MEŞE AĞACININ ALTINDA 2. KİTAP - 55. Bölüm (UNDER THE OAK TREE)
Gözlerinin önündeki manzara karşısında tüm tüyleri ayağa kalkan Max, bilinçsizce Riftan'ın kolunu tuttu. Uzak bir mesafe olmasına rağmen, canavarların korkunç görünümünü açıkça görebiliyordu.
İri
bedenleri koyu demir zırhlarla kaplıydı ve başlarında çelik boynuzlu miğferler
vardı. Attıkları her adımda, omuzlarından sarkan devasa baltanın keskin bıçağı gün
ışığında parlıyordu.
Max'in
boğazı sıkıştı ve güçlükle nefes alabildi. Korkularını kontrol etmeye
çalışarak, taşıdıkları arabalara baktı. Siyah bir bezle kaplıydılar. Her ne kadar canavarları avlayıp taşıyorlarmış gibi görünseler de, içlerinde ne olduğundan emin olamıyordu. Bazı arabalarda dağ gibi yığılmış garip aletler vardı. Canavarları parçalamak için kullanılan aletlere benziyorlardı.
"Onları
takip etmeli miyiz?" Uzakta saklanan Yurixion alçak sesle sordu.
Emin olamayan Riftan, danışmak için Kuahel'e döndü. Başını sallayınca Riftan dikkatini
Yurixion ve Elliot'a çevirdi.
"Mümkün
olduğunca sessiz hareket edin."
Trol alayı
biraz uzakta olduğu için şövalyeler birer birer ayağa kalktılar ve sessizce
takip etmeye hazırlandılar. Max bacaklarının titremesini engellemeye çalışarak ayağa kalktı, yerinden kaymış olan kukuletasını tekrar taktı
ve sessizce Riftan'ın peşinden gitti.
Kalbi korku
ve gerilimle şiddetle çarpıyordu. Canavarlar onun varlığını her an fark edecekmiş gibi huzursuz bir kalple bir adım attı. Yüzünün karardığını gören Elliot
ona yaklaştı ve yatıştırıcı bir şekilde fısıldadı.
"Fazla
endişelenme. Biz senin yanındayız."
Max ona
gülümsemeye çalıştı.
Riftan
omzunun üzerinden baktı ve kaşlarını çattı. Onun için endişelendiğini fark eden
Max cesaretini topladı ve yokuşu çıkmaya başladı.
Neredeyse
dağın zirvesine vardıklarında Kuahel durdu.
"Bir
süre burada kalın." dedikten sonra dağın ötesine
bakan büyük kayaya tırmandı.
Max, hiç vakit kaybetmedi ve dinlenmek için oturdu. Biraz tuz çıkarıp ağzına döktü ve
sonra ağzını ıslatmak için bir şişe su aldı. Şişe soğuktan korunmak için
deriyle kaplanmasına rağmen, su buz gibiydi.
Birkaç yudum soğuk su içtikten sonra
tırmandıkları dik dağ yoluna baktı. Çıplak dağ zirveleri bembeyaz parlıyordu ve rüzgarın savurduğu soluk vadiler manzarayı dolduruyordu. Uzaktaki ıssız
manzaraya bakarken Sidina'nın sabırsız sesini duydu. "Max! Gel şuna bak!"
Başını hızla
çevirdi. İki kayanın arasına çömelmiş olan Sidina sabırsızca ellerini sallıyordu.
Max
gözlerini kıstı, onu takip etti ve dar aralıktan içeri girdi. Aşağıda, göz
kamaştırıcı karla kaplı dik bir uçurum üzerine kurulmuş, devasa büyüklükte bir
şehir vardı.
Birden nefesi kesildi. Kendi gözleriyle görmesine rağmen inanamıyordu.
Sağlam bir dış duvarla çevrili kalede, düzgün bir şekilde inşa edilmiş
kare evler alana zar zor sığıyordu ve şehrin merkezinde, Dünya Kulesi'ne
benzeyen çok yüksek bir kule ile devasa dörtgen bir kale vardı.
Beklentilerinin ötesinde gelişen şehrin görüntüsü karşısında bir an için şok
oldu.
"Sonunda
onu bulduk gibi görünüyor." arkasından gelen Yurixion aniden derin, boğuk bir sesle
mırıldandı.
Max başını
çevirdi ve onun yüzüne baktı. Koca kaleyi sert bir bakışla inceleyen
Yurixion, yüzünde daha önce hiç görmediği mutsuz bir ifade takınarak ona
döndü ve biraz gergin bir sesle konuştu.
"Lütfen beni
takip edin. Lord Calypse bundan sonra size ne yapmanız gerektiğini söyleyecek."
