MEŞE AĞACININ ALTINDA 2. KİTAP - 119. Bölüm (UNDER THE OAK TREE)

(UYARI: Site bu bölümü fazla fanfinifinfon bulduğu için engelledi. O yüzden biraz düzenleyip tekrar paylaşıyorum. Umarım yine aynı sorun yaşanmaz. :))))

Riftan saçlarını geriye doğru çekti ve dudaklarını hırsla yiyip bitirerek dilini ağzına itti. Buna uygun olarak, Max onun dilini emdi ve bacaklarını çelik gibi sert olan beline doladı.

Sonra ona sıkıca sarıldı ve aletini onun daha derinine itti. Sonra, tatmin olmamış gibi, belini daha da içeri itti, sert vaj*nasını kasık kıllarına sürttü.

Max sarsıldı ve yanıt olarak tüm vücudu titredi. Erkekliği çok derinlere indiği için iç duvarları parçalanacakmış gibi hissediyordu. Ama ezici zevk tüm bunları silip süpürdü.

Terden sırılsıklam olmuş gömleğini çılgına dönmüş gibi yırttı ve belini daha da yakınlaştırmak için daha çok çabaladı. Bir süre sonra Riftan içine sıcak sıvı dökmeye başladı. Max bu yoğun his karşısında ürperdi.

Riftan onun vücudunun her yerinde zevkin tadını çıkarıyordu. Bu gerçek o kadar tatmin ediciydi ki, onu parçalara ayırması umurunda bile değildi. Küçük belini sallayarak onun zonklayan hararetli aletini açgözlülükle emdi.

Sonunda vücudunun üst kısmını yavaşça kaldırınca Max yatağa çöktü ve güçlükle hızlı hızlı nefes aldı. Riftan'ın yüzü terden sırılsıklam olmuştu ve gözleri sıcaklıkla dolmuştu. O soğuk ve kayıtsız şövalye ortadan kaybolmuştu.

Bir an için onun perişan görünümünden garip bir sevinç duydu, ama sonra Riftan yavaşça ondan ayrıldı. Max, bacaklarının arasından akan ılık sıvıyı hissedince titredi. Utanarak vücudunun alt kısmını kapatmak için beline dolanık eteğini indirdi ama aniden vücudu yüzükoyun oldu.

Yataktan destek alıp yüzünde şaşkın bir ifadeyle arkasına bakınca, Riftan gömleği başının üzerinden çıkardığını gördü. Sonra hala onun belinin ortasında asılı olan kumaş parçasını yırtarak yere fırlattı ve vakit kaybetmeden çıplak vücudunu arada hiçbir mesafe bırakmadan mümkün olduğu kadar yakınına çekti.

Bacaklarının arasında hissettiği sıcaklık Max'i solgunlaştırdı. Koca aletini girişine getirdi, sürttü ve sonra kendini tutmadan derinliğine nüfuz etti.

Max çarşafı sıkıca kavradı. Tekrar tekrar doruğa çıkması nedeniyle daha hassas hale gelen iç derisi sarsılmaya başladı. Ama ona alışması için zaman bile vermedi ve hemen kıçını kaldırdı. Max şaşırmış halde yatakta emekleyip uzaklaşmaya çalıştı, ancak Riftan'ın onu bırakmaya hiç niyeti yokmuş gibi görünüyordu.

Riftan inatla ona uzandı, dizlerini onunkilerin arasına koydu, bacaklarını açıp vücudunun daha da derinlerine battı. Max yatakta sarsıldı ve belini sertçe büktü.

Onu sertçe deldi ve gözlerinin önünde bir yerde havai fişeklerin parlamasına neden oldu, sonra bacaklarının arasında bir şey patladı. Sanki yıldırım çarpmış gibiydi. Uzuvları kontrolsüz bir şekilde titriyordu ve tükürüğü açık ağzından damlamaya başladı.

Birdenbire korktuğunu hissetti. ‘Sanırım böyle hissetmeye devam edersem, artık sıradan hayatıma geri dönemeyeceğim.’ Max onu sımsıkı tutan kolunu şiddetle tırmaladı ve acınası bir şekilde hıçkırarak ağladı.

“D-daha fazla… y-yapamam. A-artık yapamam.”

“…Seni duyamıyorum.” ensesini ısırarak ısrarcı bir şekilde mırıldandı. “Şu anda… hiçbir şey duyamıyorum.”

Acımasız hareketlerine devam etti. Ancak o zaman Max, açmaması gereken bir sandığı açtığını fark etti. Aklını yitirmiş sözleri en ufak bir abartı barındırmıyordu...

