A Barbaric Proposal - 1. Bölüm (Türkçe Novel)

A Barbaric Proposal Türkçe Novel

Mektup ellerinin arasında tamamen buruşmuştu. Bu, gönderdikleri ikinci mektuptu. 

(Rienne) “...” 

Riene solgun, soğuk ellerine baktı. Kan onları tamamen terk etmişti ve artık kendininmiş gibi hissetmiyordu. 

Mektubun detayları düz ve direkt sadede giren türdendi. 

-’ 15 gündür bekliyorum. Lütfen bana cevabını ver.’ 

İlkiyle aynıydı. 

-’Nauk Kalesinin Presesine. Tiwakan paralı askerlerinin lideri bir evlilik teklifi gönderiyor.  Sizden haber almak için sabırsızlanıyoruz.’  

Ve bu teklif adına, Tiwakan paralı askerleri onun kalesini son 15 gündür kuşatıyorlardı. 

(Maslow) “Prenses.” 

Rienne’e seslenen ses, Aristokrat heyeti danışmanı Maslow’a aitti. Titriyordu ve endişe doluydu. 

(Maslow) “Kabul etmeyeceksiniz değil mi? Onlar insan terbiyesi hakkında en ufak bir şey bilmeyen, sadece istediklerini yapan vahşi hayvanlardan başka bir şey değiller. Böyle bir teklifte bulunacak cesarette olmak..! Bu onların vahşiliğinin kanıtıdır!” 

(Rienne) “Ama eğer kabul etmezsek, onları durdurmanın başka bir yolu var mı?” 

Sesinin titrememesi için elinden gelenin en iyisini yapan Rienne, buruşmuş olan mektubu elleriyle açtı. 

(Rienne) “Onları başımızdan atabilmek için gerekli güce sahip değiliz. Bunu biliyorsun.” 

Bir zamanlar büyük krallıklarında kalan tek güç sembolü Rienne, Maslow ve muhafızların kaptanı Weroz'du.  Eski Nauk Krallığı’nın ne kadar görkemli olduğuna kıyasla hiçbir şey değillerdi. 

Weroz ağır bir sesle konuştu. Uzun zaman önce sinirli ve aksi olmasına rağmen, şimdi kırk yaşın üzerindeydi. 

(Weroz) "Onlarla hala savaşabiliriz. Gerekirse hayatımı feda etmeye hazırım.” 

Rienne, Weroz'un sadakatini biliyordu. Hazır olduğunu söylediğinde onun dürüst olduğunu biliyordu. 

Ve bu teklifi kabul etmesi için daha fazla sebebe ihtiyacı vardı. 

Weroz gibi düşünen tüm şövalyelerin gereksiz yere hayatlarını çöpe atmasına izin veremezdi. 

(Rienne)”Hepimiz en sonunda birlikte öleceğiz.” 

(Weroz) “P-Prenses...!” 

Weroz başını iki yana salladı ama Rienne kendini yalan söylemeye zorlayamadı. 

On beş gün olmuştu. 

Sadece on beş gün içinde Nauk Kalesi tamamen istila edilmişti ve çok uzun zaman önce erzak yolları kesilmişti. Halk savaşmaktan yorulmuştu ve geriye kalan birkaç muhafız morallerini tamamen kaybetmişti. 

En başından beri hiç şansları yoktu. En başından beri paralı askerlerin, kalenin yedek birliklerinin on katı büyüklüğünde bir ordusu vardı. 

Tüm kıtadaki en acımasız ve en barbar ordu olduğu bilinen Tiwakan Paralı Askerleri’nin gerçek bir kayıp yaşamadıklarından bahsetmiyorum bile. Onlar için bu, tavşan avlamaktan farklı değildi. 

Gerekirse aylar boyu kolayca direnebilirlerdi. 

Ama Nauk Krallığı’ndaki herkes açlıktan ölürdü. 

Rienne derin bir nefes alarak konuştu. 

(Rienne) "Tekliflerini kabul edeceğim.” 

Maslow ve Weroz birlikte bağırdılar.  

