UNDER THE OAK TREE - MEŞE AĞACININ ALTINDA 2. KİTAP - 29. Bölüm
'Burada olduğumu bildiği halde... nasıl olur da bir kez bile arkasına bakmaz?' Rem'in dizginlerini bir kırbaç gibi şaklattı ve onu aceleyle arkadan takip etti.
"Max, Max!"
İç karartıcı düşüncelere dalmıştı ama arkasından tiz, neşeli bir ses geldi. Başını çevirdiğinde Sidina ona elini salladı. Şaşkın bir ifadeyle yavaşça yaklaşırken, Sidina ona alçak sesle sordu.
"'Kaçak hain nerede Max? Remdragon Şövalyeleriyle birlikte değil miydi?"
Max içini çekti. Sadece Sidina değil, sınıf arkadaşı Kiel ve bazı üst düzey büyücüler de ona merakla baktılar. Herkes Ruth Serbel'in varlığıyla Remdragon Şövalyeleri'nden daha çok ilgileniyor gibiydi.
Max, kafası karışmış hissederek kuru bir cevap verdi.
"Belki de... Sebron Kalesi'nde kalmak istemiştir. Destek talebini aldıktan sonra bütün gece dinlenmeden buraya at sürmek zorunda kaldılar... Fiziksel dayanıklılığı zayıf bir büyücüyü getirmek rahatsız edici olmalı."
Başını tekrar Riftan'a doğru çeviren Sidina, burnuyla tuhaf bir ses çıkarttı. Sonra aniden yanına sokularak konuştu.
"Çok ateşli değil mi?"
"Ne?"
“Uzun zamandır gözlerini kocandan ayırmadın. Ateşli, çok ateşli." Dudaklarını büzdü ve ıslık çalıyormuş gibi yaptı.
Max aniden kızardı. Kulakları onun açık sözleriyle ısındı. 'Üç yıl sonra buluştuğum kocamla düzgün bir konuşma bile yapamadım ki'.
Huysuz bir yüzle kafasını çevirdi.
Sidina kıkırdayarak ekledi.
"Max'in duygularını anlamadığımdan değil. Böyle bir kocaya sahip olmak, günaha doğru çekilmek için fazlasıyla yeterli. Sir Calypse'in bu kadar yakışıklı bir adam olacağını hiç düşünmemiştim. Ayrıca bedeni bile..."
İki eliyle kocaman bir kalp yaparken sinsi bir gülümseme attı.
"Seni kıskanıyorum, kıskanıyorum. O devasa fiziğiyle, bacaklarının arasındaki şey kesinlikle çok büyük olmalı, değil mi?"
"N-nasıl bekar bir bayan böyle şeyler söyleyebilir!?"
Onlar bağırırken, müfrezenin her iki tarafından büyücülere eşlik eden Kutsal Şövalyeler onlara soğuk bir bakış attı. Max anında kızardı, mahcup yüzünü kapatmak için kapüşonunu yüzüne çekti. Annette ve Sidina o gün onu yakalamışa benziyorlardı.
Dişlerini gıcırdattı. Sidina'nın müstehcen kitaplar okumak için ara sıra odasında çırakları topladığını biliyordu, ama etrafında Büyük Sığınak rahipleri varken bu kadar müstehcen olacağını hiç düşünmemişti.
Max sesini alçaltabildiği kadar alçaltarak sözlerini olabildiğince tehdit edici hale getirdi.
"Lütfen... ağzını kapa ve dizginleri düzgün tut."
“Seni övüyorum, neden böylesin?" Dudaklarını büzdü.
Max ona uyarıcı bir bakış attı. Sidina anlamış gibi omuz silkti ve atın dizginlerini tuttu. Sonra sanki kaşınıyormuş ve kendini tutamıyormuş gibi yine konuştu.
"Bu arada Lord Calypse'in hiç kardeşi yok mu?"
Max ağzını kapattı ve onu duymuyormuş gibi yaptı. Sonra yakınlarda ata binen Annette aniden konuşmaya katıldı.