Max ve
Sidina onu takip ederek Riftan'a doğru yürüdüler. Ciddi bir ifadeyle
Kuahel ile bir şeyler tartıştığına bakılırsa, onlar da Canavarlar Şehri'ni keşfetmiş olmalıydı. Dikkatli
bir şekilde onlara yaklaştıklarında ikisi de aynı anda konuşmayı bıraktılar.
Max alışılmadık atmosfere kaşlarını çattı.
"Neler
oluyor? Bir problem mi var?"
“Şehir
içinde nasıl casusluk yapılacağını tartışıyorduk."
Max'in
gözleri, Kuahel'in sakin tepkisi karşısında irileşti.
"Oraya
sızmayı mı düşünüyorsun?"
“Mümkünse
çok isterim ama kolay olmayacak. Troller ya da goblinler gibi giyinmedikçe..."
Düşünceli
bir ifadeyle çenesini okşayan Kuahel, bir kayanın üzerinde oturan ve ağır
nefesini sakinleştirmeye çalışan Jeffrey'e sordu.
“Canavar gibi görünmeyi sağlayacak herhangi bir büyü var mı?"
"Şekil değiştirme denen bir büyü var ama... canavarları kandırmak zor olacaktır. Çok iyi koku
alma duyusuna sahip birçok canavar türü var. İnsan kokularını zorlanmadan
ayırt edebilirler. Burada... şekil değiştirme büyüsü yapabilen tek büyücüler ben ve
Nevin'iz." Ve Kuahel bir şey söyleyemeden hemen ekledi. "Size şimdiden
söylüyorum, Canavarlar Şehri'ne sızmak gibi çılgınca bir şey yapmayacağız."
"Sadece ikinizi içeri sokmayı düşünmüyorum, o yüzden rahat olun." Kuahel sert bir nefes verdi ve gergin
bir şekilde eldivenli parmaklarıyla gözlerini ovuşturdu. "O zaman, şehrin içinde casusluk yapmanın başka bir yolu var mı?"
"Eğer
surlara yaklaşabilseydik... her zaman yaptığımız gibi şehrin iç yapısını arama
büyüsüyle keşfedebilirdik." dedi Sidina temkinli bir şekilde.
Yurixion, Max'e endişeyle baktıktan sonra bakışlarını Rifian'a çevirdi ve sordu.
"Bu kadar açık bir alanda, fark edilmeden yakınlaşabilir miyiz? Gözetleme
kulelerinin varlığına bakılırsa, nöbet tutan bazı canavarlar olmalı."
"Güneş
batana kadar beklememiz gerekecek." Sessiz kalan Riftan konuştu. Karanlık
olduğunda bu fırsattan yararlanabilir ve fark edilmeden yaklaşabiliriz.
Gergin olan Max, çantasının askısını sıkıca kavradı. Canavarlar Şehri'ne tamamen karanlıkta yaklaşma düşüncesi midesini bulandırdı. Zihnini sakinleştirmek için derin bir nefes aldı. Sonra Elliot'ın ciddi sesi duyuldu.
“Şehrin yapısını ve gücünü bilmek önemli ama kalenin etrafındaki coğrafyayı araştırmak
da önemli. Ayrıca birlikleri toplayacak bir yer bulmak ve diğer askeri
teçhizatları saklamadıklarından emin olmak gerekiyor."
"Aynı fikirdeyim." Kuahel hafifçe başını salladı.
Sonra büyücülerin her birinin yüzünü ihtiyatlı bir bakışla inceledi ve
"Bundan sonra iki gruba ayrılalım. İlk grup surlara yaklaşarak şehrin
içini inceleyecek, ikinci grup ise topografyayı belirlemek için batıya doğru
hareket edecek." Nefesini verirken, sanki geldikleri yolu yeniden takip
ediyormuş gibi karla kaplı dağlara baktı.
“Balto'nun bitişiğindeki sınırın ötesinde, Doğu'dan Kuzeybatı'ya seyahat ettik. En kısa mesafeyi düşünürsek, Livadon'dan
yürüyerek gelmemiz gerekecek. Bu durumda, şehrin batı bölgesindeki araziye
daha yakından bakmamız gerekiyor."
"Peki... kim şehri gözetleyecek, kim araziyi araştıracak?"
Alben'in sorusu üzerine garip bir sessizlik
oldu. Büyücüler ne cevap vereceklerini bilemediler ve Kuahel ile Riftan'ın
yüzlerine baktılar. Her ikisi de seferlerde daha fazla deneyime sahip olduğu
için, onlardan daha iyi bir yargıya sahip olacaklarını düşünüyorlardı.
Kuahel endişeyle kaşlarını çattı. Ama bir karar veremeden önce Riftan konuştu.