(Weroz) “Hayır, Prenses!” 

(Maslow) "Hayır, yapmamalısınız! Bunu sadece Tiwakan halkının nasıl insanlar olduğunu bilmediğiniz için söylüyorsunuz!” 

Yeterince söylenti duymuştu. 

Tiwakan liderinin Savaş Tanrısı’nın oğlu olduğunu ve annesinin tecavüze uğramasından sonra onu doğurduğunu söylüyorlardı. Sonuç olarak, Ölüm Tanrısı onu lanetledi ve Dünya Tanrısı vücudunu sürekli olarak reddetti. 

Onun lanetli varlığı, savaş alanında asla yok olamayacak bir varoluştu. 

(Maslow) “Tanrıya sırtını dönenlerden biri olduğunu söylüyorlar. Hal böyle olunca da..” 

(Rienne) “"Belki de erkekleri kadınlardan daha çok arzuluyordur?” 

Rienne'in açık ve net sözlerini duyan Weroz kekeledi. 

(Weroz) "Zaten bildiğiniz gibi, Tiwakan paralı askerlerinin saflarında ... daha fazla adam var ...” 

Maslow deneyimli bir danışmandı, bu yüzden Rienne'in teklifi kabul etmesini engellemek için daha net bir dil kullandı. 

(Maslow) "Aslında, geceyi böyle erkeklerle geçiren kadınlar uzun yaşamama eğilimindedir Prenses.” 

Bunu duyan Rienne’nin gözleri karardı. Bu onu titretmek için yeterliydi. Bu adam nasıl bir canavardı böyle? 

(Rienne) "Ama beni bir gecede öldüreceğini sanmıyorum. Eğer istediği buysa, benden onunla evlenmemi istemezdi.” 

Maslow paniklemiş bir ses tonuyla bağırdı. 


(Maslow) "Yapamazsın Prenses. Yoksa Lord Kleinfelder'ın şu anda sizin iyiliğiniz için ne yapmaya çalıştığını unuttunuz mu?” 

(Rienne) "Bana Sharka Krallığı'ndan takviye bulacağını ve onları on gün içinde buraya getireceğini söyledi.” 
(Riene) "On gün çoktan geldi ve geçti. Geri döneceğinin ya da söz verdiği desteği geri getireceğinin garantisi yok.” 

(Maslow) "Lord Kleinfelder'a güvenmiyor musunuz? Sizin için kendi hayatı için yaptığından daha fazlasını yapıyor Prenses. Takviye kuvvetleri ile birlikte geri döneceğine eminim.” 

(Rienne) "Mümkün olsaydı, ayrılan süre içinde çoktan geri dönerdi.” 

Rienne, Arsak ailesinin şövalyesi Rafit Kleinfelder'in yüzünde sıkıntılı bir bakışla verdiği sözü düşündü. 

Tiwakan Paralı Askerlerinin Nauk Kalesi'ne yürüdüklerini ilk duyduklarında Rafit, Sharka Krallığı'na haber vermeden aniden gitmişti. Annesinin ailesi, tüm ulusun en büyüklerinden biriydi. 

Eğer yardımını alabilecek biri varsa, oydu. 

Sadece on gün demişti. 

Onlara sadece bu kadar süre dayanmalarını söylemişti. 

Rienne ona inanmak istiyordu, ama avucunun içindeki bir umut titremesi, önündeki ezici gerçekliğe kıyasla hiçbir şey değildi. 

(Rienne) "Daha fazla geciktiremeyiz. Geri dönmeyi başarsa bile, Sharka Krallığı bize Tiwakan Paralı Askerlerini geri götürecek kadar asker sağlayamazdı. Şimdi hangi ülke onlara savaş açmak ister? Lekes'in büyük krallığı bile bir barış anlaşması imzalayarak kendilerini küçük düşürmeye karar verdi.” 

Belirlenen süreden beş gün geçmişti. İhtiyaçları olan tek kanıt buydu. 

Maslow ve Weroz bile takviye ummanın anlamsız olduğunu biliyorlardı. 

