MEŞE AĞACININ ALTINDA 2. KİTAP - 44. Bölüm (UNDER THE OAK TREE)

(UYARI: Site bu bölümü fazla fanfinifinfon bulduğu için engelledi. O yüzden biraz düzenleyip tekrar paylaşıyorum. Umarım yine aynı sorun yaşanmaz. :))))

"Şu anda... ne yaptığın hakkında bir fikrin var mı?" Riftan, hırçınlıkla karışık keskin bir sesle tehditkar bir şekilde homurdandı. "Sen, neredeyse bir trajedinin içine düşecektin. İnsan yere düşene kadar kalbini bırakamaz derler...”

Max diliyle gergin boynuna hafifçe dokunurken, Riftan sanki boğuluyormuş gibi sözlerini yuttu, devam edemedi. Beline sarılıp sert, nasırlı elleri tarafından aşırı duyarlı hale getirilen **** uçlarını ovuşturdu ve sertçe sıktı. 

Ateşli gözlerle ona baktı. Riftan'ın kızarmış yüzü, onları saran koyu karanlıkta bile açıkça görülebiliyordu. Aceleyle yanan gözlerle ona baktı ve sözleri telaşla ağzından döküldü.

“…Bu iblis.” 

Sonra dudaklarını bir ısırıkla yiyip bitirdi. Max dilini ağzına soktuğunu hissettiğinde, kollarını kalın boynuna doladı. Riftan, **** uçlarını ovuşturarak, nazikçe çekip bükerek onu uyandırırken, ağzının her köşesini çekinmeden tattı.

Sırtını örten giysilerin geri kalanı vücudundan aşağı kaydı ama Max artık soğuğu hissetmiyordu. Sanki bir fırına sarılıyor gibiydi. Riftan vücudunu eğdi, kolunu arkasına koyarak onu daha da yakına çekti, dilini ağzına soktu ve tekrar tekrar dışarı çıkardı. Bu, açık bir c*nsel ima içeren bir öpücüktü.

“Ri-Riftan..." Nefes nefese kaldı, ince parmaklarını saçlarına daldırdı. 

Riftan kısa süre sonra başını eğdi, ****lerini yaladı, ısırdı ve sonra onları bir lokmada yiyip, arzuyla emdi. Max’in zevkten başı dönüyor, tüm vücudu titriyordu. Dudaklarını serbest bıraktığı halde nefes alamıyordu. 

Parmakları yavaşça aşağı indi, düz karnını ovuşturdu, sonra uyluklarının arasına daldı. Max'in tüm vücudu titredi. Kıvırcık kılları ile vulv*sı arasında gezinen uzun parmağı, gizli kl*torisini bulup, onu nazikçe yukarı ve aşağı ovuşturduğunda, doğal olarak ağzından bir hıçkırık kaçtı. Max içgüdüsel olarak poposunu salladı. Elinden kaçmak için mi yoksa daha güçlü bir uyarı almak için mi yaptığını bilmiyordu. Elleri hafif bir baskı uygulayarak vulv*sını kaplarken, kayganlaşıyor ve ıslanıyordu. Sanki karnının içinde sıcak demir eriyormuş gibi aşağı doğru akmasına neden oldu. 

Tırnaklarını onun güçlü, mermer gibi omuzlarında gezdirerek belini kıpırdatmaya başladı. Riftan **** uçlarını ovuşturdu, sonra ısırdı ve sertçe emdi. Kontrolsüz .rzularıyla savaştı ve kalçalarını ona bastırdı. Dokunuşu devam ettikçe, arzuları daha da güçlü hale geliyordu. Suda güreşiyormuş gibi hissetti. Max doyumsuz zevke daha fazla dayanamadı, bu yüzden pantolonunu çekiştirdi ve yalvarır gibi konuştu.

“Ya-yap, lütfen.”

Riftan'ın kalın boynu şiddetle zonkladı. Pantolonunun altında ortaya çıkan sert çıkıntıya parmak uçlarıyla dikkatlice dokununca, dudaklarından bastırılmış bir inilti koptu. Vücudu köşeye sıkışmış bir adam gibi titreyen Riftan, pantolonunun kayışını hızla gevşetip aşağı çekti. Kalın siyah çalıları arasında şişmiş ve sıkıca dikilmiş kocaman bir pen*s vardı.

