Finding Camellia - 15. Bölüm (Türkçe Novel)
Pipi arabadan indi. Kasabayı ziyaret etmeyeli uzun zaman olduğu için kendinden geçmiş görünüyordu. Lia arkasından çıktı ve meydandaki tüm gözler merakla ona odaklandı.
Corsor sokakları alışveriş yapan insanlarla doluydu. Tezgahların önündeki pazarlık sesleriyle, gazeteci çocuğun neşeli haykırışlarıyla ve selamlaşan hanımların kıkırdamalarıyla cıvıl cıvıldı.
"Bugün size ben rehberlik edeceğim, Lord'um."
Lia ve Pipi kasabayı ilk kez yalnız ziyaret ediyorlardı. Pipi hevesle Lia'yı popüler gözleme dükkanına ve ardından en kaliteli kurdeleleri satan mağazaya götürdü.
İnsanlar, Bale Evi'nin meleği olarak bilinen genç lordu görmek için yavaş yavaş toplanmaya başlamışlardı. Seyirciler onun yanında tek bir görevli olmadan seyahat ettiğini görünce mırıldandılar. Bir lordun hizmetçisi için kıyafet satın aldığını görmek de oldukça sıra dışıydı, bu da ilişkilerinin arkadaşça olmaktan öte olduğunu ima ediyordu. Lordun hala oldukça genç olduğunu göz önünde bulundurarak, durumun böyle olduğunu düşünmediler, ancak yine de ikisi butiğin önünde dururken ilgiyle baktılar.
Lia güven içinde omuzlarını dikleştirdi ama kulakları tüm bu ilgi karşısında kıpkırmızı olmuştu.
"Burası mı?"
"Evet efendim. Çok gösterişli olmayan ama çok sade de olmayan zarif elbiseler satıyorlar. Azametli, büyük elbiseler artık trend değil.”
Zaten ince bir beli ve kıvrımlı kalçaları vurgulamakla ilgilenmiyordum.
“O zaman beş elbise yeterli olur bence. Üç tanesi senin, Pipi."
"Üç mü?"
"Evet. İçinde hareket edebileceğim bir şeyler al. Baskısı çok fazla dikkat çekmeyen elbiseler olursa daja iyi olur.”
"Nasıl isterseniz, Lord'um."
Normalde satın aldığı şeyler Bale Evi giderlerine eklenirdi ama bu sefer bunu yapamazdı. Lia, biriktirdiği tüm harçlıklarla birlikte keseyi ona uzatınca şaşıran Pipi, keseyi Lia'ya geri verdi.
"Betty çıkmadan önce bana para verdi. Senden hiçbir şey almamam konusunda kararlıydı. Alımları karşılamaya fazlasıyla yetecek kadar para var, o yüzden merak etmeyin Lord'um.”
"Öyle mi?"
"Evet Lord'um."
Lia, Betty'ye yalan söylediği için üzüldü, ancak gösterdiği endişeli tutumla çelişen eylemleri kafasını karıştırdı.
Pipi'yi alışveriş için bırakan Lia, arabacısı ile meydanda dolaştı. Sıcak bahar ışınlarının vücudunu canlandırdığını hissetti.
Lia bir dolma kalem, bir deri kalem kutusu ve birkaç defter almak için mağazaya girdi. Aldıklarının parasını ödedi ve Betty için bir hediye aramaya gitti.
"Ona ne almalıyım? Nelerden hoşlanır?"
Lia, alışılmadık derecede kalabalık olan bir şapka mağazasının önünde durdu. Dükkândan yuvarlak şapkalı kutularla çıkan hanımlar, genç lordun önünde saygıyla eğildiler.
Birbirinden şaşaalı renklerdeki şapkalar rafta sergilendiği anda satılıyordu. Lia'ya göre, süslü saçları olan bayanlar bugün bilhassa muhteşem görünüyordu.
Ne yazık ki, şapkalar ne kadar güzel olursa olsun, giymesine asla izin verilmeyecek bir şeydi.
Bana zaten uyuyorlar bile.
Lia, imkansızı istemek yerine, alışverişten sonra gitmek üzere bir dondurmacı bulmak için renkli sokağa yöneldi.
"Merhaba, Camellia."
İlk başta, Lia birinin ona seslendiğini bile anlamadı. Ne de olsa burada kimse ona bu isimle hitap etmezdi.
"Hey, Leydi Camellia."
Lia olduğu yerde durdu, tüyleri diken diken oldu.
"Bunu biliyordum. Sezgilerim güçlüdür. "
Daha önce hiç duymadığı bir sesti. Seçeneklerini bir an önce tartması gerekiyordu.
Arkamı dönmeli miyim, yoksa onu görmezden mi gelmeliyim?
Cevap verirse gerçek kimliğini kabul etmiş olacaktı ama aynı zamanda gerçek adını kimin bildiğini de merak ediyordu.