(Rienne) "Sebep ne olursa olsun, hepimiz Tiwakan'ın teklifinin gerçek olduğunu biliyoruz. Öyle olmasaydı, kaleyi kuşatırken bir cevap beklemezlerdi. Birlikleri istedikleri zaman kapıları ve duvarları kolayca kırabilirdi.” 


Onunla birlikte Nauk Kalesi’ni savunmak için kalan diğer ilki kişiye baktığında, Rienne kararını verdi. 

(Rienne) "Arsak ailesinin son varisi olarak Nauk'u savunmakla görevliyim. Eğer bir erkekle evlenmem herkesin hayatını koruyabilirse, ödenmesi gereken küçük bir bedel demektir.” 

(Weroz) “Prenses...” 

Bu konuda onunla savaşacak gücü yoktu. Gözlerini kapatan Weroz, seçimini bir iç çekişle kabul etti, gözlerinin kenarları kırışırken yüzü pişmanlıkla doldu. 

Ama Maslow pes etmeye hazır değildi. 

(Maslow) "Peki ya Lord Kleinfelder? Kleinfelderler şu anda tüm Nauk'taki en güçlü ailelerden biri. Bu kadar kolay kesebileceğiniz bir ilişki değil, danışmadan olmaz.” 

Aristokrasinin danışmanı olarak Maslow, Kleinfelderler ile uzun zamandan beri iyi bir ilişki sürdürmüştü. Rafit Kleinfelder'in bir gün Rienne ile evleneceğine ve Nauk'un hükümdarı olacağına inananlardan biriydi. 

(Rienne)”Bunu tartışmanın bir anlamı yok.” 

(Maslow) "Bunu Kleinfelderlere söyleyebilir misiniz Prenses?” 

(Rienne) "Söyleyin bana, Kleinfelderler, Lord Kleinfelder'ın dönüşünü beklerken Nauk Kalesi'nin muhafızları kan kaybından ölürken ne yapıyorlardı?” 

Rienne'in ifadesi soğumuştu. 

Lord Kleinfelder teknik olarak onun 'sevgilisi' olmasına rağmen, onunla olan ilişkisi hiç sevgi dolu olmamıştı. 

Kleinfelderler, küçük krallık parçalanmaya başladığında fark edilmeden ulusun zenginliği ve gücü üzerinde demirden bir kontrol sağlamıştı. Rafit, elindeki bu güçle Rienne’i babasının ölümünden sonra ona evlenmeyi teklif etmişti. 

Öyle ya da böyle Rienne, Kleinfelder'in Nauk üzerinde ortak kontrol elde etme girişimlerini engellemek için resmi bir nişanı reddetmişti. 

Belki de ona karşı gerçek bir sevgili olabilirdi. 

Ama Kleinfelder çok açgözlüydü. Zaten çorak olan Nauk'un tamamını tüketeceklerdi, geride kemiklerden başka bir şey bırakmayacaklardı. 

(Rienne) “Cevabımı Tiwakan’ın liderine göndereceğim.” 

Weroz ve Maslow hoşnutsuz yüzlerle ona baktılar. 

Kararlı ve emredici bir sesle konuşan Rienne, kararına farklı nedenlerle karşı çıkan iki kişiye cevabını verdi. 

(Rienne) “Tekliflerini kabul ediyorum.” 

Cevabından bir saat sonra, bir yanıt aldılar. 

Rienne ve teklif sahibinin buluşacağı yere karar verilmişti. 

Rienne'e, Weroz ve birkaç gardiyan eşlik edecekti. 

Buradan bakınca… 

Atların sesi kulağında büyüdükçe, Nauk Kalesi yavaş yavaş uzaklaştı. 

(Rienne)”...” 

Rienne başını yana çevirdi ve arkasında bıraktığı kaleye baktı. 

... Sağ salim dönebilecek miyim diye merak ediyorum. 

*** 

Toplantının yeri tam olarak Nauk Kalesi ile Tiwakan'ın askeri kampı arasındaki orta noktadaydı. 