Max durdu. ‘Hatırladığımdan çok daha büyük.’  Kararsızca tereddüt ederken, Riftan sabırsızca inledi ve ellerini erkekliğinin etrafına sardı. Ardından, sıcak, zonklayan organını defalarca aşağı yukarı ovuşturdu. Müstehcen sahne karşısında başı dönen Max, titreyen gözlerle ona baktı. 

Hızla inip kalkan geniş omuzları, heykel gibi düz karnıyla aşırı erkeksiydi. Sonra başını kaldırdı ve keskin yüzüne baktı. Delici gözleri şehvet ve tutkuyla yoğun bir şekilde alevlenmişti, sert dudaklarından düzensiz nefesler kaçıyordu. Garip bir yükselme duygusuyla boğulmuş hissetti. Dünyanın en güçlü, en pervasız ve en cesur şövalyesi umutsuzca arzuya yenik düşüyordu. Elini aletinin etrafında daha da hızlı hareket ettirdi. Riftan başını mağara duvarına yaslarken nefesi kesildi. Sonra, köpüren bir tutkuyla sarılarak uyluklarını ayırdı ve bacaklarının arasını okşamaya başladı.

Max titredi ve vücudu kaskatı kesildi, anında elini tekrar hareket ettirdi. Birden kendine neden böyle işkence ettiğini merak etti. İkisi de tek başına bu hareketle yetinemezdi. Max bacaklarını iki yanına ayırarak oturdu ve beline sıkıca bastırdı. Sonra erkekliğini, arzusunun taştığı yere çekti. Riftan onu acilen belinden yakaladı.

“Oh hayır.” Sesi boğuk geliyordu.

Max memnuniyetsizce homurdandı ve vücudunu erkekliğinin başına sürttü. Riftan’ın nefesi kesildi, onu sımsıkı tutarak, bu sefer yalvarır gibi konuştu.

“Sana hayır dedim.”

"N-neden?"

Küskün gözlerle yukarı bakınca, Riftan'ın yüzü sefil bir şekilde çarpıtıldı.

"Son seferde ne olduğunu unuttun mu? Bu riski bir kez daha alamazsın..." Sözlerini bitiremedi, derin bir nefes aldı.

Max ıslak bölgesini onun sıcak, zonklayan aletine sürttü. Bacakları arasında biriken ısıyı bir şekilde boşaltmak içgüdüsel bir hareketti. Karnı kaynar gibiydi ve vücudunun derin kısmı zonkluyordu, artık dayanamıyordu. Alnını onun göğsüne yasladı ve biraz daha zevk almak için kalçalarını yaklaştırdı. Riftan'ın gırtlağından metali kazıyan çivi gibi bir ses geldi. Sanki o da daha fazla dayanamıyormuş gibi, karşı konulmaz işkencede iş birliği yaparak onu hızla ileri geri sarstı.

"Siktir..." Riftan tısladı ve dilini tekrar ağzına soktu.

Taş gibi olan aleti onun sırılsıklam kl*torisine sertçe sürtündü. Heyecandan titreyen Max çaresizce onun çelik gibi vücuduna sarıldı. Ateşli arzusunu en azından biraz tatmin etmeye çalıştı, ama boşunaydı. Riftan da tatminsizlikten deliye dönmüştü. Vücudunu ona bastırdı ve kırık bir sesle mırıldandı.

“Senin içine girmek için can atıyorum.”

Arzu dolu gözlerle ona baktı.

"So-sonuna kadar girmek...iyi hissettirmez miydi?"

Ona şeytanın ayartması tarafından işkence gören bir adam gibi titreyen gözlerle baktı, sonra gözlerini sımsıkı kapadı.

“Hayır. Kendime güvenim yok.”

"O-o zaman...sadece biraz daha."

"Lanet olsun, beni ne sanıyorsun? Daha kaç kere söylemem gerekiyor...”

Sırılsıklam organını yakalayıp zonklayan girişine bastırırken aniden durdu. Sadece aletinin başını zar zor içine itmesine rağmen, tamamen dolmuş görünüyordu. Max belli belirsiz bir acı hissetti ve bir an durakladı.

"B-bu iblis..." 

Riftan tüm vücudunun titrediğini hissederek bazı küfürler savurdu. Ama bu sefer onu çürütmek için söyleyecek hiçbir şeyi yoktu. Kendini dünyanın en şehvetli ve cüretkar kadını gibi hissetti. Onu o kadar çok istiyordu ki. Vücudunu ağzına kadar doldurduğu zamanki hissi özlemişti. 