"Peki ya Kutsal Şövalyelerin lideri? Bir süre önce onun olağanüstü göründüğünü söyleyerek yaygara koparmadın mı?"
"Harika görünüyorsa ne yapabilirim? Her neyse, o Tanrı'nın yemeğinin tablosu gibi."
"Ne?"
“Ne kadar iştah açıcı görünse de yiyemem."
Max'in saçı diken diken oldu ve şövalyelere baktı. Duymamışlardı veya duymamış gibi davranıyorlardı. İfadesiz yüzlerle ileriye bakıyor ve sessizce atlarını yönetiyorlardı.
"Birisinin beni dinleyeceği endişesinden ölüyorum." Annette çok komik bir şeymiş gibi yüksek sesle gülmeye başladı.
"Peki ya Max'in koruması? Onun da oldukça çekici bir yüzü var.”
"O biraz..."
Sidina Remdragon Şövalyelerine döndü ve atının üstündeki Yurixion'a baktı, sonra başını salladı.
"Onu ilk gördüğümde ben de ondan çok etkilendim ama Max'e aptal gibi davrandığında büyüyü bozdu. Bence çenesini kapalı tuttuğu sürece sorun yok."
"Peki ya Anatol'de gördüğümüz sarışın şövalye? O kişinin de mükemmel bir fiziği var.”
"İlk bakışta çok hoş görünüyor, ama... seni sürekli azarlayacak birine benzemiyor mu?"
Max, aralarında beklenmedik bir şekilde başlayan yargılama yarışından kaçınarak atı tekrar öne doğru yönlendirdi. Şövalyelerin son sırasındaki Yurixion ona baktı ve içtenlikle gülümsedi.
"Yorgun değil misiniz? Dünden beri doğru dürüst dinlenemediniz."
"İyiyim. Bütün gece savaşmak zorunda kalan şövalyeler için de zor olmalı.”
"Bu bizim günlük hayatımız."
Max, gelecekte Remdragon Şövalyelerine ait bir büyücü olmak istiyorsa, daha fazla fiziksel dayanıklılığa sahip olması ve bu tür yürüyüşlere alışması gerektiğine karar verdi. Ancak ani yorgunluğunu sadece iradesiyle yenmesi çok zordu.
Göz kapaklarının ağırlaştığını hissedince uzanıp gözlerini ovuşturdu. Aslında çok yorucuydu. Bir gün önce, hiç nefes almadan at sırtında dörtnala koşarak sınırı zar zor geçmişlerdi. Ve harap köyü keşfettikten sonra, arındırmak için tüm cesetleri toplamaları, ardından kısa bir mola bile vermeden kampı hazırlamaları ve sonunda bir savaşa bile girmeleri gerekmişti.
Ayrıca duygusal ve fiziksel olarak bitkindi. Neredeyse devler tarafından öldürülüyordu ve Riftan onu en soğuk şekilde görmezden geliyordu.
"İyi misin?"
At sırtında yanına gelen Elliott, onun bitkin yüzünü gördü ve endişeyle sordu.
Max sadece iyi olduğunu belirtmek için başını salladı. Cevap bu olmasına rağmen, gözlerini açık tutmak bile onun için çok zordu.
Yüzüne baktı ve biraz tereddüt ederek sordu.
"Senin için de sakıncası yoksa benim atıma binmek ister misin? Bana yaslanırken bir an için gözlerini kapatman daha rahat olur…”
"Eğer durum buysa, ben yaprım!" Yurixion hemen müdahale etti. "Hanımefendinin eskort şövalyesi benim!"
Sanki konumu tehdit altındaymış gibi biraz gergin görünüyordu.
Max dudağını ısırdı. Bu fikir onu muazzam bir şekilde cezbetmişti ama yorgun olan sadece kendisi değildi. Diğer insanlara karşı üstün bir tavır göstermek zor olsa da, en azından diğerlerine kıyasla daha düşük veya geri kalmış bir tavır da göstermek istemedi. İnatla başını salladı.