Çılgınlıkta boğulan bir adam gibi onu tekrar tekrar yükseltti. O anda Max hiçbir şey düşünemiyordu. Yalnızca hareketlerine uygun olarak bir o yana bir bu yana sallandı ve vücudunun doruk noktasına tekrar tekrar düşmesine izin verdi.

Şafağın mavimsi ışığı cam pencereden içeri girip odayı aydınlatana kadar kim bilir kaç kez işkence gördü. Max, ter ve gözyaşlarıyla ıslanmış göz kapaklarını kaldırdı ve etrafına bakındı, odanın içindeki belli belirsiz manzara ortaya çıkmıştı. İzinsiz girdikleri yatak odası zarif bir şekilde dekore edilmişti.

‘Hangi cehennemdeyiz…?’

Yarı şaşkın halde bunu düşünürken, aniden üst bedeni zahmetsizce yukarı kalktı. Max'in vücudu titredi ve büzüldü. Riftan bacaklarını bir arada tutup onu yatağın kenarına taşıdı. Sonra onu geri çekerek göğsüne yasladı ve belli bir yere bakmasını sağladı.

Max nefesini tekledi ve derin bir nefes aldı. Yatağın hemen yanına büyük bir ayna yerleştirilmişti. Riftan, dizinin arkasını tuttu ve çıplak görüntüsünün net bir şekilde yansıması için yukarı doğru kaldırdı.

“Roem’in imparatorluk ailesinin üyelerinin her türlü şevk düşkünü oyundan zevk aldığı söylenir.”

Max şok olmuş gözlerle aynadaki yansımasına baktı. O kadar gerçek dışı bir sahneydi ki. Kan kadar kırmızı c*nsel organlarının nasıl sıkı bir şekilde birbirine bağlı olduğu, açılmış bacaklarının arasından açıkça görülüyordu.

Belini yavaşça dışarı itti, sonra en derinlerine tekrar nüfuz etti ve sıkı sıkı bağlı oldukları yerden taşan beyaz bir mukus sıvısının akmasına neden oldu.

Max titrek bir nefes aldı. ‘Kalbim aşırı görsel uyarımdan patlamak üzereymiş gibi güçlü atıyor ama yine de gözlerimi aynadan alamıyorum.’

Riftan, yarısına kadar geri çıkmak için kalçasını yavaşça hareket ettirdi ve itişini yeniden yavaşça tekrarladı. O da aynadaki yansımalarından büyülenmiş görünüyordu.

Yakıcı bakışları, onun heyecandan kızarmış yüzüne, yukarı ve aşağı zıplayan göğüslerine, ardından ince beline, en sonunda birbirlerinin bedenlerini yiyip bitirdikleri kısma kadar indi.

Riftan boynundaki sinirlerin zonkladığını hissetti. Bacağını tutan elini indirdi ve beyaz menisiyle yapışan kasık kıllarını nazikçe ayırdı. Sonra, içinde gizlenmiş olan sert yumruyu ortaya çıkardı ve nazikçe aşağı yukarı ovmaya başladı.

Böyle güçlü bir his karşısında Max, alt karnını sıktı. Karıncalanma hissi midesine yayıldıkça, doğal olarak karnında bir baskı hissetti. En kötüsü, aynada tam onun önünde kıvranan çıplak vücudunun yansımasını görebilmesiydi. Onlara titreyen gözlerle bakan Max, uyarıma daha fazla dayanamadı ve gözlerini sıkıca kapattı.

Sonra Riftan onu omzundan ısırdı ve sertçe fısıldadı.

“Gözlerini aç.” Sesi heyecandan çatlıyordu. “Gözlerini aç ve izle. Senin... içinde oluşumu izle.”

Max başını salladı. Riftan daha sonra onun sırtını okşadı ve kırmızı, şişmiş göğüs uçlarını nazikçe çekiştirdi. Bütün gece dökülen ısrarlı okşamalardan vücudu o kadar hassaslaşmıştı ki, en ufak bir dokunuş, anında titremesine neden oluyordu. Onun tatlı ama hayvani tehdidine karşı koyamadı ve gözlerini tekrar açtı. Riftan memnun bir şekilde içini çekti ve kulağına fısıldadı.

“Sonuna kadar dikkatle izle. Seni nasıl doldurduğumu... ve beni nasıl kabul ettiğini.”

Daha sonra vücuduna şiddetle saldırmaya başladı. Max, Riftan'ın da sınırlarına ulaştığını fark etti. Kadının iç duvarları onu her ıslattığında, erkekliğinin tamamen kasıldığını ve kaslı önkollarındaki ve ensesindeki damarların sertleştiğini hissedebiliyordu.

