama daha içindekileri göremeden Ruth onları hızla elinden kaptı. Sonra Alben ayağa fırladı ve sert bir şekilde küfretti.
“Bu arsız! Ne hakla alıyorsun!”
"Bir bakmamla eskimez!"
“Komik olma! O kopyayı almak için neler yapmam gerektiğini biliyor musun? Bir hainin çalışmamın hakkını almasına izin vermeyeceğim!” Alben'in yüzü koyu kırmızıya döndü ve parşömeni elinden şiddetle kaptı.
Ruth ona kaşlarını çatarak baktı.
"Her neyse, bir imha stratejisi keşfetmek için onu analiz etmemiz gerekmiyor mu? Bunu yapmak için en iyi yol bana göstermen olurdu.”
Alben homurdandı, parşömeni katladı ve çantasına geri koydu.
Laboratuvarda kalırsa hayatını boşa harcayacağını düşündüğü için kaçmayı seçen birinden yardım almamı mı söylüyorsun? Kendilerini araştırmaya adayan birçok büyücü var!"
Olumsuz bir konu ortaya çıktığında, Ruth hemen ağzını kapattı ve sessizce köşeye çekildi! Ona zavallıymış gibi bakan Calto, Alben ve Jeffrey'e döndü.
"Gerçekten riskli bir iş yaptınız. Sizinle gurur duyuyorum. Ancak, sormadan da edemiyorum. Onu kopyalamayı nasıl başardımız? Keşfedilmeden Canavarlar Şehri'nin içinde nasıl saklanabildiğinizi merak ediyorum."
"İllüzyon büyüsü kullandım." dedi Jeffrey gururlu bir gülümsemeyle ve devam etti.
"Lord Calypse, canavarların bilincini bozan bir büyü olup olmadığını sorduğunda, aklıma sadece o büyü geldi. Ejderha besleme alanı, kaleye bağlı kayalık bir dağın yamacında bulunuyordu ve wyvern pisliklerini atmak için dışarıda bir tünel kazılmıştı. Keşif büyüsü ile kalenin iç yapısını iyice araştırdık ve içinde saklanmayı planladık."
"Çok tehlikeli bir yöntemdi. Bildiğiniz gibi canavarlara halüsinasyonlar gördürmek mümkün ama onları bizim istediğimiz illüzyonlara düşürmemiz çok zordur. Bu yüzden içeri sızmadan önce birçok şey yapmak zorunda kaldığımız için bu kadar uzun sürdü." Alben açıkladı.
Hebaron onlara merakla baktı.
"Canavarları kandırmak için ne tür bir numara yaptınız?"
"Biraz tatsız bir yöntem kullandım." Alben, Riftan'a kurnaz bir ifadeyle baktı, ne kaşlarını çattı ne de gülümsedi.
Sanki konuşmayla ilgilenmiyormuş gibi kurutulmuş etini çiğneyen Riftan, açıklamaya isteksiz göründüğünden, Alben acı acı gülümsedi ve yavaşça devam etti.
“Önce, kaya duvarına dikkatlice tırmandık ve wyvern besi çiftliğini yöneten canavarların sayısını ve dış duvarda nöbet tutan canavarların sayısını hesapladık. Gün boyunca, yaklaşık on beş trol sırayla nöbet tutuyor ve geceleri kurt adamlar belirli saatlerde keşif yapıyordu. Gecenin gelmesini bekledik ve bir kurt adam yakaladık. Yani... derisini yüzdük ve vücudumuzun üzerine koyduk.”
Devam edip etmeme konusunda tereddüt ederken, her yerden nefesler yükseldi. Max bile iğrenmiş bir yüz ifadesi takındı.
“Bunun kimin fikri olduğunu söylemene bile gerek yok." diye mırıldandı Kuahel, Riftan'a anlamlı bir bakış atarken.
Alben başıyla onayladı.
"Lord Calypse'in fikriydi. Bildiğiniz gibi kurt adam kürkü çok güçlü ve kendine özgü bir kokuya sahiptir. Onu vücudun üstüne koymanın goblinleri kandırıp halüsinasyonlar gördüreceğini düşündü. Ve tahmini doğru çıktı.”
Jeffrey hemen açıklamayı devraldı.