Ya annem hakkında bir şeyler biliyorsa?
"Korkarım yanılıyorsunuz efendim." dedi Lia, bir eli belinde dönerken. Ancak tek görebildiği göğsüydü. Kül grisi saçları ve yansıyan ışıkla renk değiştiren tuhaf gözleri olan beyefendiyi görebilmek için başını kaldırdı.
"Sanmıyorum, Camellia." diye yanıtladı. "Kieran Bale'in küçük kız kardeşi değil misiniz? Siz ikiniz inkar edemeyeceğiniz kadar çok benziyorsunuz."
Sendeleyerek ondan uzaklaşırken Lia'nın çenesi tam bir şok içinde düştü.
"Kim... kimsiniz?"
"Ben mi?"
Elinde bir kırbaç tutan adam öne doğru eğilerek onunla göz göze geldi. Gülümsedi ve nazik bir sesle konuştu. "Ben seninle dondurma paylaşmak isteyen bir arkadaşım."
**********
Adam farklı bir ülkenin kıyafetleri içinde, belindeki silah ve kılıçla kalabalığın dikkatini kolayca çekiyordu.
Beyaz bir üniforma, kraliyet arması!
Lia, bu kadar göz alıcı bir yabancıyla ortalıkra görülemezdi, bu yüzden onu dükkanın köşesindeki bir masaya götürdü.
"Burası sıcak."
"Korkarım başka seçeneğimiz yok. Lordumuzun Gaior üniforması çok gösterişli."
"Bence genç bir lord kılığına girmeniz daha çarpıcı."
"Ben kılık değiştirmiyorum. Görünüşe göre kardeşim sadece sizinle dalga geçiyor, Lord'um.”
Elinden gelse, onun bir kelime daha söylemesini engellemek isterdi.
Adam kendini Ian Sergio olarak tanıttı. Soyadını duyduğu an, Lia'nın beyni yıldırım çarpmış gibi durdu.
Üniformasındaki armadan kim olduğunu anlamalıydım.
Nasıl ve neden sınırı geçip burada olduğunu merak etti ama dilini ısırmaya karar verdi. Ian, dondurmayı ona doğru iterken Lia'yı inceledi.
"Kieran mektubunuzu bekliyor." diye başladı. "Görünüşe göre, sizden bir kez bile cevap almamış."
"Sağlığı iyi mi?"
"Tabii ki."
"Ama... ondan hiç mektup almadım."
"Çünkü hiç teslim edilmediler." Ian elini cebine attı ve bir mektup çıkardı. “Kieran, küçük kız kardeşi Camellia'ya her ay bir mektup gönderdi. Ama orada bulunduğu dört yıl boyunca ondan hiç haber alamayınca sonunda benden bir iyilik istedi.”
Ian, Bale hanesinin armasıyla mühürlenmiş mektubu onun önüne koydu.
"Yani," dedi dondurma kasesini işaret ederek, "Eğer dönmemi istiyorsan bunu bitirmeni öneririm, Camellia."
"Bana neden Camellia diye hitap edip durduğunuzdan emin değilim. Benim adım Camellius."
"Camellia." Ian sırıttı ve ona sataştı.
Kieran'ın her ay mektup gönderdiğini duyduğunda Lia'nın kalbi sıkıştı. Ağlayacak gibi hissediyordu ama aynı zamanda kalbine bir sıcaklık yayılmıştı.
Uzaktan, onu görünce rahat bir nefes veren Pipi'yi fark etti. Lia, dolu bir kaşık dondurma yemeden önce mektubu ceketinin içine sakladı.
"Giderken cevabımı iletmenizi rica edebilir miyim?"
"Gerek yok. Kieran çok yakında Cursor'a döndüğünde bunu ona kendin verebilirsin."
"Geri mi dönüyor?"
"Yani öyle görünüyor."
Tatlı dondurma dilinde acı bir tat bıraktı.
Markiz, Kieran iyileşene kadar Lia'nın Bale Hanesi'nin onurunu korumak ve diğer evlerin onları hor görmesini engellemek zorunda olduğunu söylemişti.
Lia'nın değişen yüz ifadeleri Ian'ın ilgisini çekti. Erkek olduğu konusunda ısrar etse de, gözlerinin önünde sadece güzel bir bayan görüyordu.
"Camellia."
Ian'a bir bakış fırlatan Lia, etrafına baktı ve kaşlarını çattı.
"Lius, Lord'um."
"Pekala, Lord Lius. Seni Gaior'a davet ediyorum. Döndüğümde bir davetiye göndereceğim. Seni yakında tekrar görmeyi umuyorum.”
Kafası karışmıştı ama yine de kabul edercesine başını salladı. Ian onun tatlı yüzüne, kocaman yuvarlak gözlerle nazikçe gülümsedi.
