MEŞE AĞACININ ALTINDA 2. KİTAP - 43. Bölüm (UNDER THE OAK TREE)


Şiddetli bir kar fırtınası bedenlerine acımasızca çarptı, altlarında dibi görülemeyecek kadar derin bir uçurum uzanıyordu. Gözleri şaşkınlıkla, sivri uçuruma baktı ve sonra tekrar yukarı baktı. Kar fırtınası o kadar şiddetliydi ki tam olarak ne kadar uzağa düştüklerini söyleyemiyordu.

"Kollarını boynuma dola." diye sert bir ses tonuyla ona bağırdı.

Dehşete kapılmış yüzünü kırpıştırırken, sinirli bir şekilde tekrar etti.

“Acele et!”

Bir hipnoz durumundan uyanmış gibi kendine geldi ve titreyen kollarını boynuna doladı. Riftan'ın vücudu kaya gibi gergindi. Nabzı, boynunun arkasındaki gergin kasların altında o kadar hızlı atıyordu ki neredeyse kendi gözleriyle görebiliyordu. Düşeceğinden korkan Riftan, bir koluyla onu sıkıca tuttu ve diğeriyle tutunacak bir şey bulmak için kayaları yokladı.

Sonunda parmaklarının ucuna çıkıntılı bir parça takıldı. Riftan duvara tutundu, gövdesini yukarı itti ve bir yere bastı. Duruşu sabitlendiğinde, ona biraz daha sarıldı. Kar fırtınası arkalarında yoğunlaştı, hiçbir şey göremediler. Max yüzünü onun boynuna gömerek yumuşak bir hıçkırık çıkardı. Riftan, onu rahatlatmak için kulağına bir şeyler fısıldadı, ama sözlerinin sonunu anlayamadı. O bile ne dediğini anlamamış gibiydi.

“Biraz daha dayan. Her şey iyi olacak. Büyücüler yakında bize yardım edecek. Biraz daha dayanırsan...” Sonra kar tsunami gibi başlarına yağdı. Zincirlerin asılı olduğu kancalar çarpmanın etkisiyle yerinden oynayarak boşluğa düşmeye başladı.

Riftan dövüş eldiveni ile duvarı sıyırdı. Çaresizce kayalara yapıştı ama tutunacak başka parça bulamadı. Boynuna yapışan Max, yüzen büyüyü kullanmaya çalıştı. Ancak büyü gücü kontrol edilmekten çok uzaktı, istediği gibi gelişmedi. Büyü gücünü açığa çıkarmak için kalan manasının son damlasını sıktı. Vücutları yere çarpmak üzereyken yüzmeye başladılar. Riftan vakit kaybetmeden kancayı tekrar kayalara çarptı ve çevik bir şekilde yere indi.

Ama dinlenmek için zamanları yoktu. Bu sefer de doğrudan üzerlerine çok fazla kar yağdı. Max hemen bir savunma duvarı dikti. Etraflarını karanlık sardı, ardından çarpışmadan gelen yüksek bir gürültü her yere yayıldı.

Max bir süre hiçbir şey hissedemedi, çoktan ölüp ölmediğini merak etti. Kulakları sağırdı, nefesini bile duyamıyordu. Şokun ortasındayken yavaşça kaldırıldığını hissetti. Ne zamandır Riftan'ın boynunu tutuyordu?

Riftan buzlu karın içinden çıktı ve onu zahmetsizce dışarı çıkardı. Max, burnundan ve ağzından karı sildikten, saçını gözünün önünden çektikten sonra defalarca öksürdü. Ancak, bir an bile rahatlayamadan, şiddetli bir kar fırtınası sebepsiz yere onlara çarparak yüzlerini dondurdu. Ona baktı, yüzü soluk maviydi. Riftan, düştükleri uçuruma bakarak ona sıkıca sarıldı. Max ne kadar düştüklerini bilmiyordu ama çok gibiydi.

Sert bir ifadeyle onu yukarıdan izleyen Riftan, kısa süre sonra onu kaldırdı ve karda yürümeye başladı. Max, Riftan'ın yoğun kar fırtınasından korunmak için bir yer aradığını fark etti ve donmuş yüzüne karşı konuşmak için mücadele etti.

"Be-be-ben... rüzgarı engellemek için bir savunma duvarı öreceğim..."