"Öncelikle
kamp yapabileceğimiz bir yer bulalım." dedi, bir an için yere bıraktığı ekipmanları omzuna sararken. "Güneş yakında batacak. Ondan önce güvenli bir yere gitmeliyiz. Böyle bir yerde kamp kurarsak bizi hemen fark ederler."
"Yolda gördüğüm bir yer var. Hadi oraya gidelim." Kuahel de ekipmanlarını aldı.
Bir süre
sonra, düşen kayalardan yapılmış gibi görünen büyük bir kaya buldular. Bir
açıyla eğilmiş devasa kaya, iki çadırı örtmek için yeterli görünüyordu.
Çabucak
kayanın arkasına bir çadır kurdular ve büyülü bir taşla ateş yakıp, vücutlarını ısıtmak ve akşam yemeği hazırlamak için ateşin önünde toplandılar.
Bu sırada, Riftan ve Kuahel uzakta tartışıyorlardı. Görünüşe göre keşif ekibini ikiye bölme konusunu tartışıyorlarmış.
Ekmek ve güveç yapmak için kar toplayan büyücülerin kulaklarına, ara sıra sert sözler geliyordu. Yiyecek miktarını artırmak için ellerinden geldiğince
çok kar eklediler. Sonuç olarak yemekleri son derece yavan ve tatsızdı. Yine de, bütün gün yürüdükten
sonra, aç mideleri için büyük bir ziyafet gibiydi.
Max kalın
bir battaniyeye sarınarak oturdu ve şişe olarak kullandığı bira fıçısından su içti. Karanlık yavaş yavaş etrafı sarmaya başladı.
"Şu
anda şehri araştırmamız gerekmiyor mu?" Kendi payını yemiş olan Yurixion,
Elliot'a biraz sabırsızca sordu.
Elliot
başını salladı.
“Herkes dağa
çıkmaktan yorulmuş olmalı, bu yüzden gece bir mola vermek ve hareketlerini
incelemek daha iyi olur."
"Böyle
bir yerde zaman kaybetmeye devam edersek, sadece daha fazla yorulacağız. Fazla
yiyeceğimiz kalmadı, bu yüzden soruşturmayı bir an önce bitirip eve dönmek daha
iyi olur."
"Başarısız olursak, hayatımızı tehlikeye
atabiliriz. Dikkatli olmamız gerekiyor."
Yurixion
onun sözlerini çürütmeye çalıştığı anda, Kuahel ve Riftan tartışmalarını bitirip mağaraya doğru yürüdüler. İkisi de tatmin olmamış görünüyordu, ama bir
şekilde anlaşmaya varmış gibiydiler.
"Grupları
nasıl ayıracağınıza karar verdiniz mi?" diye sordu Ruth, elindeki
parşömeni katlayıp çantasına koyarken.
Kuahel iç
çekerek cevap verdi.
"Calypse,
Dünya Kulesi'nden bazı büyücüleri alıp Canavarlar Şehri'ni araştırmaya karar verdi.
Tabii ki, iki şövalye de onlarla birlikte gidecek."
"Dünya
Kulesi'ndeki büyücüler kim..." Alben gizemli bir bakışla sordu.
Riftan ateşin önüne oturup elini kaldırdı ve
parmağını onun yüzüne doğrulttu. Sonra elini yavaşça hareket ettirerek sırayla
Jeffrey ve Sidina'yı işaret etti.
"Bu
üçünü alacağım."
“Ben de kalan
iki kişiyi kalenin etrafındaki alanı keşfetmeye götüreceğim."
Kuahel
memnun olmayan bir şekilde ekledi. Şaşkın şaşkın ikisinin yüzüne bakan Max, Kuahel'in
bahsettiği iki kişiden birinin kendisi olduğunu çok geçmeden anladı ve hızla
oturduğu yerden kalktı.
"Neden
Canavarlar Şehri'ni araştıranlardan biri değilim?"
Elbette
Riftan ile aynı grupta olacağına inanan Max, tepki olarak sesini yükseltti.
"Toprak mülküne sahip büyücüler, rüzgar mülküne sahip büyücülerden daha geniş bir alanı arayabilir!"
"Bu
yüzden şehrin çevresini araştırmanı istiyorum." Kuahel
eldivenini çıkardı ve yere koydu, tuhaf bir şekilde kayıtsız bir ses tonuyla
konuştu. "Şehri çevreleyen araziyi birkaç gün içinde araştırabilmek için sizin büyünüze ihtiyacım olacak. Ayrıca, Remdragon Şövalyeleri'nin büyücüsü toprak büyüsü özelliğini kullanabilirse, bu gerçekten faydalı
olacaktır."
Ruth hiçbir
şikayeti yokmuş gibi bir kez omuz silkti. Durumu sessizce gözlemleyen Yurixion,
kafası karışmış bir yüzle mırıldandı.