"Üçümüzün, Alben, Lord Calypse ve benim besleme alanında saklanmaya karar verdiğimiz bir durumdu. Parçalanmış kurt adam derisini elbiselerimizin üzerine yapıştırdık, birkaç kıyafet ve silah aldık ve beceriksizce paçavralar içinde gizlendik. Sonra tüneli koruyan muhafıza illüzyon büyüsü yaptım ve kuluçkahanenin içine saklandım. Sidina'nın görevi, arama büyüsü ile dışarıda nöbet tutan canavarların hareketlerine gözetlemek ve edindiği bilgileri iletişim büyüsü aracılığıyla bana iletmekti. Bu sayede kaledeki canavarlar tarafından fark edilmeden büyülü formülü güvenli bir şekilde kopyalayabildim. Ancak gecikme nedeniyle yiyeceklerimiz tükendi ve dönüş yolunda üç savaş çıkması işleri daha da kötüleştirdi. Çok tehlikeliydi çünkü dağı aç olarak geçerken herkesin enerjisi tükeniyordu.”
Jeffrey bir an duraksadı ve sonra Sidina, Yurixion ve hâlâ bilinçsiz olan paladine bakarak mırıldandı.
“Lamia grubuyla karşılaştığımızda her şey alt üst oldu. Biri hayatını kaybetmeden önce yardım alabildiğimiz için gerçekten çok şanslıyız.”
Son sözleri üzerine Max sessizce titredi. ‘Biraz geç kalmış olsaydık, gerçekten büyük bir problem olabilirdi.’ Bu gerçeği tekrar düşünüp ürperirken, sessiz kalan Riftan ağzını açtı.
“Şimdi seferin şu anki durumu hakkında bilgi almak istiyorum. Buraya nasıl geldiniz?” Riftan, Hebaron'a onu sorgular gibi baktı.
“Birliğin çoğu, keşif gezisinin canavarlar tarafından keşfedilmesi durumuna karşın Etilen Kalesi'ne gönderildi. Gerisi harabelerde bekliyor. Bu yüzden gelir gelmez ayrılmaya karar verdik.” diye yanıtladı başını kaşıyarak.
"Yemeğin durumu ne?"
“Ortadaki tedarik ekibine katılsak daha iyi olur, katılmazsak zar zor dayanacağız.
Riftan kendini tutmaya çalışıyormuş gibi kaşlarını çattı, ama daha fazlasını soramadan Hebaron ayağa fırladı.
"Bazı lamiaların kaçtığını bilmek beni gerçekten rahatsız ediyor. Güneş tamamen batmadan, yeri bir kez daha aramamız gerekecek. Kamp yapmaya hazır olun. Her neyse, bugün hareket edemeyeceğiz gibi görünüyor.”
Hebaron'un talimatlarına uyarak şövalyeler uyku tulumlarını almak için dışarı çıktılar.
Yurixion'a endişeyle bakan Elliot da ayağa kalktı.
"Eğer devriyeye çıkmak istersen ben de yardım ederim."
"Sen bir ara ver. Yüzün bok gibi görünüyor.”
Elliot kana bulanmış kıyafetine baktı, sonra yüzüne sıkıca yapışmış kan lekelerinin farkındaymış gibi parmak uçlarıyla hafifçe yanağını ovuşturdu. Dudaklarında acı bir gülümseme belirdi.
"Korkunç görünüyor olmalıyım."
“Döndüğümüzde lüks bir kaplıca banyosunun keyfini çıkarabilirsiniz, bu yüzden lütfen sabırlı olun.”
Hebaron silahıyla dışarı çıktığında büyücüler geceyi mağarada geçirmeye hazırlandılar. Şövalyelerin yardımıyla kana bulanmış ceket ve zırhı hastanın vücudundan çıkardılar, ardından yere kamıştan bir hasır yerleştirdiler ve hastaları üzerine yatırdılar.
Max vücutlarını dikkatlice battaniyelerle örttü, ardından bir çömlek aldı ve daha fazla sıcak su hazırlamak için mağara girişine yöneldi. Bu sefer Riftan bile onu durdurmadı.