Yukarı aşağı sallanıp ona bakan Max, yaklaşan doruğa hazırlanmak için elini geriye çevirdi ve kaslı bakırımsı omuzlarını sıkıca kavradı.

Sonunda, Riftan onun en derinlerine çarpıp şiddetle bükülmesine neden oldu. Sıcak vücut sıvıları sıkı eklemlerin arasından taştı ve kasıklarını ıslattı. Aynadan ilkel sahneye bakarken nefesini tutan Max, çok geçmeden kendini bilincin karanlık bağlarından kurtardı.

Ne kadar uyuduğunu bilmiyordu ama ağzına yayılan nektarın tatlı tadı uykulu göz kapaklarını kaldırmasını sağladı. Sonra, Riftan'ın yatakta doğrulup dudaklarına bir kadeh şarap tuttuğunu gördü.

Bir an için durumu kavrayamayıp boş boş gözlerini kırpıştırdı ve dudaklarını açıp nazikçe kadehin üzerinde birleştirdi.

Max, ağzına azar azar akan şarabı bilinçsizce içti. Tatlı dilini onun dudaklarına sürttükten sonra, bu sefer Riftan şaraptan bir yudum almak için hareket etti. Acı-tatlı tat ağzına yayıldıkça, karmakarışık zihni gitgide berraklaşmaya başladı.

Şaşkın gözlerle yatağın yanındaki küçük masaya doğru baktı. Büyük bir gümüş tepsi, çeşitli içecekler, tek lokmalık kek dilimleri yanında ballı meyve turşuları ile kaplıydı. Kalbi endişeyle titriyordu.

“K-kim buradaydı?”

“Bir hizmetçi getirdi.” Kayıtsızca cevap verdi ve ağzına küçük bir dilim elma attı.

Max şaşırmıştı, ağzına koyduğu meyveyi bile çiğnemiyordu. Bir aşk çılgınlığının izleri odada bozulmadan kalmıştı ve aralarında tek bir mesafe bırakmadan yatakta yan yana yatıyorlardı. Sadece birinin o sahneyi gördüğünü düşünmek bile, utançtan ölecekmiş gibi hissetmesine neden oldu. Hızla ayağa kalkmaya çalıştı ama bacaklarında güç yoktu, bu yüzden hareket edemiyordu.

“Sadece yatakta kal. Henüz yeniden yapamam.”

Onu göğsüne çekip sakince nefes verdi. Max aceleyle ağzındaki yemeği yuttu ve sonra absürd bir şekilde bağırdı.

“T-tekrar yapmak istediğimden değil... Z-zaten bittirdik! Bu odadan bi an önce ç-çıkalım…”

“Bitirdik mi?”

Omuzlarını gerdi. Sesinde bir tehlike işareti vardı.

“Beni istediğin kadar kışkırtıp sonra da sorunsuz bitirebileceğini mi sandın? İşler o kadar kolay olmayacak, Maxi. Öyle olsaydı, tüm gücümle buna dayanmazdım.”

Bir eliyle göğsünü kavradı ve başparmağıyla meme uçlarını hafifçe yuvarladı. Max tepeden tırnağa bir ürperti hissetti. Bacaklarını açtı ve menisinin bulunduğu girişini nazikçe okşadı.

“Benimle ilgili gerçeği bilmek istediğini söyledin, değil mi?”

Kulak memesini ısıran Riftan, parmağını yavaşça vücudunun içine itti.

“Artık bu odadan çıkamazsın.”

“N-ne demek istiyorsun…?”

Sözlerine daha fazla devam etmedi. Yavaşça iç duvarını okşayan parmağını çekti. Sonra ıslak parmaklarını hafifçe yaladı ve uyluklarından birini beline yerleştirdi. Kısa bir süre sonra, onun sertleşmiş erkekliği zayıf girişini doldurdu.

Max sırtındaki gücü kaybedip onun göğsünün üzerine düştü. Hıçkırıklarını yatıştırır gibi onu okşadı ve dudaklarına küçük bir meyve parçası getirdi.

“Ye. Aç olmalısın çünkü yarım gün boyunca ölü gibi uyudun.”

Sanki bir yabancıya bakıyormuş gibi ona baktı. ‘Gerçekten bu pozisyonda yemek yiyebileceğimi mi düşünüyorsun?’ Max başıyla reddetti. Sonra, bir çocuğu yemekten şikayet ettiği için azarlar gibi, Riftan yemeği doğrudan ağzına itmeden önce dudaklarını hafifçe yaladı.

Ç.N: Evettt meşhur ayna sahnesini nasıl buldunuz yorumları alalım dfdfyfs

SONRAKİ BÖLÜM