Her şeyden önce ona ihtiyacı olduğunu hissetti. Ona bağlı olma hissi, ona canlı hissettiren duygular, tüm bunlardan büyük ölçüde zevk almak istedi. Ama Riftan onu yavaşça kaldırdı ve yerdeki giysi yığınının üstüne koydu. Sonra bacaklarını omuzlarına koydu ve belini, seviştikleri zamanki gibi şiddetle hareket ettirmeye başladı.

Max endişeyle kıvrandı. Görüşünü bulanıklaştıracak kadar iyi hissettirmişti ama yeterli değildi. Daha fazlasına sahip olmak istedi. Onu içine almak için bilinçsizce poposunu sallarken Riftan, çıkıntılı damarları olan kalın kollarını başının iki yanına koydu. Sert, kaslı gövdesini onunkilere bastırarak hareket etmesini engelledi. Daha fazla baskı uyguladı ve vücuduna şiddetle sürtündü.

Sırtı zemine sürtünmeye devam ederken Max tatmin olmamış bir arzuyla kendinden geçmişti. Sırtı zonkluyordu, engebeli zemine çivilenmişti ve vücudu garip bir pozisyonda bükülmüştü. Ama karnında kaynayan hisle karşılaştırıldığında hiçbir şeydi. İstediğini alamamış bir kalple yas tutan bir çocuk gibi memnuniyetsizce hıçkıra hıçkıra ağladı. O anda midesinde biriken ısı patladı.

Bağırarak bacaklarını kastı. Ayak parmakları ve baldır kasları gergindi ve seğiriyordu. Vücudunu onunkine sürten Max, anında tüm enerjisini kaybetti ve yere yığıldı. Ondan sonra Riftan da doruğa ulaştı. Max'in vücuduna eğildi, bir eliyle uzanıp organını kavradı ve ovuşturdu. Karnına şiddetle ılık bir sıvı döküldü.

“Siktir...”

Başını onunkinin yanına indirdi. Donuk bir gümbürtüyle yere düştü ve sonra enerjisizce mırıldandı.

“Bir atın toynakları tarafından çiğnenmiş gibi hissediyorum.”

"Bir yerin acıyor mu?" Sesi en az onunki kadar sönük geliyordu.

Riftan başını kaldırdı ve ona baktı. Yüzü, hiç dağılmayan cinsel arzuyla ürkütücü derecede katıydı.

"Hayatımda ilk defa bu kadar ağır işkence gördüm. Umutsuzca kendimi tutmaya çalıştım, ama ateşe dayanmanın da bir sınırı var..." 

Birdenbire konuşmayı kesince, utanmış bir ifadeyle bakışlarından kaçarken Max, şaşkın şaşkın ona baktı. Riftan'ın parmaklarının, boynundaki ince ipe değdiğini hissedebiliyordu. Yüzü kızardı. Kolyesinde asılı olanı fark etmiş gibiydi. Riftan oturdu ve ateşin hafif kırmızı ışığında parlayan bakır paraya baktı.

"B-ben onu kaybetmek istemedim..." diye mırıldandı Max zorla yutkunarak.

Riftan boş bir yüzle onu aldı ve onaylamak istercesine ön ve arka yüzeyine nazikçe dokundu. Aniden, yüzünde korkunç bir ıstırap belirdi. Parayı sıkıca kavradı ve kayışı koparmaya çalıştı. Max aceleyle onu durdurdu.

"Hayır, yapma!"

İfadesiz yüzü dramatik bir şekilde çarpıtıldı.

"Neden hala bunu saklıyorsun...!?"

Sert bir şekilde bağıran Riftan, patlayan duygularını saklamaya çalışır gibi ellerini yüzünde gezdirerek çaresizliğini gösterdi. Onu karşısında bu kadar zayıf görünce kalbi paramparça olan Max, ayağa kalktı ve boynuna sarıldı. Riftan'ın ellerini yanaklarından çekti, dudaklarından ve göz kapaklarından yumuşak bir şekilde öptü.

Ç.N: Yürü be Max. Dişilik desen var, cesaret desen var. İşte feraset işte fazilet işte kadın gibi kadınlık . Hadi salın yorumlarınızı da eğlenelim :)))

SONRAKİ BÖLÜM