Acınası gözlerle baktı ona, sanki yorgunmuş gibi gözleri hafif kapalıydı. Sonra mağaradan çıktı. Paladinler barınaktan çok uzakta olmayan geçici bir ahır inşa ediyorlardı.
Bir süre onları izledikten sonra etrafına bakındı ve kayanın arkasında taze, kirlenmemiş bir kar yığını buldu. Karı toplamak için bir oraya doğru yürürken, biri çömleği elinden aldı.
Max çığlık atmak için ağzını açtığı anda ağzına sıcak bir dil girdi. Gözleri kocaman açıldı. Riftan onu kayaya doğru itti ve kendi vücuduyla köşeye sıkıştırdı.
Sonra elini koltuk altına koyup onu kendine doğru çekti. Dili daha derine girdiğinde başka bir şey düşünemez oldu.
Baş döndürücü bir zevkle boğuldu ve kocasının vücudunu daha da yakınına çekti. Riftan dilini nazikçe her emdiğinde, karnı sıkılaşıyor ve göğüsleri sertleşiyordu.
Riftan eldivensiz parmaklarını pelerininin içine sokup onu nazikçe okşayınca Max titredi. Giysilerine giren soğuk havaya rağmen vücut ısısı yükseldi.
"Neden Etilen Kalesi'ne gitmedin?" Riftan bir süre sonra dudaklarını serbest bıraktı ve ona mırıldandı.
Max derin bir nefes alıp ona baktı ve gözlerini kıstı. İçinde hafif bir öfke hissetti. Vücudunu kaplayan ısı bir anda soğudu.
"Şimdi... seni aramaya geldiğim için beni azarlıyor musun?"
"Gelmene gerek yoktu.”
Max ona inanamayarak baktı, sonra kızardı ve onu itti.
“İnanılmaz!”
Riftan biraz geri çekildi ama onu bırakmadı. Max ona dik dik baktı, öfkesini yenemedi ve yumruklarını onun göğsüne vurmaya başladı.
N-n-ne kadar endişelendim biliyor musun? Sen de bir insansın… bu beni endişelendiriyor.”
Riftan kaşlarını çattı ve kollarını tuttu. Max, onun tarafından tamamen baskılanınca, inledi ve onu tekmeledi. Ama Riftan bunu bekliyormuş gibi, gözlerini bile kırpmadı. Onu hareketsiz tutmak için uyluklarını bacaklarının arasına itti, sonra hırladı.
"Yeter artık. Sabrımı daha ne kadar göstermeliyim? Nasıl hissettiğimi anlamıyor musun? İnatçı olmayı bırak, bu seferin ne kadar tehlikeli olduğu hakkında hiçbir fikrin yok!"
“Eğer-eğer Riftan en başta geç kalmasaydı... riske girmemiz için hiçbir sebep olmazdı!"
Riftan onun bahanesiyle alay etti. Onu kurtarmaya gelmiş olması saçma görünüyordu.
Max kendini tamamen kaybetti ve çılgınca öfkelenmeye başladı.
"O-o yüzünün hali ne!? Sen... her türlü tehlikeli şeyi yapmaya devam ediyorsun! Bu plan da öyle! Canavarlar Şehri’ne nasıl sızabildin? Çıldırdın mı? Bunu yaptıktan sonra... beni suçlamaya hakkın var mı?”
"Sen... aklını tamamen mi kaybettin?" Ben bir şövalyeyim, risk almak benim işim.
"Ve be-ben bir büyücüyüm. Benim işim de risk altındaki aptallara yardım etmek!"