"Peki ben hanımefendiye mi eşlik edeceğim, yoksa Lord Calypse'i mi
takip edeceğim?"
"Benimle geleceksin." diye tersledi Riftan, kayıtsızca yahniyi tabağa dökerken. "Ve sen Karon, Kutsal Şövalyeler ile gideceksin."
Riftan artık Yuri'yi max'in yanında tutmak istemiyo bence :D
YanıtlaSilHaydaa yine ayrılıyorlar..
YanıtlaSilNeyse yanyana yavan yavan duracaklarına az daha ayrı kalsınlar :)
Çok teşekkürler çeviri için..
Ama sıktı ya. Başlayacam canavarına da şehrine de ha.
YanıtlaSil+1
SilKitabın sonuna kadar böyle. Ama çok tatlı şeyler oluyor, kesinlikte okumaya değer
SilÇok iyi çok güzel olacak diye diye 50 bölüm okuduk 🥺, bi 50 bölüm daha okuyacakmışız yorumlara göre
SilTesekkurler
YanıtlaSilRomantizm diye başladığım hikayenin gidişata bak ldldkd
YanıtlaSilDuygularıma tercüman oldun hahaha😅
SilSevgi neydi sevgi emekti kurudum be 😂
SilEmeğinize sağlıık 🌹
YanıtlaSilYalnız Riftan ayrılmayı nasıl kabul etti dış gözlem daha mı güvenli olur diye acaba, Yuri'yi bilerek ayırdı bence dkkf
YanıtlaSilÇeviri için teşekkürler. Max a bayılıyorum bazı kitaplardaki gibi vasıfsız biri bir anda çok büyük şeyler başarmıyor. Max öğreniyor gelişiyor zorlanıyor. Çoğu kişinin aksine ben 2. Kitabı daha çok sevdim bu macera dolu hikayeyi okumak hoşuma gitti.
YanıtlaSilBen Kuahel ve Max’ın ilişkisi gelişsin istiyorum Riftan kıskansın Kuahel Max a aşık olsun second ML olsun djdjdjndndjd
YanıtlaSilBu kadar yeni olaya kalnim dayanmayabilir
SilBana kitabı savaş sahneleriyle uzatıyorlar gibi geliyor. Aslında ikisinin hikayesini, ilişkilerinin gelişimini okumak isterken keşif hikayesi okuyoruz. Açıkçası ilk kitaptaki keyfi ben de bulamıyorum. Ama okumadan da edemiyorum merak ettiğim için☺️
YanıtlaSilAynen bende öyle 😀
SilDuygularıma tercüman olmuşsun 😊
SilAynı düşüncedeyiz. Aynı tat aynı soluk yok ama işge burdayız
SilEllerinize sağlık 🥰
YanıtlaSilYuri ne bileyim salak biri gibi geliyor artık bana leydim aşağı leydim yukarı yapistiricam bir tane
YanıtlaSilBoşluğuma geldi clflfl
SilMax riftanin koluna dokundu ya buna da şükür o hale getirdiler bizi cbxmxbxjnsnx çeviri için teşekkürler
YanıtlaSilKauhel Leon'un Maxi'ye gizli duyguları olabilir mi
YanıtlaSilsırf Riftan'ın inadına da olabilir -w
SilNerdennnn nereyeeee
YanıtlaSilBölüm için teşekkür ederim. Ellerine sağlık. Bölümler bekleyerek okuyunca yavan geliyor biriksin diye bırakıcam bir süre diyorum yine kendimi burada buluyorum.😖
YanıtlaSilRobin: Hayır ekip bolune bolune, en sonunda Maxi ile Leon kalacak o sırada da Riftan canavarların şehrini en sonunda ateşe verecek yani. :')
YanıtlaSilAhahahah gerçekten de keşifte en son Kuahel ve Max yalnız kalıyor 😅
SilSevgili yazar daha fazla gerilim için ölüp bitiyorum umarım sonraki bölüm ihtiyaçlarımızı karşılar
YanıtlaSilRomantizm hikayesinden savaş hikayesine döndü biraz ama hayatı seferlerde geçmiş bir adamı sadece romantizm olarak okumak kurguyu yavan kılardı. Hem canavarlarla hem kendileriyle hem de birbirleriyle olan savaşlarını görüyoruz bir nevi. İlk kitapta olan saray huzurunu özlemedik değil ama Maxi'nin gelişimi, Yuri, Elliot ve Riftan'ın koruyuculuğu falan derken baya vaya karakter gelişimi okuyoruz. Keyifli kız
YanıtlaSilBence iyi oldu, Max Riftan ile aynı grupta olsa yine başını belaya sokardı net
YanıtlaSilRiftanin yuriye guvenmemesi cok komik
YanıtlaSil