"Eğer bunu yaparsam, atlarınız çok çabuk yorulur. Ayrıca Rem'e rehberlik edecek birine de ihtiyacım olacak. Lütfen merak etmeyin, kendi başıma gidebilirim."
"Atım iyi durumda. Geçmişte, sırtında üç kişiyle bile koştu. O zamanlar..."
"Burada bir mola verelim."
Elliott aniden derin bir ses duydu ve durakladı. Önde at süren Riftan, atının başını çevirerek bağırdı.
"Karon! Adamlarından birkaçını al ve buralarda saklanan canavar olup olmadığını görmek için bölgeyi keşfe çık.”
"Anlaşıldı!" Elliott yüksek sesle cevap verdi ve bazı şövalyelerle safları terk etti.
Max, Yurixion'un desteğiyle attan güçlükle indi. Uzun yolculuktan dolayı, uylukları ve kalçaları çürüklerle kaplı gibi zonkluyordu ve sırtı kırılacakmış gibi sert ve ağrılıydı.
Bir oduncu tarafından kesilmiş gibi görünen bir ağaç kütüğünün üzerine oturdu ve etrafındaki diğer büyücülere baktı. Hepsi bir kayanın üzerinde ya da yerde dinleniyordu.
Coşkulu bir şekilde konuşan Annette ve Sidina, enerjilerinin her zerresini tüketmiş gibiydiler. Ölüm sessizliğine gömüldüler ve boğazlarını içkiyle doldurdular.
Max bir an için başını geriye yatırıp gözlerini kapatmak istedi. Ancak kendisi kadar bitkin olan Rem'i terk edemezdi. Eyerini sırtından indirir indirmez Rem ile birlikte yere yığıldı ve atının arkasına yaslandı. Rem alaycı bir tavırla ıslak burnunu onun yanağından sürttü, ama onu kendinden uzaklaştıracak bir gram enerjisi yoktu.
Uyuklamaya başlamıştı. Aniden dizlerinin üzerine bir şey düştüğünde bunu ne kadar süredir yaptığını bilmiyordu. Max şaşırdı ve başını kaldırdı. Riftan ona kasvetli gözlerle bakıyordu.
"Ye bunu. Vaktin varken yemek yemezsen, akşam yemeğine kadar dayanamazsın."
Max kafası karışmış bir ifadeyle gözlerini kırptı, başını yavaşça indirdi. Cüppenin üzerinde kuru yapraklarla sarılmış yumruk büyüklüğünde top gibi bir şey vardı. Onu izlerken, sabırsızca ısrar etti.
"Ne yapıyorsun? Ye hemen."
"Ah... bu..."
Onu bu şekilde görmezden geldikten sonra, aniden ona yiyecek bir şeyler getirmesi saçmaydı. Bu yüzden Max şaşkın bir ifadeyle baktı. Ona tekrar baktı, yüzünü inceledi ama soğuk, arkadan aydınlatılmış yüzünden hiçbir şey okuyamadı. Tereddüt etti, kendisine verilenleri aldı ve yaprakları dikkatlice açtı. İçinde bir parça füme et vardı.
"İçecek bir şeyin var mı?" Riftan ona sertçe sordu.
"Ben... yanımda getirdiğim şarabım var."
Ancak o zaman Max ona yardım ettiğini fark etti ve hızla Rem'in heybesinden şişeyi çıkardı ve kaldırdı. Yanında oturmak ve onunla yemek yemek isteyip istemediğini soracaktı, ama çabucak gitti.
Bıkkın bir iç çekti. Önce Riftan onunla konuşmuştu, ama onun önündeyken bir aptal gibi davranarak fırsatı kaçırmıştı.
'Henüz... bana olan ilgini tamamen kaybetmemiş.' Et parçasına bakarak kendini teselli etti.