Çoooook teşekkürler ❤❤❤❤
YanıtlaSilYaaaa kuzu sen cansın çok tesekkurlerrr
YanıtlaSilRisk altındaki aptal Riftan 😁😁😁 Max vurdu gol olduuu
YanıtlaSilBayılıyorum şu maxi’ye ya kızım çok tatlı 😂
YanıtlaSilÇevirmenimiz çoook teşekkür ederiz seviyoruz seni 🥰
YanıtlaSilOff sonunda koptum😂😂
YanıtlaSilVaaav ödülll
YanıtlaSilEmeğinize sağlık ek bölüm için çevirmeniim
YanıtlaSilKapak sesi geldi sanki 😂😂
YanıtlaSilRisk altındaki aptal kflflflf
YanıtlaSilÇeviri için teşekkürler 💐
YanıtlaSilMükemmelsin 😍😍
YanıtlaSil"Benim işim de risk altındaki aptallara yardım etmek!" Eeevvvvet evet bebeğim :D
YanıtlaSilŞükür🙏🙏🙏🙏
YanıtlaSilAllah ne muradın varsa versin Adminim🤍
Yürrrü be maxok iyi dedi
YanıtlaSilÇevirmen reis çok saol💖
YanıtlaSilAy sonunda Max savunuyor Allah'ım bu nasıl bir defans jsksnskskskks
YanıtlaSilYani demeyeyim demeyeyim diyorum ama Ruth'a karşı olan bu tutum artık canımı sıkıyor. Hain de hain! Adamın hiç faydası yokmuş gibi sürekli dışlamaları beni aşırı üzüyor ve sinirlendiriyor. Max, Riftan ve diğer Remdragon Şövalyelerinin de duruma hiçbir müdahale etmeyişi (kaldi ki Ruth Anatol'un resmi büyücüsü!) beni ayrı üzüyor. Biri de 'Hoop birader, büyücümüzü size yedirtmeyiz.' demiyor. Yıllardır diğer büyücülerden kaçıp saklanarak bir yaşam sürmüş, onu anlamak isteyen tek bir insan olmadan! Derinlerinde belki de çok yalnız ve mutsuz... En azından Anatol'e olan katkılarından ve Maxi'nin şu anki konuma gelebilmesine ön ayak olması bakımından bir hakkı teslim edilsin şu adamın be! Maxi, Rifoo arkadaşınıza sahip çıkar mısınız birazcık. Şu adamın yerine kendimi koyduğumda tüm keyfim kaçıyor :(((
YanıtlaSilBu yorumu öpim
SilHepsini dövesim geliyor bu konuda, özellikle dediğin gibi remdragon şovalyelerini
SilAşko o kadar haklısın ki bende artık sıkıldım bu durumdan
SilÇıldırıcam galiba haha bu diyaloğun devamını deli gibi bekliyorum,umarım vardır ahah
YanıtlaSilTeşekkürler ek bölüm için hiii
Ikinci kitabın son 20 bölümünü bulup okuyan varmı? Her yere baktım 166 dan sonrası yok. Bilgisi olan varsa yardımcı olabilirmi?
YanıtlaSilEvet Riftan buna da bir cevabın var mı?
YanıtlaSilÇıldırıcam Allahım o nasıl sahne içim gitti fkdkdkdmdm tamda otobüsteyim kahkaha atmamak için sırıtıp durdum fnfmfm hala sırıtıyorum. Bu kiss bana 24 saat gider artık fnfnfmfnfn hala sırıtıyorum. Yavrum Maxim susma kız bağır sende kız aslanım koçum benim
YanıtlaSilMax’im efsane laf yaaa, bayılıyorum bu “dan dan” Riftan’a çıkışlarına. Offf çok da aşıksın❤️ Sahnenin devamını merak editorum:)
YanıtlaSilEk bölüm için çooook teşekkürler🙏🏻
2 bölüm birden harikaa
YanıtlaSilElinize sağlık
YanıtlaSilÇeviri için çok teşekkürler.
YanıtlaSilRiftan bu kızın ayarlarıyla iyi oynadı geldiğinde beri sinirlerine sahip olamıyo spdmwpdğdöe
YanıtlaSilbu arada iyi yapıyo maxiyi böyle görmek gururlu bi anne gibi hissettirdi 🥹
SilRisk altindaki aptallar mi jdjxj çok iyi dedin Max riftana bazen böyle şeyler demek gerekiyor
YanıtlaSil*Maxi ve riftwn kavga eder*
YanıtlaSilYorumlardaki herkes: ayhhh ne kdr da asiklarrr
Uot novelinin herkesi getirdigi son durum ndkskalzksmsmsmsn
SilHELAL LAN MAXI
YanıtlaSilçok iyi geçirdi cevabı bwkcbwkxnwk of bir de o parşömende ne varsa neredeyse görmek üzereydik ama rutha karşı oldukları için şansımız da kaçtı. max kesin bilirdi onda ne olduğunu, ondan yazar erteletti :/
YanıtlaSil