Tiwakan önceden bir çadır kurmuştu. Rienne, Weroz’un eşliğinde önden içeri girdi. 

Bütün bunların amacı bir evlenme teklifi olsa da, atmosfer daha çok bir savaş alanına benziyordu. Askerler çadırın her iki tarafında dizilmişti ve havadaki gerginlik elle tutulabilir düzeydeydi. 


(Riene) “..Henüz burada değil.” 

İçeride, bir masa ve birbirine bakan iki sandalyeden başka bir şey yoktu. 

Weroz öfkeyle düşmanlarının boş koltuğuna baktı. 
(Weroz) “Bunun böyle olmasını beklemiyordum. Bize bu kadar saygısızlık etmeyi sürdüreceklerini düşünmüyordum.” 

(Rienne) “O kadar kötü değil. Onlar sayesinde en azından kendimi hazırlamak için biraz zamanım oldu.” 

Bunu alaylı bir şekilde söylemişti, ama sözlerinde samimi bir ima vardı. 

Fazladan zaman verilmesi o kadar da kötü değildi. Rienne, içeri ilk girdiğinde çok fazla titreyip korktuğu için anksiyetesinin belli olacağından endişeliydi. 

Bu teklifi kabul etmeye mecbur bırakılmıştı ama korkmuş görünmek istemiyordu. 

(Rienne) “...” 

Rienne dudağını ısırdı, oturması gereken yerde oturuyordu. 

Bir dakika içinde Tiwaka'nın lideri içeri girecekti. Savaş Tanrısı tarafından terk edilmiş gayri meşru bir oğul. 

Gergin olma. 

Rienne ellerini kucağında kavuşturdu. 

Seni küçümsemelerine izin verme. 

Bu bir teklif değildi. Bu bir pazarlıktı. Ondan ne isterlerse istesinler, o kadar kolay vazgeçmezdi. 

(Weroz) “Prenses...” 

Birden Weroz, kısık sesle Rienne'e seslendi. 

(Weroz) “Bir şey duyuyorum.” 

(Rienne) “Nedir?” 

(Weroz) “Kesinlikle bir kılıç sesi.” 

(Rienne) “Ne demek istiyorsun?” 

(Weroz) "Birisi savaşıyor. O vahşiler kendi aralarında bile savaşmak için bir sebep buluyorlar ... Ah!” 

Weroz'un yüzü kırmızıya döndü. Dizine vurdu, yüzündeki bariz neşeyi kontrol edemiyordu. 

(Weroz) "Sör Kleinfelder olmalı! Tiwakan'a saldırmak için takviye kuvvetlerini doğruca yönlendirmiş olmalı!” 


(Rienne) “Ne?” 

Rienne gözlerinde yaşlarla yerinden kalktı. 

(Rienne) "Öyleyse bu... teklifi kabul etmek zorunda olmadığım anlamına mı geliyor?” 

(Weroz) "Elbette Prenses! Emrinizle, dışarıya bakmama izin verin. Eğer savaşa karışırlarsa, sözümüzü bozduğumuz için suçu üzerimize atmaya çalışırlar.” 

Weroz öncülük etmek için görevlendirildi. 

(Weroz) "Acele edin, Prenses.” 

Ama tam Rienne adım atmaya başladığında, sanki dünya onunla alay ediyormuş gibi, çadırın perdesinin açılma sesi duyuldu.  

Çadırın içini güçlü, parlak bir ışık dalgası doldurdu. 

Rienne, Weroz'un elini bıraktı ve kaşlarını çattı. Gözlerini kırpıştırdı, gözlerinin ışığa uyum sağlamasına izin verdi ve sonunda görüş açısına yerleşen siyah silueti görmeye başladı. 

... Burada çok büyük bir şey var. 

Üzerinde beliren gölge, önünde duran kişinin ne kadar büyük olduğunu anlamak için ihtiyacı olan tek şeydi. 

Heybetli, karanlık, sert ve inanılmaz derecede şiddetli. 

(--) ”Geç kaldım.” 