"Ağzını kapalı tut," diye sert bir şekilde çıkıştı ve daha hızlı yürüdü.

Başka bir öneride bulunmaya çalıştı ama manasının bittiğini anlayınca ağzını kapattı. Ancak, kar fırtınasından kaçacak bir yer bulana kadar bu şekilde dolaşamazlardı.

Gözlerini endişeyle devirdi ve kollarının arasından baktı. Göğsüne koyduğu ateş mana taşından gelen ısıyı hissedemiyordu. Muhtemelen mana taşının gücü de büyülü formül tarafından emilmişti. Artık işe yaramaz olan büyülü taşı paramparça etti ve omuzlarını sertleştirdi. Onu rüzgardan korumaya çalışarak pelerinini sıkıca sardı ve umutsuzca etrafta sığınacak bir yer aradı.

Bir süre yürüdükten sonra, Riftan mucizevi bir şekilde devasa kaya duvarında bir çatlak buldu. Onu karın üzerine indirdi ve kontrol ettikten sonra eğilip onu içeri çağırdı. Max dizlerini bükerek mağaraya girdi. Giriş çok dardı, bu yüzden girmek için vücudunu eğmesi gerekti, ancak içerisi inanılmaz derecede genişti. Max yere oturdu ve rahat bir nefes aldı. Sadece dışarıda esen şiddetli kar fırtınasından korunabilmek bile burayı bir saray haline getiriyordu.

Riftan, mağara duvarına yaslanarak nefesini düzene sokmaya çalışırken ona baktı ve sordu.

“Bir yerin yaralandı mı?”

Kafası karışan Max başını salladı.

"B-ben emin değilim." Düştüğü, yuvarlandığı ve bir yerlere çarptığı için bazı morlukları olması gerektiğini düşündü, ama şimdi vücudunda hiçbir şey hissedemiyormuş gibi kafası karışmıştı.

Nerede bir yarası ya da kırık bir kemiği olabileceğini anlamaya çalışıyormuş gibi vücudunu paltosunun üzerinden kontrol etti ve telaşlı bir sesle sordu.

"Manan mı bitti?"

"İ-iyiyim. Çok fazla büyü gücü kullandım... ama onu tüketecek kadar değil," diye yanıtladı, dişleri kemiklerine işleyen soğuk yüzünden titrerken.

Riftan eldivenlerini çıkardı ve donmuş yüzüne dokundu, sonra kaşlarını çattı.

"Ateş mana taşların var mı?"

"Çan-çantamda..." 

Bunu söylerken, hala belinde olduğundan emin olmak için onu aramaya başladı. Saldırıya direnen deri çanta beline sağlam bir şekilde bağlanmıştı. Riftan onu alıp aceleyle içini aradı Paketler halinde otlar, yiyecekler, parşömen parçaları ve çeşitli mana taşları düştü. Bir ateş mana taşı çıkardı, yere koydu ve ona büyü gücü verdi. Sonra karanlıkta bir ışık parladı ve kamp ateşi büyüklüğünde bir alev yanmaya başladı.

Max ateşin karşısına oturdu. Ancak donmuş vücudunu ısıtmaya yetmemişti. Dudaklarından bir inilti kaçtı ve bir an için elini ateşin yanına koymak için uzandı. Tam o anda Riftan kolunu tuttu.

"Yanacaksın."

"B-ben çok üşüyorum." Ona yalvarır gibi baktı.

Riftan'ın yüzü biraz çarpıktı. Kıyafetlerine uzandı, buz gibi ensesini ovuştururken nefesinin altından küfürler savurdu. Pelerinini ve zırhını çabucak çıkarıp mağaranın kenarına yığmasını izlerken Max'in dudakları titredi. Riftan bir anda kendini silahsızlandırdı, kalın paltosunu ve yün tuniğini çıkarıp ateşin yanına yaydı.

Max gözlerinin önünde bakır gibi parlayan güçlü göğüslerine baktı. Böyle acı bir soğukta bütün kıyafetlerini çıkaran bir deliye benziyordu. Botlarını çıkardı ve başını ona doğru çevirdi.

“Sen de soyun hemen.”

“Hayır istemiyorum!” Şaşkınlıkla pelerinini sıkıca sıktı.

“Karın içindeyken giysilerin ıslandı. Böyle ıslak giymeye devam edersen vücut ısın düşmeye devam edecek. Çabuk çıkar.”