"Bir leydi olarak yapacağınız ziyareti dört gözle bekliyorum."
Lia aniden durdu, yüzü soldu.
Ian elini öpmek için tutmadan önce kıkırdadı ve sırıttı.
"Elveda Leydi'm."
**********
Marki Selby'nin malikanesinde büyük bir kargaşa vardı.
Markiz Selby, Marilyn'in boynuna bandaj sarılmış solgun yüzüne bakıp hıçkıra hıçkıra ağlıyordu.
Wade ona arkadan yaklaşarak, "Majesteleri, İmparatorluk Muhafızları'nı konuşlandırmaya bizzat söz verdi." dedi. "Suçlunun yakalanması an meselesi."
"Ekselânsları! Çocuğuma zarar vermeye cüret eden acımasız canavarlara adaleti getirmelisiniz!”
Wade ağlayan markizin yanından geçti ve Marilyn'e yaklaştı.
Kimliği belirsiz bir adam Marilyn'i ve operadan ayrılan diğer hanımları pusuya düşürmüştü. Muhafızların yanından ustalıkla geçip, Marilyn'in boğazını kesmeye çalışırken, "Emperyalizme Ölüm!" diye bağırmıştı. Bu nedenle seri cinayetler, sınıfçılığa karşı tiksintilerini gösteren devrimcilere atfedildi.
Adamın kurşun yemesi ve Marilyn'e daha fazla zarar veremeden karanlığa kaçması bir lütuftu. Şehir nöbetçileri onu Louver'a kadar takip etti ama sonunda onu yakalayamadı.
"Bu, onların yalnızca asil statüdeki hanımları avladıklarına dair şüphelerimizi doğruluyor." diye mırıldandı Wade.
Claude, "Tarih boyunca ilk kurbanlar her zaman zayıf kadınlar olmuştur." dedi. "Bu yeni bir şey değil."
Kederli markiye teselli sözleri söyledikten sonra, markinin malikanesinden ayrıldı.
Eteare'deki kadınların seri cinayeti Akademi'nin de gündemindeydi ve kurbanlardan birinin kendi çevrelerinden bir hanımefendi olduğunu duyunca şok oldular. Görünüşe göre suçlu orta sınıf kadınları hedeflemekten aristokrat leydilere geçmişti.
"Marilyn'in peşinden gitmeye nasıl cüret ederler!" Wade, Claude'un arkasında öfkeli bir şekilde konuştu.
Claude sakince yanıtladı. "Varlığınız onun için büyük bir avuntu olacaktır, Majesteleri."
Yumruklarını sıkarak dümdüz ileriye bakan Wade, "Bu senin görevin Dük Ihar. İhtiyacım olan son şey, beni romantizmin içine çekmen."
Claude sessizce homurdandı ve onu bekleyen arabasına bindi. Oldukça gürültülü de olsa, bir at arabasından çok daha güvenli ve hızlı bir araçtı.
Kraliyetin yeni teknolojileri kabul etme isteğine rağmen, eski usullerine saplanıp kalan bazı aristokratlar, arabaları kaba bir makine yığını olarak görüyor ve reddediyorlardı. Yine de, bir gün kabul etmek zorunda kalacakları bir medeniyet ilerlemesiydi.
Claude, "O zaman, Akademi'de görüşürüz Majesteleri." dedi.
"Tabii."
İkilinin arabalarıyla zıt yönlere doğru yola çıktı.
Claude, Eteare şehir merkezinin yakınında trafikte durdu ve pencereden dışarı baktı. Süslü tabelası ile yeni gibi görünen bir mağazanın önünde kalabalık vardı.
'Cennette yapılan şeker mi?
Orada burada duran insanlar buluta benzeyen şekere hayretle gülümsüyordu.
Hepsi bazı tatlılar yüzünden...
Gülümsedi. Claude, hepsinden daha mutlu görünen birini hatırlattı.
Gülümsediğini fark edince içgüdüsel olarak karman çorman hissetti. Sanki mükemmel bir sistemde yanlış bir hizalama oluşmuş gibiydi.
Yüzü sertleşti ve çatık kaşlarına masaj yaparak oturdu.
Hayır. Bu hiç bir şey ifade etmiyor.
Hadi bakalım prens İan ve lord Claude kapışmasını okuyalım bizim kız sebebiyle 😍
YanıtlaSilEllerinize sağlık
YanıtlaSilIan çok tatlı ve isteğinde net onun ml olmasını isterdim öte yandan Claude'nin ilgisi var ama ilerlemeye gücü yok, bu adam bana kore dramalarını hatırlattı
YanıtlaSilİan'ın avantajı kız olduğunu biliyor diğeri bilmiyor ben erkeklerden mi hoşlanıyorum diye kendini sorgulayıp kendine yakıştıramıyor
SilEmeğine sağlık
YanıtlaSil