Sonra bir somun ekmek çıkarıp etle birlikte yedi. Sonra ateşin önünde yaklaşık on dakika gözlerini kapadı. Ondan sonra biraz güç kazandı, tekrar nefes aldı. Eyerini Rem'in sırtına koydu ve üzerine oturdu.
Yine yoğun iğne yapraklı ormandan hızla geçmeye başladılar. Gökyüzü yavaş yavaş kırmızıdan mora dönüştü, yolda üzerlerine alacakaranlık düştü. Şövalyeler daha sonra meşaleleri teker teker çıkardı ve yaktı.
Keşif birliği Sebron Viskontuna ancak çevre tamamen karardıktan sonra ulaşabildi. Şövalyeler kütüklerden yapılmış kömür karası savunma duvarına yaklaşırken, gözetleme kulesi muhafızları yüksek sesle bağırdı.
"Burada ne yapıyorsunuz!? ”
"Biz Remdragon Şövalyeleriyiz. Kutsal Şövalyeleri ve Dünya Kulesi'nden büyücüleri getirdim."
Bir süre sonra gözetleme kulesinin muhafızı zırhını kontrol etmek için girişteki küçük bir bölmeyi kenara çekti ve kapıyı açtı.
Max şövalyeleri surlara kadar takip etti ve etrafına bakındı. Yol boyunca yanan meşaleler ve çevreyi yakından izleyen silahlı askerler vardı. Bir istila durumunda hazırlıklı olmak için savaş sistemlerini konuşlandırdıkları görülüyordu.
"Geri mi geldiniz?"
Bir süre etrafa bakınırken, nöbetçi kulübesi gibi görünen iki katlı kuleden tıknaz bir adam çıktı.
Ç.N: Şu kızlarla oturup sabaha kadar şövalyeleri çekiştirip müstehcen sohbetler yapmak istedim sfbaksfa
yaa riftanın da maxiyle konuşmak istediği çok belli ama son ayrılışlarından sonra biraz kırgındır belki diye düşünüyorum... bu arada çevirmen notuna katılıyorum özellikle riftan ve leon bey hakkında konuşmak çok memnun ederdi beni dkaşmfpskaşdöşd
YanıtlaSilBence kırgın değil riftan çünkü Maxi bunu yapmasayfı şu an halleri rezil olurdu. Bunu onun için yaptı. Ve Maxi gitmeden önce onsuz da yapabileceğini söylemişti. Ama bu riftana hak vermemi değiştirmiyor
Sildurumları rezil olmazdı aslında. riftan gitmeden önce söylemişti beni isteyen krallıklar var onlardan birine yerleşiriz diye. ama tabii ki maxi’nin yerinde kim olsa aynısın yapardı. kız yüzünden dişiyle tırnağıyla kazandığı onca para mal mülk ellerinden kayıp gidecekti. maxi bunu kabul edemezdi :(
SilHop nasıl da şak diye buradayım bağımlı olmuşum ya dkfkskkd teşekkür ederim çeviri için <3 -beste
YanıtlaSilBeste yorumlarını okuyorum da çok gülüyorum o kadar bensin ki aynı beyin hücresini kullanıyor olabiliriz:)))
SilYaa <3 Ben de çevirilerini okuyorum fark ettiğin üzere djxjdmdmdj keşke cidden aynı beyin hücresini kullansak da ispanyolcam olsa bir ucundan tutardım işin jfjcdjjx seni bulmuşken tekrar teşekkürler çevirdiğin için sonuna kadar buralardayım umarım hep güleriz :birsürüsevgi:
SilAdmin sanırım bu gidişle kalbimde yeri doldurulamaz bir yer alacaksın.