İnanamayarak ona baktı. Riftan'ın kendisine zarar verecek bir şey yapmayacağını bilmesine rağmen, onun önünde soyunmaya cesaret edemiyordu. Max düşünürken, Riftan onu kollarına aldı ve kucağına oturttu. Islak çizmelerini ve pelerinini çıkarıp mağaranın bir köşesine fırlattı. Sonra elini sokarak ceketinin düğmelerini açtı. Soğuk parmaklarıyla ona dokunduğunda omuzları titredi. Riftan kemerini gevşetti ve onu yere bıraktı. Kıyafetlerinin içine uzandı ve serin tenine dokundu. Parmakları buz gibi soğuktu ama avuçları ve ön kolları ateşteki bakır kadar sıcaktı. Max göğsüne yaslandı ve vücudundan sızan sıcaklık karşısında fark etmeden inledi.

Riftan yün tuniğini başının üzerinden geçirip çıkardı. Vücudunu örten tek şey iki keten kaşkorse, yün keçeli deri pantolon ve kalın tayttı. Riftan pantolonunun içine uzandı ve garip bir ifade takındı. Sıkıntı ya da mutluluk değildi.

“Bir sürü kıyafetin var.”

Sonra pantolonunu indirdi. Max kollarını onun boynuna doladı ve ürkek bir gıcırtı çıkardı. Giysileri ayaklarının altında toplayıp onunkilerin üzerine yerleştirdi, sonra buz gibi tenini ovuşturdu.

Sıcak, pürüzlü avuçları onun kalçaları, uylukları ve baldırları arasında ileri geri hareket etti. Max'in yanakları kızardı, ona çıplak vücudunu defalarca göstermiş olmasına rağmen, küçük bir utanç ve mahcubiyet hissetti.

“Hala çok üşüyor musun?”

Onu kucağına aldı, sıkıca sarıldı ve hafif bir sesle sordu. Max başını salladı ve göğsüne yaslandı ama cevabının aksine hâlâ titriyordu. Titremeye devam ederken, Riftan sert ellerini sırtına sürttü, ince keten kaşkorsesini yukarı çekerken alçak bir inilti çıkardı.

Max bilinçsizce kıyafetin kenarını çekiştirdi. Ama Riftan üzerindeki iki kat giysisini acımasızca başından çıkardı ve pelerinini vücutlarını örten bir battaniye olarak kullandı. Kollarını çıplak beline dolayıp derilerini temas ettirdi ve ona sarıldı.

Max, vücudundaki her hassas noktanın uyandığını hissetti. Onun pürüzsüz tenini, vücuduna yayılan o eşsiz sıcaklığı kemiklerinin derinliklerine kadar hissedebiliyordu. Kanının, başından ayak parmaklarına kadar hızla dolaştığını hissetti. Bir rahatlama mırıltısı çıkardı. Bedeni onun sıcaklığıyla eridiğinde, endişeler kafasından uçtu. Kendini çok güvende ve kayıtsız hissediyordu.

Max başını Riftan'ın omuzlarına sürttü ve yüzünü geniş göğsüne gömdü. Bedenleri mükemmel bir uyum içindeydi. Rüzgarın sesini ve alevlerin yanışını duyan Max, onun sıcak, sağlam göğsüne ve karnına dokundu. Yavaş yavaş, Riftan'ın vücudu terlemeye başladı. Parmak uçlarıyla, mermerden yapılmış gibi görünen göğüs kaslarına dokundu ve düz meme uçlarını okşadı. Kalçasının altında, erkekliğinin sıkıca sertleştiğini canlı bir şekilde hissedebiliyordu. Riftan derin bir nefes alıp ellerini göğsünden itti.

"Bana gereksiz yere dokunma.”

Max utançtan kızardı.

“Ri-Riftan da bana dokunuyordu. Kalçalarıma... karnıma... bacaklarıma... Ellerinle... bana dokunmaya devam ettin.”

"Donacaksın diye korktum...!" Ona gergin bir şekilde bağıran Riftan, aniden ağzını sıkıca kapattı.

Sonra kafasını mağaranın duvarına dayadı ve bir şeyler mırıldanmaya başladı. İlk başta kulağa, şövalyelerin yemin ederken söylediği dua gibi geliyordu. Ona baktı, elini tuttu ve nazikçe göğüslerine koydu.