Sert ses tonu ve durgun sesi, kuru otları sallayan rüzgar gibi havada esti. 

(--) “Nauk Prensesi.” 

 Tiwakan’ın lideri, onun barbarca tekliften kaçmaya çalışırken gelmişti. 

O kadar parlaktı ki gözlerinin sulanmaya başladığını hissetti. Rienne gözlerini irice açtı ve ona yaklaşan adama bakmaya başladı. 

Sadece ona bakmak bile onu boğuyormuş gibi hissettirmişti. 

Korkutucu uzun boyu onu bunalttı ve her bir adım daha yaklaştığında vücudunun uyuştuğunu hissetti. 

Adamın saçı tarif edilemeyecek kadar siyahtı, yoğun mavi gözleri ise aksine su gibi berraktı. Sanki bir insandan ziyade bir hayvan ona bakıyormuş gibiydi. 

Rienne daha önce hiç bu kadar etkileyici bir görünüme sahip kimseyle tanışmamıştı. Onunla göz teması kurduğunda, omurgasından aşağı bir ürperti indi. Ve yine de, kendini uzağa bakmaya zorlamayamıştı. 

Aslında, ona insandan çok canavar olan bir vahşi deseler de güzeldi. Kalın saçların ve şeffaf göl benzeri gözlerin birleşimi nefes kesiciydi. 

Saçmalık... 

Rienne gözlerini kapattı ve tekrar açtı. 

Ama buna rağmen, böylesine etkileyici bir insanı görünce hissettiği o ne olduğu bilinmeyen his kolayca kaybolmadı. 

Kendini toparla. İyi görünümlü olsun ya da olmasın, bir barbar yine de bir barbardır. 



Merhabalaaar<3 umarım keyif almışsınızdır. Beyimiz biraz gudubet soğuk nevale biri gibi olacak sanırım ama neyse 😀 Serüvenimize hoş geldiniz. Hepinize iyi günler diliyorum :)  

~Elif~

Yorumlar

  1. Nasıl okudum hatırlamıyorum su gibi akıcıydı konusu, birden bölüm bitti... Çeviri için teşekkürler, emeğine sağlık sonraki bölümü bekliyorum şimdiden.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Yaa çok teşekkür ederim 🥺 bir sonraki bölüm için görüşmek üzere öyleyse🥰

      Sil
  2. Çeviri için teşekkürler 💕 Baya güzele benziyor. Şimdi gidip varsa webtooonunu okuyacağım.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ben bulamadım :((

      Sil
    2. Yorumun için teşekkür ediyorum🥰 sanırım webtoonu yok:(

      Sil
  3. Ayyyy ben bu romanı çok istiyordum, elinize sağlık, bir sürü kalpppppp

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Yaa çok mutlu oldum öyleyse🥺 umarım keyifle okursunuz❤ teşekkür ediyorum^^

      Sil
  4. Ellerinize sağlık 🥰🥰

    YanıtlaSil
  5. Gudubetleri severim 🤌💚

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. gudubet olacaksa böyle olsun🤣🤣❤

      Sil
  6. Çeviri için teşekkürler 🤗

    YanıtlaSil
  7. Nolur güzel bir aşk olsun nolur toksik olmasın nolur. Çeviri için çok teşekkürler

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Rica ederim, ne demek🥰 umarım dediğiniz gibi olur keyiflice okuruz valla☺️

      Sil
  8. Elinize sağlık çok güzel çevirmişsinizz ♥️😍

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Çok çok teşekkür ediyorum, keyifli okumalar <33

      Sil
  9. Tesekkurler güzel bir hikaye başliyor

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Yaa umarım beğeneceğiniz bir hikaye olur öyleyse<33

      Sil
  10. Riftan'ı hayal etmekten kendimi alamadım. Hayır hayır hayır o Riftan değil... Riftan değil!
    \_°~°_/ Elinize sağlık 🧡

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Seni çook iyi anlıyorum🤣🤣 teşekkür ediyorum🧡

      Sil

Yorum Gönder