YanıtlaSilRiftan: hmm karım tehlikede peşinden gidip onu devlerden hortlaklardan ve envai çeşit beladan kurtarayım ama bunu yaparken suratına bile bakmayıp iki kelimeyi boğazına diyeyim eğer birileri karıma bana yaslan derse kabileleri durdurayım karımın aç karnını doyurup kıçımı dönüp gideyim
YanıtlaSilBen: yeto cidden yeto konuşun artık yetoo devler tarafından ezilesiceler yetoo. -beste
Kafile diyecektim ama bence gerekirse kabileleri falan da durdurur maxi başkasıyla ata binmesin diye cjxjxjxjxj -beste
SilSonraki bölüm belki istediğimiz sahneler gelir agzımızın suyu akar🤤
SilAh Riftan hadi hadiii😉. Ellerine sağlıkk tebessümle okuduğum bir bölümdü 💜
YanıtlaSilYurixion tamam bebeğim tamam birtanem o en çok senin leydin sakin ol kcdkfkkdjd -beste
YanıtlaSilAynen ya bayılıyorum ona skdfhsdfjsdf
SilRiftanım severken darılmanın hakkını sonuna kadar veriyorsun, tripcanım
YanıtlaSilRiftan ın annesinin yıllarca bir adamı bekleyip onun aşkı yüzünden intahar etmesi. Riftanın aslında maxi ye kızgın değil sadece annesi gibi birinin ardından senelerini veya hayatını vermek istememesi 😟
YanıtlaSilBu yorum üzerimden adeta kırk iki troll gibi geçti şu an -beste
SilKıskançlıkta riftan gibi olun kccjeksksk
YanıtlaSilBu yazar neden bana istediğimi vermiyorrrrrrrr.. Ellerine sağlık kuzucum 😘
YanıtlaSilÇeviri için teşekkürler <3
YanıtlaSilÇeviri için çok teşekkürler eline emeğine sağlık admincim
YanıtlaSilYalnız bölümler kadar bölüm altı yorumları da çok eğlenceli olmaya başladı,bekliyorum ki iki çekiştirelim paylaşalım,bu arada iki gündür ikişer bölüm çeviren admine de kocaman sevgiler,
YanıtlaSilbence de yorumlarda buluşmak ayrı bir keyifli. ama admin in hakkı ödenmez.
Sil30 nerde gelsinnn bian once 💃💜
YanıtlaSilŞovalyelerim benim, bebişlerim hepinizden harem kuracağım en son
YanıtlaSilBende sovalye haremi kurmak istiyorum yaaa! Sec begen al. Arada boyle tripcanlar da olsun😂
YanıtlaSilSidina fhfdjfhdjfn
YanıtlaSilElliot’ta yanlıyo sanki Maxiye
YanıtlaSilElliot böyle bir şey teklif etmeye nasıl cesaret edebildi :O Riftan, Maxi arabadan inerken ellerini bile tutturmuyor onlara
YanıtlaSilÇevirmenim🤭🫣
YanıtlaSilErkek muhabbeti kızlar arasında yapılır da bel altı muhabbet oldum olası bayağı geliyor bana. Bel altı konuşan erkeklere kızıyoruz hep kız yapınca da bir farkı yok. Yani birinin kocanın şeyi hakkında espri yapması da baya utanmazlık… höst yani. Yabancılar ya da geniş olan insanlar bunların esprisini çok yapsa da oldum olası iğrenç bulmuşumdur. Neyse şimdilik en gıcık olduğum şey riftanın halleri. Gurur duy lan karınla eşoğlu. kekeme zayıfçık korkak bişidi bak şimdi at üstünde gezine gezine büyüler yapıyo atıyla yerlere yatıyo yuvarlanıyor doğa gezgini tipler gibi. Kadın ruhen değil fiziken de güçlendi bak da böbürlen trip atacağına
YanıtlaSilSidina ve Andette tam okarak ben ve arkadaşım ya.. Gördüğümüz her erkeği böyle puanlıyoruz ve çoğuna da aşık oluyoruz böyle
YanıtlaSilBENDE REMDRAGON SOVALYELERINI CEKISTIRMEK ISTIYORUM OF SIDINA VE ANETTEYE IHTIYACIM VAR
YanıtlaSil