"Öyleyse... Ri-Riftan da bana dokunmak istiyor mu?"

Elini kadının dolgun göğsüne bastırırken Riftan'ın çenesi gerildi. Kara gözleri karanlıktaki kömürler gibi yanıyordu. Max meme uçlarının sertleştiğini hissetti ve kızardı. 

Bir an için, onu böyle baştan çıkaracak kadar cesur olup olmadığını merak etti ama ona sahip olma arzusu utançtan daha güçlüydü. 

Belki de neredeyse ölecek olmaları hissinden dolayı, ellerinin hareketi daha çaresiz hale geldi. En son ona dokunmasının üstünden epey zaman geçmişti. Onun dokunuşunun ya da ona dokunmasının yarattığı coşku hissini yaşamak istiyordu. Bir ihtimal bu tehlikeli yolculuk güvenli bir şekilde tamamlanamazsa, bir daha asla onunla bu şekilde birlikte olamayabilirdi.

Max, içinde biriken korkuyu gidermek için dudaklarını onun boynuna sürttü. Riftan, tüm vücudunu güçlü bir titremenin kapladığını hissetti.

Yorumlar

  1. Off bir çırpıda bitirdim yine

    YanıtlaSil
  2. Lütfen devamı gelsin burada kalamayızzz😥

    YanıtlaSil
  3. Maxii eıdjsjw adamı delirteceksin kuzum

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Max bisiler yapmasa Riftanin hic bisi yapacağı yok nfjgjgjjgkg

      Sil
  4. E bitti bu 😭

    YanıtlaSil
  5. Ay nolur bir bölüm dahaaaa

    YanıtlaSil
  6. Ndksnsksks ölüyorsunuz ama inatla sevişmiyorsunuz. Sevişin gerginliğinizi atın bir yav relax olun

    YanıtlaSil
  7. Herkes okula gitmiş snsksks ilk defa bu kadar az yorum var

    YanıtlaSil
  8. Ateşle oynuyorsun maxiii🔥😂

    YanıtlaSil
  9. Ya burda biter mi hiçççç yazık değlmi bize ühühüğğğ - riftanın pelerini

    YanıtlaSil
  10. Riftan lütfen artık inat etme :)

    YanıtlaSil
  11. Riftanın bu kadar sabır taşı olduğunu bilmezdik

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Taş olsa çatlardı 😂😂

      Sil
    2. Beni sen kışkırttın demesi lazımdı yüz kere, sabrını çom geliştirmiş

      Sil
  12. Bu sayfayı bulduğum için çok mutluyum. İkinci kitabı okumak için bakmadığım yer kalmamıştı. Hızır gibi yetiştiniz diyebilirim ^^ Ellerinize sağlık 🌸

    YanıtlaSil
  13. of admincim okuldayım tenefüs tenefüs okuyup bitirdim yandı buralar offf 😋😋😋

    YanıtlaSil
  14. Eline koluna sağlık çevirmenim 😍😍😍🥰🥰🥰

    YanıtlaSil
  15. Çeviri için çok teşekkürler harikasınız admincim elinize yüreğinize sağlık

    YanıtlaSil
  16. Çeviri için teşekkürler ❤️

    YanıtlaSil
  17. Bu yorum yazar tarafından silindi.

    YanıtlaSil
  18. Yine en heyecanlı yerde bitti 😁

    YanıtlaSil
  19. Merhaba admin, ispanyolca bilmiyorum siz biliyor musunuz onu da bilmiyorum ama çeviri konusunda yardımcı olabilirim böyle bir isteğiniz olursa. Kabasını çevirip size yollayabilirim ve siz de revize edersiniz. Twitter’dan yazacaktım ama sanırım mesaj atamıyorum. Buradan takipte olacağım cevabınızı. Teşekkürler.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Merhaba :) Utot çevirisi için bi arkadaşımla çalışıyorum şuanda o yüzden destek ihtiyacı yok ama ilerde birçok yeni seriye başlamayı düşünüyorum o zaman ingilizce çeviri için gönüllü olursanız iletişim halinde olabiliriz <3

      Sil
    2. Bu yorum yazar tarafından silindi.

      Sil
  20. Bu bölümde aklıma şey geldi "Bana dokunmak istemiyor musun? benim dokunuşum seni ikiye böler" aynı o misal hocam hshsjsjsj.--cursedsouls

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Böyle bir bölüm mu vardı ben hatırlayamadım da

      Sil
    2. Öyleyse... Ri-Riftan da bana dokunmak istiyor mu?"
      maxine böyle diyor ya, bunu deyince benim de aklıma bir tane replik var o geldi

      Sil
    3. Hahaha buna çok güldüm ya tam olarak bu xjxh

      Sil
  21. Yine ben djdjd https://youtu.be/d-sp-b6gU4I under the oak tree editimi izlerseniz çok sevinirim çeviri için teşekkürler admin

    YanıtlaSil
  22. Yaaa yeter artık, kavuşun, bitsin bu işk😫

    YanıtlaSil
  23. Yaa lütfen burada bırakma bir bölüm daha çevirsen olmaz mı? Lütfen

    YanıtlaSil
  24. Çeviri çok hızlı. Her gün yeni bir bölüm. Uzun zamandır beklediğimiz olacak galiba. Riftan ve Max ateş bacayı sarıyor 🎉

    YanıtlaSil
  25. Kekliği düz ovada avlarlar
    Riftanı mağarada yakalarlar
    Maxi üstüne gidince
    Mercimeği fırına koyarlar

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Hahahahahah harika kafiye 😂😂 ama riftan böyle direnmeye devam ederse bu gidişle mercimeği fırına koyamicaklar 😐😐😂😂

      Sil
    2. Hep şu sefer yüzünden, geberesice canavarlar

      Sil
  26. Bağımlı oldum resmen çıkamıyorum bu hikayeden

    YanıtlaSil
  27. Ya yeni bölüm gelene kadar ben burayı unutcam ama ya lütfen 44 45 beraber gelsinnn ♥ - rfiftanın pelerini

    YanıtlaSil
  28. Hasret kaldık Maxi-Riftan'a
    Gör bizi yazar gör
    Onlar yandıkça biz de yanıyoruz

    YanıtlaSil
  29. Hikayenin yazarinin instagrami yada twitter hesabi var mi
    bilen paylaşirsa cok sevinirim

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. https://twitter.com/citcittoz

      Sil
    2. Riftan üç yılda keşiş ya da rahibe oldu herhalde bu ne sabır

      Sil
  30. yeniden arka plan siyaha dönmüş. mavi tonlarda iyiydi bence :)

    YanıtlaSil
  31. bir şey fark ettim bu hikaye the kiss tablosundan çıkmadıysa neyim he. Lütfen kültür ödülümü falan verin 😂. İlk defa böyle bir şeyi kendim keşfettim. Çok gururluyum şu an nxjdjd

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Hakikaten ilk yayınlanan sarı renk yoğun afiş de çok benziyor tabloya.. müthiş detay kültürüne sağlık dostum :)

      Sil
    2. the kissin hikayesi de bu aslında uottaki efsane direk tablonun hikayesinden türemiş -yorumun sahibi ve ağlamaklı yüz

      Sil
  32. Bizler sabır taşıyız arkadaşlar - riftanın pelerni

    YanıtlaSil
  33. Hocam hocam şu adamın sınırlarını zorlama be sjsbwncjsgmdkx çocuk zor dayanıyor zaten sırf yorulma canın yanmasın diye ulan maxi ;)) az değil bu kız

    YanıtlaSil
  34. maxi 3 yıl içinde çok utanmaz oldu çokkk

    YanıtlaSil
  35. Maxinin karakter gelişiminin bu kısmını da çok beğendim jcjxmxncjdjj -beste

    YanıtlaSil
  36. Uzatmayin yapin hemen 👽

    YanıtlaSil
  37. 44.bölüm yook :(

    YanıtlaSil
  38. 44.bölüm yook :(

    YanıtlaSil
  39. 44. bölüm açılmıyor

    YanıtlaSil
  40. Riftanla oradan nasıl düştüler nereye tutundular anlamadım çok kötü anlatmış betimlemesini seri boyunca ilk kez bu kadar kötü gördüm. Çeviriden kaynaklı değil yanlış anlaşılmasın. Çeviri düzgün belli cümlelerden ama betimleme korkunç. Okuduğu şeyleri kafasında canlandırabilen oldu mu gerçekten merak ettim

    YanıtlaSil

Yorum Gönder